• Sonuç bulunamadı

SĠMGELER VE KISALTMALAR CETVELĠ Simgeler Açıklama

2.1. KURAMSAL TEMELLER

2.1.1. Sosyal ĠliĢki ve Grup Olma Sürec

Sosyal iliĢki oluĢması için gerekli olan en az iki insan ve aralarında iliĢki oluĢabilmesi için gerekli bazı hususlar vardır. EtkileĢimde bulunan insanlar iliĢkilerini nispeten devam ettirip sosyal etkileĢim içinde bulunurlarsa, bu iliĢkiyi belli standartlarda sürdürürlerse ve tekrarlarlarsa burada sosyal bir iliĢkiden söz edilebilir (Aksoy, 2000).

Ġnsanlar yaĢadıkları toplumda, bulundukları sosyal grup içerisinde belli bir yer iĢgal ederler. Buna sosyal statü, bu statünün gereği olarak oluĢturdukları davranıĢlara da sosyal rol denilmektedir (Aksoy, 2000). Birden çok insanın meydana getirdiği, çeĢitli sosyal iliĢkilerden etkilenerek oluĢturulan sosyal birime de sosyal grup denilmektedir (Aksoy, 2000). Sosyoloji de gruplar ikiye ayrılır:

Birincil Gruplar: iliĢkilerin resmi olmayan bir biçimde yürütüldüğü gruplardır. Mahalle, köy, aile, oyun vb. oluĢturulan grupların iliĢkileri bu türdendir. Üyeler arası

15

iliĢkiler yüzyüze ve samimidir. Her birey grubun doğal üyesidir grubun normlarına uymayan üyeye ödül- ceza yöntemi uygulanmaz, davranıĢlarından beklentiler vardır. En etkili ceza üyeyi grup dıĢına itme, iliĢkisini kesme olur (Silah, 2000).

Ġkincil gruplar: grubun oluĢmasında samimi ve yüz yüze etkileĢimin olması Ģartı yoktur. Grubu bir arada tutan grup üyelerinin ortaklaĢa benimsedikleri kurallar veya bir örgütleyici ya da grup tarafından oluĢturulan grup normu davranıĢ kuralları vardır. ĠliĢkilerin resmi olduğu gruplardır. Resmi bir kurumdaki iliĢkiler, sendikalar, siyasi partiler buna örnek gösterilebilir (Silah, 2000).

Grup, üyeler arası etkileĢimin oluĢması ile ortaya çıkan bir olgudur. Burada iletiĢimin olması grubun oluĢmasında yeterli değildir. Önemli olan etkileĢimin oluĢmasıdır. Etkileyici iletiĢim, bir kaynaktan hedefe yöneltilen değer, tutum ve davranıĢları değiĢtirme ve geri besleme amacı olan, karĢılıklı alıĢveriĢtir (Silah, 2000).

Günlük yaĢantımız için grup önemlidir. Grubun içinde doğarız, grupla yaĢarız, grupla çalıĢır, grupla öğreniriz. Hayatımıza baktığımızda, grubun içinde olmadığımız bir an yoktur. Evde ailemizle olmak bir gruptur, dıĢarıda iĢ yerinde çalıĢmak bir gruptur, arkadaĢlarımızla vakit geçirmek, sinemaya gitmek grupça yapılan bir iĢtir. EtkileĢim içinde olduğumuz insanlarla aynı yerde ve aynı zamanda yaptığımız iĢler grup olmanın bir ürünüdür.

Kenneth And Irwin‟e göre (2002) grup, etkileĢim halinde olan ve diğerini etkileyen, bir arada olan insanlardır. Forsyth‟e (1990) göre, BaĢka bir açıdan bakıldığında, otobüs durağındaki toplanan insanlar grup olarak nitelendirilmez. Basit bir seviyede birbirini etkileyebilirler. Örneğin; eğer bir kiĢi gökyüzüne bakarsa, diğerleri muhtemelen ona uyacaktır. Ancak gerçekten etkileĢime geçmezler. Gerçek grup, iki ya da daha fazla kiĢiden oluĢan, karĢılıklı sosyal etkileĢim yoluyla birbirini etkileyen kiĢilerdir (Akt. Kenneth ve Irwin, 2002). Bu nedenle, yığın kavramı ile grubu karıĢtırmamak gerekir. Otobüs durağında bekleyen insanlar birbirleriyle etkileĢimde bulunmayıp sadece yer iĢgal etikleri için yığın oluĢtururken, kuyrukta beklerken bayılıp düĢen kiĢiye yardım eden insanlar bir grup oluĢturacaktır (Özkalp, 2002).

Grupta; üyeler, üyeler arası etkileĢim ve üyeler tarafından paylaĢılan hedefler ve paylaĢılan normlar vardır. Grup olmak önemlidir. Çünkü onlar sosyal destek, rehberlik edebilecek kültürel çerçeve, her türlü ödül ve kaynakları sağlar. Onlar olmazsa çoğu kiĢi

16

mahvolur. Gruplar olmaksızın çoğu birey yalnızlaĢır, sevgisizleĢir, yönünü ĢaĢırır, nispeten verimsizleĢir (Delamater ve Myers, 2011).

Grup oluĢması için gereken faktörlerden en az iki insanın olması ve bu insanların sürekli bir etkileĢim içinde olması gerekir. Ġnsanlar arasındaki sistemli haberleĢmenin olmasında grubu oluĢturan kiĢiler, haberleĢme kesildiğinde grup olma özelliğini yitireceklerdir. Grup etkileĢimi getiren bir kavramdır. Wungu‟ya (2011) göre, etkileĢim iki ya da daha fazla kiĢi arasında, birinin diğerinin üzerinde etkisi olan, bir tür eylem olarak tanımlanabilir. Bu nedenle, sosyal etkileĢim, sosyal ortamda veya toplum içinde meydana gelen bir etkileĢimdir. Sosyal etkileĢim bir dinamiktir, bireyler ve onların partnerleri arasında sosyal hareketlerle değiĢen bir düzendir.

Ġnsan sosyal bir varlıktır. Ġçinde yaĢadığı toplumdan etkilenir veya etkiler. KiĢi sosyal etki sonucu sosyal davranıĢ gösterir (Silah, 2000). Kenneth And Irwin‟e göre (2002) sosyal davranıĢ aĢağıdaki tabloda görüldüğü gibidir:

Tabloda sosyal davranıĢın geniĢletilmiĢ bir modeli görülmektedir. Verilen durumdan hareketle sosyal davranıĢ, durumun girdisine ve bireysel özelliklere bağlı olarak, sosyal biliĢ süreçleri, algı ve belirli bir Ģekilde davranmaya niyet oluĢumu tarafından yönlendirilir (Kenneth And Irwin, 2002).

Sosyal etki sonucunda gruba uyma davranıĢı geliĢir, grubun benzer özellikleri kiĢinin davranıĢlarına yansır. Sonrasında davranıĢları tahmin etme ve kendi davranıĢını ona göre ayarlama geliĢir. Bu süreç çocukluktan baĢlayıp ömür boyu süregelen öğrenmelerin ortak ürünüdür (Silah, 2000). Uyum, bir kiĢinin davranıĢlarını grubun davranıĢlarına göre

17

değiĢtirme biçimidir. KiĢi toplumsal uyumu sağlamak ve toplumda kabul görmek için grup normlarına uyma davranıĢı gösterir (Gökdağ, 2004).

Uyma davranıĢı, kendini önce gruptan farklı düĢünürken, daha sonra düĢüncesini değiĢtirip gruba yakınlaĢması, grup kararı ve davranıĢına uygun davranmasıdır. Uymada grup baskısı yoktur, grupla birlikte, benzer davranıĢ gösterme durumu vardır (Silah, 2000). Daha önce oyunculuk dersi almamıĢ biri, tiyatro kursuna ve tiyatro çalıĢmalarına katılabilir. Burada bir baskı yoktur. Ġsteyerek davranıĢ değiĢtirme, bir gruba katılma, gruba uygun davranma vardır.

Grupla olan etkileĢimde, gruba uyma davranıĢını etkileyen faktörler; birey ve grubun bağımlılık düzeyi, bireyin grup tarafından çekilme derecesi ve kabul edilme düzeyi, grup içinde bireyin statüsü olarak belirtilmektedir (Silah, 2000).

Grup içindeki bireyin davranıĢları, gruptaki diğer kiĢilerden etkilenmektedir. Birey üzerindeki grup etkisi farklı Ģekillerde oluĢabilmektedir; etki bireyi rahatsız edici, baskı ve olumsuz Ģekilde olabileceği gibi, motivasyonunu yükseltici, hızlandırıcı ve olumlu bir Ģekilde, kiĢinin verimliliğini artırabilecek Ģekilde de olabilmektedir (Silah, 2000).

Sosyal psikologlar tarafından kabul edilen bir durum olan sosyal hızlandırmada, birey tek baĢına yaptığından daha fazlasını grup içinde yapar. Birey tek baĢına yaptığı bir iĢi, grupla yaparken daha fazla performans gösterir. Ancak bazı araĢtırmalarda bunun tam tersi yönde oluĢabileceğini göstermiĢtir. Ġnsan ve hayvanlarda yapılan bazı araĢtırmalarda, öğrenme grup içerisinde daha yavaĢ olmaktadır. Grup içinde olmak bazen verimi artırırken bazen azaltmaktadır (Silah, 2000).

Freedman, Carlsmith ve Sears‟a (1971) göre, birey grup içinde, yalnız olduğu zamandan farklı davranmaktadır. Farklı davranma durumu, grubun normuna uyma, benimseme ve itaat Ģeklinde oluĢmaktadır (Akt. Silah, 2000).

Grubun birey üzerindeki etkilerinden tutum üzerindeki etkisi, tutumu geliĢtirici ya da engelleyici Ģekilde olmaktadır. Eğer tutum değiĢmesi grubun normuna uygunsa, grup bu değiĢimi destekler, uygun değilse engeller.

18

2.1.2. Ergenlik Döneminde SosyalleĢme ve ArkadaĢlık ĠliĢkileri

Çocuklar, çocukluk döneminin ortalarında veya ergenlik öncesi döneme girdiklerinde arkadaĢlar ailelerinden daha önemli hale gelir. Ergenlik öncesi dönemdekiler aile üyeleriyle daha az zaman geçirir. Bu yüzden okuldaki akranlar ve aktiviteler en önemli Ģey haline gelir. Onlarla duygularını, problemlerini ve akranları ile ilgili Ģeyleri paylaĢırlar. Bu nedenle, sosyal etkileĢim, hayatlarının önemli bir bileĢeni haline gelir (Wungu, 2011).

Çocukluk dönemlerinin ortalarındaki çocuklar ve ergenler için sosyal etkileĢim özellikle okulda ve evlerinde baĢlar. Fakat onlar ergenlik öncesi döneme girdiklerinde, zamanlarını çoğunlukla okuldaki veya mahalledeki arkadaĢlarıyla geçirirler. EtkileĢim evde meydana gelse bile, onlar zamanlarının çoğunu aile üyelerinin yerine arkadaĢlarıyla geçirirler (Huurre, 2000; Wungu, 2011). Collins ve Repinski (1994) ergenlik öncesi dönemde, sosyal etkileĢimde, arkadaĢlarıyla olan kiĢisel iliĢkinin, aile üyeleriyle olan iliĢkilerden daha sık olduğunu belirtmektedir. Ergenlerde sosyal geliĢim, yaĢıt olan arkadaĢları ve aileleriyle olan etkileĢimi içerir (Akt. Blume ve Zembar, 2007).

Collins‟e (2003) göre, sosyal iliĢkileri değiĢmeye ve geliĢmeye baĢlayan ergende, yakınlık duyma gereksinimi sonucu aile iliĢkileri öneminin korumakla beraber arkadaĢlık iliĢkisi daha önemli hale gelir. Ergenlik döneminde (Senemoğlu, 1997) akranlara olan yönelimde, ergenlerin yaĢ aralığının artması, ailenin çocukla yeterince kaliteli zaman geçirememesi, ebeveynlerin çalıĢıyor olması, evde oluĢabilecek psikolojik sorunlar gibi nedenlerde, ergenlerin akranları ile daha fazla vakit geçirmesinde etkili olabilmektedir.

ArkadaĢ olmayı belirleyen etkenler, çocuklukta ve ilk ergenlikte, yakınlarında yaĢayan ve birbirini uzun zamandır tanıyan kiĢilerin bir arada olmasıdır. Bu durum ortaokuldan liseye geçildiğinde değiĢir ve okulun değiĢmesi ergenin arkadaĢ çevresinin değiĢmesine neden olur. Bunun sonucu olarak, arkadaĢ grubu, farklı kiĢilerden oluĢur, arkadaĢlıklar ilgi ve kiĢilik özelliklerine dayanır (Gander ve Gardiner, 2004).

Conger ve Galambos‟a (1977) göre, ergenlikte kurulan arkadaĢlık iliĢkileri üçe ayrılmaktadır; geniĢ kalabalıklar, daha küçük yakın klikler ve bireysel dostluklar. Ergenlik döneminde tek cinsiyetli arkadaĢ grupları zamanla karĢı cinsten gruplarla etkileĢime girer ve geniĢ bir ergen kalabalığı oluĢur. Ancak daha sonra heteroseksüel arkadaĢ grupları oluĢmaya baĢlar (Akt. Demir, Baran ve Ulusoy, 2005).

19

Benenson‟a (1990) göre, ergenler arkadaĢlık iliĢkilerini küçük gruplarla oluĢturmaya baĢlar ve sıklıkla gruptaki bir ya da birkaç arkadaĢını en iyi arkadaĢ olarak seçerler. Genellikle de en iyi arkadaĢlar baĢlangıçta aynı cinsiyetten olandır (Akt. Kılıç- Atıcı 2012). Ergenliğin ilk dönemlerinden itibaren gençler daha az arkadaĢ edinmeyi seçerler, arkadaĢlıkları daha yoğun ve samimidir (Santrock, 2012).

Ergenlerin hayatında klikler ve topluluklar önemli rol oynarlar. Klikler 2 veya 12 kiĢi arasında oluĢan gruplardır ve ortalama 5-6 kiĢiden oluĢur. Klik grubundaki üyeler genellikle aynı cinsiyete mensup ve aynı yaĢta olan kiĢilerdir (Santrock, 2012). Klikler, ergenlere birbirleriyle etkileĢimde bulundukları toplumsal bir ortam sağlar (Karabekiroğlu, 2014).

Bazı ergenler kliklere bağlı zaman geçirebilirken, bazıları diğer kliklerle de zaman geçirmeyi tercih edebilir. Kızlar erkeklere göre kliklere daha az üye olur. Ancak yalnız zaman geçiren ergenlerin çoğu da erkektir. Bazı klikler aralarına üye kabul etme konusunda oldukça muhafazakar olabilir. Bazı klikler son derece değerli ve üstündür (Karabekiroğlu, 2014).

Ergenler bir kulüpte veya takımda olma gibi benzer eylemleri gerçekleĢtirdiği için klikler oluĢturabilir. Bazı klikler ise arkadaĢlık sebebiyle oluĢabilir. Bazı ergenler, birlikte vakit geçirdikleri, ortak ilgileri olduğu veya birbirleri ile olmaktan hoĢlandıkları için klik oluĢturabilirler (Santrock, 2012).

Harput (1992), arkadaĢlığın iliĢki ve ortak beğenilere dayandığını söyler (Akt. Palmer, 2006). Bu nedenle ortak paylaĢımların oluĢması arkadaĢlık iliĢkisinde önemlidir. Harroks (1965), akran grubu tarafından ergenin kabul görmesinin ve ergen hakkında iyi düĢüncelere sahip olmasının önemli olduğunu vurgular. Çoğu yetiĢkine oranla ergen, akranlarının görüĢleriyle ve grup uygulamalarıyla yönetilmeye, davranıĢ, inanç ve değerlerini düzeltmeye hazırdır. Küçük Ģeyler önem taĢır. Akran grubu ergen için önemli ve birincil deneyim kazanacağı yerdir. Akran grubu ergene nasıl davranacağını, neyi kabul edip neyi etmeyeceğini öğretir. Akran grubu ergenin en rahat ettiği yer olur. Grubun konumu gencin konumu, grubun jargonu da aynı Ģekilde ergenin jargonu haline gelir ve ergen grupta statü kazanır. Akran grubu gencin dünyayı anlamasında yardımcı olur, yorum yapma fırsatı verir. Ergen artık, arkadaĢlarım benim hayatım demeye baĢlar (Akt. Demir, Baran ve Ulusoy, 2005).

20

Çocukluk döneminde arkadaĢının nasıl giyindiği, nelere önem verdiği çokta önemli değildir. Çocuklukta yakınında bulunan herhangi biri onun kolaylıkla oyun arkadaĢı olabilir. Ancak ergenlikte arkadaĢlık kurmak kolay değildir. Akran grubuna dahil olmak, çoğu zaman akran grubundaki diğer üyelerin de onayı ile olur. Grupların kendine özgü kuralları ve yapılanması olur (Karabekiroğlu, 2014). Bu dönemde akran gruplarına yönelim artar. Birey üyesi olduğu grubun giyim, yaĢayıĢ ve konuĢma tarzını benimser. Bunu kendini topluma kabul ettirmenin bir yolu olarak görür (Alisinanoğlu, 2002).

Kılavuz‟a (2002) göre, ergen grubun zamanının çoğunu akranlarıyla geçirmesi, ergenin ilgileri, değerleri ve tutumları üzerinde ailesinden daha etkili olur (Akt. Gürsu, 2011). Steinberg‟e (2013) göre, akran grubunun kimlik geliĢimine olan etkisinin yanı sıra, aileden daha fazla bağımsızlık kazanan ergenin özerklik kazanmasında da akran etkisi vardır. Bunun dıĢında ergenin okul baĢarısında da olumlu ve olumsuz Ģekilde akran etkisinden söz edilebilir.

Ergen için onaylanmak bu dönemde önem kazandığı için, yakın arkadaĢlarının onayını kazanacak davranıĢlar yapmak kaçınılmaz olabilir. Okula daha az önem veren bir arkadaĢ grubuna sahip ergenin derslere önem vermesi, gruptan dıĢlanma ihtimalini ortaya çıkaracağı için, ergen arkadaĢları ile birlikteyken, dersle daha az ilgili görünür, derslere zaman ayırmak için fırsat bulamayabilir (Karabekiroğlu, 2014).

Savin – Williams ve Berndt „ e göre (1990) orta ergenlik döneminde, içtenlik ve sadakat yaĢıt arkadaĢlıkların birincil karakteristik özelliklerindendir (Akt. Blume ve Zembar, 2007). Feiring‟e (1993) göre, orta ergenlik ve ergenlik döneminde, içtenlik kızlar için erkeklerden daha önemlidir. Örneğin, arkadaĢlığı tanımlarken, kızlar karĢılıklı desteği ve kendini anlatmayı daha fazla beyan ederler. Oysa erkekler, aktivitelere katılmayı ve eĢlik etmeyi tercih ederler. Roy, Benenson ve Lilly‟e göre (2000), ergenlik döneminde, kızlar erkeklerden daha önce samimi arkadaĢlık baĢlatmasına rağmen, aynı cinsiyetten dostluk erkek ergenler için de aynı derecede önemlidir (Akt. Blume ve Zembar, 2007).

Jorvinell ve Nicholls‟e (1996) göre, ergenlik döneminde arkadaĢlar arasındaki konum, sahip olunan statü arkadaĢlık iliĢkilerinde önemlidir. Akranları arasında popüler olan ergen, akranlarının ihtiyaçlarına cevap verebilen kiĢi olmaktadır. Popüler ergen neĢeli, sıcakkanlı, esprili ve zeki olarak adlandırılır. Diğer yandan popüler olmamanın ergen üzerinde yarattığı olumsuz etki, biliĢsel ve sosyal geliĢimin olumsuz yönde etkilenmesi

21

Ģeklinde olabilmektedir. DıĢlanan ergen bireyde, davranıĢ problemleri ve depresyon oluĢabilmekte, akademik güçlükler yaĢanabilmektedir (Akt. BüyükpapuĢcu, 2011).

Coleman (1961), ergenlik döneminde popülerliğin akademik baĢarıya bağlı değil, büyük ölçüde spora katılmaya ve yığının üyesi olmaya bağlı olduğunu söylemiĢtir. Ġleri ergenlik ve ilk yetiĢkinlikte ise bu gruplaĢmaların önemi azalmakta, üniversite yıllarında arkadaĢlıklar çoğu zaman karĢı cinsten oluĢmaktadır (Akt. Gander ve Gardiner, 2004). Brown, Feiring ve Furman (1999), ergenlerin sosyal iliĢkisinde üç çeĢit yakın iliĢki bulunduğunu belirtmiĢtir; arkadaĢlar, aĢk duygusu yaĢatan partnerler ve aile üyeleri. Laursen‟da (1996), çoğu araĢtırmada, yakınlığın orta ergenlik döneminde zirve noktaya ulaĢtığını belirtmiĢ, romantik partnerlerin de, ergenlik döneminde, kardeĢlerden bile daha yakın olduğunu ifade etmiĢtir. Berscheid, Snyder ve Omota‟ya (1989) göre, yakınlık sadece duygusal bir seçim değil, fakat arkadaĢlıklar arasındaki karĢılıklı etkinin derecesidir (Akt. Blume ve Zembar, 2007).

Collins‟e (2003) göre, ergenlik döneminde değiĢen sosyal çevrede aile iliĢkilerinden daha önemli hala gelen arkadaĢlık iliĢkilerini romantik iliĢilerde izler. Yakın dostluk iliĢkilerinin yanı sıra ise, romantik iliĢkiler de önem kazanır, ergenin sevgiye ve güvene dayalı iliĢki kurma becerisi geliĢir.

Furman (2002), ergenlik döneminde, karĢı cinse olan duyguların da önem kazandığını belirtir. Ergenin romantik iliĢkilerden beklentileri ve deneyimleri, aile ve arkadaĢ çevresi ile olan iliĢkilerine bağlıdır. Ergenin, ergenlik öncesi süreçten ergenlik sonuna doğru olan süreçte, romantik iliĢkileri sosyal dünyasında önemli bir yer alır. Zamanlarının büyük bir kısmını karĢı cinsi düĢünerek geçirirler. Romantik iliĢkiler, çoğu birey için ergenlikte temel destek kaynağı olmakta ve geliĢimlerindeki diğer yönleri olumlu etkilemektedir. Kimlik geliĢimi, aile iliĢkilerinin değiĢmesi, yaĢıtlarla yakın iliĢkiler kurulması, cinselliğin geliĢmesi, okul baĢarısı gibi etkenlerde duygusal iliĢkiler belirleyici bir faktör olmaktadır.

Bu dönemde akranlara uyum yönündeki davranıĢlar artar, ergenler birbirini etkiler. Ergenler bağımsızlık arzusu ile önemli ölçüde akranlarının etkisi altına girer. ArkadaĢlık iliĢkileri hayatlarının önemli bir parçası olur. Bu dönemde akranlarla birlikte olma, arkadaĢlık etme, ergenin kendisini tanımasına ve sosyal geliĢimine katkıda bulunur. Bu dönemde akran grubu içinde olma, gruba kabul edilme, gruba uyum, akranlarının bakıĢ açısıyla kendisini ve dünyayı tanıması açısından önemlidir (Aydın, 2013).

22

2.1.3. Görme Yetersizliği Olan Ergen Bireylerde SosyalleĢme Süreci ve ArkadaĢlık ĠliĢkileri

Ergenlik döneminde yapılan arkadaĢ seçimleri ya da yapılmak istenen arkadaĢlıklar bazen beklentileri karĢılamamakta, ergenler bu konuda sıkıntı yaĢamaktadırlar. Bir çok görme yetersizliği olan ergen, çok iyi arkadaĢları olmasına rağmen, bir çoğu sosyal izolasyonla mücadele etmekte ve arkadaĢlıklarını korumak için gören akranlarından daha fazla çaba göstermeleri gerekmektedir (Huurre, 2000).

Görme yetersizliği olan bireylerin arkadaĢlık iliĢkilerinde yaĢadıkların sıkıntılardan biri (MacCuspie, 1996) görme yetersizliği olan bireylerin arkadaĢlığı daha farklı gördüklerinden kaynaklanmaktadır. Onlar sürekli arkadaĢları için iki kriteri vurgularlar; kendisiyle dalga geçmeyen ve onlara bu konuda yardım edenler. Ayrıca onlar arkadaĢlarını düzenli ve sık iletiĢim kurabilecekleri biri olarak görmemektedirler (Akt. Palmer, 2006).

Corn ve Rosenblum‟a (2000) göre, görme yetersizliği olan bireylerin okul çağından itibaren karĢılaĢtığı ilk belirgin sorun, akranlarının azlığıdır. Ġkinci belirgin sorun ise rol model olacak akranın ve görme yetersizliğinden kaynaklı zorlukları deneyimlemiĢ akranın eksikliğidir. Üçüncü belirgin sorun ise, gençlik yıllarında görme yetersizliği gerçeğinin inanılmaz biçimde ortaya çıktığı dönemdir. Bu dönemin, akranlarının sürücü ehliyeti aldığı bir zaman olmasıdır. Amerika gibi teknolojiye yönelmiĢ toplumlarda; sürücü ehliyeti, bir dönüm noktası özgürlüğün bir sembolüdür ve genci yetiĢkinliğe taĢıyan bir kolaylaĢtırıcıdır (Rosenblum, 2010).

Tuttle (1987) görme yetersizliği olanların uğraĢtıkları dört büyük sorunları olduğunu söyler. Ġlk olarak yeterli olabilmek için, baĢa çıkma becerileri ve uyum davranıĢlarını geliĢtirmeleri gerekmektedir. Ġkincisi, yüzlerinde oluĢan olumsuz yansımalarla, özsaygı için baĢa çıkmak zorunda kalırlar. Görme yetersizliği olan kiĢilerin üçüncü sorunu, durumlar üzerinde kontrol sahibi olmayı sürdürme becerisi, alternatif eylem yollarını anlama, karar verme, hayatlarıyla ilgili konularda seçim yapmadır. Dördüncü problem, görme yetersizliği olan kiĢiden kaynaklanan, öz saygı üzerinde oluĢan olumsuz etki ile ilgilidir. Bu kiĢiler, model alınan en iyi beceri ve uyum davranıĢlarında bile bazı günlük görevleri gerçekleĢtirmek için baĢkalarına bağımlıdır, iç kontrol odağını kullanıyor gibi görünmezler (Akt. Huurre, 2000).

23

Bağımsız hareket becerilerinin tam olarak öğrenilememesi ya da görme yetersizliği olan bireylerinin ailelerinin aĢırı tutucu tavırları, özellikle ergenlik döneminde görme yetersizliği olan bireylerin tek baĢlarına hareket edememesine sebep olmaktadır. Bu durum arkadaĢlık iliĢkilerini olumsuz etkilemektedir. Ayrıca hem görme yetersizliği olan bireyin özgüvenini kazanamamasına, hem sosyalleĢememesine hem de arkadaĢlarının gözünde yetersiz bir birey olarak görülmesine neden olmaktadır. Huurre (2000), görme yetersizliğinin fonksiyonel kısıtlamalara neden olduğunu belirtmektedir. Bu nedenden, görme yetersizliği olanlar, diğer insanlarla arkadaĢlık iliĢkisi sürdürmekte ve sosyal etkinliklere katılmakta daha çok zorlanırlar. Bu sınırlılıklar, sosyal iliĢkiler, arkadaĢlar ve buluĢmaların olduğu ergenlik döneminde daha belirgin olabilir.

Görme yetersizliğine sahip bireylerin arkadaĢlık iliĢkisinde yaĢadığı sıkıntılar, Erin, Dignan ve Brown (1991) gören ergenlerle boĢ zamanlarında daha az etkileĢime girmelerine ve sosyal becerilerini geliĢtirmeyi sık sık ertelemelerine sebep olmaktadır (Akt. Huurre, 2000). Kef‟e (1999) göre, görme yetersizliği olan ergenler daha sık yalnız kalmakta, gören ergenlere göre daha çok izole edilmektedir. Sosyal ağlarında, daha çok aile üyeleri ve yakınları bulunmaktadır (Akt. Huurre, 2000).

Görme yetersizliği olan bireylerin arkadaĢlık iliĢkilerinde yaĢadıkları sıkıntılar Rosenblum‟un (2000) araĢtırmasında da belirtilmiĢtir. AraĢtırmada, görme yetersizliği olan bir ergen, normal çocuklar tarafından kabul edilmediğini söylemiĢ, ancak kendisinin de ĢiĢman ve düzgün görünmeyen çocuklar yanına geldiğinde konuĢmak istemediğini anlatmıĢtır. Görme yetersizliği olan öğrencinin normal çocuklar tarafından kabul edilmeme durumunu belirtmiĢ, ancak görme yetersizliği olan öğrencinin de arkadaĢ seçiminde fiziksel özelliklere önem verdiğini vurgulamıĢtır. BaĢka bir görme yetersizliği olan ergen ise, internet ortamında daha kolay arkadaĢ bulduğunu, bazen gerçek dünyanın da