İDARE MAHKEMESİ
D. Evlât Edinmenin Hukukî Düzenlenişinde Gelişim Doğrul
IV. SONUÇLAR VE TÜRK HUKUKUNUN GELİŞMESİ AÇISIN
DAN ÖZLÜ DEĞERLENDİRMELER
Kavramsal yaklaşımda evlât edinmenin mahiyetine ilişkin gö
rüşler önem kazanmaktadır. Kurumun mahiyetine ilişkin görüşler ise, sadece onun temelindeki işlem nazara alınarak ortaya konmak
tadır. Tercih edilen görüşe göre kuruma ilişkin düzenlemenin esa
sı açıklanmaya çalışılmakta, ilgili hükümler bu çerçevede yorum
lanmaktadır.
Oysa, evlât edinme, onun meydana gelmesini sağlayan işlemin ötesinde, evlât edinen ile evlâtlık arasında kurulan nesep bağının etkisi yönünden önem kazanan bir kurumdur. Bu etkinin hangi top
lumsal ihtiyaçları karşıladığının veya karşılaması gerektiğinin be
lirlenmesi, onun düzenlenişine yön veren asıl etken olmaktadır.
Bu hareket noktası bizi evlât edinmeye bağlanan toplumsal amacı tarihsel gelişim içinde belirlemeye sevk etmektedir. Evlât edinme, aileye mensubiyetin yollarından birisi olarak kendini gös
terdiğinden, toplumsal - işlevsel açıdan bu kuruma yaklaşmak için ailenin işlevini ortaya koymak gerekmektedir.
Tarihsel gelişimde çok işlevli büyük aile tipi yerini tek işlevli küçük aileye bırakmıştır. Böylece ailenin gerçek toplumsal işlevi de açıklığa kavuşmuştur. Bu işlev, toplumun sürekliliğini sağlaya
cak bireylerin biyolojik, fizik ve psikolojik şartlar itibarıyla en iyi biçimde yetişmesini mümkün kılmaktır. Aynı zamanda, bireyin hu
kukî ve sosyal ilişkiler bakımından hiç olmazsa başlangıçtaki ye
ri ailesi aracılığıyla tayin edilebilmektedir.
Evlât edinme de, başlangıçta, çok işlevli ailenin gereklerine uy
gun olarak dinî, siyasî, ekonomik amaçlar yönünde kullanılmıştır.
Ailenin ekonomik işlevi önemini yakın zamanlara değin sürdürdü
ğünden, özellikle ekonomik amaçlı evlât edinmeler uzun bir süre önde gelen önem taşımıştır.
Toplumun çocuğa, onu himayeye yönelik yanıyla, ilgisi geç uyanmıştır. Hele, bu himayenin toplumsal menfaat doğrultusunda bulunduğu daha da sonra anlaşılmıştır. İki dünya savaşının açık seçik hale getirdiği «çocuk sorunu» yeni boyutlar kazanarak huku
kî düzenlemelerin güncel konusu olmuştur. Bu gelişme, «çocuk hu-kuku»nun «çocuğun menfaati» ilkesine göre yeniden ele alınması ve
bu alanın sosyal, hattâ kamusal nitelikte hükümlere tâbi kılın
ması gereğini doğurmuştur.
Böylece evlât edinme de gerçek işlevine kavuşmuştur. Bir za
manlar ekonomik amaçlar doğrultusunda, hattâ açıklanmayan bazı diğer saiklere bağlanarak başkalarını sömürme aracı haline geti
rildiği için hoş görülmemeye başlanan kurum, muhtaç çocuklara aile sağlamaya yönelik yeni işleviyle kamu oyunda bir kere daha, hem de eskisiyle kıyaslanmayacak kadar fazla rağbet kazanmış, mil
lî ve milletlerarası düzenlemelerin yeni içerikli önemli konuların
dan biri durumuna gelmiştir.
Bugün evlât edinme hukuku gelişmesini tamamlamış değildir.
Ancak, gerçekleşmekte olan mevzuat değişiklikleri, belli bir dönem için olsun, evlât edinmenin hukukî düzenlenişindeki ana doğrultu
ları ortaya koyabilecek yeterliktedir.
Evlât edinmenin hukukî düzenlenişinde günümüzün üstün ge
len anlayışına uygun eğilim, bu düzenlemede göz önünde tutulacak menfaatler dengesi bakımından önemli bir değişimi öncelikle vur
gulamaktadır. Bir zamanların, ailenin sürekliliğini sağlamaya yö-neltilmiş evlât edinme kurumu, evlât edinenlerin menfaati ön plân
da tutulmak suretiyle ele alınmaktayken, bugün, ilgili bütün diğer menfaat birimleri bir kenara itilerek, «çocuğun menfaati», evlât edinmeye ilişkin düzenlemelerin temel ilkesi durumuna getirilmiş
tir.
Çocuk hukukunun ilgi konusunu meydana getiren diğer so
runların pek çoğunda olduğu gibi, evlât edinme kurumunun dü
zenlenmesinde, onun toplumsal işlevi doğrultusunda etkinlik kazan
masını sağlamak üzere, kamusal otoritenin müdahalesi yoğunluk ka
zanmıştır. «Toplumsal menfaat», «devletin sorumluluğu», «sosyal gü
venlik» mülâhazaları, evlât edinme alanında devletin müdahalesinin kaçınılmaz olduğu düşüncesinin yaygınlıkla benimsenmesine yol aç
mıştır. Böylece, liberalizm döneminin evlât edinme hukuku üzerin
deki son etkileri de varlığını yitirmiştir. Evlât edinmeye «akdî»
nitelik izafe eden görüş terk edilmiştir (128).
Yeni eğilim doğrultusunda gerçekleştirilen düzenlemelerde, ev
lât edinme, taraflar arasında aktedilen sözleşmeye değil, adlî veya idarî makamlar tarafından verilen kararlara dayanarak meydana
(128) MARX-TES&L 1254.
gelebilmektedir. Evlât edinmenin aslî şartları yenidea ele alınmak
ta ve bunlardan evlât edinenlerin veya diğer menfaat birimlerinin durumu göz önünde tutularak öngörülmüş olanlar, (evlât edinilen) çocuğun menfaatiyle çatıştığının anlaşılması halinde bir kenara bı
rakılmaktadır. Diğer birimlerin menfaatleri konusunda büyük önem taşıyan «rıza şartları» bakımından dahi çocuğun menfaati doğrul
tusunda bazı değişikliklere yer verildiği gözlemlenmektedir.
Evlât edinmeyi konu alan yeni kanunlarda güdülen asıl amaç, çocuğun menfaati doğrultusunda olmak üzere, tabiatın gerekle
rine en uygun bir aile çevresinin sağlanmasıdır. Evlât edinmenin aslî şartlan bakımından olduğu gibi, sonuçları itibarıyla da bu ama
cın gerçekleştirilmesine çalışılmaktadır. Dolayısıyla, evlât edinme
nin meydana getirdiği nesep rabıtası, kapsamı en geniş surette göz önünde tutularak sahih nesep rabıtasıyla aynılaştırılmakta, buna koşut olarak da, evlât edinme ilişkisinin, hele tarafların iradesine bağlanmak suretiyle, çabuk çözülebilir bir ilişki olmasını önleye
cek hükümlere yer verilmektedir.
Öte yandan, özellikle evlât edinmenin meydancı gelmesinde, bu ilişkinin (evlât edinilen) çocuğun menfaati gereği kurulduğunun be
lirlenmesi şartı büyük önem kazanmış bulunmaktadır. Evlât edin
meye, şu veya bu sebeple ailesinden uzak düşmüş, ailesinden yok
sun kalmış çocuklarla, asıl ailelerinden alınmaları kendilerinin iyi bakım görmeleri, gereğince iyi yetişebilmeleri yönünden zorun
lu hale gelmiş çocuklar için başvurulabilmektedir. Bir de, kişisel statülerinin iyileştirilmesi ihtiyacı bulunan çocuklar bakımından evlât edinme yoluna başvurmak onların menfaati gereği olabil
mektedir. Evlât edinmenin gerçekten evlât edinilen çocuğun menfa
ati gereği olduğunun saptanması için yalnız evlât edinenin ona sağ
layacağı maddî imkânlar değil, fakat, hattâ daha önemlisi, çocuğun evlât edinenin aile çevresiyle bir uyum içine girebilip giremeyeceği belirlenmek gerekmektedir. Bu sebeple, başarısızlığa uğrayacak bir evlât edinmenin çocuk üzerinde yaratacağı olumsuz psikolojik bas
kılar da göz önünde tutularak, evlât edinmeye karar verilmezden önce, yetkili kuruluşların denetiminde bir deneme döneminin ön
görülmesi lüzumu genellikle kabul edilmektedir. Ayrıca, evlât edin
menin çocuğun menfaatine olduğunun belirlenmesi için yapılacak araştırma ve soruşturmaların sosyal hizmet kurumları aracılığıyla, uzman personelin katkısıyla yürütülmesi şartı pozitif hukuklarda yer almaktadır.
Bu gelişmelere rağmen, muhtelif pozitif hukukları farklı yönler
den etkisi altında tutan sosyo - kültürel değerler, yeni eğilimin ge
rektirdiği düzenlemenin evrensel plânda bir yeknesaklığa ulaşması
na henüz imkân vermemiş bulunmaktadır. Bu nedenledir ki, muh
telif düzenlemelere bakıldığında farklı evlât edinme türleri hâlâ gözlemlenmektedir. Bunları, gelenekselleşmiş olmasına rağmen he
nüz geçerliğini koruyan bir ayırım uyarınca iki ana grupta topla
mak mümkündür. Yeni eğilimin gerektirdiği düzenleme tarzının ko
nusu, «tam evlât edinme» türüdür. Buna karşılık, «sınırlı evlât edin
me», sayıları gün geçtikçe azalmakta olmasına rağmen, bazı ülke
lerin mevzuatında seçeneksiz evlât edinme yolu olarak, diğer bazı ülkelerin mevzuatında ise, «tam evlât edinme»nin yanında düzen
lenmek suretiyle varlığını koruyabilmektedir.
«Çocuğun menfaati» temel ilke alınarak gerçekleştirilen yeni dü
zenlemelerde çocukların himayesine yöneltilerek işlerlik kazanmak
ta olan tam evlât edinme türü, bağlandığı toplumsal amaç dışın
da kalan bazı saiklerle başvurulabilecek bir araç sayılmaya elveriş
li değildir. îşte, evlât edinme türleri bakımından yapılan gözlemle
rin asıl önemi burada ortaya çıkmaktadır. Sınırlı evlât edinmeyi dü
zenleyen ülkeler, ender istisnalar bir kenara bırakılacak olursa, gü
nümüzde bu tür evlât edinmeye çocukların himayesi dışında kalan amaçlar doğrultusunda işlevler bağlamaktadır. Dolayısıyla, bu türün düzenlenmesinde göz önünde tutulan menfaatler dengesinin de tani evlât edinmeye göre farklılıklar göstermesi tabiî karşılanmalıdır.
Bu durum, yetişkinlerin evlât edinilmesi sorununun da kendi özel
liği çerçevesinde ele alınmasına imkân sağlamış bulunmaktadır. Gü
nümüzün üstün eğilimi karşısında önemini, hattâ varlık sebebini kaybetmiş bulunan yetişkinlerin evlâtlığa alınması, ya «çocuğun menfaati» ilkesinin gerekli kıldığı istisnaî şartlar altında veya, bu tür evlât edinmelerden bazı yararların hâlâ umulduğu pozitif hu
kuklarda, sınırlı evlât edinmelerin konusu yapılmak suretiyle dü
zenlenmektedir.
Evlât edinme alanında gerçekleşen bu gelişmeler karşısında Türk hukukunun durumuna kısaca değinmekte yarar görülmektedir.
Medenî Kanunun kabulünden önceki dönemde, evlât edinme bir hukukî kurum olarak Türk hukukuna yabancı bulunmaktaydı (129). İsviçre Medenî Kanunu mehaz alınarak hazırlanan Türk Me-(129) Bk. ATAAY 19 vd.; GÜRKAN 170 vd.
denî Kanununun yürürlüğe girmeliyledir ki, bu kurum hukukumuz
da varlık kazanmıştır. Diğer konularda olduğu gibi, evlât edinme konusunda her mevzuat kabul edildiği dönemin açık izlerini taşı
maktadır (130). İsviçre Medenî Kanunu da, hazırlandığı döneme gö
re ne kadar «çağdaş» telakki edilirse edilsin, son çeyrek asırdan beri büyük bir hızla gerçekleşen ekonomik ve sosyal gelişme kar
şısında, özellikle aile hukukuna giren konuların pek çoğu bakımın
dan bu niteliğini koruyamamıştır. Bu nedenledir ki, son zamanlar
da önemli değişikliklere uğramıştır. Evlât edinme hukuku da bu değişikliklerin başlıca konularından biri olmuş bulunmaktadır. Böy
lece, yürürlüğe girdiği dönemde evlât edinme alanında ileriye dönük düzenlemeyi gerçekleştiren kanunlardan biri sayılan İsviçre Mede
nî Kanunu (131), o düzenlemenin bugünün şartları karşısında es
kimiş olduğunun bilinci içinde tümüyle yenileştirilmek suretiyle tekrar «çağdaşlaşmak» imkânımı kavuşturulmuştur.
Türk Medenî Kanununda da değişiklik yapma ihtiyacı uzun
ca bir süredir kendini belirtmektedir. Bürokrasiye dayalı önemli rahatsızlıklarımızdan biri olan «gizlilik» merakı yüzünden gerçek anlamda kamu oyunun tartışmasına bir türlü açık hale getirileme
miş bulunmakla birlikte, 1971 yılında Adalet Bakanlığınca dar bir çevrenin bilgisine sunulan «Türk Medenî Kanunu Öntasarısı ve Gerekçesi» (Öntasarı) bu ihtiyaç doğrultusunda hazırlıkların ilk önemli ürünü olmuştur.
Öntasarıda «evlât edinme», yürürlükteki Medenî Kanunda ol
duğu gibi, 263'üncü maddeden başlayarak düzenlenmektedir. Ayrıca, miras hukuku bölümünde yer alan 447'inci maddede de evlâtlık ve onun altsoyu ile evlât edinen ve onun kan hısımlarının evlât edin
me ilişkisi bakımından mirasçıhk durumlarına ilişkin hükme yer verilmektedir (132).
Burada, öntasarının evlât edinmeye ilişkin düzenleme tarzını, münferit hükümleri itibarıyla eleştirmekten veya bu konuda ay
rıntılı çözümlemelere girmekten sarfınazar etmeyi, konumuzun sı
nırlarını zorlamamak amacıyla, uygun görüyoruz. Ancak, Öntasarı-(130) MARX-TESAL 1265.
(131) İsviçre Medenî Kanununun yürürlüğe girdiği dönem itibarıyla bu ni
teliğine SPINELLIS/SHACHOR-LANDAU (sh. 145'de) tarafından da işaret edilmektedir.
(132) Bk. (Öntasarı) 216 vd., 418 vd.
nm evlât edinmenin düzenlenişi hususunda tercih ettiği genel tu
tumu, günümüzdeki gelişmelerin ışığında çok özlü bir değerlendir
meye tâbi tutmadan geçemeyeceğiz.
Yürürlükte bulunan Türk Medenî Kanununda evlât edinme,
«adoptio minus plena», yani «sınırlı evlât edinme» olarak belir
lediğimiz evlât edinme türü çerçevesinde düzenlenmiş bulunmakta
dır (133). Öte yandan, bu düzenleme, kavramsal yaklaşıma olduk
ça sıkı bir surette bağlı Türk hukuk doktrini tarafından, evlât edin
menin «akdî» niteliği ön plânda tutularak yorumlanmaktadır (134).
Böylece de, Türk hukukunda evlât edinme, evlât edinen ile evlât edinilen arasında akdî bir ilişki olarak mütalâa edilmekte, doğur
duğu sonuçların dar kapsam içinde ve çoğunlukla sadece tarafları ilgilendiren etkileriyle sınırlı tutulmasına dikkat edilmektedir. Bu görüş, evlât edinmenin meydana gelmesine, sonuçlarına ve sona ermesine ilişkin tüm sorunlar bakımından geçerliği benimsenmiş bir görüş niteliği taşımaktadır.
Öntasarı bu temeli değiştirecek atılımı yapmamıştır. İsabetli olduğuna inandığımız bazı küçük değişiklikler (135) ilkeyi etki
leyecek bir yenilik anlamı taşımaktan çok uzaktır. Bu haliyle -evlât edinme bakımından- öntasarı, daha çok, Medenî Kanunun eskimiş dilini değiştirmeyi amaçlar bir görünümdedir.
Oysa, yukardanberi yapılagelen gözlemler ve bunlara dayalı açıklamalar, evlât edinmenin değişen toplumsal amacı doğrultusun
da gerçekleştirilen düzenlemelerin ayırıcı özelliklerini ortaya koy
maktadır. Bu özellikler, herşeyden önce, çocukların evlât edinilme
sinde gözetilmesi gereken menfaatler dengesi yönünden açık bir tercihi zorunlu hale getirmektedir. Bu tercih, «çocuğun menfaati»
yönünde olmalıdır ve amaç bütün diğer mülâhazaların ötesinde, (133) Aynı fikir: KARADENİZ (Roma hukuku) 163-164, dn. 47, 48.
(134) Bk. yuk. dn. 3,4 ve 12'de anılan eserler.
(135) Bunların başlıcalan şöyle belirlenebilir : Aslî şartlar bakımından, ev
lât edinen ile evlât edinilen arasında bulunması gerekli yaş farkı on sekizden on beşe indirilmiştir (md. 254/11); tanınması veya soydan-lığına karar verilmesi yasak olan çocuğun evlilik dışı babası tarafın
dan evlât edinilmesi durumunda yaş şartlarından muafiyet öngörül
müştür (md. 253/III); rıza şartlan arasında yer alan eşin rızası şar
tından, evlât edinen bakımından da, evlât edinilen bakımdan da, tanınması yasak olan çocuğun evlilik dışı babasmca evlât edinilmesi halinde muafiyet tanınmıştır.
muhtaç çocuğa gerçek aile çevresinin tüm avantajlarının sağlanma
sı suretinde belirlenmelidir. Böyle bir tercih, «çocuğun menfaati»
ilkesinin temel alındığı evlât edinme türünün, kamusal otoritenin denetimine ve kararma bağlı «tam evlât edinme» türü olarak be
lirlenmesi yönünde açıklık ve kesinlik kazanmaktadır.
Medenî Kanun değişiklik çalışmalarının bundan sonraki evrele
rinde, evlât edinme bölümünün ele alınmasında, günümüzün üstün eğilimi doğrultusunda diğer ülkelerin pozitif hukuklarında gerçek
leştirilmiş yeni düzenlemelerin göz önünde tutulacağı umulmakta
dır. Aksi takdirde, Türk hukukunun günümüz hukuk anlayışının or
taya koyduğu gereklerin gerisinde bırakılması gibi bir sonuç mey
dana gelebilecektir. Göğer'in belirlediği gibi : «Endüstriyel çağ, top
lumları birbirine yaklaştırmaktadır. Toplumların birbirinden farklı olan günlük yaşantısı yeknesaklaştırmaya yöneltilmelidir... Bu ger
çek, dünyada hukukî düzen çeşitliliğinin her geçen gün azalacağı fik
rini vermektedir» (136). Türkiye, endüstrileşme sürecini hızla yaşa
makta olan bir ülkedir. Bu durumun gereklerine hukuk alanında da uyulmak vazgeçilmez bir zorunluluktur. Esasen, Türkiye, bu yöndeki tercihini «Türk hukuk devrimi» ile yapmıştır (137). Bu (136) GÖĞER (Başlangıç, II) 138; yazar, gelişmenin hukuk kuramlarını da etkilediğini, birbirlerine yaklaşmalarına yol açtığım belirtmekte ve aynı sayfada, geleceğin hukuk ilminin, kuramsal hukuk ilmi teorisi, çıkarlara dayalı hukuk ilmi-teorisi ve sosyolojik hukuk ilmi teorisi
nin karması olabileceği görüşünü ileri sürmektedir. Şimdilik açıkça belli olan husus şudur ki, günümüz hukuk anlayışını menfaat esasına dayanan hukuk kuramı ve henüz geliştirilmekte olan sosyolojik hu
kuk kuramı önemli ölçüde etkilemektedir. Artık soyut kavramların . karşılıklı-.mantıkî ilişkilerine dayanan, kendi bütünlüğü içine kapalı -,\ .bir hukuk ^anlayışının sosyal gerçekliğin ihtiyaçları doğrultusunda
yeterli çözümler getiremeyeceği belli olmuştur. Hukuk bilimi, hukuk öğretimi ve hukuk kuramları hakkında geniş ve karşılaştırmalı açık
lamalar konusunda GÖCER'in anılan eseri Türk hukuk literatüründe önemli bir yer almıştır:
(137)* Amaci, Osmanlı devletinin içine düştüğü kültür ikileşmesine son ver-v'ı J «hıek olan Türk devrimi, hukuk alanında çözümü, laik ve modem bir
hukuk sistemini kesinlikle tercih etmekte bulmuştur (ARAT (Türk
• vatandaşlığından iskat) 288; TİMUR 155). Modern hukuk, batınm ev
rensel nitelik taşıyan açık medeniyetinin (bk. EROĞLU 331 vd.)
ürü-•flü olan akılcı hukuktur. Salt dinî dogmalardan değil, soyut kavram
lardan ibaret her türlü dogmadan arınmışlık, günümüzün hukuk an-.::•-» ..r'•(.•: isyismi • betimleyen başlıca, özelliktir. Türk hukuk devrimini, yeniliğe
açık, sosyal gerçekliğin gereklerini izleyen bir hukuk anlayışının
hâ-tercih, hukuk hayatının değişen dünyanın şartlarına uygun bir di
namizm içinde her zaman canlı tutulması, gelişmelere açık bulun
durulması demektir. Türk Medenî Kanununun uygulanmakta oldu
ğu elli yıllık dönemde evrensel hukuk anlayışında, sosyal gelişime koşut önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Türk hukuku bun
lara yabancı kalamaz.
Bu nedenlerle, Medenî Kanun değişikliği, çocuğun himayesine yönelik evlât edinmeyi, yetişkinlerin evlât edinilmesinden ayırmalı ve «çocuğun menfaati» temel ilkesi uyarınca, «tam evlât edinme»
türünü düzenlemelidir. Tam evlât edinme türünün düzenlenmesinde, evlât edinmeye günümüzde bağlanmış toplumsal. işlev göz önüne alınmalıdır. Evlât edinmenin meydana gelmesi, geçerliği, sonuçlan ve sona ermesi itibarıyla, bu toplumsal işleve uygun hükümler ge
tirilmelidir. Yeni düzenlemede yer verilecek hükümler bakımından, evlât edinme hukukunda evrensel plânda meydana gelen ve bütün ileri hukuk sistemlerini aynı yönde etkileyen gelişmeler esas alın
malıdır.
Yetişkinlerin evlât edinilmesi ise, ayn bir çerçevede değerlendi-dirilebilir. Kanımıza göre, yetişkinlerin evlât edinilmesine çok istis
naî şartlar altında cevaz vermek en uygun yoldur. Evlât edinilenin küçüklüğü sırasında evlât edinmenin bazı sebeplerle gerçekleşeme
miş olması, buna karşılık, evlât edinilenin menfaatinin hâlâ gerek
tirmesi halinde, onun kendisini önceden bakıp gözetmiş kimse ta
rafından evlât edinilmesine imkân tanımak, «çocuğun menfaati» il
kesine uygun düşen bir tutumdur. Bir diğer hal, evlât edinilen ki
şinin reşit olmakla beraber, bazı sebeplerle himayeye muhtaç bulun
masıdır. Bu kimsenin kendisine eskiden beri bakmakta olan kişi ta
rafından evlât edinilmesi imkânı tanınabilir. Nihayet, evlilik dışı doğan kişilerin hukukî statülerinin iyileştirilmesi amacıyla, tabii ana-babalan tarafından evlât edinilmeleri hususunda, bazı kolay-laştıncı hükümlere yer vermek doğru görünmektedir. Bu hallerle sınırlı olmak şartıyla, yetişkinlerin evlât edinilmesine imkân tanın
ması halinde, ayn bir düzenlemeye gitmenin bile gereği yoktur.
Çocukların himayesine yönelik tam evlât edinmeye ilişkin hükümler uygunlanmakla yetinilebilir. Çünkü, sayılan örneklerden
anlaşılabi-kim kılınması yönünde değerlendirmek zorunludur. «Hukuk, her gün değişen hayata ayak uydurmak zorundadır. Yapıldıkları gün çok mo
dern olan kanunlar, bir süre sonra eskirler. Bu nedenle, Türk aydını, devrimci hukuku her an hayata uydurmak zorundadır»: MUMCU 159.
leceği üzere, bu gibi haller, evlât edinmenin günümüzde bağlandığı toplumsal amaç yönünde etkinliğini pekiştirecek hallerdir.
Sözü edilen haller dışında, yetişkinlerin evlât edinilmesinden başka yararlar umulduğu takdirde, izlenmesi gereken yol, kanunda iki ayrı tür evlât edinmeye birlikte yer verilmesi olacaktır. Böyle
ce, yetişkinlerin evlât edinilmesi konusunda sınırlı evlât edinme türünden yararlanmak imkânı doğmuş olacağı gibi, muhtemel ka
nuna karşı hile girişimlerinin önlenmesini sağlayacak hükümlere de, evlât edinmenin asıl toplumsal işlevi yönünde işlerliği baltalan
madan yer verilmesi mümkün hale gelmiş olacaktır.
Türk Medenî Kanununda yapılması önerilen değişikliğin bir baş
ka çok önemli yararı üzerinde de durmak gerekir. Türkiye, Avrupa Konseyi üyesidir. Konseyin hukukî çalışmalarına katılmakta, hazır
lanan sözleşmelere taraf olmaktadır. Bugün Avrupa sözleşmelerin
den bir kısmını onaylayarak yürürlüğe koyduğumuz bir gerçektir.
Evlât edinmeye ilişkin 1967 tarihli Avrupa sözleşmesine henüz ka
tılmamış bulunmaktayız. Ancak, bu durum anılan sözleşmeye asla katılmayacağımız anlamına gelmez. Sözleşmeyi henüz onaylamamış bulunan diğer Avrupa Konseyi üyesi devletler, iç hukuklarında evlât edinmeye ilişkin düzenleme değişikliklerini gerçekleştirirken, sözleşmenin içerdiği esaslar doğrultusunda hükümlere yer vermeyi tercih etmektedir. Bu eğilim, Türk hukukunu, muhakkak ki, etki
leyecektir. Şu halde, bugün evlât edinme alanında etkinlik kazanan eğilim göz önünde tutulmadan yapılacak bir medenî kanun de
ğişikliği, yürürlüğe girdiği anda «tadilâta muhtaç» hale düşmek durumunda kalabilecektir. Yeni gelişmeleri değerlendirebilmemiz bu sakıncayı önleyebilecek tek yoldur.
KISALTMALAR I. Bibliyografya
ABBOTT
(Act of 2 April 1917)
(Actes et Documents)
ADDIS (AHFD) (AJCL) AKINTÜRK AMOS-WALTON ANCEL
ANCEL (Les lois nouvelles)
ANSHEN
ANTON
ARAT (Ticaret Şirket
leri)
ARAT (Türk vatan
daşlığından iskat)
Abbott, G.: «Adoption -modern-» Encyc. Soc. Sci., vol. I, New York, 1948, sh. 460463.
Act of 2 April 1917 respecting Adoption as sub
sequently amended, last by Act of February 1969, Norway 1971, Norwegian Joint Committee on In
ternational Social Policy, Oslo.
Actes et Documents de la Dixième Session, 7 au 28 Octobre 1964, T. II Adoption, «Conference de La Haye de Droit International Privé», La Haye
1965.
Addis, R. S.: «Some points of English and Foreign adoption law», 2 ICLQ (1953) 387-390.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi American Journal of Comparative Law.
Akıntürk, T.: Aile Hukuku, B. 2, Ankara 1975.
Amos and Walton's Introduction to French Law, ed. 2 (by Lawson, F. H. - Anton, A. E. - Brown, L.
N.), Cxford 1963.
Ancel, M.: L'Adoption dans les Législations Mo
dernes, éd. 2, Paris 1958.
Ancel, M.: «Les lois nouvelles sur l'adoption: In
troduction,» 13 Rev.Int'1 Dr. Comp. (1961) 563-567.
Anshen, R. N. (ed.): The Family : its function and destiny, «Science of Culture Series, vol. V», New York 1949 .
Anton, A. E.: Private International Law, Edinburgh 1967.
Arat, T.: Ticaret Şirketlerinin Tâbiiyeti, Ankara 1970.
Arat, T.: «Türk vatandaşlığından iskat edilen kişi
lerin mülkiyet ve miras hakları», 31 AHFD (1974) 279-360.
(ASS) ATAAY
AYÌTER
BAXTER
BEALE BEITZKE
BERKİ, A. H. (Aile) BERKt, O. F. (Evlât
edinme)
BERKt, Ş. (Medenî kanunlarda evlât edinme)
BİN ALI
BİN MOHAMED IBRAHIM
BLOM BROMLEY (Bulletin)
BUXBAUM
Puplications of the American Sociological Society.
Ataay, A. M.: Medenî Hukukta Evlât Edinme, fsk.
1 Giriş - Evlât edinmenin meydana gelmesi, (tHFM den ayrı bası, C. XXI, S. 1-4). Istanbul 1957.
Ayiter, N.: «Medenî Kanunun Nesebe İlişkin Dü
zenlemesinin, Yeni Eğilim ve Gereksinmeler Kar-şıstnda Değerlendirilmesi», Medenî Kanunun 50.
Yılı Haftası (Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 15-17 Nisan 1976), Tebliğ, (Teksir).
Baxter, I. F. G.: «Recognition of status in family law. A proposal for simplification», 39 Can. Bar.
Rev. (1961) 301-350.
Beale, J. A.: A Treatise on the Conflict of Laws, vol. II, New York 1935.
Beitzke, von Günther : «Internationalrechtliches zur Adoptionsreform», 23 FamRZ (1976) 74-79.
Berki, A. E.: «Aile (İslâm hukukunda)» THA, C. I, Ankara 1962, sh. 448-453.
Berki, O. F.: «Evlât edinme ve bu müesseseden do
ğan kanun ihtilâfları»», 16 IBM (1942) 710-726.
Berki, Ş.: Alman, İsviçre ve Türk Medenî Kanun
larında Evlât Edinme, Ankara 1962.
Haji Mohamed Din bin Ali : «Malay Customary Law and the Family», BUXBAUM, Ch. X, sh. 181 • 201.
Inche Ahmad bin Mohamed Ibrahim : «Islam and Customary Law in the Malaysian Legal Context», BUXBAUM, Ch. VIII, sh. 107-145.
Blom, Joost : «The Adoption Act 1968, and the conflict of laws», 22 ICLQ (1973) 109-154.
Bromley, P. M.: Family Law, ed. 4, London 1971.
Bulletin on Legislative Activities, 1974, No. 8, Council of Europe, Strasbourg 1975.
Buxbaum, David C. (ed) : Family Law and Cus
tomary Law in Asia: a contemporary legal per
spective, The Hague 1968.