• Sonuç bulunamadı

8. Gevúek ve sıkı kontrolü bir arada yürütme: Bir iki önemli hususu dikkatle sürekli sıkı kontrol altında tutmak, di÷er konularda yöneticilere serbest

2.2. FARKLILIK øKLøMø FAKTÖRLERø

2.2.1. Bireysel Düzeydeki Faktörler

2.2.1.2. Önyargı ve Ayrımcılık

Etimolojik olarak önyargı (prejudice) terimi, Latince prae (ön, önde) ve judicium (ilam, hüküm, yargı) kelimelerinden oluúan birleúik bir terimdir. Gruplararası iliúkilerin merkezi kavramlarından olan önyargı, belirli bir gruba veya bu grubun üyelerine karúı olumsuz katı tutumları ifade eder. Önyargının hedefi olan kiúi, herhangi bir haklı dayana÷ı olmaksızın, grubu nedeniyle olumsuz bir tarzda ve “peúin hüküm” le yargılanmaktadır (Bilgin, 2008:169).

Önyargı peúin hükümlü olarak oluúturulan duygudur. ønsanlar aynı ya da birbirinden farklı önyargılara sahiptirler. Her insanın be÷endi÷i ve be÷enmedi÷i úeyler vardır. Önyargılar önemsiz konularda oldu÷u sürece zarar verme olasılıkları oldukça azdır. Ancak bireyler arasında oluúan önyargılar çeúitli sorunlara yol açmaktadır (Hubbard, 2004:58).

Önyargılar nereden kaynaklanmaktadır? Bu konuda çeúitli bakıú açılarını gözden geçiren Allport (1954), altı farklı yaklaúım ayırt etmiútir (Bilgin, 2008:170- 171):

x Tarihsel yaklaúım olarak nitelendirilebilecek birinci yaklaúım, önyargıları, bazı sosyal grupların sosyo-ekonomik avantajlarını koruma ve meúrulaútırma amacına hizmet eden bir vasıta olarak görür.

x Sosyo-kültürel yaklaúım, bir toplumun kültüründen ve alt kültürlerinden hareket ederek, önyargıları, sosyal de÷iúmeye bir tepki olarak açıklar; örne÷in anti-semitizm kentleúmeye ve úamar o÷lanı arayıúı, maruz kalınan olumsuz olaylara bir tepki olarak görülür.

x Durumsal yaklaúım, önyargıları, bireyin maruz kaldı÷ı çeúitli etkenlere, ö÷renme ve koúullanmalara göre açıklamaya çalıúır.

x Psiko-dinamik yaklaúım, önyargıları kiúili÷in yapısı ve dinami÷ine ba÷layarak açıklar. Ö÷renme ve sosyalizasyon süreçlerine önem veren ve önyargıları kiúili÷in bir boyutu gibi anlayan bu yaklaúımın en iyi örneklerinden biri Adorno ve arkadaúlarının otoriter kiúilik çalıúmasıdır. x Fenomenolojik yaklaúım, bireyin, önyargı konusu olan uyaranları

algılayıúını ve sübjektifli÷ini ön plana çıkarır.

x Uyaran-obje yaklaúımı, önyargıları, hedef grupların özelliklerinden itibaren anlamaya çalıúır; önyargıların, hedef alınan etnik gruba atfedilen nitelikler yanı sıra, onun gerçek bir takım niteliklerini de temel aldı÷ı, bir gerçeklik payı taúıdı÷ı varsayılır. Bu yaklaúım önyargıların elenmesi güç en sert çekirde÷i olarak nitelendirilebilir.

Bireyler farklılı÷ı hem önemsiz bir olgu hem de kotaları doldurmak ve baúkalarının sahip oldukları iúleri almak için bir teúebbüs olarak algılarlarsa, önyargı “ters tepki” úeklinde ortaya çıkabilir. Böyle bir düúünce kızgınlık, zayıf takım çalıúması ve sabotaj gibi verimlili÷i etkileyen tutum ve davranıúlara yol açabilir. Bazı önyargılar ise baskın durumda olan kültürel inanç ve geleneklere karúı gösterilen ve bilinçsizce olan uyum çabalarından kaynaklanmaktadır. Ancak genellikle önyargı;

insanların kendilerini di÷erlerinden üstün hissetmek için yaptıkları akıldıúı bir faaliyet ya da önyargılı kiúinin kendi suçu ya da kızgınlı÷ı için baúkalarını günah keçisi olarak kullanması gibi görünmektedir. Önyargı genellikle bireyin en derin korkularına dayanmaktadır ve bilinçaltında oluúan bu durum farkındalıktan oldukça uzaktır (Hubbard, 2004:59).

Araútırmacılar önyargı ile ilgili bazı ilginç durumları úu úekilde belirtmektedirler (Hubbard, 2004:59-60):

x Farklı etnik gruplarda yer alan her türlü insanın önyargıları vardır.

x Önyargı bireyin zihninde oluúur ve di÷er bireyleri dıúlayan davranıúlarla ortaya çıkar.

x Önyargılı bireyler gibi önyargısı olmayan bireyler de önyargılı davranıúlarda bulunabilirler.

x Herhangi bir eylemin önyargılı olup olmadı÷ına karar vermek için bu eylemin di÷er bireyi nasıl etkiledi÷ine dikkat etmek gerekmektedir. Herhangi birinin önyargılı oldu÷u kanıtlanamaz. Sadece bu bireyin eylemlerinin dıúlayıcı oldu÷u ve bir baúkasını dezavantajlı konuma getirdi÷i kanıtlanabilir.

Önyargıları ortadan kaldırma veya azaltma amacıyla yapılan denemelerin ço÷u, Amerika’ da ırksal önyargılar üzerinde gerçekleútirilmiútir. Bu konuda önceleri Allport (1954), daha sonraları Amir (1969) tarafından araútırmalar gerçekleútirilmiútir. Araútırma bulgularına göre, önyargıların azalması için grupların birbirleriyle, aúa÷ıdaki koúullar altında iliúki içinde olmaları gerekmektedir. Bu koúullardan biri veya birkaçı gerçekleúmedi÷i zaman, gruplar arası iliúki önyargıyı azaltacak yerde artırmaktadır (Cücelo÷lu, 2000’ den akt, Sürgevil, 2008: 47):

a. øki grup eúit sosyal statüye sahip olmalıdır,

b. øki grup paylaúılan genel bir amaç üzerinde beraberce çalıúmalıdır,

c. øki grup arasındaki iliúki, otorite olarak bilinen kiúilerce desteklenmelidir, d. øki grubun üyeleri de, benzer amaç ve ilgileri paylaútıklarını algılamalıdır.

Di÷er insanları grup aidiyetlerine göre de÷erlendirici bir tutumu ifade eden önyargılar, belirli bir grup hakkında olumsuz dogmatik tutumlar olarak tanımlanabilir. Önyargı, önceden ifade edilmiú, olgunlaúmamıú, kanıtsız, temelsiz bir yargı, tutum veya kanaattir ve bireyden ziyade gruba yöneliktir. Önyargılar davranıúa dönüútü÷ünde ise ayrımcılıktan (diskriminasyon) söz edilir (Bilgin, 2008:169).

Ayrımcılık yeterli sayıda kadın, azınlık ya da eúcinselin iúe alımında yaúanan baúarısızlık anlamına gelmemektedir; ayrımcılık di÷er kültürlerden olan bireylerle iúbirli÷ini reddetmek de de÷ildir. Ayrımcılık belirli bir grubun üyesi oldukları için bireylere farklı, eúit olmayan bir biçimde ve olumsuz olarak davranmak anlamına gelmektedir. Önyargılar geliúerek önce kalıp yargılara dönüúmekte daha sonra zamanla ayrımcı davranıúlar olarak ortaya çıkmaktadır. Maalesef önyargı, kalıp yargı ve ayrımcılık tüm negatif sonuçları ile birlikte hala örgüt yaúamının ve toplumun bir gerçe÷i olarak karúımıza çıkmaktadır. Bu farklılık engellerini ırk ya da cinsiyet ayrımını ortaya koyan úakalar, kaba sözler ya da iúe alım ya da terfi konusunda reddedilme úeklinde görmek mümkündür (Hubbard, 2004:67).

Farklı iúgücü grubunda yer alan çalıúanlara karúı yapılan ayrımcılık sadece onların kariyer ilerlemelerini de÷il aynı zamanda güvenlerini, motivasyonlarını, verimliliklerini ve buna ek olarak di÷er çalıúanlarla olan iliúkilerini etkilemektedir. Ayrımcılık, çalıúma yaúamlarındaki her durum ve dönemde farklı iúgücü grubunda yer alanları etkilemektedir (Hubbard, 2004:70-72).

Önyargının tanımı konusunda, çeúitli yazarlar genelde hem fikirlerdir. Bu bir tutumdur. Nitekim Allport, önyargının tıpkı di÷er tutumlardakine benzer úekilde üç ö÷esinden söz etmiútir. Bunlar önyargının, hedef grup hakkında bir takım inançları kapsayan bir biliúsel ö÷esi; bu gruba karúı genelde olumsuz duyguları kapsayan bir duygusal ö÷esi ve bu gruba karúı belirli bir tarzda/yönde davranma niyetini kapsayan konatif ö÷esidir (Bilgin, 2008:169).

Fakat bazı sosyal psikologlar önyargıları, davranıúı da kapsayacak tarzda geniúletirler (Örn., Brown, 1995). Ancak ikisi arasında bir ayrım vardır. Buna göre önyargı bir tutum (belirli bir grup karúısında lehte veya aleyhte davranma e÷ilimi); ayrımcılık ise bir davranıútır. Ayrımcılık bir dıú grubun iç gruba yaklaúmasını imkansız kılacak úekilde mesafeli tutulması ve bunun az çok formel olarak kurumsallaútırılmasıdır. Ayrımcılık belirli bir grubu hem uzakta tutmayı hem de ekonomik, politik ve sosyal planda dezavantajlı bir duruma sokmayı içerir (Aebischer ve Oberle, 1990’dan akt. Bilgin, 2008:169-170). Ayrımcılık olarak adlandırılan davranıúlar, ortama, koúullara ve hedef kitleye, iliúkilere göre türlü úekillerde somutlaúır. Bunlar, örne÷in temelsiz eleútiri, olumsuz etkilerle aúa÷ılama veya damgalama (stigmatization), mesafeli tutma, toplumsal kaynaklardan mahrum bırakma, saldırganlık ve düúmanlık, dıúlama (exclusion) gibi farklı davranıú biçimlerinde kendini gösterebilir. Modern toplumlarda etik de÷erler ve hatta bazı konularda da yasal normlar, önyargı ve ayrımcılı÷ı onaylamadı÷ından, bunların açık (explicit) biçimleri yerine örtük (implicit) biçimleri daha çok görülmektedir (Bilgin, 2008:170).

Bireylerin, grupların ya da örgütlerin farklı özelliklerine karúı farklı önyargılar oluúmaktadır. Cinsiyet farklılıklarına göre oluúan önyargılar cinsiyetçilik (sexism), ırk farklılıklarına göre oluúan önyargılar ırkçılık (racism) ve etnik farlılıklara göre oluúan önyargılar etnik önyargı (ethnic prejudice) olarak adlandırıldı÷ı gibi dinsel kategorilere ve inançlara, kentlere, sosyal sınıflara, e÷itim durumuna, sa÷lık durumuna, kiúilerin dıú görünümüne göre oluúan önyargılar bulunmaktadır. Aúa÷ıda bazı önyargılara ve buna ba÷lı ortaya çıkan ayrımcı davranıúların açıklamalarına yer verilmektedir.

x Cinsiyetçilik ve cinsiyet ayrımcılı÷ı: Bir kiúiyi, kadın veya erkek olması nedeniyle hedef alan önyargıyı ve ayrımcı davranıúları ifade eder. Ancak cinsiyetleri yüzünden ayrımcılı÷a u÷rayanlar, genelde erkeklerden ziyade kadınlardır. Cinsiyetçilik “erke÷i bir norm olarak yapılandıran” bir anlayıútır (Bilgin, 2008:171).

Cinsiyete dayalı önyargı olarak tanımlanan cinsiyet ayrımcılı÷ı, bazılarına göre bütün ayrımcılıkların ve önyargıların temelini oluúturmaktadır. ønsanlar bu tür bir eúitsizli÷i tam anlamıyla çocukken beúikte ö÷renmektedirler. Kadınların ve erkeklerin sayısal olarak eúit oldukları durumlarda, herhangi bir azınlık ya da ço÷unluk söz konusu olmadı÷ından normal úartlarda cinsiyet ayrımcılı÷ının varlı÷ından söz edilemez. Buna ra÷men kadınlar tüm ülkelerde sayısal ço÷unlu÷a bakılmaksızın ekonomik ve politik alanlarda azınlı÷ı oluúturmaktadırlar ve erkeklere göre daha az haklara ve ayrıcalıklara sahiptirler (Hubbard, 2004:60).

Kadınlara yönelik önyargıların aúılamaması bugün halen kadınlara yönelik ayrımcılıktan söz edilmesinin bir nedeni olabilir ve bu durumun iú yaúamında kadınları olumsuz yönde etkiledi÷i söylenebilir. Özellikle erkek egemen toplumlarda kadınların e÷itim konusunda geri kalması, erkeklere oranla kadınların daha duygusal olması ve bu durumun “kadınlar duygusaldır ve yönetici olamazlar” gibi önyargılı düúünceleri beraberinde getirmesi ve hem iú hem aile yaúamında birçok rol üstlenmeleri kadınların iú yaúamında üst düzey yönetimde yer almalarına ve erkeklerle eúit istihdam olanaklarına sahip olmalarına engel olan faktörler arasında sayılabilir. Kadınlara karúı ayrımcı davranıúlarda bulunanların sadece erkekler olmadı÷ına, zaman zaman kadınların da bir takım önyargılar, kıskançlık vb. nedenlerle kendi cinslerine ayrımcı davranıúlarda bulunduklarına yönelik düúüncelerin varlı÷ının da tartıúmayı baúka bir noktaya taúıdı÷ı söylenebilir.

x Irkçılık ve ırk ayrımcılı÷ı: Önyargı ve ayrımcılı÷ın en uç biçimlerinden biridir. Irkçılık, bir toplumda gruplar arasındaki gerçek veya hayali farkların; bazı kesimler tarafından imtiyazlarını haklılaútırmak veya saldırılarını meúrulaútırmak için genelleútirilmesi ve kesin bir biçimde yüceltilmesidir (Memmi, 1968); Touraine’ in (1993) deyiúiyle, bir halkın eyleminden ve iradesinden ba÷ımsız ve do÷al nedenlerle aúa÷ı olarak temsilidir, Cornaton’ a (1993) göre, bir birey veya grubun, ya elindeki

imkânları almak (ekonomik çıkar), ya onu sosyal veya psiúik bozuklukların sorumlusu kılmak (politik çıkar, psikolojik yarar) için aúa÷ılayıcı bir kanaatle dıúlanmasıdır (Bilgin, 2008:172).

Irkçılık genellikle Amerika gibi baskın bir ço÷unluk grubunun ve bunun yanında bir ya da daha fazla kültürel azınlık grubunun bulundu÷u toplumlarda sorun oluúturmaktadır. ønsanlar “ırkçılık” terimini genellikle önyargı konusunda yapılan tartıúmalarda kullanmaktadırlar. Irk kelimesi antropolojide çok fazla yer almamaktadır. Farklı ırklar arası evlilikler nedeniyle uzmanlar 3 ırk oluútu÷unu ve baúkaları ise 300 ırk oluútu÷unu söylemektedirler (Hubbard, 2004:60-61).

x Etnik ayrımcılık: Irk ve etnik köken arasında ayrım yapmayı deneyen bireyler genellikle ırksal özelliklerin do÷uútan var olan kalıtsal özellikler oldu÷unu; etnik özelliklerin ise sonradan ö÷renilen, kültür ve e÷itim yolu ile kazanılan özellikler oldu÷unu söylemektedirler. Birçok etnik özellik sonradan ö÷renildi÷i ve kalıcı olarak genlerimize yerleúmedi÷i için teoriye göre de÷iútirilebilmektedirler. Irk ile kıyaslandı÷ında etnik kökenin çok daha esnek ve de÷iúken oldu÷u görülmektedir (Hubbard, 2004:61).

Etnik alt kültür daha büyük bir kültürün ya da toplumun bir bölümünü oluúturmaktadır. Alt kültür üyeleri ortak köken ve kültürün önemli unsurlar oldu÷u ortak faaliyetlerde yer alırlar. Bir alt kültür özel inançları, gelenekleri ve de÷erleri, kahramanları, mitleri ve hikâyeleri ve sosyal a÷ları nedeniyle eúsizdir. Azınlıklara yönelik olarak oluúan etnik ayrımcılık, “azınlı÷ın” sosyal durumunun toplumda tam katılımlarının sa÷lanmasına engel oldu÷u ve en büyük alt kültür grubunun güç, etki ve varlı÷ın büyük bir kısmını elinde tuttu÷u durumlarda ortaya çıkmaktadır (Hubbard, 2004:61).

x

Di÷er önyargı ve ayrımcılıklar: Di÷er önyargıların ortaya çıkması yaú ayrımcılı÷ı, sınıf ayrımcılı÷ı ve eúcinsellere karúı yapılan ayrımcılık úeklinde olmaktadır. Kadınlar ve etnik azınlıklar dıúında örgüt içinde ayrımcılı÷a maruz kalan gruplar engelli, eúcinsel, yaúlı ve obez bireylerden oluúmaktadır (Hubbard, 2004:61).