• Sonuç bulunamadı

Siyasal Partilerde Elit Oluşumunun Siyasi ve Toplumsal Sonuçları

Elit teorisi, toplumsal yapıyı bir bütün olarak analiz edemese bile, demokrasi olgusuna odaklanmış bir kuramdır. Demokrasinin kapasitesi, işleyişi ve sınırları hakkında bilgi sahibi olabilmek için “egemenlik”, “iktidar” ve “temsil” kavramlarının tarihsel süreç içindeki fonksiyonlarının sorgulanması gerekir. Elit teorisine göre demokrasi öze ilişkin bir olgudur, zannedildiği gibi anti-demokratizm değildir. Mosca, bir yandan azınlıkların çoğunlukları yöneteceğini kabullenmekte zorlanırken, diğer yandan da bütün bilimlerde olduğu gibi, şeylerin ilk görünümlerinin kendi

gerçeklerine ters olabileceğini düşünür. Örgütlü bir azınlığın, örgütsüz bir çoğunluk üzerinde hâkimiyet kurması kaçınılmaz bir durumdur. Örgütlü olmak azınlığa güç verir. Elit teorisine göre sosyo-poltik (Mosca), sosyo-psikolojik (Pareto) ve kurumsal (Michels) nedenlerle çoğunluğun doğrudan yönetime katılmasıyla gerçekleşebilecek bir demokrasi ve halk egemenliği düşünülemez. Halk egemenliği kavramı sonuç olarak gerçek olamaz. Fakat bu noktada bir sorgulama yaparsak, Fransız İhtilali gerek düşünsel gerekse fiili olarak, oligarşik bir azınlığın kitleleri yönetmesine ilişkin bütün görüşleri geçersiz kılmıştır. Kitlelerin siyasal iktidara ilişkin arzu ve istekleri o kadar güçlenmiş ki, o zamana kadar pek önemsenmeyen yöneten-yönetilen ayrımı siyasal teorinin merkezine konulmuştur. Elit teorisinin tam da bu dönemde ve böyle bir sosyal ortamda ortaya çıkması teorinin önemini artırmıştır. Aynı dönemde oraya çıkan ve yöneten-yönetilen ayrımını işleyen kitle teorisinin ortaya çıkışı da aynı şekilde tesadüf değildir. Gabriel de Tarde ile Gustave Le Bon’un birbirini tamamlayan kitle psikolojisine ilişkin çalışmaları, elit teorisinin negatifidir.176

Le Bon, yaşamakta oldukları sıra dışı tarihsel dönemi “kitleler çağı” olarak ifade eder, bu alt-üst oluştan sonra kurulacak yeni toplumsal düzende hâkim olacak yeni gücün kalabalıklar olacağını söyler. Le Bon, öngördüğü bu gücün teorik bir güç değil, yaşanan, tarihi pratiğin enkazından çıkacak canlı bir bedensel güç olacağını ifade eder ve bütün değerlerin alt-üst olduğu bu dönemde, önüne çıkan her şeyi yok eden kitlelerin gücü bütün heybeti ile toplumsal olanı kuşatmıştır. Le Bon’un dehşet ve hayranlıkla bahsettiği kitleler 19. yüzyılda bütün Avrupa’yı sarmış, 1830’dan başlayarak 1848, 1870’de meydanları doldurmuş ve devrimci isyanlar 1871’de Paris Komünü’yle zirveye ulaşmıştır. Fakat Le Bon, kitlelere duyduğu hayranlığı açıkça ifade ettiği bu çalışmasını, “Kitleler, çobanından vazgeçmeyen bir sürüdür” cümlesiyle bitirir. Önemli olan, kitlelerin bir arada olmasından doğan istek ve taşkınlıklarının dizginlenmesi olup, bunu da liderleri başarabilir. Kökeni psikolojik olan, korku dolu bu öngörü, Elit Teorisine de hâkimdir ve benzer çoban-sürü ilişkisi Michels tarafından da Elit Teorisinde işlenir. Michels, kitlelerin zayıf ve yetersiz olduğunu, örneğin savaş sırasında komutanını kaybeden askerlerin ne yapacaklarını bilmedikleri için çaresiz kaldıklarını, fakat içlerinden birisi öne çıkıp komutayı eline alıp yeni bir organizasyon ile yönetmeye başlayınca her şeyin düzeldiğini belirtir ve kitlelerin yetersizliğinin

evrensel bir olay olduğuna işaret eder. Michels, buradan hareketle, demokrasinin gerçekten uygulandığı bir toplumda, kitleler, yetersizlikleri nedeniyle, kendileri hakkında karar verecek bir lidere ihtiyaç duyacaklarını, O’na yetki vereceklerini savunur ve muhalefet hareketlerinin başında halktan birinin değil herhangi sınıftan bir liderin bulunduğunu söyler.177

Diyebiliriz ki, insanlık, yöneten ve yönetilen olgusu ile tanıştığı ilk günden günümüze kadar, bugün en ideal yönetim biçimi olarak kabul ettiğimiz demokrasinin ideallerine henüz ulaşamamıştır, hatta yakın gelecekte bile bu ideallere kavuşma ihtimali pek muhtemel görülmemektedir.

Günümüzde çok üzücü olan bu durum, bilim ve teknolojinin geldiği nokta dikkate alındığı zaman, insanlık ve sosyal bilimlerin bütün disiplinleri adına çok daha üzücü ve hatta “vahim” bir tablo oluşturmakta, insanlık adına çok ciddi endişe yaratmaktadır. İnsanlar demokrasiden yoksun, sosyo-ekonomik çöküntü içinde yaşamaya mahkûm edilmektedir. Hırsları uğruna, korkunç siyaset stratejileri ile demokrasilerin genetiğini değiştirip, iktidar gücüne kavuşunca, demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan akıl almaz şeyler yapan, yönetilen çoğunluk için çekilmez olan ve bir türlü iktidardan uzaklaştırılamayan liderler, iktidarlar, onların yandaşları ve uyguladıkları kötü demokrasi kopyaları karşısından bireyler bu açmazdan nasıl kurtulacaktır?

Gerçi insanlık tarihi boyunca nice diktatörler gelip geçmiştir; insanlar adil olmayan, zorba, haksız ve bir türlü kurtulamadıkları yönetimlere karşı bir noktadan sonra doğal hukuktan gelen direnme hakkını kullanarak son vermiştir ve bu hak, dünyada sosyal yaşam devam ettiği sürece, insanlar tarafından, son tahlilde son çare olarak gelecekte de kullanılacaktır. Fakat bilindiği gibi, direnme hakkı ile esaretten kurtulmak mümkün olmakla beraber, tarihe mal olmuş hafızalara kazınan birçok olayda, örneğin 1789 Fransız devriminde olduğu gibi, sonuçları çok ağır olmakta, insanlar çok ağır bedeller ödemektedir.

Parti elitlerinin oluşum sebebi de, yukardaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere her örgüt oligarşiye karşı meyilli olup, gelişmesi tamamlandığı zaman kendi oligarşisini ve kendi elitlerini oluşturması olgusuna dayanmaktadır.

Eski çağlarda elitler genel anlamda hüküm edenler, hükümdarlar ve yakın çevresinden oluşuyordu. Modern çağda ve günümüzde ise elitler büyük sermaye sahipleri, hatırı sayılır zenginler, sanayiciler gibi ekonomik bakımdan çok güçlü olanlar, çok iyi eğitimliler, general ve amiraller gibi üst düzey askerler, üst düzey bürokratlar, üniversite hocaları ve işinde çok iyi olanlardan oluşmaktadır..

Elitlerin bir özelliği de farklı çevrelerden gelmelerine, farklı dünya görüşlerine sahip olmalarına rağmen, kendi çıkarları ekseninde bir bütün oluşturmak suretiyle siyasi elit oluşumunu gerçekleştirip, siyasi elitlerin yönetimini devam ettirmeleridir.

BÖLÜM II

SİYASİ PARTİ TÜRLERİ VE İŞLEVLERİNİN PARTİ İÇİ DEMOKRASİ, PARTİ DİSİPLİNİ VE SİYASİ ELİTLEŞME AÇISINDAN

DEĞERLENDİRİLMESİ