• Sonuç bulunamadı

1.3. TÜRKĐYE’DE TOPLUMSAL DEĞĐŞME

2.1.4. Çalışma Đlişkileri

2.1.4.2. Örgütlenme ve Đşçi Hareketleri

2.1.4.2.2. Đşçi Hareketleri

2.1.4.2.2.1. Genel Bir Değerlendirme

Öncelikle işçilerin yapmış olduğu hareketlerden hangilerinin “işçi hareketi” sayılıp sayılamayacağını belirlemek için, bir ölçütün varlığı gerekmektedir. Burada kaçınılmaz olarak “amaç” unsuru gündeme gelmektedir. Buna göre, işçiler tarafından yapılan hareketlerin amacını belirlemek gerekecektir. Dolaylı ya da dolaysız biçimde, endüstri ilişkileri alanına yönelik olarak yapılan hareketler, “işçi hareketi” olarak değerlendirilecek; bu alana yönelik olmayan hareketler “işçi hareketi” sayılmayacaktır.

Đşçi hareketi denildiği zaman, genellikle; grev, boykot, işyeri işgali, iş yavaşlatma gibi etkinlikler anlaşılmaktadır. Ancak, kavramı daha geniş biçimde tanımlamakta yarar vardır. Çünkü, bunların dışında da işçi hareketleri bulunmaktadır. Đşçi hareketlerinde bir sınıflandırmaya gitmemiz gerekirse; “dar anlamda işçi hareketleri” ve “geniş anlamda işçi hareketleri” olarak ikili bir ayrım yapabiliriz. Dar anlamda işçi hareketleri, büyük ölçüde, az önce belirlediğimiz ve genellikle herkes tarafından tartışmasız bir biçimde işçi hareketi kabul edilen hareketlerdir. Bu hareketleri, endüstri ilişkileri sisteminin içinde yer alan hareketler olarak tanımlayabiliriz. Geniş anlamda işçi hareketlerini ise, biraz daha geniş bir çerçevede düşünmeliyiz. Bu anlamda işçi hareketleri, endüstri ilişkileri sisteminin

34

Makal, s. 243-244. 35

Yavuz Selim Karakışla, “Osmanlı’dan Cumhuriyet Türkiyesi’ne Đşçiler (1839-1950)” Derleyenler Donald Quataert, Eric Jan Zürcher, Çeviren: Cahide Ekiz, Đletişim Yayınları 1. Baskı, Đstanbul s. 38- 39.

36

dışındaki etkinlikleri de içermektedir. Kavram bu kullanımıyla, tarafların devlet, siyasi partiler ve kamuoyu ile olan ilişkilerini de kapsayacak biçimde ele alınmaktadır.

Bu çerçevede, Osmanlı Đmparatorluğu’nda sınırlı bir biçimde gerçekleşen işçi hareketlerini, dar anlamda işçi hareketleri olarak nitelemek doğru olacaktır. Çünkü mevcut siyasi çerçeve ve ülkenin monarşik yapısı içerisinde, geniş anlamdaki işçi hareketlerinin gerçekleşmesi için gerekli koşulların varlığını sağlamak olanaklı görünmemektedir. Siyasal yapı, genel işleyişi yanında, kendi niteliklerine uygun hukuksal düzenlemeler aracılığıyla da çalışma ilişkileri alanını belirlemekte, bu yapı içerisinde formel anlamda işçi kuruluşlarının örgütlenmeleri de son derece sınırlı olduğu için, geniş anlamda işçi hareketlerinin gerçekleşme olanağı bulunmamaktadır.

Đşçi hareketlerinin kurumsallaşması çerçevesinde giderek, işçi hareketleri de kurumsallaşmıştır ve günümüzdeki işçi hareketlerinin en büyük özelliklerinden birisi, “örgütlü hareketler” olarak ortaya çıkmasıdır. Đşçi hareketlerinin arkasında yer alan bu örgütler ise doğallıkla, sendikalardır.

Đşçi örgütlenmeleri, işçi hareketlerinin olmazsa olmaz koşulu mudur? Eğer, durum böyle olsaydı, sendikal örgütler dışında işçi hareketlerinin ortaya çıkmaması gerekirdi. Tarihsel gelişmeler, bunun böyle olmadığını göstermektedir. Formel anlamda bir işçi örgütlenmesinin olmadığı durumlarda, mutlak anlamda bir örgütsüzlükten söz etmenin doğru olmadığını ifade etmeliyiz. Formel örgütlenmenin yanında, ya da formel örgütlenmenin olmadığı durumlarda, sosyolojik anlamda bir “doğal örgüt yapısı”ndan söz etmek olanaklıdır. “Doğal örgüt” kavramı, işyerinde beliren tüm kümeleşmeleri, doğal ilişkileri, küme ve kişi değerlerini, fizik ve fizyolojik değişkenlerin bireylere ve bireysel davranışa etkilerini kapsamaktadır37.

Osmanlı Đmparatorluğu’nda işçi hareketleri çoğu zaman formel örgüt yapısı dışında, “doğal örgüt yapısı” ve “doğal liderlik” çerçevesi dahilinde gerçekleşmiştir.

2.1.4.2.2.2. Başlıca Đşçi Hareketleri

Osmanlı Đmparatorluğu’nda, işçi hareketlerinin 1870’lerde ortaya çıkmaya başladığını ifade etmek yanlış olmaz. Ancak, burada üzerinde durulması gereken önemli bir nokta, kayda değer işçi hareketleri ortaya çıkmadan önce, bu konulara ilişkin yasal bir

37

düzenlemenin yapılmış olmasıdır. 1845 tarihli “Polis Nizamı” çalışma ilişkileri açısından “dolaylı” bir düzenleme olarak nitelendirilmektedir.

Gerçekleşen ilk grevin hangisi olduğu konusunda tartışmalar olmakla birlikte, 1872 yılında “Beyoğlu Telgraf Đşçileri” tarafından yapılan grevin “ilk” olduğu genel bir kabul görmektedir. Đlk grevin gerçekleştiği 1872 yılından, 1908 yılına kadar gerçekleştiği saptanabilen toplam grev sayısı 23’tür38.

Diğer taraftan modern anlamda ilk işçi hareketleri, Osmanlı toplumunun ülkeye yeni giren Batı teknolojisi ve makinalarına bir tepkisi olarak ortaya çıkan makinaları tahrip hareketleridir. 1839’da Slevne’de Dobrijokeslov’un fabrikasında kadın işçiler kendilerini işlerinden edeceğine inandıkları makinalara karşı isyan etmişlerdir. 1861’de mezarlık üzerinde kurulu olduğu gerekçesiyle Bursa’da bir fabrika ateşe verilmiştir. 1873 yılında Haydarpaşa-Đzmit demiryolunun yapımında çalışan bir grup işçi, taşeron tarafından işten çıkarılınca demiryolunu tahrip etmişti.

Đstanbul Tersanesinde çalışan 500-600 işçi Ocak 1873’te işlerini bırakarak, Babıali önünde protesto düzenlemişler, sadrazama bir dilekçe verip on bir aydan beri ödenmeyen ücretlerini talep etmişlerdir. Tersane işçileri 1875’de yeni bir greve gitmişler bu sefer altı aylık alacaklarını istemişlerdir. Osmanlı hazinesinin 1875’te iflas etmesiyle bu tür olaylara daha sıkı rastlanır olmuştur. 1876 yılının ilk aylarında Haydarpaşa Đstasyonu, tersane (üçüncü kez) ve Fişekhanedeki işçiler birikmiş ücretlerini talep ederek greve gitmişlerdir.

Osmanlı hükümeti 1877-78 Osmanlı-Rus savaşının yenilgiyle sonuçlanmasından sonra parasının değerini bir kez daha düşürmüş ve zamanın kağıt parası olan “kaime”nin satın alma gücü kat kat gerilemişti. 1878 Ekim’inde Đstanbul’daki terzi işçileri işlerini bırakarak ücretlerinin yüzde 70 arttırılmasını istemişlerdir. Ücret artışı talebiyle ortaya çıkan ilk grev muhtemelen bu grevdir. Mart 1879’da Şirket-i Hayriye vapur işletmelerindeki dökümhane işçileri ücretlerinin kaime olarak ödenmesini protesto etmek için greve gitmişlerdir. Temmuz 1879’da Tersane işçileri yedi yılda dördüncü kez greve giderek, ücretlerinin kaime veya bakır para ile değil, altın parayla ödenmesini talep etmişlerdir. Kasım 1880’de ise bu defa aynı istek Haliç gemilerinde çalışan işçiler tarafından tekrarlanmıştır.

38

1877-78 savaşının devletin gücü üzerindeki etkileri ile savaşı takip eden ekonomik kriz işçilerin taleplerine de yansımıştır. 1878 yılı Ekim ayının ortalarından itibaren duvar işçileri, terziler ve ayakkabı tamircileri hep ücret artışı talebiyle greve gitmişlerdir. Mart 1879’da 500 kadar inşaat işçisi ücretlerinin arttırılması yanında iş saatlerinin de kısaltılması için grev yapmışlardır. 1908 öncesi grevlerin ortak noktası, ekonomik nedenli olmaları, yani ücret konusu üzerinde odaklanmalarıdır39.

2.1.4.3. Çalışma Đlişkileri ile Đlgili Hukuki Düzenlemeler