• Sonuç bulunamadı

Müslümanların Yaptıkları Yardımlar

B- ORDUNUN HAZIRLANMASI

2- Müslümanların Yaptıkları Yardımlar

Müslümanlar durumun ciddiyetinin farkına varmışlar ve Hz. Peygamber (s.a.v.) Ceyşu’l-Usre’ye yardıma davet ve teşvik ettikçe karşılığını Allah’tan umarak yardım etmeye başlamışlardır. Mali durumları zayıf olanlar da, ellerinden gelen yardımları yaptılar. Kimi bir deve getirip bir veya iki fakir mücahide “Buna, aranızda nöbetleşe binersiniz” diyor, kimisi de bir miktar yiyecek getirip onu fakir mücahidlere veriyordu.111 Kaynaklara baktığımızda orduya en fazla yardım yapan kişilerden birinin Hz. Osman (r.a.) olduğunu görüyoruz. Rivayetlerin birisinde bu durum şöyle anlatılmaktadır: Hz. Peygamber (s.a.v.), mescide gidip minbere çıktı ve Müslümanları Ceyşu’l-Usre’ye bağışta bulunmaya teşvik etti. Hz. Osman ayağa kalkıp “Ya Rasûlallah! Allah yolunda sırt çulları ve semerleriyle birlikte 100 deve vermeyi üzerime aldım” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) tekrar, Müslümanları Ceyşu’l-Usre’ye bağışta

107 Tevbe 9/38-39 108 Tevbe 9/41

109 Yazır, Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili, IV, 344 110 Emiroğlu, H. Tahsin, Esbab-ı Nüzul, Konya, V, 264 111 Vâkıdî, Meğâzî, III, 991

bulunmaya teşvik buyurdu. Hz. Osman yine ayağa kalkıp “Ya Rasûlallah! Allah yolunda sırt çulları ve semerleriyle birlikte 100 deve vermeyi üzerime aldım” dedi.

Sonra yine Hz. Peygamber (s.a.v.) tekrar, Müslümanları Ceyşu’l-Usre’ye bağışta bulunmaya teşvik etti. Hz. Osman yine ayağa kalkıp “Ya Rasûlallah! Ben, Allah yolunda, sırt çulları ve semerleriyle birlikte 100 deve daha vermeyi üzerime aldım” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) minberden inerken “Bundan sonra yapacağı şeyden dolayı Osman’a sorumluluk yok” buyurdu.112

Hz. Osman ordunun üçte birini ya da daha çoğunu teçhiz etti113 ve birçoklarının da erzaklarını sağladı. Su içtikleri kapların ağız bağlarına ve askı iplerine varıncaya kadar sağlanmadık bir ihtiyaçlarını bırakmadı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) “Bundan sonra İbn Affân’ın yapacağı hiçbir şey kendisine zarar vermeyecektir” diye buyurdu.114

Hz. Osman’ın orduyu teçhizi diğer rivayetlerde şöyle geçmektedir: Osman b. Affân, Rasûlullah’ın sıkıntı içindeki Tebûk Gazvesi’ne gidecek orduyu teçhiz etmesi esnasında eteğine 1.000 dinar koyup getirdi ve o paraları Rasûlullah (s.a.v.)’in kucağına boşalttı. Rasûlullah (s.a.v.) de onları eli ile çevirip şöyle diyordu: “Bugünden sonra ne yaparsa yapsın. Hiçbir ameli Osman’a zarar vermeyecektir”. 115 Hz. Osman’ın 300 deve 1000 dinar infak ettiği söylenmiştir.116 Hz. Osman’ın 200 deve ile 200 okka gümüş ya da 1000 deve117, 900 deve118 ile 70 at infak ettiği söylenmektedir.119Ayrıca 50 120ya da

70 121 ya da 100 askeri de techiz ettiği ifade edilmektedir.122 Osman b. Affân, Tebûk

112 Tirmizî, Menâkıb, 76; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, V, 214-215; Ebû Nuaym el-İsbahânî, Ahmed b.

Muhammed b. Abdullah, Hılyetü’l- Evliyâ ve Tabakâtu’l- Asfiyâ, Beyrut, 1967, I, 59

113 Belâzurî, Ensâbu’-Eşrâf, I, 471; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, I, 32; Diyârbekrî, Târihu’l-Hamîs, II,

123

114 Vâkıdî, Meğâzî, III, 991; Diyârbekrî, Târihu’l-Hamîs, II, 123

115 Tirmizî, Menâkıb, 76; ; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, V, 215; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, I, 59;

Diyârbekrî, Târihu’l-Hamîs, II, 123

116 İbnu’l-Esîr, Kâmil, II, 277; ez-Zehebî, Şemsuddîn Muhammed b. Ahmed b. Osman, Târîhu’l-İslâm ve

Vefeyâtu’l-Meşâhiri ve’l-A’lâm, Thk: Muhammed Mahmud Hamdan, Kâhire, 1985, II, 521

117 Kastallânî, Mevâhibu’l-Ledunniyye, I, 167; Diyârbekrî, Târihu’l-Hamîs, II, 123 118 İbn Haldûn, Târih, II, 49

119 Kastallânî, Mevâhibu’l-Ledunniyye, I, 167 120 Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, I, 59 121 Diyârbekrî, Târihu’l-Hamîs, II, 123 122 İbn Haldûn, Târih, II, 49

Gazvesi’nde dar durumda olan orduya 1.000 dinarlık123 mali yardımda bulundu. Rasûlullah’da o zaman şöyle dedi: “Allahım, Osman’dan razı ol. Çünkü ben ondan razıyım”. 124

Ebû Hureyre (r.a.), Hz. Osman hakkında şöyle demiştir: Osman b. Affân yaratılmışlarla (dünyalıklarla) iki kez cenneti satın almıştır. Bir kere Rûme Kuyusunun kazılması sırasında yardımı sebebiyle, bir kere de zorluk ordusunu techiz ederek cenneti satın almıştır.125

Orduya en fazla yardımı yapan kişi Hz. Osman’dır. Ancak imkânlarına göre en fazlasını veren ise Hz. Ebû Bekir’dir. Çünkü o her şeyini getirmiştir. Şimdi de bununla ilgili rivayetlere bakalım. Hz. Peygamber (s.a.v.) Müslümanlara sadaka vermelerini emrettiği zaman pek çok sadaka toplandı. İlk sadaka getiren Ebû Bekir Sıddîk idi. 4 bin dirhem olan malının tamamını getirmişti.126

Hz. Ömer bu olayı şöyle anlatmaktadır: “Rasûlullah bize malî yardımda bulunmamızı emretmiş ve bu varlıklı olduğum bir zamana denk gelmişti.127 Ebû Bekir, beni bir gün geçmişse, ben de bugün onu geçerim” dedim.128 Rasûlullah Hz. Ebû Bekir’e “Geride ne bıraktın?” diye sordu. “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir”129 ya da “Allah ve Rasûlünü bıraktım” dedi.130 Hz. Ömer ise malının yarısını getirdi. Rasûlullah (s.a.v.) “Geride bir şey bıraktın mı?” diye sordu. Hz. Ömer: “Evet, getirdiğimin yarısını bıraktım” dedi. Daha sonra da Hz. Ömer’e Ebû Bekir’in ne kadar bağış yaptığının haberi ulaştı. Bunun üzerine Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir’e: “Hayır yolunda hiçbir yarış yapmadık ki, sen onda beni geçmiş olmayasın” ya da “Ben artık anladım ki hiçbir şeyde seni geçemeyeceğim”131 dedi.

123 İbn Hişâm, Sîra, II, 518; İbn Kesîr, Bidâye, V, 4; İbn Haldûn, Târih, II, 49 124 İbn Hişâm, Sîra, II, 518; İbn Kesîr, Bidâye, V, 4

125 Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, I, 58

126 Tirmizî, Menâkıb, 60; Diyârbekrî, Târihu’l-Hamîs, II, 123 127 Tirmizî, Menâkıb, 60

128 Tirmizî, Menâkıb, 60; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, I, 32 129 Vâkıdî, Meğâzî, III, 991

130 Tirmizî, Menâkıb, 60; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, I, 32

131 Belâzurî, Ensâbu’-Eşrâf, I, 471; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, I, 32; Diyârbekrî, Târihu’l-Hamîs, II,

Abbas b. Abdulmuttalib, Talhâ b. Ubeydullah, Sa’d b. Ubâde, Muhammed b. Mesleme de yüklerle mallar taşıdılar. Abdurrahmân b. Avf 200 ukiyye132 ile malından getirdi. Asım b. Adiy 90 vesk133 hurma tasadduk etti.134 Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Müslümanları yardıma davet ettiği o günde en fazla yardımı Abdurrahmân b. Avf’ın yaptığı ifade edilmektedir. 200 ukiyye yardımda bulunmuştur.

Hz. Ömer: “Ya Rasûlallah, Abdurrahmân b. Avf’ın sevabından ziyade günaha girmiş olduğu kanaatindeyim. Zira çoluk-çocuğuna hiçbirşey bırakmamıştır” dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Abdurrahmân’a: Sen çoluk çocuğuna bir şey bıratın mı? diye sordu. Abdurrahmân: “Evet, Ya Rasulallah. Onlara verdiğimden daha çok bıraktım” dedi.135 Abdurrahmân b. Avf kırk okka kadar altın, bir okka kırk dirhem para ve bir rivayette de dörtbin dirhem getirmiş ve “sekizbin dirhem param vardı, yarısını Rabbime ayırdım, yarısını da evdekilere bıraktım” demişti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) “Allah verdiğini de senin için mübarek kılsın evde koyduğunu da” duasında bulunmuştur.136

Kadınlar da, ellerinden gelen her yardımı yapmaktan geri durmadılar. Ümmü Sinan el-Eslemiyye der ki: Hz. Âişe’nin evinde Rasûlullah (s.a.v.)’in önüne serilmiş bir örtü gördüm ki137, üzerinde fildişinden bilezikler, pazu pendler, halhallar, yüzükler, küpeler, develerin ayaklarını bağlayacak kayışlarla kadınlar tarafından gönderilen ve Müslümanların savaşa hazırlanmalarına yarayan bir takım şeyler bulunuyordu.138

Kendiliğinden ortaya çıkan bu gönüllü yardımlardan ayrı Rasûlullah, evvelce tayin etmiş olduğu valilerinden, yurdun dört bir köşesine dağılmış memurlarından, elleri altındaki Devlet Hazinesinde ne kadar mal varsa göndermelerini talep etti. Hamîdullah’a göre; Basra Körfezi bölgesinde bu konuda günümüze kadar gelen birçok resmi vesika vardır. Ayrıca Rasûlullah varlıklı kimselerden zekât vergilerini vaktinden evvel ve peşin olarak ödemelerini istemişti.139

132 Ukiyye: 12 veya 40 dirhemlik bir ağırlık ölçüsü 133 Vesk: 60 sa’ miktarında bir ölçek.

134 Vâkıdî, Meğâzî, III, 991; Diyârbekrî, Târihu’l-Hamîs, II, 123

135 Kândehlevî, Muhammed Yusuf, Hayâtu’s-Sahâbe, Terc: Ahmet Meylânî, İstanbul, 1980, I, 521 136 Yazır, Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili, IV, 386

137 Vâkıdî, Meğâzî, III, 991

138 Vâkıdî, Meğâzî, III, 991; Diyârbekrî, Târihu’l-Hamîs, II, 123 139 M. Hamîdullah, İ. Peygamberi, I, 337

Müslümanlardan bazıları ise Hz. Peygamber’e gelerek sefere katılmak istediklerini ancak seferde binecekleri bineklerinin olmadığını söylediler. Hz. Peygamber onlara verebileceği bir tane bile binek olmadığını ifade edince bu kişiler ağlayarak geri dönmüşlerdir.140 Sefere katılamadığı için ağlayan ve Bekkâûn diye isimlerdirilen bu kişilerin sayılarının 7 olduğu hakkında ittifak varken, isimleri hususunda ihtilafa düşülmüştür. Ortak kabul gören 7 isim ise şunlardır:141 Benû Amr b. Avf’dan Sâlim b. Umeyr, Benû Hârise’den Ulbe b. Zeyd, Benû Mâzin b. Neccar’dan Ebû Leylâ Abdurrahmân b. Ka’b, Abdullah b. Muğaffel el-Müzenî veya Amr b. Avf el- Müzenî, Benû Süleym’den Irbâz b. Sâriye, Benû Vâkıf’dan Heremî b. Abdullah, Amr b. Hümam.

İbn Yâmin yolda giderken, Hz. Peygamber’in yanında sefere katılmak için bir binek bulamayan, bu sebeple de ağlayan Ebû Leylâ Abdurrahmân b. Ka’b ve Abdullah b. Muğaffel ile karşılaştı. Bunun üzerine İbn Yâmin bu iki sahâbîye bir deve bir miktar da hurma vererek sefere katılmalarını sağladı.142 Ordunun teçhizine yaptıkları yardımlar dışında Hz. Abbas’ın, binek bulamadığı için ağlayanlardan ikisine ve Hz. Osman’ın da, üçüne binek verdikleri ifade edilmektedir.143

Buhârî’de mü’minlerin sefere katılmak için binek bulma arayışlarıyla ilgili şöyle bir rivayet geçmektedir: Ebû Mûsa el-Eş’ari anlatıyor: “Arkadaşlarım güçlük ordusuna katılmak amacıyla binek ve yük hayvanı istemem için beni Rasûlullah’a gönderdiler. Bunun üzerine ben de gidip Rasûlullah’a arkadaşlarımın isteğini bildirdim. Rasûlullah bilmediğim bir sebeble öfkeli olduğu halde, “Vallahi, sizi hiçbir hayvana bindirmem” buyurdu. Bunun üzerine bize kızgın mı acaba diye endişelenerek geri döndüm. Arkadaşlarıma Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sözünü bildirdim. Aradan çok kısa bir süre geçmişti ki birden Bilâl’in nidasını işittim. “Ey Abdullah b. Kays!” diyordu. Hemen ona cevap verdim. Rasûlullah’ın beni çağırdığını söyledi. Rasûlullah’ın yanına vardığımda Sa’d b. Ubâde’den aldığı 6 tane deveyi göstererek bana şöyle dedi: “Bu

140 Vâkıdî, Meğâzî, III, 993-994; İbn Hişâm, Sîra, II, 518; İbn Sa’d, Tabakât, II, 165; Taberî, Târih, III,

102; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, V, 218;İbn Kesîr, Bidâye, III, 5

141 Diyârbekrî, Târihu’l-Hamîs, II, 124

142 Vâkıdî, Meğâzî, III, 994; İbn Hişâm, Sîra, II, 518; Taberî, Târih, III, 102; Beyhakî, Delâilü’n-

Nübüvve, V, 218; İbnu’l-Esîr, Kâmil, II, 277; İbn Kesîr, Bidâye, III, 5; İbn Haldûn, Târih, II, 49

develeri al ve arkadaşlarının yanına götür. Onlara Allah (ya da Rasûlallah) size bu develeri verdi, artık bunlara bininiz de” buyurdu.144

Sefer heyecanının en ileri dereceye ulaştığı günlerde, maddi imkânsızlıklar sebebiyle orduya katılamayıp ağlayarak geri kalanlardan Ulbe b. Zeyd, bu günlerin bir gecesinde teheccüd namazını kıldıktan sonra Cenab-ı Hakka şöyle niyaz eder:

“Rabbim! Sen cihad emrettin cihadı teşvik ve terğib buyurdun sonra da Peygamberinle beraber gazaya gitmek kudretini bana vermediğin gibi Peygamberin de elinde beni üstüne bindirecek bir deve bırakmadın. Rabbim! Bilirsin ki ben her badirede üzerime düşen mal, can, namus borcumu veren bir kulunum”. O gece sabah namazından sonra Rasûl-i Ekrem cemaate: “Bu gece ki sadakacı kişi nerdedir?” buyurdu. Kimse kalkmadı. Tekrar “Nerede ise kalksın!” buyurdu. Bunun üzerine Ulbe kalktı. Rasûl-i Ekrem: “ Ey Ulbe! Müjde sana! Hayatım elinde olan Allah’a yemin ederim ki sen zekât ve sadakası kabul olunanlar divanına yazıldın” buyurdu.145

Ensardan Ebû Ukayl adında bir sahâbî bir gece sabaha kadar su çekmek suretiyle elde ettiği iki ölçek hurmanın yarısını infak etti. Ashâb-ı Kirâm’ın bu hamiyyet yarışı karşısında, münafıkların canı sıkılıyor ve birisinin bağışı çok olduğu zaman birbirlerine kaş, göz oynatarak o kişiye “Riyakâr” diyorlardı. Bir iki ölçek hurma gibi az bir şey olduğu zamanda: “Kendi bağışa daha çok muhtaçtır” diyerek onunla alay ediyorlardı. Ebû Ukayl bir ölçek hurmayı getirdiği zaman: “Ben bu gece sabaha kadar iki ölçek hurma karşılığında su çektim. Allah’a yemin olsun ki, ondan başka bir şeyim yoktur. Yarısını getirdim, yarısını da çocuklarıma bıraktım” diye özür dileyerek ve ezilerek Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’in önüne koyarken münafıklar: “Bu adam kendi verdiğine başkasından daha muhtaç” dediler.146 Ebû Ukayl, bazı kaynaklarda Ebû Akîl diye geçmektedir.147

Hz. Peygamber (s.a.v.) Mekke’ye ve Müslüman kabilelere adamlar göndererek onları da sefere davet etti. Büreyde b. Husayb’ı, Eslem’e148 gönderdi ve Fürû’da orduya

144 Buhârî, Meğâzî, 78

145 Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, V, 218; Algül, Hüseyin, İslâm Tarihi, II, 20-21 146 Kândehlevî, Muhammed Yusuf, Hayâtu’s-Sahâbe, I, 521

147 İbn Abdi’l-Berr, Ebû Ömer Yusuf el-Kurtubî, el-İstiâb fî Ma’rifeti’l-Eshâb, Thk: Ali Muhammed el-

Becavi, Mısır, T. siz, IV, 1717

148 Eslem: Medine’de Huza’a kabilesinden bir aşiretin adıdır. (Kehhâle, Ö. Rıza, Mu’cemu Kabâili’l-

yetişmesini emretti.149 Ebû Ruhm el-Ğıfârî’yi kendi kabilesi olan Benû Ğıfâr’a150 gönderdi. Ebû Vâkîd el-Leysî Benû Leys’e151, Ebû’l Ca’d ed-Damrî deniz sahilindeki kavmine gitti. Râfi b. Mekîs ile Cündüb b. Mekîs Cüheyne’ye152, Nuaym b. Mes’ud Eşca’ya153, Büdeyl b. Verka, Amr b. Sâlim, Bişr b. Süfyân, Benû Ka’b b. Âmirlere, Abbas b. Mirdas ile daha başkaları da Süleym kabilesine gönderildi.154

149 Füru: Medine’de bir köydür. Medine’ye 4 gece uzaklıkta olduğu söylenmektedir. (Yakût el-Hamevî,

Mu’cemu’l-Buldân, IV, 252)

150 Ğıfar: Mekke civarında Bedir dolaylarında yaşayan bir kabiledir. (Kehhâle, Ö. Rıza, Mu’cemu

Kabâili’l-’Arab, III, 890)

151 Leys: Hadramevt civarında Rakâbe vadisinde yaşayan bir kabiledir. (Kehhâle, Ö. Rıza, Mu’cemu

Kabâili’l-’Arab, III, 1019)

152 Cüheyne: Hicaz’ın en büyük kabilelerinden bir tanesidir. (Kehhâle, Ö. Rıza, Mu’cemu Kabâili’l-

’Arab, I, 214)

153 Eşca’: Gatafan kabilelerinden birisidir. Medine’nin yayla evlerinin olduğu bir yerdir. (Kehhâle, Ö.

Rıza, Mu’cemu Kabâili’l-’Arab, I, 29)