• Sonuç bulunamadı

1.5. KENTSEL KALKINMA

1.5.6. Sosyal Ölçütlere Göre Kent

Kentin sosyolojik olarak sınıflandırılmasında belirleyici unsur kent ve köy toplulukları arasındaki farklılıklar ile tamamlayıcı bazı özellikleri olmasıdır. Literatürde yer alan çalışmalardan bazılarına göre kent kavramının tanımlanabilmesi ancak köy kavramının anlaşılabilmesi ile mümkün olacaktır. Köy ekonomik açıdan büyük ölçüde tarım temeli üzerine kurulmuş, sosyal hayat açısından cemaat hayatının baskın olduğu, nispeten kendi sınırları içerisinde bir kapalı bir hayat süren, geleneksel yaşam biçimleri ve dayanışmanın ön planda olduğu bir topluluktur. Bu açıdan irdelenmesi gereken temel kavramlar cemiyet ve cemaat kavramlarıdır. Cemaat kavramı ise köydeki birlikteliği ve samimi olan dayanışma ruhunu temsil etmektedir. Köydeki cemaat kavramı bir nevi imece usulü gibi görülebilir. Kent cemiyet tipi, köy ise cemaat tipi bir topluluk şeklindedir.

“Genel manada bir grubun üyeleri, ölçeği ne olursa olsun kişisel menfaatlerini göz ardı ederek müşterek hayatın getirilerini paylaşacak şekilde bir arada yaşamayı kabul ediyorsa bu topluluk cemaat olarak adlandırılmaktadır. Cemiyette ise, insan davranışını, bireylerin hürriyet ve bağımsızlık duygularını kıstılamadan belli bir kalıba sokan, bir yandan da karşılıklı yardımlaşma ve işbirliğine imkân sağlayan, diğer taraftan kimi zaman gruplaşmalar ve bölünmelere de yol açabilen, değişken bir sosyal teşkilat ve ilişkiler ağıdır’’. Cemiyet kavramının tanımı irdelendiğinde pek çok nitelikliği barındırdığı göze çarpmaktadır (Yeşilay, 2008: 10).

Cemiyet bir kurumlar ve sosyal ilişkiler sistemi manasına gelir. Cemiyette yer alan bireylerin birbiri ile ilişkilerinde sınırlı düzeyde birliktelik ve yardım söz konusudur. Bunun temel sebebi bu topluluklarda bölünmelere yol açabilecek gruplaşmalar ve bölünmelerin söz konusun olabilmesidir. Cemiyetlerde yer alan bireyler, davranışlarını bir yandan özgür şekilde gerçekleştirebiliyorken diğer taraftan toplumsal bir takım kısıtlamalar sayesinde davranışları ister istemez sınırlandırılır. Cemiyetlerde yer alan insan topluluklarında sürekli bir değişim ve farklılaşma söz konusu olduğundan, bunlar kendilerine özgü dinamik karakterleri olan toplumlardır.

Cemiyet biçiminde yer alan bu belirgin özelliklerine karşın bir topluluğun cemaat olarak tanımlanabilmesi için cemaat duygusu ve mekân gibi iki temel koşul yeterli olmaktadır. Mekân şartı, bireylerin ortak yaşam içerisinde yaşamın bütün temel unsurlarını paylaşacak şekilde beraber yaşama mecburiyetini ifade etmektedir. Cemaat olma duygusu ise, en basit anlatımıyla birlikte yaşama biçimini benimseme olarak tanımlanabilir.

Durkheim’e göre “temel insan toplulukları, basit cemiyet toplulukları ve karmaşık cemiyet toplulukları olmak üzere iki gruba ayırışmaktadır. Durkheim basit cemiyetlerde mekanik dayanışma, karmaşık cemiyetlerde ise organik dayanışmanın temel olduğunu savunmaktadır. Ayrıma göre birinci tip cemiyetlerde köy, ikinci tip cemiyetlerdeyse kent kavramı belirtilmek istenmektedir. Sıradan dayanışma temelline kurulu basit cemiyetler, küçük çaplı, bünyesinde yer alan bireylerin kendi aralarında işbölümü ve bir konu üzerinde uzmanlaşmanın yok edinecek kadar az olduğu temelde ancak kendi kendilerine yetebilen topluluklardır. Bu cemiyetlerde dayanışmanın temel nedeni bünyesinde barındırdığı bireylerin düşünce ve inanç sistemlerinin homojen, birbirine yakın yapıda olmasından kaynaklanmaktadır. Bu bireyler toplumsal bütünlük içerisinde aynı adet ve geleneklerle, aynı dini inanç ve ahlâki değerler sistemine sahiptirler’’ (Aydemir, 2004: 284-337).

Organik olarak dayanışma temelinde yer alan karmaşık cemiyetler artan nüfus yoğunluğuyla beraber gittikçe karmaşık hale gelen cemiyetlerdir. Bu şekildeki cemiyetlerde karmaşıklaşmanın getirdiği zorunlu iş bölümü ile beraber işlevsel iş bölümüne yol açmaktadır. Toplumlar arası ilişkiler geniş anlamda sözleşmeler yoluyla sağlanmaya çalışılırken, toplumsal kontrol ve düzende cemiyetin insanlar üzerindeki biçimsel olan baskısı ile sağlanmaktadır.

Durkheim in yaklaşımına göre, köyle kent arasındaki en belirgin fark veya ayrım bu birimlerdeki dayanışma biçimlerinin farklılığından kaynaklanmaktadır. Dayanışmanın ne şekilde olacağını ise, topluluklardaki iş bölümü ve temel uzmanlaşma seviyesi belirlemektedir. İş bölümünün yetersiz olması ya da sadece benzer nitelikte işleri yapan bireyler arasında işe odaklı mekanik bir dayanışmanın kulumuş olması dayanışma kavramını niteliksiz kılmaktadır. İş bölümünün arttığı, herkesin farklı işler ile uğraştığı ve buna rağmen uzmanlaşmanın geliştiği ve önemsendiği toplumlardaki dayanışma organik nitelikli dayanışma şeklini almaktadır. Bu dayanışma türü içinde yer alan her birim farklı özellikleri olduğunu, ancak varlığını devam ettirebilmesi için diğer birimlerin de var olması gerekliliğinin bilincini taşımaktadır (Aydemir, 2004: 284-337).

Toplumda organik olan dayanışmanın ilerlemesinde teknoloji ile gelişme et-ken bir role sahiptir. Teknolojik gelişme ve ilerleme bir yandan direkt olarak iş bölümü ve kendi dalında uzmanlaşmayı gerektirirken diğer tarafdan nüfusun belirli alanlarda yoğunlaşması şekliylede tekrar iş bölümü ve kendi alanında uzmanlaşmanın ilerleyip gelişmesine yol açmaktadır. Bu şekilde gelişen iş bölümü ve kendi alanında uzmanlaşmayla beraber organik dayanışma artmaktadır. Bu anlamda organik dayanışmanın ilerlediği kentler, karşılıklı aktif bir etkileşim içinde olan ve birbirlerine güçlü ilişkiler bağı ile bağlı, belşirli alanlarda uzmanlaşmış yerleşim yeri bütünlükleri olarak ifade edilmektedirler. Bu tanımlamaya göre, kentin “güçlü işlevsel bütünlüğü” gibi büyük öneme sahip bir niteliğini vurgulamakla beraber, olgunun bir tek yönüne açıklama getirdiğinden yetersiz kalmaktadır. Kentin daha detaylı bir tanımına ulaşmak için kent ve köy arasındaki kendilerine has farklılıkları ortaya çıkarmak gerekmekte-dir.

Zimmerman’a göre köy topluluklarıyla kent toplulukları arasındaki yaşam biçimlerindeki yapısal farklılıkları dokuz farklı grupta toplamak mümkündür. Belirtilen bu farklılıklar; meslek farklılıkları, yerleşim tarzı farklılıları, toplumsal yapıların büyüklük farkı, nüfus dağılımının aynı cins bireylerden oluşup oluşmadığının farkı, sosyal tabakalaşma farkı, sosyal hareketlilik farkı, toplumsal göç yapısında gözlenen farklılaşmalar, nüfusun yoğunluk farkı ve toplumun birbiri ile temas ve etkileşimindeki farklılıklar olarak sıralanmaktadır. Kısaca özetlemek gerekirse köy ve kent yaşam biçimleri ve yapıları arasındaki farklılıklar meslek, çevre, genişlik, yoğunluk, cins, toplumsal farklılaşma ve tabakalaşma, hareketlilik,

toplumsal ilişkiler sistemi ve etkileşim açılarından ele alınarak incelemektedir” (Ekonomi, Ekodiyalog, 2018).