• Sonuç bulunamadı

Siyasi parti türleri ile siyasi elitler bağlamı çok geniş bir alan olduğundan, biz bu başlık altında, hangi parti türlerinin elit oluşumuna daha uygun ve hangi türlerin daha az uygun olduğunu inceleyeceğiz.

İnsanlık tarihi kadar eski olan yönetme-yönetilme ve yönetenler-yönetilenler olgusu ile birlikte, tarihsel süreç içinde yaşanan çok çeşitli ve karmaşık toplumsal gelişmeler sonucunda, bugünkü anlamda ilk siyasi partiler, 1850 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde, takiben İngiltere’de ve ardından Avrupa kıtasında ortaya çıkmıştır. Siyasi partilerin ortaya çıkmasını müteakip, yine insanlık tarihi kadar eski bir felsefi sorun olan “kimler yönetmelidir?” sorusunun peşinden giden düşünürlerin farklı bakış açıları farklı siyasi partileri oluşturmuş ve bu farklı partiler de belirli ortak özellikleri nedeniyle belli gruplardan halinde çeşitli siyasi parti türlerini meydana getirmiştir.

Bütün siyasi parti türlerinin ve genel olarak siyasi partilerin varlık nedeni, mevcut en iyi yönetim şekli olduğuna inanılan demokrasiyi demokrasinin ruhuna uygun bir şekilde uygulamaktır. Halkın, halk adına, halk için, halkı yönetmesi olduğuna inanılan demokrasinin gerçek hayattaki görünümünde ise, tam tersine, yöneten azınlık- yönetilen çoğunluk ve siyasi-yönetici elit gerçeği ile karşılaşırız. Üstelik elit denilen yönetici-azınlık, iktidar mevkiine demokratik seçim ile gelmesine rağmen yine demokratik bir seçimle gitmeyi bir türlü kabullenmez; eline geçirdiği makamı/gücü korumak için, demokrasinin samimi düşüncelerle kendisine tanıdığı hak ve yetkileri savunma görünümü altında, yasaları dolanmak ve demokrasinin ruhunu katletmek suretiyle, aslında demokrasinin hayata geçirilmesi için bir araç olan siyasi partiyi, kendisinin ve çok yakın çevresinin çıkarlarını sağlayan bir araca dönüştürür.

Demokratik bir sistem içinde faaliyet gösteren siyasi partilerin, oligarşik bir rejim ile yönetilmesi, siyaset bilimi düşünürlerini öteden beri ilgilendiren ve düşündüren çok önemli bir konu olmuştur. Siyasi elitler, siyasi partilerin yapısı içine gizlenmiş bu oligarşik eğilim ile nasıl temasa geçmektedir? Avrupa ülkelerindeki eski demokrasilerin çoğunda, 19. yüzyıla kadar, siyasi elit, cemiyet içinde köklü bir şekilde yerleşmiş şeref payeler yöntemi uygulaması ile varlığını devam ettirmiştir. O dönemde, şeref payeler taşıyan tabakaya katılmak için, servet, eğitim, aristokrat ya da burjuva olmak, ayrıca belli bir yerde uzun yıllar ikamet etmek ve amme hizmetine

ilişkin faaliyette bulunmak gerekiyordu. Bir başka ifade ile cemiyetin içinde, önce aristokrasi ve daha sonra burjuva tabakasından gelen seçkinler grubu vardı. İngiltere’de, 1867 yılına kadar İngiliz parlamentosu ve 1848 yılında Frankfurt’daki Milli Diyet üyelerinin çok büyük çoğunluğu şeref payeler tabakasına dâhildir. Weber’in ayrıntılı olarak incelediği şeref payeler modeli siyasi alanda fahri hizmet amacını esas almaktadır. Başka bir anlatımla, “politikadan geçinmeksizin, politika yapabilmektir.” Bu kişililer sosyal statüleri bakımından, kimileri zengin, kimileri soylu, kimileri iyi eğitimli serbest meslek sahibi olup, ortak yönlerine dair deyim yerindeyse tuzu kuru diye tanımlayacağımız kişilerdir. Ancak siyasi partilerde şeref payeler sistemi ile yönetme dönemi, endüstrileşme sonucu doğan kitle toplumu ve demokratik kitle partileri ile büyük bir dönüşüme uğramıştır.204

Bu dönüşüm sonucunda doğan bürokratik nitelikteki kitle partilerinin siyasi ve yönetim işlerini kimler yapacaktır? Partinin siyasi ve yönetim işlerini yapan eski şeref payeler sistemindeki seçkinlerin yerini yeni seçkinler mi alacaktır, yoksa büyük kitle katılımı sonucunda, kitle partilerinin sahip olduğu çok sayıdaki üyeleri arasında bulunan iyi eğitimli uzman kişiler mi şeref payeler tabakasının yerini alıp partinin siyasi ve yönetim işlerini yapacaktır? Parti teşkilatları ile uygulamaları gereken demokratik esaslar arasındaki bağıntı, M. Ostrogorski’nin (1903) Demokrasi ve Siyasi Partilerin Teşkilatları adlı eserinde ve sosyolog Robert Michels’in (1910) Siyasi Partilerin Bünyesinin Sosyolojisi – Grup Hayatının Oligarşik Eğilimleri adlı eserinde olmak üzere iki bilim insanı tarafından uzun uzun incelenmiştir.205

Özellikle demokratik esasları benimseyen siyasi partilerin düşünce yapısını incelemiş olan Ostrogorski’ye göre, siyasi partiler, demokrasiye yaklaştıkça, siyasi ilişkiler yapmacık bir şekil almaktadır. Demokrasi bütün yurttaşların aktif katılımını esas almasına rağmen, geniş yığınlar karakteristik özellikleri nedeniyle katılım konusunda pasiftirler. Çağdaş cemiyetlerde, cemiyet içinde, kamu işlerini yapacak yeterli sayıda şahıs bulunmadığından, yönetim makamında bulunanların gruplaşması sonucu, bu işleri üstlenip ipleri eline alan küçük gruplar oluşmakta ve bütün kararların bu yöneten-azınlıklar tarafından alınıp uygulanması rutine dönüşmektedir. Sonuç

204 WEBER, M., akt. ABADAN, a.g.e., s. 576-676. 205 a.g.e., s. 578.

olarak iktidarın sorumluluğu kişisel olmaktan çıkıp partiye bağlı mekanik bir sorumluluğa dönüşmektedir.206

Robert Michels, yukarıda sözü edilen eserin varlığından habersiz olarak farklı siyasi partilerin yapılarını incelemiş ve vasıtasız demokrasilerin ilkelerini benimsemiş olan sosyalist parti yönetimlerinin neden demokratik olmadığı konusu üzerinde durmuştur. Michels’e göre, liberal burjuva ve muhafazakârların oligarşik eğilimleri beklenen bir olgudur fakat sosyalistlerdeki oligarşik eğilimler, demokratik esaslar bakımından çok önemli bir çelişkidir. Bu incelemelerden çıkan önemli sonuca göre, şeref payeler sisteminin uygulandığı sosyal düzenlerde, seçkinler tabakası nasıl hâkim oluyorsa, demokratik ve bürokratik esasları benimsemiş çağdaş cemiyetlere özgü kurum ve siyasi partilerde de yönetim bir azınlığın elinde olmaktadır. Michels’e göre “teşkilat demek, oligarşiye temayül” demektir. Michels buradan şu temel kanunu çıkarmaktadır: “Teşkilât seçilenlerin seçenler, vazifelendirenlerin vazifelendirilenler, delegelerin onları tayin edenlerin üzerine kurdukları hâkimiyetin anasıdır!” Michels’e göre demokrasinin kucağında çoğalan oligarşiler, doğal bir biçimde oluşurlar ve bu nedenle, sosyalist hatta liberal partiler de aynı derecede oligarşik yönsemeye sahiptirler. Partinin sevk ve idaresinin aynı ellere geçmesi ile birlikte, parti üyelerinin partiye yönelik zayıf ilgileri, demokratik esaslara aykırı sonuçlar doğurur. Michels’e göre, teşkilât üyelerinin teşkilâta gösterdikleri ilgi derecesi, seçmen çoğunluğunun parlamentoya gösterdiği ilgisizliğin bir sonucudur.207

Robert Michels, karamsar bir düşünceyle, her kurumda hâkimiyetin her zaman bir oligarşinin eline geçeceğini, yeni yeni oluşan oligarşik hâkimiyet çemberlerinin, sosyolog Vico’nun “corsi, ricorsi” formülünden esinleneceğini ifade etmiştir.208

Michels’in fikirleri siyasi bilimler literatürüne “oligarşinin çelik kanunu” ifadesi ile kalıcı olarak yerleşmiştir. Michels’in bu gözlemi isabetli olmuştur. R. Michels’den otuz beş yıl sonra aynı sorunu incelemiş olan Fransız siyaset bilimcisi Maurice Duverger’e göre de partinin sevk ve idaresi doğal bir oligarşiye, kapalı bir şefler grubunun hâkimiyetine meyillidir.209

206 a.g.e., s. 623-624. 207 a.g.e. s. 580.

208 Bu esasında fikrî hürriyet ile “tez antitez”e tekabül eden iki mefhumdur, şu kadar ki “corsi ricorsi” fikirden

çok fiilî çatışmayı ifade etmektedir.

Elit teorileri konusundaki çalışmaların bize sunduğu bilgilere göre dernek, sendika ve siyasi partiler gibi bütün örgütler, oligarşiye meyilli olduklarından elit oluşumuna da meyilli olup, hepsinde elit oluşumu kaçınılmazdır. Olsa olsa, bünyelerinde oligarşik eğilimler ve elit oluşumu barındıran siyasi partiler için oligarşik eğilimler ve elit oluşumu için bir dereceleme yapmamız mümkündür.

Oligarşik eğilimler ve elit oluşumu bakımından bir dereceleme yapmak gerekirse diyebiliriz ki; kadro partileri karakteristik özellikleri bakımından en katı, en etkili elit oluşumuna uygun olup, seçim ve parlamento dışında oluşan kitle partileri türüne dâhil olan hepsini yakala partileri elit oluşumu bakımından en ılımlı olan siyasi partidir. Ancak belirtmek gerekir ki tam da bu nedenden dolayı parti içi demokrasi açısından pek de elverişli bir zemin söz konusu değildir bu tip partilerde.