• Sonuç bulunamadı

Çalışma Đlişkileri ile Đlgili Hukuki Düzenlemeler

1.3. TÜRKĐYE’DE TOPLUMSAL DEĞĐŞME

2.1.4. Çalışma Đlişkileri

2.1.4.3. Çalışma Đlişkileri ile Đlgili Hukuki Düzenlemeler

1845 tarihli Polis Nizamnamesi’nin önemi, Osmanlı Đmparatorluğu’nda, çalışma ilişkileri alanına yönelik düzenlemeler yapan ilk hukuksal belge olmasıdır. Bu Nizamname 1 Haziran 1800 tarihli Fransız Polis Kanununun bire bir tercümesi idi40. Nizamnamenin 12. maddesinde, “işini bırakarak, greve gitmeyi amaçlayan işçilerin dernek ve toplulukları ile buna benzer kamu düzenini bozucu fitne, fesat, derneklerini ortadan kaldırmak ve yok etmek böylelikle ihtilalin önünü almak için devamlı suretle uğraşmak ve çaba harcamak” polise verilen görevler arasında sayılmaktadır.

1845 tarihli Polis Nizamı’nın düzenlemeleri, Türk çalışma ilişkileri literatüründe, iki farklı görüş çerçevesinde açıklanmaya çalışılmaktadır. Görüşlerden birincisi, değişik biçimlerde, Polis Nizamı’nın çıkarılmasına gerekçe teşkil edebilecek içsel nedenlerin varlığını savunmaktadır. Bu gerekçeler, araştırmacıdan araştırmacıya farklılık göstermektedir. Gerekçelerin, Polis Nizamı ile en yakından bağlantılısı, aynı ya da daha önceki dönemlerde, bu düzenlemeyi haklı kılacak işçi hareketlerinin gerçekleşmiş olduğudur. Gerçekten ilk işçi hareketleri 1830’larda, Osmanlı toplumunun ülkeye yeni yeni giren Batı teknolojisi ve makinalarına bir tepkisi olarak ortaya çıkan, makineleri tahrip hareketleridir41.

Bunun dışındaki bir görüşse, hükümetin Osmanlı Đmparatorluğu dışındaki, özellikle Avrupa ülkelerindeki işçi hareketlerinden ürkerek önlemler almış olması olasılığıdır. Yönetimin, Đmparatorluk içinde yatırım yapacak yabancı sermayeye güvence 39 Karakışla, s. 29-30-31-32. 40 Karakışla, s. 45. 41 Karakışla, s.29.

vermek istemesi de, Polis Nizamına ilgili maddenin konulmasının gerekçeleri arasında görülebilmektedir.

Bununla birlikte, araştırmacıların değerlendirmelerinin, Polis Nizamı’ndaki 12. maddeden hareket edilerek yapılan bir akıl yürütme olduğu, somut verilerle çok fazla desteklenmediği söylenebilir42.

2.1.4.3.2. 1867 Tarihli Dilaver Paşa Nizamnamesi

Bu Nizamname 1867 yılında çıkarılmıştır. Dönemin Ereğli Sancağı Kaymakamı Dilaver Paşa tarafından düzenlendiği için bu adla anılır. Dilaver Paşa, aynı zamanda, madenlerin de müdürlüğü görevini üstlenmişti. Nizamname, her ne kadar, sosyal politika önlemleri getirmek temel amacına yönelik olmasa da, getirdiği düzenlemelerin, geçmişin kuralsız uygulamalarına göre daha ileri ve modern olduğu ifade edilebilir.

Dilaver Paşa Nizamnamesi’nin, çalışma koşulları konusundaki düzenlemelerini, başlıca şu kategorilerde ele alabiliriz.

a. Ücretler: Nizamnamede “ücret” konusu, değişik maddelerde ele alınmıştır. 22. madde ile, ücretin “liyakat”a göre ödenmesi esası getirilmektedir. 75., 76., 77. maddeler ile, “işçi ücretlerinin ödenmesinin diğer ödemelere göre öncelikli olacağı” belirtilmektedir. 81. ve 84. maddelerle de, değişik nedenlerle çalışamayan işçilerin ücret koşulları düzenlenmektedir. 81. maddeye göre, “maden ocağına getirildikleri halde çalışma olanağı bulamayarak, boşta kalan işçilere ücret ödenmesi zorunludur”. 84. maddede ise, “maden ocağının çalıştırılamaması durumunda, işçilerin diğer ocaklarda çalıştırılarak ücretlerini almaları sağlanmalıdır” denilmektedir.

b. Çalışma Süreleri: 29. maddede günlük çalışma süresi 10 saat olarak saptanmaktadır. 56. madde ise “işçilere hafta tatili olanağının sağlanmayacağı”na ilişkindir. “Đşçilere sadece dini günlerde izin sağlanacağı” da hükme bağlanmaktadır.

c. Diğer koruyucu önlemler: Bu hükümlerde “işçilerin barınma ihtiyaçlarını sağlayacak işçi koğuşları yaptırılması”, “işçilere ihtiyaç maddeleri satan dükkan sahiplerinin aşırı kazanç elde etmelerinin önlenmesi” ifade edilmekteydi.

42

Buna karşılık, Nizamname, özellikle işçi sağlığı ve iş güvenliği gibi temel bazı konularda koruyucu hiçbir kural içermemekteydi.

Dilaver Paşa Nizamnamesi, Ereğli Kömür Havzasındaki en temel sorunlardan biri olan, madenlerde çalışacak işgücünün sürekliliğini sağlama açısından da düzenlemeler yapıyordu. Buna göre, daha önceki dönemlerde büyük ölçüde kuralsız olarak yürütülen “zorunlu çalıştırma”yı (angarya) düzenleyen, ama ortadan kaldırmayan hükümler getiriliyordu. Köyler, muhtarlar aracılığıyla, madenlerde çalışacak işçileri sağlamakla yükümlüydüler. Nizamnamenin 21. maddesine göre, 13-50 yaş arasındaki erkekler için, gene Nizamname’nin değişik maddelerinde belirlenen sürelerle, madenlerde çalışmak zorunluluğu getiriliyordu43.

2.1.4.3.3. 1869 Tarihli Maadin Nizamnamesi

Bu Nizamname, Dilaver Paşa Nizamnamesi’nde mevcut olmayan bazı yeni önlemlerle, madencilik kesimindeki koruyuculuk düzeyini yükseltmiştir. Bunların başında, çalışmayı işçinin kendi rızasına bağlayarak “zorunlu çalışma” (angarya) yöntemine son vermiş olması gelmektedir. Bunun dışında, daha önceki nizamnamede (Dilaver Paşa Nizamnamesi) yokluğu gözlenen işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili önlemler de getirilmektedir. Bunlar arasında, özellikle, iş kazalarının önlenmesi ve iş kazası durumunda bunun tazminine ilişkin hükümler yer almaktadır44.

2.1.4.3.4. Mecelle

Mecelle, tam ismiyle “Mecelle-i Ahkam-ı Adliye”, Osmanlı Đmparatorluğu’nda, Tanzimat sonrası yoğunlaşan yasalaştırma çabalarının en önemli ürünlerinden biridir. 1868 yılında oluşturulan bir kurulun, 1869-1876 yılları arasında tamamladığı bir çalışmadır. Kurul, “kitap” adı verilen her bölümü hazırladıkça beklenilmeden ya bakanlar kurulu ya da şeyhülislam aracılığı ile padişaha sunuldu ve onun onayı ile hemen kanunlaştı. Kurulun çalışmaları 1889 yılına kadar sürmüş, bu tarihte, Sultan Abdülhamit tarafından lağvedilerek ortadan kalmıştır. Mecelle, dolaysız bir biçimde, çalışma ilişkileri alanına yönelik düzenlemeler yapan bir yasa değildir. Değişik bölümlerinde, çalışma ilişkileri ile

43

Cahit Talas, “Sosyal Güvenlik ve Türk Đşçi Sigortaları”. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, Ankara 1953, s.73.

44

ilgili tekil düzeyde, dağınık düzenlemelere rastlanmaktadır. Mecelle, aslında Osmanlı Đmparatorluğu’nun “Medeni Kanun”u, yani yurttaşlar arasındaki ilişkiyi, değişik yönleriyle düzenleyen bir yurttaşlık yasası niteliğindedir.

Mecelle, hukuk tarihi bakımından son derece önemli bir kanun olarak nitelenmektedir. Bunun nedeni, örf ve adet hukukunun geçerli olduğu bir dönemde, yazılı hukuk düzenine geçişte, Mecelle’nin önemli bir adım olmasıdır. Mecelle, bu hükümleri ile iş hayatını bir düzene sokmuş, kati ve sağlam esaslara bağlamış ve meslek ve sanat nevine bakmaksızın mütecanis (üniform) kaideler getirmiştir.

Çalışma ilişkileri alanına ilişkin olarak yaptığı düzenlemeleriyle, Mecelle, bütün eski medeni kanunlar gibi, işçi ve iş sahibi münasebetlerini tanziminde fertçi ve liberal bir telakkiden hareket etmekte ve bu münasebetleri geniş bir irade muhtariyeti ve mukavele hürriyeti prensibine bağlamakta idi.

Mecelle’nin çalışma ilişkileri alanına yönelik maddeleri, eserin, “kira sözleşmeleri”ne (icarat) ayrılmış olan ikinci kitabında yer almaktadır. Burada Mecelle ile Roma Hukukunun düzenlemeleri arasında ilginç bir paralellik gözlenmektedir. Çünkü, Roma Hukukunda olduğu gibi Mecelle’de de insan çalışması, kira akdi içinde düzenlenmiştir. Mecelle’ye göre, kira sözleşmesi ikiye ayrılmaktadır:

a. Eşya kirası b. Đnsan kirası

Bu düzenlemelere göre, Mecelle konusu itibariyle, eşya ve insan kirası arasında bir ayrım yapmamaktadır. Mecelle’nin 413. maddesine göre, “işçi (ecir), nefsini kiraya veren kimse” olarak tanımlanmaktadır. “Ecir”, aynı zamanda “mecur”dur. Yani kiraya verilen şeydir. Kiralanan husus iş ve faaliyet değil, fakat şahsın bizzat kendisidir.

Mecelle, gene değişik maddelerinde, dağınık olarak, ücret konusuyla ilgili düzenlemeler de yapmıştır. Bu düzenlemelerde ücret, “kira yani bedel-i menfaat” olarak tanımlanmıştır. 563. maddede, “iş sözleşmesinin ancak işçiliği meslek olarak edinen kişilerce yapılabileceği hükmü” getirilmişti. “Ücretin ayni olarak ödenmesini yasaklayan” bir hüküm de bulunmaktaydı.

Mecelle, varlığını 57 yıl boyunca sürdürmüş ve 1926 yılında Medeni Kanun ve Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesiyle, 4 Ekim 1926 tarihli ve 864 sayılı “Kanun-u Medeni’nin Suret-i Meriyet ve Şekl-i Tatbiki Hakkında Kanun” ile ortadan kaldırılmıştır45.

2.1.4.3.5. 1876 Tarihli Kanun-u Esasi

Bu ilk Türk Anayasası sosyal haklar bakımından fazla bir şey getirmemiştir. Çünkü Anayasanın hazırlandığı dönemde dünyada liberal düşünce egemendir. Devletin ekonomik ve sosyal yaşama karışması sakıncalı sayılmaktadır. Sadece ilköğretim ile ilgili bir madde Anayasada yer almaktaydı. Bu hükme göre “ilköğretim zorunlu” idi.

Anayasa, toplumun korunmaya gereksinim duyan kesimlerini ve özellikle işçiler için yaşamsal nitelikler taşıyan sendika, toplu pazarlık ve grev hakkını ve özgürlüğünü ele almamıştır.

Anayasa, ekonomik ve sosyal haklar konusunda ciddi bir düzenleme getirmemekle birlikte, diğer ülkeler Anayasalarıyla karşılaştırıldığında, en azından bu açıdan, onlardan çok geride sayılmaz. Dönemin Avrupa ülkelerinin, Anayasacılık ve çalışma ilişkileri alanında yaşadığı uzun süreç ve bu açıdan Osmanlı Đmparatorluğu’nun farklılığı göz önüne alınırsa, bu durumu anlayışla karşılamak da olanaklıdır. Sosyal hakların doğumu, ancak sınıf mücadelelerinin gözlemlenmesinden hareketle kavranabilecek bir olaydır. Diğer faktörler sabit kalmak kaydıyla henüz cılız bir sanayileşmenin olduğu, geniş bir bağımlı çalışanlar kitlesinin varolmadığı bir durumda, sosyal hakların gelişimini ve Anayasalara girmesini hazırlayan koşulların oluşmaması doğaldır.

1876 tarihli Kanun-u Esasi ile aynı tarihi taşıyan ve yapılacak iki dereceli seçimlerin esaslarını belirleyen “Geçici Yönetmelik” (Talimat-ı Muvakkate), bu seçime ilişkin değişik düzenlemeler yaparken, “mülkiyet”e ilişkin hükümler de getirmiştir. Bu hükümler çalışma ilişkilerinin taraflarından birini oluşturan ücretliler açısından önemli düzenlemeler yapmaktadır. Geçici Yönetmeli’ğin hükümlerine göre, “Meclis-i Mebusan’a seçilmek için, memleketinde az çok emlak sahibi olmak ve devlete bir miktar vergi ödemiş olmak” gibi koşullar bulunmaktaydı. Kanun-u Esasi’nin kendisi ise 68. maddesiyle, “bir

45

Hayrettin Karaman, “Başlangıçtan Zamanımıza Kadar Đslam Hukuk Tarihi”. Đrfan Yayınevi, Đstanbul Tarihsiz, s.205.

kimsenin hizmetkârlığında bulunmama” koşulunu getirmektedir. Bu düzenlemelerin, dönem koşullarında, bu nitelikleri taşımadıkları kabul edilebilecek olan bağımlı çalışanların siyasal etkinliklerini tümüyle ortadan kaldırdığı ifade edilebilir46.