• Sonuç bulunamadı

2.2 Medya ve Siyaset İlişkisi

2.2.1 Siyasal Temsil ve Katılım

Yönetilen insanların sayılarının giderek artması sonucunda insanlarının tamamının bir araya gelerek karar almasının imkansız olması sonucu ortaya çıkan temsil kavramı “hak ve yetkilerin kullanılması ve korunmasına ilişkin istencin, asıl sahibi tarafından, yerine geçecek bir başka süjeye bırakılmasıdır” ve demokrasinin temel unsurlarından biridir. İlk uygulanma örneğine Roma’da rastlanmaktadır (Sezen, 1994, s.41-42). Egemenliğin sahibi olan milletin, egemenlik hakkının kendi adına kullanılmasını kendisini temsil eden kişilere devretmesi şeklinde uygulanan temsili demokrasi, günümüzde demokrasinin uygulanabilirliğini mümkün kılan formül olarak karşımıza çıkmaktadır. Temsili demokrasilerde temsilci sadece kendini seçeni değil, tüm milleti temsil etmektedir. Ülkemizde T.C. Anayasası’nın 6 ıncı maddesi uyarınca “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir”. Bu madde ile egemenliğin sahibinin halk olduğu dolasıyla temsilcileri belirleme yetkisinin de halka ait olduğu hükme bağlanarak temsil konusunda teorik bütünlük korunmuştur. T.C. Anayasası’nın 80 inci maddesinde “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil ederler” hükmü ile tüm milletin temsil edilmesi garanti altına alınmıştır. Temsilcinin belirlenmesi seçimler yoluyla ve kişilerin bir siyasal katılımın yolu olan oy verme işlemini gerçekleştirmesiyle mümkündür. Bireylerin ulusal ya da yerel anlamda siyasi

hayatta yer alarak politikacıların karar alma süreci üzerinde etkili olacak tutum ve davranışları sergilemesi anlamına gelen siyasal katılma (Taşdelen, 1997, s.177), demokratik yönetimin hem bir ilkesi hem de demokrasiyi sürdürme aracıdır. Katılma, “her türlü sosyal hedefi ve bunları gerçekleştirmek için kullanılacak yolları belirleyen bir süreci temsil etmektedir. Katılma aracılığıyla toplumun hedefleri- halkın istekleri ve gereksinimleri ile hükümetin sağladığı çıkarların en uygun düzeyde eşleştirilecek biçimde-belirlenmektedir” (Nie vd.,1989, s.4). Öte yandan bu süreç sadece demokratik yönetime özgü değildir. Çünkü uygulanan mevcut politikaların devamının sağlanması ve meşrulaştırılması siyasal katılımın sağlanması ile mümkündür. Uysal’a (1984, s.35 ) göre “niteliği ne olursa olsun her siyasal sistem dayalı olduğu toplumsal ve siyasal ilişkileri ve bu ilişkileri haklılaştıran değerleri korumak, onlara olan bağlılığı sürdürmek için şu ya da bu biçimde bir katılma mekanizmasına dayanmak zorundadır”. Dolayısıyla gerek tek partili gerekse çok partili sistemler de toplum düzeni siyasal katılmaya dayanmaktadır. Bu noktada siyasal katılım bir amaç olarak daima halkı siyasal hayatın içine sokmaya yönelten bir kurumsal çerçeve içinde kendisini göstermektedir (Baykal, 1970, s.3).

Siyasal katılma ilk bakışta oy verme olarak düşünülse de aslında oy vermeyle sınırlandırılamayacak kadar geniş ve işlevsel bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla siyasal katılımı sadece oy verme olarak değerlendirmek doğru değildir. Bu nedenle Amerikalı siyaset bilimcisi Dahl, siyasal katılmanın boyutları üzerinde durmuş, birbirleri ile yakından ilişkili bu boyutları ilgi, önemseme, bilgi ve eylem olmak üzere dört başlıkta ele almıştır. “İlgi, siyasal olayları izleme; önemseme, siyasi olaylara önem verme; bilgi, olaylar ve sorunlar hakkında bilgi sahibi olma; eylem ise siyasal olaylara aktif olarak karışmayı ifade etmektedir” (Kapani, 2012, s.144). Herhangi bir boyutta faaliyette olan bireyin o boyuttan önceki boyuta ilişkin yapılması gerekenlerin tamamından daha fazlasını yaptığı dolayısıyla alt süreçlerdeki yapılması gereken eylemleri gerçekleştirdiği kabul edilir. Bu yönüyle siyasal katılımın doğrusal olduğu kadar kümülatif bir nitelik taşıdığı da görülmektedir (Baykal, 1970, s.34-35). Nie ve arkadaşları (1989, s. 12-15) siyasal katılımın boyutlarını dört grupta toplarken birçok birey ya da topluluk için en önemli katılma eylemleri, seçim arası dönemlerde kendilerini ilgilendiren konu ya da sorunlara ilişkin hükümet kararlarını etkilemek biçiminde gerçekleşebildiğinden seçim dönemleri-seçim arası dönemler, bireysel katılım-grupsal katılım ayrımı yapmış ve bu ayrımdan hareketle siyasal katılımı oy kullanma, kampanya etkinlikleri, vatandaşın başlattığı ilişkiler ve işbirliğini içeren etkinlikler olmak üzere dört boyutta ele almıştır;

1. Oy kullanma: Oylar kimin iktidar olacağını belirlemektedir. Liderlerin davranışını ellerinde bulunan oy kozu ile etkileyerek, izledikleri politikaları biçimlendirmedir. 2. Kampanya etkinlikleri: Seçimler sırasında yürütüldüğü için, oy kullanmaya benzemekle

birlikte bu etkinliklere giren seçmenlerin, seçim sonucu üzerindeki etkilerini, kendilerinin sahip olduğu tek oyu aşan bir biçimde arttırabilmesi yönüyle oy kullanmadan ayrılmaktır.

3. Vatandaşın başlattığı ilişkiler: Seçim dönemleri haricinde görüşülen sorunun/konunun birey tarafından belirlendiği, sorunları olan bireylerin bunlara çözüm bulmak amacıyla kamu görevlileriyle bireysel olarak ilişki kurmasıdır. Seçim döneminde adaylar ya da görevlilerce belirlenen konular söz konusu iken bu durumda konu vatandaş tarafından belirlenmektedir. Vatandaş tarafından belirlenen konu sadece kendisiyle ilgili olabileceği gibi kendisinden başka birçok kişiyi, kamuoyunu ilgilendiren bir konuda olabilir.

4. İşbirliğini içeren etkinlikler: Seçim süreci dışında kalan ve düzenli olarak başvurulan, toplumsal ve siyasal sorunları çözmek amacıyla grup ya da örgütsel eylemlere girerek hükümetin eylemlerini etkileme girişimidir.

Katılmada asıl amacın, bireyin kendi üzerinde siyasal sistem tarafından inşa edilen kontrol mekanizmasını siyasal hayata katılma faaliyetleri aracılığıyla kontrol etme olanaklarını sağlanması olmasına karşın (Uysal, 1984, s. 66-67) bireyler politikaya karşı aynı mesafede durmazlar. Bu nedenle siyasal katılımın sağladığı olanaklardan da aynı ölçüde yararlanmazlar. Bireylerin siyasal sisteme olan uzaklıklarının farklı olmasının altında sosyo-ekonomik, psikolojik, kültürel, çevresel farklılıklar yatmakta ve gelir düzeyi, eğitim düzeyi, meslek, cinsiyet, yerleşme biçimi, kişilik yapısı gibi değişkenler önemli ölçüde rol oynamaktadır (Kapani, 2012, s.146). Robert Dahl siyasal katılma açısından toplumu dört gruba ayırmaktadır (Kapani, 2012, s.147):

1. “Siyasal olmayan tabaka 2. Siyasal tabaka

3. İktidar peşinde koşanlar 4. İktidar sahipleri”

İktidar peşinde koşanlarla iktidar sahipleri toplumda küçük bir kesimi teşkil ettiğinden, katılma problemi açısından asıl önemli olan siyasal tabaka ve siyasal olmayan tabaka ayrımıdır. Siyasal olmayan tabaka politik olaylar hakkında ilgisizdir, bilgi sahibi değildir ve bu konuda herhangi bir eylemde bulunmazlar. Siyasal tabakayla kesin sınırlarla ayrılmaları mümkün olmamakla birlikte aktif siyasal tabaka politikayla fazla ilgili olmayan vatandaş

kitlelerine göre azınlıktadır (Kapani, 2012, s.147). Bireylerin siyasal tabakaya ya da siyasal olmayan tabakada yer almasına etki eden unsurlar bulunmaktadır. Örneğin yüksek prestij taşıyan meslek memurlarının, eğitim seviyesi yüksek olan bireylerin, kadınlara göre erkeklerin, köyde yaşayanlara göre şehirde yaşayanların siyasete katılma oranı yüksektir. Gelir seviyesi ile siyasal katılım arasında ise ters yönlü bir ilişki bulunmakta, gelir düzeyi yükseldikçe oy verme oranının artış hızı düşmektedir. (Baykal, 1970, s.37-84). Bu noktadan yola çıkarak gelir düzeyindeki artışla birlikte politikadan uzaklaşma olgusu bir varsayımdan öteye gidememektedir. Bunun nedeni sadece seçimlerin siyasal katılmanın tümünü kapsamaması ve seçimlere katılım oranlarında yaşanan düşüşlerin süreklilik arz etmemesidir. Aslında yaşanan sürece geniş bir perspektiften bakılıp siyasal katılmanın tüm unsurlarını kapsayacak şekilde bir değerlendirme yapıldığında siyasal katılımda bir azalma olmadığı sadece katılma yollarının farklılaştığı görülmektedir (Kapani, 2012,s.148-149). Bu noktada kitle iletişim araçlarının gelişimi etkili olmakta, bu alanda yaşanan gelişmeler sonucunda kitle iletişim alanlarının yaygınlaşması hem iktidar sahipleri ile iktidar peşinde koşanları hem de siyasi tabakayı bu kapsamda katılım faaliyetlerine itmektedir.

McLuhan’a göre teknolojiyi sadece insanlar tarafından kullanılan icatlar olarak görmek eksik bir algılamadır. Teknolojiyi insanların düşünsel ve davranışsal yönlerine olan etkilerinden dolayı aynı zamanda insanları yeniden icat eden araç olarak da görmek gerekir (Altay, 2003, s.25). Dolayısıyla teknolojinin gelişmesiyle mitinglerden televizyon konuşmalarına doğru yaşanmaya başlayan değişim bugün sosyal medya ve sosyal ağların kullanımın yaygınlaşması, etkinliklerinin arttırması ile mitinglerden sosyal medyaya doğru bir değişimin yaşanmasını beraberinde getirmekte, bireylerin siyasal katılım mekanizmalarını da McLuhan’ın tabiri ile yeniden icat etmektedir. Sosyal medya vasıtasıyla kampanyalar yürütülmekte, seçim anketleri uygulanmakta ve paylaşılmakta, dışlanma korkusu ile siyasal olmayan tabakada yer alıyormuş gibi görünen bireyler bile sanal kimliklerle siyasal paylaşımlar yaparak, mesajlar göndererek siyasal sürece dahil olabilmektedir. Aynı zamanda sosyal medyada siyasal katılımın önemi ile ilgili toplumu bilinçlendirici kampanyalar düzenlenerek sosyal medya kullanıcılarını siyasal katılımın bir unsuru olan oy vermeye teşvik etmektedir. 2014 yerel seçimleri için ünlüler tarafından “Bir oy, bir oydur. Lütfen oy ver” sloganıyla başlatılan ve oy vermenin önemi konusunda kamuoyunu bilgilendirme amacı taşıyan kampanya hem başlı başına bir siyasal katılım hem de siyasal katılımı bilinçlendirme çalışmasıdır.

Sosyal medyanın siyasal katılma üzerindeki olumlu etkisinin en büyük nedenlerinden biri zaman ve mekan sınırlaması olmaması ve ekonomik olmasıdır. Geleneksel kitle iletişim

araçları vasıtasıyla siyasal katılmanın tek yönlü olduğu, karşı tarafın tutum ve davranışlarını gözlemlemeye fırsat vermediği dolayısıyla da geri bildirimin olmadığı gerekçeleriyle geleneksel medyaya yöneltilen eleştiriler, karşılıklı etkileşime dayanan ve geri bildirim olduğu sosyal ağlar ve sosyal medyaya yöneltilememektedir. Öte yandan medyanın siyasi erki elinde bulunduranlar tarafından yönlendirildiği ve toplumun her kesiminin siyasal katılım faaliyetlerini yansıtmadığı yönündeki endişelere karşın bireyler sosyal medya aracılığıyla hiçbir engel olmaksızın siyasal görüşlerini ve paylaşımlarını yapabilmekte ve bir mesajla Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a, siyasi liderlere ulaşabilmektedir. Siyasal katılımın arttırılmasına yönelik birçok artısı olsa da sosyal medya kullanımının siyasal katılımı azaltabileceğine yönelik görüşlerde mevcuttur. İnternete sahip olanlarla olmayanlar arasında aynı oranda katılımın sağlanamayacağı dolayısıyla büyük bir uçuruma neden olabileceği (Aktaş, 2004, s.12) düşünülmektedir.