• Sonuç bulunamadı

2. LİDERLİK VE ÜSLUP

2.1. KAVRAMSAL AÇIDAN LİDER VE LİDERLİK

2.1.3. Siyasal İletişim Sürecinde Siyasal Liderlik

Her örgüt kendini yönetecek bir lidere ihtiyacı muhakkak vardır. İktidarı ele geçirmek için örgütlenen siyasi partiler de doğal bir biçimde bu ihtiyacın dışında düşünülemez. Bundan dolayı, siyasi partilerin örgütlenmesinde de liderlik olgusuna düşen vazifelerle şüphesiz karşılaşılacaktır. Siyasi lider kavramı “Siyaset ve siyasi partiler aracılığıyla ülkeyi yöneten veya yönetmeye aday olan liderler” için kullanılan bir tabirdir (Zariç, 2011: 101).

Siyasal lider, siyasal topluluğun başında bulunarak, söz konusu topluluğu amaçları yönünde kanalize eden, üyelerin bireysel amaçlarıyla topluluk amaçlarını koordineli hale getiren ve üyelerde müşterek bir bilinç oluşturarak siyasal topluluğu yükseltme gayreti içerisindeki kişidir (Arklan 2006: 48). Siyasi liderlik, dinamik bir çevrede stratejik kararlar alabilmeyi ve uygulayabilmeyi aynı zamanda belirlenen misyon ile hedefler doğrultusunda takipçilerini hedefe kilitleyebilmeyi anlatır. Lider, hizmet ettiği topluma bağlı olmalı ve çıkar önderliğini bu topluluğa ve topluluğun geleceğine sunmalıdır (Erzen, 2012: 73).

Toplumların siyasetlerle şekillendiği dünyamızda, siyasetlerin belirlenmesinde şüphesiz ki liderler belirleyici bir görevi ifa etmektedirler. Siyasi liderler küçük grupları yöneten kişiler olmaktan ziyade; ülkelerinde ve uluslararası sistemde etkinlik gösteren birer siyasi kişiliklerdir. Geniş çerçeveli bu etkinlikleri ile topluluklara yön veren, fikirleriyle toplulukları o fikirler altında toplayan siyasal liderler, siyasi iletişim sürecinin vazgeçilmez unsurları arasındadır. Bundan dolayı,

siyasi liderlerin tam anlamıyla tüm liderlik özelliklerini özümseyen ve uygulayan kimseler olması beklenmektedir (Çobanoğlu, 2007: 84).

Masciulli ve arkadaşları (2009: 3) politik liderliği anlamak ve açıklamak, tahmin etmek ve normatif reçetelere ulaşmak için liderlerin ve onların takipçilerinin hem eylemlerini, tutumlarını, inançlarını, karakterlerini, güç ilişkilerini, etik-etik olmayan değerlerini hem de liderlerin tarihsel durumlarını ve kültürel-kurumsal bağlamlarını araştırmak gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bakış açısı durumsal yaklaşım sergilemektedir.

Özellikle ülkemiz siyasi tarihinde siyasal liderlerin iletişim süreci içerisinde başında bulundukları partilerden daha baskın rol üstlenerek seçmeni etkilemede büyük bir rol taşıdıkları söylenebilir. Siyasi liderle maksadına varmak veya takipçilerinin hedeflerine ulaşmak için, onların gündeminde sürdürülebilir destek ve konumunu korumak adına teknik destekleri, araçları kullanır (Masciulli vd., 2009: 5). Siyasal partiler, kendi iç ve dış iletişimlerinde, kendilerini tanımlamakta ve anlatmakta sorun yaşadıkça, parti liderlerinin seçmen kitlesi ve tercihi üzerindeki etkisi de giderek güçlenmiş hatta siyasal partiler lider partisine dönüşmüştür.(Yalın, 2012: 83). Nitekim Yıldız da (2002: 81) siyasal sistemden bağımsız bir şekilde siyasetin temel aktörlüğünü siyasi partilerden ziyade artık siyasal liderlere geçtiğini ifade ederek Yalın’ın görüşünü desteklemektedir. Roskin ve arkadaşları (2013: 259) ise, modern demokrasilerin liderlerin şahsiyetlerini vitrine koyduğunu ifade etmektedirler.

Yalnız, siyasi bir liderin seçmen kitlesi üzerinde bahsedilen etkiyi sağlayabilmesi; her şeyden önce içinde yaşadığı toplumu her yönüyle çok iyi tanımasına, toplumun gerçek taleplerini bilmesine, kendini bu taleplerin sunucusu olarak tanıtmasına ve toplumun karşısında kendini sürekli yenilemesi ve güven vermesine bağlıdır (Erzen, 2012: 72). Çünkü seçmenler oy vermeyi düşündükleri bir partinin özellikleri kadar, o partide görev yapan isimlere de dikkat etmekte; siyasi donanımından, kişilik özelliklerine ve enerjisine dek birçok nitelik göz önünde bulundurarak kararlarını vermektedir. Bundan dolayı siyasi iletişimin bir diğer boyutu da siyasetçinin özelliklerini doğru yansıtılmasında yatmaktadır ve planlı

iletişim stratejileri ise bunu kolaylaştırmak için kurgulanmaktadır (Özsoy, 2002: 117, 118). Liderler gerek parti içerisinde gerekse partinin dışında önemli prestije sahip insanlar olduklarından partiye sempati ve oy kazandırmakta önemli rol üstlenebilmektedirler ve öyle liderler ortaya çıkmaktadır ki siyasi partiler onun kişiliği ve gücüyle varlıklarını sürdürmektedir (Tan, 2002: 37). Zariç (2011: 108) Türkiye demokrasi hayatında siyasi partilerin kişilere bağımlı olduklarının belirtildiğini ve bunun da partilerin kurumsallaşamaması olarak gösterildiğini vurgulamaktadır. Günümüzde siyasal iletişimin odağında genel anlamda siyasal liderlerin yerleştiğinden bahsedilebilir.

Artık siyasal liderlik, siyaset kurumunun ve siyasal iletişim sürecinin en merkezi konumunda kendine yer edinmiştir. Gerçekten siyasal iletişim sürecinde seçmenin beğenisine mazhar olmuş bir lider ile seçim kazanmak mümkün hale gelmiştir (Özel, 2009: 172). Seguela’nın “Seçimleri ideolojiler değil, liderler kazanır” (Tan, 2002: 97) sözü; siyasal liderliğin önemini en üst perdeden dile getirmesi açısından dikkat çekicidir. Liderleri seçmenlerin gözünde önemli hale getiren bir diğer nokta da, siyasal partiyi, politikalarını, söylemlerini ve adaylarını liderin şahsında somutlaştırmalarında imkân sunabilmesinde aranmalıdır (Polat ve Külter, 2008: 9).

Partilerden daha fazla tanınan ve partilerin üzerinde bir etkiye sahip liderler, belirli bir grubu yönlendirebilmektedir. Sosyal uyum gücü fazla ve iletişim becerileri gelişmiş liderler, genellikle kendine güveni çevresindekilerden daha çok olan, vizyon sahibi, yaratıcı, daha az kişisel davranabilen, çabuk fikir ve eylem gösteren, cesaretli, değişime açık, istikrarlı, çevresindekilerin davranışlarına karşı duyarlı kişiler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda siyasi liderlik bir kişilik ürünü biçiminde sunulmaktadır (Özel, 2009: 172). Masciulli, ve diğerleri (2009: 5), siyasi liderlerin kişilik özelliklerinin ahlaki ve kültürel karakterlerini içerdiğini belirtmekte ve takipçilerinin kültürel, ahlaki karakterleri ve özellikleri ile siyasi liderin etkileşim içerisinde bulunduğunu söylemektedir. Ayrıca, siyasi lider ve takipçi etkileşiminin genel kültürü, siyasal kültürü, siyasal iklimi, normları ve kurumları sosyal ya da örgütsel bağlamda ortaya çıkardığını vurgulamaktadır.

Uztuğ da (1999: 152) liderin özelliklerini, kişisel, siyasal, sorunlara yaklaşım ve yönetim olarak dört boyutta toplamaktadır. Kişisel özellikleri, karakteri, hitabeti, dürüstlüğü, eğitimi, güvenilirliği gibi unsurları ihtiva etmektedir. Milliyetçiliği, Atatürkçülüğü, çağdaşlığı gibi özellikler siyasal özelliklerini vurgularken; işsizlik, adalet, eğitim gibi ulusal ve uluslararası konulara karsı tutumu da, sorunlara yaklaşım özelliğini sunmaktadır. Partiyi yönetmesi ve örgütleme yeteneği ise yönetim/yönetme özelliğidir.

Siyasi liderden tam anlamıyla tüm liderlik özelliklerini üzerinde taşıması ve bu özellikleri uygulaması beklenir. Siyasal yaşam içinde liderlerin yerine getirmesi gereken önemli görev ve sorumlulukları vardır. Bu sorumlulukları ve görevlerinin belli başlı olanlarını Çobanoğlu (2007; 84-86); temsil görevleri, politika belirleme görevleri, gündemde kalabilme ve bürokratik görevler şeklinde tasnif etmektedir.

Siyasi liderler bu görevleri ve sorumlulukları yerine getirirken psikolojik ve sosyal ortamdan etkilenmektedirler. Bu açıdan karakter, başarıyı şekillendiren bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. ABD’de başkanların başarıya ulaşma sürecindeki psikolojik durumlarını inceleyen bir araştırmada başkanların davranış biçimleri, aktif pozitif, aktif negatif, pasif pozitif ve pasif negatif olarak dört şekilde sınıflandırılarak açıklanmaktadır. (Çobanoğlu, 2007: 88; Törüner, 2002).

Aktif pozitif liderler; öz güvenleri tam, eleştiriye açık, ne yapacağını bilen ve her şeyi iyi yönüyle gören bir kişilik gösterdikleri belirtilmekte ve ezici çoğunlukla seçim kazanmış başkanların aktif pozitif oldukları söylenerek, bu yönde bir başlangıcın önemi üzerinde durulmaktadır. Zaman içinde iş yapamayan, karamsar, eleştirilere kapalı, hiddetli ve aşırı tedbirli bir kişiliğe büründüklerinden bahsedilerek genellikle, aktif-pozitif bir kişilikten pasif-negatif bir kişiliğe dönüşen liderlerin seçmence değiştirildiği belirtilmektedir. Pasif–pozitif yöneticilerin ise; başkaları tarafından yönlendirilmeye açık karakter taşıdıkları ifade edilmektedir. Aktif negatif liderler ise, bir şeyler yapmak isteyen, fakat korkuları yüzünden bir türlü istediklerini elde edemeyen kişiler şeklinde tarif edilmektedir. Pasif negatif liderlerin ise, hem başkaları tarafından yönlendirildikleri hem de davranışlarda tutarlılık sergilemedikleri anlatılmaktadır. (Törüner, 2002). Netice itibari ile siyasal iletişim

sürecinde liderlerin karakterleri, özellikleri, üstlendiği sorumluluk ve görevleri doğrudan siyasal iletişim sürecine etki edebilmektedir. Siyasi liderlerin üslupları da özelliklerinin bir yansıması olarak, siyasal iletişimde ikna açısından önem taşımaktadır.