• Sonuç bulunamadı

1.4. FARKLILIKLARLA øLGøLø YAKLAùIMLAR

1.5.1. Sosyal Biliú (ødrak) Kuramı

1.5.2.1. Sosyal Karúılaútırma Kuramı

ønsanlar kanaat ve yeteneklerini de÷erlendirme yönünde güçlü bir güdüye sahiptir. Yanlıú ve gerçe÷e uymayan de÷erlendirmeler yapmak olumsuz yaúantılara neden olur, bu nedenle insanlar de÷erlendirmelerinin olabildi÷ince do÷ru ve objektif olmasını isterler, bu tür de÷erlendirmeler yapabilmek için öncelikle fiziksel yollarla test edilebilecek ölçütler ararlar, ancak bunlardan yoksun olmaları halinde (-ki ço÷u zaman yoksundurlar) sosyal ölçütler kullanırlar, yani kendi kanaat ve yeteneklerini di÷er insanlarınkiyle karúılaútırırlar, ancak bu sosyal ölçütleri de rastgele seçmezler, teúhis edicilik de÷eri yüksek olan karúılaútırmalara, yani kendilerine benzer olan di÷erleri ile yapılan karúılaútırmalara yönelirler (Bilgin, 2008:248).

ønsanın belirli bir andaki duygu ve talepleri ister di÷erleriyle benzeúme, isterse di÷erlerinden ayrıúma yönünde olsun, her úeyden önce kendini onlarla karúılaútırması gerekir. Monteil’a göre, insanın kendini anlaması, yani benlik kavrayıúı içinde di÷erleriyle karúılaútırmaya gitmesi gerekti÷i fikri, düúünce tarihinde Aristotales’e kadar uzanmaktadır. Kendini di÷erleriyle kıyaslama, yani sosyal karúılaútırma, hem zihinsel hem de motivasyonel bir temele dayanan zorunlu ve hatta evrensel bir insani özellik gibi görünmektedir. Bazı yazarlara göre sosyal etkileúimin hemen hemen kaçınılmaz bir ö÷esidir. Bu nedenle sosyal karúılaútırma olgu ve

süreçleri, uzun zamandan beri sosyal psikologların üzerinde çalıútı÷ı bir alan olarak geliútirmiútir (Bilgin, 2007:110).

Sosyal karúılaútırma alanında ilk teorik çalıúmalar, 1950’ li yıllarda Festinger tarafından ortaya konmuútur. Festinger (1954), bu çerçevede úu tür sorulara cevap aramıútır: Niçin insanlar di÷er insanlarla karúılaútırmaya giderler? Kimlerle karúılaútırma yapılır? Sosyal karúılaútırmanın kiúiler açısından sonuçları nelerdir? (Bilgin, 2007:110).

Festinger’ in temel varsayımına göre bireyler kendileri hakkında bir kanaate varmak için görüúlerini, de÷erlerini, yeteneklerini veya duygularını de÷erlendirme ihtiyacı hissederler. Bu ihtiyaç objektif yollardan giderilmedi÷inde, kendilerini di÷erleriyle karúılaútırarak bir fikre varmaya çalıúırlar. Demek ki Festinger’ in hareket noktası, insanların görüú ve yeteneklerini de÷erlendirme güdüsüne sahip oldukları, bunun için di÷er insanların görüú ve yetenekleri ile kendilerininkileri karúılaútırdıkları varsayımıdır. Festinger insanların karúılaútırma için daha ziyade kendilerine benzer olanları seçtiklerini öne sürer. Bu anlayıúta insan, öz- de÷erlendirme ihtiyacına sahip bir varlık olarak kavramsallaútırılır. Günlük yaúamımızda de÷erlendirmemize esas olacak objektif ölçütler genellikle bulanamadı÷ından, referans noktası olarak di÷er insanları ve özellikle de bize benzer olanları seçece÷imiz öngörülür; sözgelimi muhafazakâr bir partiye oy veriyorsak, politik görüúlerimizi liberal veya sosyal demokrat biri yerine, muhafazakâr görüúlü bir baúkasıyla tartıúırız; ortalama düzeyde bir satranç oyuncusu isek, bir satranç úampiyonu ya da bir acemi yerine kendi ayarımızda (belki bizden biraz daha iyi) bir oyuncu ile oynamak isteriz (Bilgin, 2007:110-111).

Sosyal karúılaútırma bireyin görüú ve yeteneklerini, di÷er insanların ifade etti÷i görüúleri ve ortaya koydu÷u yetenekleri ile karúılaútırarak de÷erlendirdi÷i “kiúiler arası” bir süreçtir. Bu anlamda sosyal karúılaútırma bir grup süreci de÷ildir; kuram birey üzerine yo÷unlaúmıútır. Sosyal karúılaútırma süreçleri kuramı bireysel düzeyde gerçekleúir ancak tarihsel arka planı nedeni ile grup süreçleri içinde ele alınması mümkündür (Goethals ve Darley, 1987’den akt. Meúe, 1999:21).

Tajfel (1978) bir grubun sosyal prestijinin grup üyelerine yansıdı÷ını ve böylelikle onların sosyal benliklerinin belirlendi÷ini söylemektedir. Tajfel ve Turner (1979) da insanların olumlu bir imaj elde etmek istediklerini ve olumlu bir sosyal kimlik elde etmeye çalıútıklarını varsayar. Sosyal kimli÷in de÷eri ait oldukları grubun de÷erlendirmelerine ba÷lıdır. Bir grubun sosyal prestijini belirlemek için o grubun sosyal çevre içindeki di÷er gruplarla karúılaútırılması gerekmektedir. Bu gruplar arası karúılaútırma kendi grubunun lehine oldu÷unda grubun prestiji yükselir ve grup üyeli÷i olumlu bir sosyal kimli÷in kazanılmasında rol oynar. Tersi durumda yani gruplar arası karúılaútırma kendi grubunun aleyhinde oldu÷unda bu durum grubun prestijini düúürecek ve üyelerinin benlik imajları için tehdit arz edecektir. Bu nedenlerle grup üyeleri her zaman kendi gruplarını çevredeki gruplardan kendi gruplarının lehine olacak úekilde ayırt etmeye çalıúmaktadırlar (Meúe, 1999:23).

Sosyal kimlik kavramı, bireylerin genellikle “dıú gruplar” olarak bilinen di÷er gruplarla karúılaútırma yaparak veya karúılaútırmadan kaçınarak yüksek bir özsaygı düzeyinde kalma yollarıyla ilgilenmektedir. Kavramların ço÷u, sosyal karúılaútırma kuramının kavramları ile benzerdir ve bunların ço÷u sosyal karúılaútırma kuramının eksikliklerini tamamlamaktadır. Sosyal karúılaútırmayı grup içi veya kiúilerarası bir temelde ele almak yerine gruplar arası veya grup aúımsal bir temelde görmek, sosyal kimlik kuramının kendine özgün katkılarını getirmesine yol açabilecektir (Soylu, 1994:16).

Sosyal karúılaútırma konusu ile ilgili olarak Wills (1981) insanların iyi olma duygularını kendilerinden daha kötü olan kimselerle karúılaútırma yaparak sürdürülebileceklerini ileri süren bir yaklaúım geliútirmiútir; buna göre aúa÷ı do÷ru karúılaútırma iste÷i bireyin iyi olma duygusu tehdit edildi÷inde harekete geçer. Di÷erlerini küçümseme ve hatta zarar vermeye çalıúma veya sadece kendini daha aúa÷ıdakilerle kıyaslama tarzında somutlaúabilir (Bilgin, 2007:111-112).

Sosyal karúılaútırma teorisi, Festinger’ in ilk çalıúmalarından bu yana geçen yaklaúık 40 yıl boyunca faklı yönlerde ilerleyip geliúmekle birlikte, bir bütün olarak ele alındı÷ında, “benzerlik” arayıúı üstünde odaklaútı÷ı söylenebilir. Ancak bu

teorinin, ilgilendi÷i psiko-sosyal olguları bütünde tüketmedi÷i de açıktır. Sosyal karúılaútırmada insanın kendisiyle di÷erleri arasında sadece benzerlik arayıúını hedefledi÷i görüúü, gruplara ayrıcalık tanıyan bir bakıú açısını yansıtır. Sanki insan bir úeylere kıyasla “hep geç kalmıú”, “treni kaçırmıú” ve “yetiúmeye çalıúan” bir varlık olarak kavramsallaútırılır. Böyle olunca da, sosyal karúılaútırmanın, “eksik insan” ın baúka “eksik insanlar” bularak rahatlayaca÷ı varsayılır. Oysa sosyal karúılaútırma süreçlerinin insanın kendisiyle di÷erleri arasındaki farkların aranıúına ve hatta inúasına hizmet etti÷ini gösteren gözlemler vardır. Örne÷in yarıúma ve rekabet durumları, özellikle farklılık ideolojisinin yüceltildi÷i koúullarda sosyal karúılaútırmanın bu yönünü daha çok öne çıkarır. Bu açıdan sosyal karúılaútırma, “Ben, di÷erlerinden eksik de÷ilim” den ziyade, “Ben, di÷erlerinden daha fazlayım” demenin bir yolu gibi görünür (Bilgin, 2007:112).

Yetenek ve kiúisel özelliklerimiz konusunda her zaman “gerçe÷in tarafsız izleyicileri” olamayıúımız (Arrowood, 1993), hiçbir zaman kendimizin dürüst bir de÷erlendirmesine ihtiyaç duymadı÷ımız anlamına gelmemektedir. Yeni kurumsal yaklaúımda bireylerin her zaman yanlı karúılaútırmalar yaptı÷ı iddiası de÷il, karúılaútırmanın cereyan etti÷i duruma ve ba÷lama (Wood, 1996); sosyal karúılaútırma ile ulaúılmak istenen hedefe (Wood ve Taylor, 1991) göre farklı karúılaútırmalar yaptıkları iddiası söz konusudur; dolayısıyla yeni anlayıúta hedef ve durum yönelimli bir perspektif hâkimdir (Bilgin, 2007:112).

økinci olarak; Festinger’ de karúılaútırma, kiúinin kendi kapasitesi (yetenek, istidat, vs) hakkında bir de÷erlendirme vasıtası iken, yeni araútırmalar sosyal karúılaútırma ile benlik/kimlik iliúkisi, karúılaútırma durumları ve stratejileri üzerinde odaklaúmaktadır. Bu çerçevede ba÷lamsal faktörler, karúılaútırma durumlarındaki duygusal tepkiler ve benlik de÷erlendirmeleri dikkate alınmaktadır. Örne÷in karúılaútırma durumları, öz-saygıyı azaltıcı veya yükseltici etkilerine ba÷lı olarak kiúilerin kendilerine iliúkin algılarını de÷iútirmektedir. Bu yöndeki bulgular, benlik kavramımızın sosyal ba÷lama duyarlılı÷ını yansıtmaktadır (Bilgin, 2007:113).

Tajfel (1978), sosyal karúılaútırmayla ilgili açıklamalarında Festinger’in kuramındaki sosyal gerçekli÷in fiziksel gerçeklik gibi nesnel olmadı÷ı úeklindeki

görüúü eleútirir. O’ na göre, insanların, karúılaútırma yaparken, sosyal araçlara yalnızca fiziksel araçların yoklu÷unda baúvurdu÷u ileri sürülemez. Elbette, fiziksel olayların do÷rulu÷undan emin olmak, sosyal olaylarda oldu÷undan daha kolaydır. Ancak, bu neyin nesnel, neyin öznel oldu÷unu gösterecek bir kuramsal ayrıma dönüútürülmemelidir (Demirtaú, 2003:138).

Tajfel (1978), bazı sosyal psikolojik süreçlerin, göreceli yoksunluk (relative deprivation) kavramının oluúumunu ve fonksiyonunu açıklama giriúiminde bulundu÷unu belirterek sosyal karúılaútırma ve göreceli yoksunluk arasındaki bazı kuramsal ba÷lantıların kurulmasına ihtiyaç oldu÷unu vurgulamıútır (Meúe, 1999:23).

Göreceli yoksunluk sosyal psikolojiden orijin almıú olmasına ra÷men sosyoloji ve politik bilimlerde sosyal psikolojide oldu÷undan daha yaygın bir úekilde kullanılmıútır. Gurr (1970) göreceli yoksunlu÷u, aktörlerin kendi de÷er beklentileri ve kendi de÷er yeterlilikleri arasındaki ayrımın algılanması olarak tanımlamıútır. Gurr tarafından kullanıldı÷ı anlamda göreceli yoksunluk psikolojik olarak ele alındı÷ında beklentilerin baúarısızlı÷ı olarak algılanmakta ve buna benzer úekillerde sosyal davranıúta ba÷ımsız bir de÷iúken haline gelmektedir. Bu beklentilerin baúarısızlı÷ı kiúisel ve kiúiler arası olmak üzere iki boyutta ele alınabilir (Meúe, 1999:24):

x Kiúisel boyut; bir kiúinin kendi geçmiú statü ve beklentileri veya úimdiki statüsü ve beklentileri arasında hoú olmayan karúılaútırmalarıyla ilgilidir. x Kiúiler arası boyut; bireyin di÷erleriyle olan karúılaútırmaları ile ilgilidir.

Kiúiler arası boyut, gruplar arası davranıúın süreci ile daha do÷rudan iliúkilidir.

Göreceli yoksunluk kavramı kiúilerin kendilerine benzer di÷erleri ile sahip olmak istedikleri ve hak ettiklerini düúündükleri úeyleri karúılaútırmalarını ifade etmektedir. Göreceli yoksunluk kiúilerin kendilerini veya kendi gruplarını di÷eri veya di÷er gruplarla karúılaútırmaları sonucunda algılanan olumsuz duygular üzerine temellenmiútir. Göreceli yoksunluk hem bireysel düzeyde hem de grup ba÷lamında

düúünülebilir. Göreceli yoksunluk sosyal karúılaútırma ile gerçekleúmektedir (Meúe, 1999:25).

Gruplar arası davranıúı açıklamada göreceli yoksunluk yaklaúımı ile sosyal kimlik kuramı arasında benzerlikler oldu÷u görülmektedir. Her iki yaklaúımda da iç grup ve dıú grup arasındaki sosyal karúılaútırmaların önemi vurgulanmakta ve sosyal karúılaútırmalar sonucunda karúılaúılması muhtemel olumsuzluklarla baú etme stratejileri üzerinde durulmaktadır (Meúe, 1999:24-25).

Göreceli yoksunluk teorisine göre yoksunluklar, bireylerin kendi referans gruplarının elde ettikleri ödüller ile kendi (kendi gruplarının) ödüllerini karúılaútırarak, hak ettiklerinden daha az ödülü elde ettiklerini fark ettikleri anda ortaya çıkmaktadır (Martin, 1981; Crosby, 1984’den akt. Cowherd ve Levine, 1992:304). Göreceli yoksunluk araútırması genellikle düúük statülü insanlar tarafından yüksek statülü olan ya da yüksek statülü olarak gördükleri kiúilerle yaptıkları karúılaútırmalarla ilgilenmektedir. Yoksunluklar; mevcut durumun de÷iúimine ba÷lı olarak umutlu ya da umutsuz olarak de÷iúebilen tutumların yansıması olan davranıúsal tepkilere yol açmaktadır. Bu tepki bireysel olarak içerden, sosyal sistemde ise dıúardan yönetilebilir. Göreceli yoksunlu÷un sonuçları konusunda yapılan araútırmaların ço÷u kiúisel tepkilerin sosyal sistemlerde dıúardan yönetilebildi÷ini ortaya çıkarmıútır (Siyasi protestolar, ayaklanmalar, devrimler gibi) (Cowherd ve Levine, 1992:304).

Sosyal karúılaútırma süreçlerinin, düúünülmeden yapılması ve çıkarımsal süreçlerin otomatik bir yol izlemesi, kuramın önemli bir içeri÷ini oluúturmaktadır. Sosyal kimlik kuramının bireyleri iç-grup ve dıú-gruplara kategorize etmede otomatik bir e÷ilimin oldu÷unu ve bu e÷ilimin dıú gruba ait olarak görülen insanları ayırt etti÷ini vurgulaması, yetkin bir sosyal kimlik kuramının kategorizasyon süreçlerinin iyi anlaúılması ile aydınlanaca÷ını düúündürmektedir (Soylu, 1994:18).