• Sonuç bulunamadı

Kamuoyunun demokratik toplum içindeki işleyiş ve karşılıklı etkileşimden haberdar olması tarafsız ve özgür basın ile mümkündür. Toplumda “dördüncü kuvvet” olarak nitelendirilen basının siyaset sahnesindeki konumu, kamuoyu oluşturma ve siyasi yöneticileri etkileme gücü bilinen bir gerçektir. Yurdumuzda partiler arası muhalefete ilişkin olgular sansasyonel tarzda haber yapılırken, parti içi demokrasi ilkesine aykırı uygulamalar haber yapılarak yurttaşların bilinçlendirilmesi sağlanacak yerde, göz ardı edilerek haber yapılmamaktadır. Hâlbuki basının ve gazetecinin görevi, ulaştığı bilgi ve haberin doğruluğunu teyit ettikten sonra doğru haberi tarafsız ve objektif olarak kamuoyuna sunmaktır. Mesela, siyasi partilerin delege seçimlerini takip eden gazeteci, sandığın arkasında ve önünde neler olduğunu kamuoyuna açıklamakla yükümlüdür. Ülkemizde siyasetin demokratik, çağdaş, ahlaki standartlara kavuşması için, partilerin, teşkilâtların, liderlerin ve siyasetçilerin siyasi faaliyet ve mücadelelerinin basının gözetim ve denetimi altında olması ve kamuoyunun doğru bilgilerle tarafsızca bilgilendirilmesi zorunlu bir kamu görevidir.299

298 YANIK, a.g.e., s. 192-199. 299 TUNCAY, a.g.e., s.156-157.

Medya olarak ifade edilen kitle iletişim araçları ve baskı grupları, parti içi demokrasiyi etkileyen önemli dış unsurlardır. Demokratik ülkelerde, kamuoyunun doğru bilgilenmesini, parti içi demokrasinin çalışmasını sağlayan özgür, bağımsız, tarafsız medya ve baskı grupları vardır ve bunların varlığını sürdürmesi çok önelidir.300 Liderlerin oligarşik eğilimlerinin otokontrolünün sağlaması, partilere ve liderlere yapılacak dış baskıların önlenmesi, hukuki düzenlemelerin parti içi demokrasiye uygun olmasının sağlanması medyanın görevleri arasındadır. Fakat Türkiye’de medyanın parti içi demokrasiye katkıda bulunduğu pek söylenemez.301

Günümüz medyası, oy almak için kitlelere seslenen siyasetçiyi almış, onun yerine, kendi oluşturduğu “siyasi imajı” koymuştur. İmaj, bireylerin çeşitli olgular ve nesneler konusundaki zihinsel bilgisidir; siyasetçiyi kendi kimliğinden koparır, onu geniş halk kitlelerinin beklentilerine uygun, içi boş bir görüntüye çevirir. Siyasetçi kendi şahsi siyasi tercih ve görüşlerini bırakarak seçmenlerine uygun olarak konuşmaya zorlanır. Bu seçmenler kime oy verecektir? Bir şahıs olan siyasetçiye mi yoksa içi boş bir imaja mı? Siyasetçilerin çoğu, bile bile seçmenlerin bu yanlış algılarını düzeltmez.302

1990 sonrasında medyadaki çeşitliliğin artması, onun, siyasetteki etkisini de önemli ölçüde artırmıştır. Çeşitliliği ile birlikte etkinliği de artan medya, kitle iletişim araçlarının desteği ile 1993 yılında Tansu Çiller’e önce DYP Genel Başkanlığı’nın daha sonra da başbakanlığın yolunu açmıştır.303

Ülkemizde bazı baskı grupları ve medyanın, elde ettikleri kamuoyu gücünü, kendi şahsi çıkarlarını elde etmek için kullandıkları, işlerine geldiğinde nesnelliği bir kenara bıraktıkları, kaynak aktarımı karşılığında, demokratik ilkelere uymayan, hak, hukuk tanımayan iktidarları dahi ilkesizce destekledikleri herkesçe bilinen bir gerçektir. Baskı grupları ve medyanın siyaset üzerindeki olumsuz etkisini kaldırmak için siyasi partiler, medya ve baskı grupları ile iletişim ve ilişkilerini şeffaf bir şekilde, demokratik ilkeler çerçevesinde, aracısız/doğrudan yapmalıdır. Şu âna kadar yaptığımız açıklamalardan anlaşılacağı üzere, Türk Siyasi Partiler Hukukunun bir parti

300 ÖZCAN&YANIK, a.g.e., s. 273-274. 301 TUNCAY, a.g.e., s. 158.

302 ÖZCAN&YANIK, a.g.e., s. 273-274. 303 a.g.e., s. 273-274.

içi demokrasi hukuku sorunu vardır, ayrıca, parti içi demokrasi sorunu ve lider sultası, bütün siyasi partiler için genel geçer bir olgu, çok önemli bir sorun ve ülkemizin yürüdüğü çağdaş demokrasi yolunda aşılması gereken hayati bir engeldir. 304 Bu hayati problemin üretilmesinde medya ve baskı gruplarının rolü olduğu gibi; sorunun çözümünde de medya ve baskı gruplarına görevler düştüğü açıktır.

Bölüm başlığında adı geçen baskı grupları, kendi ortak yararları için birlik beraberlik oluşturan ve ortak yararı elde edebilmek için siyasi güç üzerinde baskı oluşturmaya çalışan gruplardır. Çeşitli meslek grupları, sendika ve derneklerin kendi amaçlarını elde etmek için, bir bütün olarak iktidarı baskı altına almaya çalışmaları, bu sosyal grupların baskı grupları olarak nitelenmelerine sebep olmuştur. Baskı grupları, toplumdaki farklı sosyal güçlerin bilinçli örgütlenmesi ile oluşan, kendi çıkarları kapsamında toplumsal çıkarları iktidara ileten, iktidar ile karar verme sürecini paylaşan, kitlenin iradesini ortaya koyan, yönetime meşruluk kazandıran çoğulcu gruplardır. Bilinçli örgütlenmeler olan baskı gruplarının dışında kalan, kendi iradeleri dışında dil, din, ırk, kabile, soy, aşiret gibi toplumsal tabaka ve sınıfların doğal üyesi olup, sayıca fazla olan bu kitleler örgütsüz olsalar bile demokratik yaşamın çoğulcu yapısı gereği karar alma süreci dışında bırakılamaz.305

Çoğulcu demokrasilerde baskı grupları ve siyasi partiler birbirlerinin işlevlerini tamamlayıp kolaylaştıran kurumlardır. Siyasi partiler, kamuoyuna neleri niçin seçeceklerini teşkilâtları vasıtası ile telkin ederken, kamuoyu da farklı yollardan ve çıkar grupları üzerinden yönetimi etkilemektedir. Böylece farklı toplumsal grupların farklı ihtiyaçları tabandan tavana ulaşıp siyasal kararlara dönüşmektedir. Belirtilen nedenlerle, baskı gruplarının demokratik sistem içinde önemli bir yeri olmakla birlikte, lehinde ve aleyhinde tartışmalar da bulunmaktadır.306

Siyasi partiler, sendikalar, dernekler gibi birer sosyal oluşumlar olan baskı gruplarının da kendi içinde yönetici elit oluşturduğunu unutmamak gerekir. Öte yandan yine bu bağlamda, bilhassa ülkemizdeki medya ve baskı gruplarının yeterince sözü edilen dinamikleri göz önünde bulundurulursa, kamu yararından ziyade kendi çıkarlarını önceledikleri görülecektir. Dolayısıyla ciddi bir güç olan bu gruplar,

304 a.g.e., s. 273-274. 305 KOÇAK, a.g.e., s. 61-63. 306 KARAKOÇ, a.g.e., s. 84-85.

yalnızca siyaset yapan kişileri baskı altında tutmamakta; kendi çıkarları için en uygun siyasetçiyi gündemde tutarak bir nevi onun propagandasını yapmakta, böylece söz konusu gruplarla siyasetçiler arasında bir çıkar ilişkisinin zemini oluşmakta ve bu zemin de siyaseten yükselmeyi sadece parti içi demokrasinin konusu olmaktan çıkartmaktadır. Özetle, baskı gruplarının kendi yönetici elitleri, siyasetteki elitlerle var olmakta, siyasetteki elitler de baskı gruplarındaki elitlerle var olmaktadır. Bu ilişki de konumuz bağlamında önem arz etmektedir.