• Sonuç bulunamadı

2.1. Araştırmanın Kuramsal Çerçevesi

2.1.6. Sosyal Girişimcilik Niyetinin Öncülleri

Empati: Mair ve Noboa (2006) empatinin çok yönlü bir kavramı temsil ettiğinin yaygın olarak kabul edilmesine rağmen tek bir tanım üzerinde herhangi bir fikir birliğinin

Sosyal girişimcilik deneyimi Empati

Niyet

Ahlaki Zorunluluk

Niyet

Öz yeterlik

Niyet

Algılanan Sosyal Destek

Niyet

Niyet

bulunmadığını ve çalışmalarında empatiyi çok boyutlu bir kavram olarak tanıyıp, onu yalnızca bir başkasının duygularının farkına varılmasının ötesinde bir şey olarak algıladıklarını belirtmektedirler. Çalışmalarında empatiyi, “diğerlerinin duygu ve hislerini entelektüel olarak tanıma ve duygusal olarak paylaşma yeteneği” olarak tanımlamışlardır. Başka bir kişinin duygu ve hislerini entelektüel olarak tanıma ve duygusal olarak paylaşma kabiliyetine sahip bir kişinin, başkasının acı çekmesini önlemek için gerekli olan yardımı yapma isteği geliştireceğini dile getirmektedirler. Hockerts (2017) ise sosyal girişimcilik niyetleri bağlamında, bilişsel empati (başka bir kişinin duygusal durumunu değerlendirebilme yeteneği) ve duygusal empati (başka bir kişinin duygusal durumuna tepki verme eğilimi) ile ilgilenilmesi gerektiği üzerinde durmaktadır. Empatik kaygı ise, gerçekten başkalarının ihtiyacına dayanan bir şefkat ve kaygı kaynağı olan alt öğesidir (Niezink, Siero, Dijkstra, Buunk ve Barelds, 2012). Kraus, Filser, O’Dwyer ve Shaw (2014) erdemli davranışlardan biri olan empatinin, bir sosyal girişimcinin kurum adına sosyal değer yaratması için esas olduğunu belirtmektedir.

Sosyal girişimcilik ile ilgili spesifik araştırmalar, başkalarının duygularına duyarlılığın sosyal girişimcilere sosyal girişimler yaratma motivasyonunu sağladığını ortaya koymaktadır (Prabhu, 1999). Bununla birlikte, empati yapabilen herkesin bir sosyal girişimci olabileceğini söylemek doğru değildir. Empati, sosyal girişimcilik sürecinde gerekli ancak yetersiz bir koşul olarak görülmektedir (Hockerts, 2017; Mair ve Noboa, 2006). Belirli bir empati seviyesine, sosyal girişimin arzu edilen algılanabilirliğini tetiklemek için ihtiyaç duyulmakta ve bu bir sosyal girişim yaratma niyetine yol açmaktadır.

Ahlaki Zorunluluk: Ahlaki yargı daha çeşitli ve karmaşık olmasına rağmen insanların davranışları sınıflandırmalarının en temel yolu olarak iyi ve kötüyü birbirinden ayırma konusundaki temel sınıflandırmanın bir uzantısıdır (Guglielmo, 2015, s.1-2). Etik zorluklarla karşı karşıya kalındığında bir kişinin sosyal normlara uygun hareket etmesi sorumluluk duygusudur (Beck ve Ajzen, 1991). Beugre’ye (2016) göre ahlaki zorunluluk, sosyal girişimcilerin kendi fikirlerine ne derece bağlı kaldıkları ve bu fikirleri sürdürmek için hangi ölçüde ahlaki bir zorunluluk hissettikleri ile ilgilidir. Yiu, Wan, Ng, Chen ve Su (2014) de kişisel ahlaki değerleri, sosyal girişimcilerin temel nitelikleri olarak tanımlamaktadırlar. Plaskoff (2012) sosyal girişimcilerin başarılı olmak için yüksek düzeyde bir ahlaki yargıya sahip olması gerektiğini ifade etmektedir. Nga ve Shamuganathan (2010) da çalışmasında sosyal girişimcilerin temel özellikleri olarak ahlaki standartlara bağlılığı kabul etmiştir. Tiwari, Bhat ve Tikoria (2017) öncül olarak ahlaki

zorunluluğun sosyal girişimci için, belirli bir sosyal sorunu ele almanın yerinde bir davranış olacağı niyetini taşıdığı için çok önemli olduğunu dile getirmiştir.

Mair ve Noboa (2006, s.11) ahlaki normların bireylerin eylemlerini düzenlediği varsayımıyla ahlaki yargıyı, bir bireyi başkalarına yardım etmeye motive eden bilişsel süreç olarak tanımlamışlardır. Kohlberg’in ahlaki yargı modelinden yola çıkan Mair ve Noboa (2006) sosyal girişimcilerin yüksek derecede ahlaki yargıya sahip bireyler olduğunu savunmuşlardır. Mair ve Noboa (2006) ahlaki yargıya sahip herkesin sosyal girişimci olamayacağını, empatide olduğu gibi ahlaki yargıyı sosyal girişimcilik sürecinde gerekli fakat yetersiz bir koşul olarak gördüklerini belirtmişlerdir. Ahlaki yargıyı, sosyal girişimcilik sürecinde davranışsal niyetlerin oluşumunu algılanan arzu edilebilirliği etkileyen ikinci bir tutum unsuru olarak sunmaktadırlar.

Hockerts (2017), Mair ve Noboa’nın ahlaki yargı kavramının açıklanmasında Kohlberg’in modelini kullanmasını, kendi seçtiği ahlaki ilkeleri, ahlaki yargının en yüksek şekli olarak göstermesi yönünden eleştirmektedir. Çalışmasında toplumsal normların, Kohlberg’in ahlaki yargı aşamalarından ziyade marjinalize olmuş insanlara yardım etmek için ahlaki bir yükümlülüğü ima ettiğini belirtmiştir. Hockerts (2017) ahlaki yargının bir bireyin beklenen ve kabul edilen davranış hakkındaki inançlarını temsil ettiği ve ahlaki inançların da davranışın önemli belirleyicileri olduğu üzerinde durmaktadır. Bu nedenle, ahlaki standartlara uymanın sosyal girişimcilik literatürünün önemli bir öğesi olduğunu belirtmektedir.

Öz Yeterlik: Öz yeterlik, sosyal bilişsel kuramın kilit bir yönüdür ve kişisel başarılara, belirli başarıların üretilmesi için gerekli eylemleri organize etme ve yürütme inancını ifade eder (Bandura, 1977a). Girişimcilik bağlamında öz yeterlik, Cavazos Arroyo ve diğerleri (2017) tarafından kişinin girişimci olmak için alması gereken rol ve görevleri yerine getirme kabiliyetlerine olan inancının gücü olarak tanımlanmaktadır. Tran ve Korflesch (2016) tarafından sosyal girişimcilik öz yeterliği yeni bir sosyal girişim başlatma ve bunu gerçekleştirme başarısı hakkındaki dinamik inanç kümesi olarak ifade edilmiştir. Deneysel araştırmalardan elde edilen sonuçlar, kendine güvenin girişimci niyetin bir öncüsü olduğunu göstermektedir. (Barbosa, Gerhardt ve Kickul, 2007; Pihie, 2009).

Mair ve Noboa (2006) davranışsal anlamda öz yeterliğin belirli bir görevi gerçekleştirmek için algılanan yeteneği ifade ettiğini; sosyal girişimcilik bağlamında ise yüksek seviyede bir öz yeterliğin, kişinin uygun bir davranışsal niyetin oluşumunu olumlu şekilde etkileyen sosyal bir girişim yaratmayı algılamasını sağladığını belirtmektedir. Hockerts (2017) birçok sosyal sorunun oldukça yıldırıcı olduğu göz önüne alındığında,

kişinin kendi yeteneklerine sağlıklı bir şekilde güveninin sağlanmasının sosyal girişimci niyetlerin bir öncülü olduğunu belirtmiştir. Çalışmasında sosyal girişimcilik öz yeterliğinin kişilerin toplumsal sorunları çözmede katkıda bulunabileceği inancıyla değerlendirildiği üzerinde durmaktadır.

Algılanan Sosyal Destek: Sosyal destek Kayhan Yardımcı (2007) tarafından bireyin yakın çevresinden gördüğü sevgi, ilgi, takdir ve güven; edindiği bilgi, aldığı maddi yardım gibi psikolojik, sosyal ve ekonomik niteliğe sahip destek olarak tanımlanmıştır. Kayhan Yardımcı (2007) ayrıca birey içinden çıkılması güç durumlarla karşı karşıya kaldığında sosyal desteğin güçlü bir kaynak olduğu üzerinde durmaktadır. Yardımcı ve Başbakkal (2009) da araştırmalarında algılanan sosyal destek ile öz yeterlik arasında pozitif yönde bir ilişki bulunduğunu dile getirmektedirler. Sosyal girişimcilik bağlamında algılanan sosyal destek bireyin yakın çevresinin sosyal girişimci olması için beklenen teşvik ve yardım olarak anlaşılmaktadır. Yakın çevrenin desteği, insanların girişimci kariyeri için daha yeterli ve uygun yeteneklere sahip olduklarına inanmalarına yol açmaktadır (Linan, 2008).

Mair ve Noboa (2006) girişimcilerin tek başına başarılı olamayacaklarını, desteğe ihtiyaç duyduklarını belirtmekte, ihtiyaç duydukları sosyal desteğin genellikle dayanışma, güven, işbirliği, vatandaşlık ruhu ile bağlantılı sosyal sermayeye dayandığını dile getirmektedir. Süreçte farklı paydaşların bulunması, fizibilite algısını arttırmakla kalmayıp bir sosyal girişimin doğumunu kolaylaştırmaktadır. Bir sosyal girişim başlatmak ve sürdürmekte davranışsal niyetlerin oluşmasını tetikleyen fizibilite algılarını etkilemek için asgari miktarda sosyal desteğe ihtiyaç duyulmaktadır. Asma ve diğerlerine (2019) göre algılanan sosyal destek bireyin çevresinden beklentileri ile ilgilidir. Sosyal girişimci beklentisi çevresinden fon sağlanması ya da diğer konularda destek olunması ile ilgilidir.

Hockerts (2017), Mair ve Noboa’nın (2006) kişinin bir girişim başlatmada çevresinden alacağı desteğin önemi konusundaki düşüncelerine katılmakta ve bir kişinin dışsal denetim algısının niyetlerinin bir öncüsü olduğunu belirtmektedir. Ashoka ve Schwab Vakfı gibi destek sistemleri ve ağlarının bu konuda önemli bir rol oynayabileceğini de dile getirmektedir.

Önceki Deneyimler: Hockerts (2017) Mair ve Noboa’nın (2006) sosyal girişimcilik niyetleri modeline sosyal girişimcilik niyetinin bir öncülü olarak sosyal problemlerle ilgili önceki deneyimlerin dahil edilmesi yoluyla genişletmiştir. Önceki deneyimler Basu ve Virick (2008) tarafından maruziyet olarak adlandırılmakla birlikte; bu konudaki eğitime, aileye ve doğrudan deneyime maruz kalmayı sınıflandırmaktadır. Başka bir deyişle kişinin

sosyal girişimcilikle ilgili aldığı eğitim, ailelerinin girişimcilikle ilgili başarı veya başarısızlık hikayeleri ve sosyal sorunlarla ilgili doğrudan deneyime maruz kalma sosyal girişimcilik niyetlerinin önemli belirleyicileridir. Khuong ve An (2016), girişimcilik eğitimi ve öğretiminin öğrencilerin gelecekteki mesleklerini nasıl şekillendirdiğini göstererek, önceki girişimcilik deneyimleri ve girişimcilik niyetleri arasındaki pozitif ilişkiye vurgu yapmıştır. Patır ve Karahan (2010) girişimcilik eğitimi alanların kendi iş yerini kurmaya daha yatkın olduğu sonucuna ulaşmıştır. Miralles, Giones ve Riverola (2016) sosyal sorunlara aşina olmanın niyet oluşumunu tetiklediğini belirtmektedir. Tran ve Korflesch (2016) kişilerin ilgili bilgi ve becerilere sahip olduklarını düşündüklerinde bir şeyler yapmak için daha fazla motive olup, bunu bir kariyer olarak görebileceklerini ifade etmektedir. Wang ve Wong (2004) ailede girişimcilikle ilgilenen biri varsa kişinin gelecekte kendi işletmesini kurma olasılığının yüksek olduğunu belirtmektedir.