• Sonuç bulunamadı

1.3. TÜRKĐYE’DE TOPLUMSAL DEĞĐŞME

2.1.1. Siyasal ve Toplumsal Değişimler

Bu dönem Tanzimat’ın ilanıyla başlamaktadır. Tanzimat padişahı Abdülmecitdir. Abdülmecit II. Mahmut’un büyük oğlu idi. Tanzimat’ın ilan edilmesinde Mustafa Reşit Paşa önemli rol oynamıştır. Mustafa Reşit Paşa Hariciye Nazırı idi. Aynı zamanda Londra’da elçi idi. Đngiliz siyasetine taraftardı ve Rus aleyhtarı idi. Londra’da Mısır Valisi Mehmet Ali aleyhinde Đngiltere ile hazırladığı antlaşma Mahmut tarafından ülke menfaatlerine aykırı bulunarak onaylanmadı. Mustafa Reşit Paşa çabalarında başarılı olmuş 3/11/1939’da Tanzimat ilan edilmiştir1.

Tanzimat Fermanı’na Gülhane’de okunduğu için Gülhane Hatt-ı Hümayunu da denir.

Tanzimat Fermanı’nın getirdiği yeniliklerden birincisi “can ve mal güvenliği” idi. Can ve malından güvenli olan, kendisini işine gücüne verir, “devlet ve millet gayreti ve vatan muhabbeti” artardı. Can ve mal güvenliğine en çok ihtiyacı olan, ekseri (yönetenler) sınıfının ulema dışında kalan icrai askeri kesimdi.

Tanzimat Fermanı’nda ikinci olarak ele alınan konu, “vergi” konusuydu. Vergi herkesin kudretine göre belirlenmeli ve bundan fazlası da alınmamalıydı. Üçüncü husus askerlikti. O sırada bazı yerlerden nüfusunun kaldırılabileceğinden fazla, bazı yerlerden az asker alınıyor, alınanlar ömürlerinin sonuna dek asker kalıyorlardı. Bu uygulama haksız olduğu kadar, tarım ve ticaret işlerinin aksamasına yol açtığı ve nüfus üremesine engel olduğu için, bu duruma son verilecek ve askerlik süresi 4-5 yıl ile sınırlandırılacaktı. Bu düzenlemelerden Müslümanlar kadar “milleti saire” (sair milletler) de istisnasız yararlanacaklardı. Bu cümlecikle Müslüman olmayanlara yasalar önünde eşitlik ilkesi

1

Sina Akşin, Türkiye Tarihi 3 Osmanlı Devleti (1600-1908). Cem Yayınevi 7. Basım, Đstanbul Ekim 2002, s. 124.

getirilmiş oluyordu. Bütün bu ilkeler çerçevesinde serbestçe müzakere edecek olan Meclis- i Ahkam-ı Adliyece kanunlar yapılacak ve bunlara uygun davranılacağına dair başta Padişah, ulema ve vekiller Hırka-i Şerif odasında yemin edeceklerdi. Dördüncü olarak, Şeriat kanunlarına aykırı davrananların, “rütbeye ve hatır ve gönüle” bakmadan cezalarını vermek üzere bir ceza kanunnamesi yapılacaktı. Fermanın sonunda “normal” bir zaman ve devlette son derece garip kaçacak bir ifade yer alıyordu. “Dost devletler bu usulin ilelebet bekasına tanık olmak üzere Ferman, Đstanbul’daki bütün elçilere resmen bildirilecekti”. Yani, devletin bu ıslahatı, bu düzenlemesi dolayısıyla dış devletlere bir çeşit “noterlik”, hatta belki “garantörlük” işleri yükleniyordu. Başka bir deyişle Tanzimatın yaptırımı, Avrupa devletlerinin ağırlığı oluyordu. Tanzimatın bir yaptırımı Avrupa devletleri idiyse, diğer bir yaptırımı da Allah’tı. Ferman aykırı davranışta bulunanlara “Allahın-Teala Hazretlerinin lanetine mazhar olsunlar ve ilelebet felah bulmasınlar” diye beddua ediyordu. Bu sırada iktisadi ve askeri iflaslar sonucunda Osmanlı bağımsızlığının önemli ölçüde azalmış olması, Tanzimatın büyük mimarı Reşit Paşa’nın siyasetini Đngiliz desteğiyle yürütmüş bulunması, Tanzimat ve onun getirdiklerini reddetmemiz için bir neden olamaz. Tanzimat’ın uygarlaştırıcı, toplumu geliştirici yönlerini görmemek, bunları takdir etmemek bağnazca bir davranış olur. Ama devletin düştüğü durumu, dış etkenin olağanüstü ağırlığını da görmemezlikten gelmek, en azından gerçekçi olmaz. Gayrımüslimlerin eşitlik ilkesinin ilan edilmesi, şüphesiz ki sevinilecek bir olaydı, ama onların ya da bir bölümlerinin ayrıcalıklı zümreler oluşturmaları eleştiriye değer bir noktadır. Aynı şekilde, lonca sanayinin yıkılıp yerine çağdaş bir sanayi kurulmadan Osmanlı ülkesinin Batının sanayi ürünlerine açık Pazar olması da tepkisiz karşılanabilecek bir durum sayılmaz2.

Tanzimat Fermanı’ndan sonra yapılan yenileşme hareketleri maliye, idare, hukuk, askerlik, askeri ve sivil eğitim alanlarındadır. En önemli yenilik Mayıs 1840’da Ceza Kanunnamesi’nin çıkarılmasıdır. Kısmen Fransız hukukundan esinlenen bu Kanunnamede, bütün Osmanlı uyruklarının yasa önünde eşitliği vurgulanıyordu.

18/2/1856’da Islahat Fermanı ilan edildi. Fermanda birçok hükümler arasında en çok göze çarpanlar, “Müslüman olmayanların askeri ve sivil bütün okullara girme hakkını elde etmeleri”; “Müslümanlarla Müslüman olmayanlar veya Müslüman olmayanlar arasında ceza ve ticaret davalarının “Muhtelit divanlarda” (ki bunlar laik mahkemeler

2

olacaktır) görülmesi ve bunlar için ceza, ticaret ve usul kanunlarının hazırlanması; “Müslüman olmayanların da askerlik hizmetiyle yükümlü olması, fakat “bedel” vererek askerlikten kaçınmak imkanının tanınması”; “yerli mevzuata uymak şartıyla yabancılara gayrimenkul edinme hakkının tanınması”ydı. Islahat Fermanı’nda iltizam usulünün son bulması, maaşların muntazam ödenmesi, rüşvetle mücadele gibi Tanzimat Fermanı’nda bulunan hükümler teyit olunduğu gibi, devletin bütçe yapmasını öngören yasanın da özenle uygulanması emrediliyordu. Islahat Fermanı Müslüman olmayanların cemaat kurumlarında da laikleşme ve demokratikleşme yönünde değişiklikler öngörüyordu3.

Daha sonra Abdüzaziz padişah oldu (1861). Abdülaziz II. Mahmut’un ikinci oğlu, Abdülmecit’in kardeşiydi. III. Napalyon’un çağrısı üzerine Fransa’yı, ardından Đngiltere, Prusya, Avusturya’yı ziyaret etmesi (1867), Osmanlı sarayında ilk kez görülüyordu.

Bu arada tarih sahnesinde Yeni Osmanlılar hareketini görüyoruz. Yeni Osmanlılar hareketi Osmanlı tarihindeki ilk Batılı (Avrupai) anlamdaki özgürlük hareketidir. Hareketin ikinci özelliği gazetecilerden oluşması ve mücadelesini basın yoluyla yapmasıdır. Basındaki bu hareketlenmeler karşısında 1846’da Matbuat Nizamnamesi çıkarıldı. Artık basın mensupları için gazete kapama, para ve hapis cezaları gündeme girmiş bulunuyordu. Yeni Osmanlılar hareketi doğrudan iktidara yönelik olmaktan çok, bir düşünce ve propaganda hareketi olarak önemlidir. Osmanlı dertlleri (azalan nüfus, ahlaksızlık, fikri durgunluk, memur yolsuzlukları, mali bunalımlar, sınai, tarımsal, ticari gelişme olmaması) karşısında gerçekleşme olanağı bulmuştur. Bu arada padişahın sorumsuz israfı baş dert idi. Böylelikle 1. Meşrutiyetin alt yapısı oluşmuştur.

Abdülaziz’den sonra V. Murat, daha sonra da II. Abdülhamit tahta çıktı. Abdülhamit anayasa ilan edeceği vaadinde bulunarak tahta getirilmiştir.

Sonuç olarak Abdülhamit, Anayasayı hazırlayacak komisyonun kurulmasını emretti ve komisyon bir tasarı oluşturdu. Kanun-u Esasi “klasik” özgürlükleri hayli ayrıntılı biçimde işliyor, teminat altına alıyordu. Đslamiyet devletin resmi dini olmakla birlikte, din özgürlüğü kabul ediliyordu. Devletin resmi dili Türkçeydi. Padişaha çok geniş yetkiler tanınıyordu. Meclis-i Umumi (parlamento) Mebusan ve Âyan meclislerinden oluşuyordu. 113. maddeye göre ise, “zabıtanın belgelendirilmiş soruşturmasıyla hükümetin

3

güvenliğini bozdukları sabit olanları, padişah ülke dışına sürebilecekti”. Böylece seçimler yapıldı ve 20 Mart 1877’de Meclis-i Umumi törenle çalışmalarına başladı.

Meclis-i Mebusan, demokratik ve ilerici düşüncelerin dile getirildiği bir kürsü olarak, demokrasi tarihinde önemli ve şerefli bir yere sahiptir. Mizah gazetelerinin yasak olmaması, seçmenlik yaşının 24’ten 21’e indirilmesi, oy verme hakkının mülk sahiplerine inhisar ettirilmemesi, mebus olmak için vergi vermek gerekmediği, seçimlerin tek dereceli olması, mahalli idarelerde daha da demokratikleşme savunulmuştur. Đktisadi kalkınmanın, yol yapımının, eğitimin önemi çok kez vurgulanmıştır. Zaman zaman laik görüşler ileri sürülmüştür. Memur teminatı, yüksek memurların maaşlarını azaltma, küçük memurların maaşlarını yükseltme, Đstanbul’un ve Đstanbulluların ayrıcalıklarına son verme gereği üzerinde durulmuştur. 1. Meşrutiyet Meclisinin çalışmaları 13 Şubat 1878 günü sona ermiştir4.

Diğer taraftan Osmanlı Devleti girdiği savaşlarda yenilgiye uğramakta ve Osmanlı Maliyesi aşırı derecede iç ve dış borç yükü altına girmektedir. 1789 Fransız Đhtilalinin sonucu oluşan milliyetçilik akımları Đmparatorluğa bağlı ülkelerde bağımsızlık hareketlerinin gelişmesine yol açmaktadır. Đmparatorluk içte ve dışta ağır yenilgiler almaktadır. Osmanlı maliyesinin iflası sonucu 20 Aralık 1881 günü Düyun-u Umumiye (genel borçlar) Đdaresi kurulmuştur.

Abdülhamit Meclis-i Mebusanın çalışmalarına son verildikten sonra ülkeyi adeta bir polis rejimi ile yönetmiştir. 1889’a kadar Abdülhamit mutlakiyetine karşı örgütlü bir çalışma olmamıştır. O yıl 5 Askeri Tıbbiye öğrencisi Đttihad-ı Osmanî adında gizli ve hücre usulüyle genişleyen bir örgüt kurdular. Bu örgüt Đttihad ve Terakkinin çekirdeğini oluşturacaktır. 1896’da ĐT önemli bir örgüt haline gelmiş bulunmaktadır. Ancak 1899’a kadar özgürlükçü hareket dağılma ve uyuşukluk halinde kalmıştır. 1906’da bu hareketler yeniden canlandı ve Đkinci Meşrutiyetin alt yapısı hazırlandı. 23 Temmuz 1908’de 2. Meşrutiyet ilan edildi5.

4

Akşin, s. 161. 5