• Sonuç bulunamadı

3.1. Siyasi Partilerin Yapısal Sorunları

3.1.9. Oligarşik Yapı

Siyasi partilerin karakteristik olarak oligarşik eğilimde olduklarına ilişkin ilk teoriler Ostrogorski ve Michels tarafından ileri sürülmüştür. Ostrogorski’nin tespitine göre, siyasi partiler, demokrasiye yaklaştıkları nispette şekilci bir görüntüye varmışlardır. Demokrasilerde geniş kitlelerin aktif olması, siyasal kararların oluşumuna katılması bir zorunluluk olmasına rağmen, doğalarının yapısı gereği pasiftirler. Bu olgunun sonucu olarak, hemen hemen bütün siyasi kararlar birkaç kişiden ibaret belirli bir azınlık tarafından alınır. Michels’in “oligarşik tunç kanunu”na göre her örgütlenme, doğası gereği demokrasiyi yıkıma uğratır, rejimi oligarşiye dönüştürür; o’na göre örgütlenmek demek, oligarşiye doğru gitmek demektir. Örgütlenme güçlendikçe demokrasi zayıflar, oligarşik yönelim bütün örgütlerin karakteristik özelliğidir. Bu olguya demir kanun denir, önlemek veya kaçınmak mümkün değildir.284

281 a.g.e., s. 261-264. 282 a.g.e., s. 264. 283YANIK, s. 188.

Gaetano Mosca da, Michels gibi olgarşinin önlenemez bir gerçek olduğunu söyler ve o’na göre bütün toplumlarda yöneten ve yönetilen olmak üzere iki sınıf vardır, sayıca çok az olan yöneten sınıf iktidarı elinde tutar, toplumdaki bütün siyasi faaliyetleri yerine getirir ve iktidar olmanın avantajlarından faydalanır. Yönetilen sınıf ise, sayıca diğer guruptan çok fazla olmasına rağmen, birinci gurupta bulunan yönetenler tarafından az veya çok hukuksal, hukuk dışı, keyfi, hatta şiddet içerecek tarzda yönetilir, yönlendirilir ve kontrol altında tutulur ve birinci gurupta bulunan yönetenlerin maddi geçim araçlarını, siyasi birliğin devamı içi hayati önemi olan araçları sağlar. Günlük yaşamda herkes, bu yönetici sınıfın varlığının farkındadır.285 Düşünürlerin bu teorisine göre, azınlık yönetimi kaçınılmaz olduğundan, demokrasinin gerçekleşmesi imkânsızdır. Azınlıklar her zaman yönettiğine göre, demokrasi hiçbir zaman gerçekleşemez ve gündelik yaşamda demokrasi sandığımız şey, işbu azınlık tahakkümünün maskesidir. Dahl, oligarşik tahakküm teorisinin ikna edici olduğunu söyler. Düşünür, örgütsel yaşama fiilen katılan bir kişinin, demokratik görünen örgütlerde dahi, kararların azınlıklar tarafından alındığını, çoğunluğun ise sadece bu kararlara uyduğunu, karar alma sürecinde hiçbir etkisi ve katkısının olmadığını fark edeceğini ifade eder.286 Parti örgütlerinin demokratik öğretiye uymadığını, iç yapılarının önemli derecede oligarşik olduğunu ifade eden Duverger, parti yöneticilerinin de sanıldığı gibi üyeler tarafından değil, merkezdeki liderler tarafından seçildiğini söyler. Buna rağmen, azınlık tahakkümü teorisinin esaslı bazı dayanakları olsa da, bunu kaçınılmaz bir son olmadığını ifade etmek gerekir. Çoğulcu demokratik sistem, bu teoriyi savunanların inandıkları gibi gerçekleşmesi mümkün olmayan ütopik bir ideal değildir. Parti içi oligarşi olgusu, parti içi gücün bütün parti üyeleri arasında eşit dağılmaması, tüm yetkilerin belirli bir yönetici sınıfın eline geçmesidir. Oligarşik yönelimlerin ilk kaynağı, parti liderleri ve onun yakın çevresidir. Bir partinin iktidarı ele geçirmesi ile ülkedeki siyasi güç, bir grup oligarşik azınlığın eline geçer ve demokrasi sözde kalır. Mevcut çağdaş demokrasilerde, siyasi kararların seçilmiş temsilcilerin çoğunluğu tarafından verildiğini düşünsek de esas karar verici oligarşik parti yönetimidir.287

285 DAHL, R. (1996), Demokrasi ve Eleştirileri, Çev: Levent Köker, Yetkin Yayınları, Ankara, s. 337. 286 a.g.e., s. 337-338.

Siyasi partilerdeki oligarşik yapıların lider sultası ile bağlantılı bir durum olduğunu daha önce belirtmiştik. Partide güçlü bir liderliğin tesisi ancak oligarşik bir yapının tesis edilmiş olmasıyla mümkündür. Öyle ki kimi zaman bir partilinin genel başkan olarak seçilmesi oligarşik yapının desteği ile mümkün olabilmektedir. Bunun iyi örneklerinden birisinin Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanlık koltuğuna Kemal Kılıçdaroğlu’nun oturması olduğunu söyleyebiliriz. Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa adaylığını, parti içerisinde uzun yıllardır güçlü bir konum işgal eden ve dönemin CHP Genel Sekreteri olan Önder Sav’ın desteklemesi sürecin Kılıçdaroğlu lehine sonuçlanmasının belki de en önemli gerekçesiydi.288 Bunu, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını açıklamasının akabinde gazetecilerin “Önder Sav’dan destek aldınız mı?” sorusunu sorma ihtiyacı hissetmelerinden de anlamamız mümkündür.289 Önder Sav’ın dönemin CHP’sinin üst yönetiminin en önemli aktörlerinden birisi olduğunu göz önünde bulundurduğumuz zaman burada bir “oligarşik destek”in söz konusu olduğunu düşünebiliriz.

CHP örneğinden de anlaşılabileceği üzere lider değişikliğinde belirleyici rol oynayabilecek derecedeki güçlü oligarşik yapıların daha ziyade köklü siyasi partilerde mümkün olabildiğini görmekteyiz. Diğer türlü oligarşik yapılar ise liderlik sultasının bir nevi doğal uzantısı biçiminde varlık kazanabilmektedir. Buna “oligarşik liderlik” demek mümkündür ve bu durumu ortaya çıkaran etmenler Türkiye özelinde Turan tarafından şu şekilde sıralanmıştır:290

• Devletçe tetiklenen ve yönlendirilen toplumsal değişmenin etkileri • Tek parti mirası

• Merkezî devlet yapısının etkisi

• Parti yapılanmasının temel unsuru olarak himaye ilişkileri • Liderliğin egemenliğini destekleyen kültür

Yukarıda sıralanan etmenleri göz önünde bulundurduğumuz zaman Türkiye’nin siyasal iklim, kültür ve tarih bakımından oligarşik liderliğe uygun bir zemin

288 Sav’dan Kılıçdaroğlu’na Destek, Cumhuriyet, 17.06.2010.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/diger/145696/Sav_dan_Kilicdaroglu_na_destek_.html

289 Kılıçdaroğlu Adaylığını İlan Etti, Sabah, 17.5.2010,

https://www.sabah.com.tr/gundem/2010/05/17/kilicdaroglu_konusacak

290 TURAN, İ. (2011), Türk Siyasi Partilerinde Lider Oligarşisi: Evrimi, Kurumsallaşması ve Sonuçları, İ.Ü.

barındırdığını ifade etmemiz mümkün olmaktadır. Hâl böyle olunca bunun önüne geçmek için hiç olmazsa mevzuatta gerekli değişikliklerin yapılması önem kazanmaktadır. Parti içi demokrasiyi önceleyen ve oligarşik oluşumların önüne geçmeye yönelik daha fazla mekanizma öngören bir siyasi partiler kanunu tek parti mirasının, merkezî devlet yapısının, siyasi kültürün olumsuz yönlerini azaltacak bir işlev görebilir. Ancak bugünkü kanunun böyle bir nitelik arz etmediğini ifade etmek gerekmektedir.