• Sonuç bulunamadı

Silahlı Kuvvetlerin İnsan Kaynakları

1.4. Savaş Öncesinde Osmanlı Devleti’nin Durumu 1 Yüzölçümü ve Nüfusu

1.4.8. Silahlı Kuvvetlerin İnsan Kaynakları

İmparatorluğa dahil Türk olmayan unsurlara, ilmiye sınıfına ve İstanbul halkına ayrıcalık tanındığından, Askerlik hizmetinin sadece Türk asıllılar tarafından yürütülmesi Anadolu’nun fakir ve geri kalmasına neden olurken, diğer unsurların gelişmesine katkı sağlamıştır. Normal olarak üç yıl süren muvazzaflık hizmet süresi, zorunluluk nedeniyle zaman zaman yedi, sekiz yıla çıkmıştır. Bedel ödeyerek azınlıkların askerlik hizmeti dışında bırakılmaları ise gelir artırıcı bir yol olduğundan, sık sık redif toplanarak yani yedekler silah altına çağrılarak bedel alma uygulaması yapılmıştır.108

II. Mahmud tarafından 1838 yılında başlatılan ve daha sonra Tanzimat döneminde değişikliğe uğrayan askere alma düzeninde İstanbul, Mekke ve Medine dışında yaşayan 20 ila 24 yaşları arasında bulunan tüm Müslümanların yeni Nizamiye ordusunda en az beş yıl, 26 ila 32 yaşları arasındakilerin redif109 olarak yedi yıl, ayrıca düzenli eğitim görmek ve gerektiği anda çağrılmak üzere 32 ila 40 yaşları arasında bulunanların yerel savunma birliklerinde (mustahfız) ek olarak sekiz yıl hizmet görmesi öngörülmüştür. II. Mahmud’un silah altına alınanların yerlerine bir başkasını 106 Tezel, a.g.e., s. 87. 107 Müderrisoğlu, a.g.e., s. 91. 108 Müderrisoğlu, a.g.e., s. 36.

gönderebilecekleri ilkesi yerine Tanzimat döneminde 1845 yılında bu yükümlülük nakte çevrilmiş ve bedelli askerlik başlamıştır. 1871 yılında yasaya getirilen açıklıkla, bu yolla askerlikten kaçınmak isteyenlerin topraklarını satmadan bu parayı ödeyebilecek kadar varlıklı olmaları kuralı konulmuştur. 1885 yılında çıkarılan yasa ile ise, askerlik yerine bedel ödemek isteyen bir kişinin önce en yakın askeri birlikte üç ay eğitim görmesi ve sonra her seferberlik ilanında 50’şer altın ödemesi zorunlu kılınmıştır. 1856 Gülhane Hatt-ı Hümayunu Müslüman olmayanlara tam eşitlik ilkesini getirdiğinden, hükümet memurluklarına ve okullarına girişte olduğu gibi askerlik hizmetinde de eşitlik getirilmiş, 1857 yılında cizye vergisinin kaldırılması üzerine bunun yerine askere alınmaları gereken gayrimüslim teba için askerlik vergisi alınmasına başlanmıştır. Son olarak Meşrutiyetten sonra 1909 yılında din ve millet ayrımı yapılmaksızın askerlik tüm teba için bir yükümlülük haline getirilmiş ve askerlik vergileri kaldırılmıştır.110

Hıristiyan ve Musevilerin 1909 yılına kadar askere gitmek yerine bedel vergisi ödemeyi sürdürmeleri ordunun asker kaynaklarını bir hayli kısıtlamıştır. 1878’e kadar Hıristiyan ve Museviler nüfusun yüzde 40’ına yakınını oluşturmaktayken, 1914 yılında bu oran yüzde 20 dolayına inmiştir. Tam seferberlik durumunda halkın yüzde 4’ü orduda hizmet vermekteyken, bu oran örneğin Fransa’da Birinci Dünya Savaşı sırasında yüzde 10 idi. 1909 yılının Temmuz ayında askerlik, Osmanlı uyruklu tüm erkekler için zorunlu hale getirildiğinde, Ekim ayında ilk defa dinden bağımsız olarak celp emri çıkarılmıştır. Görünürde Rum, Bulgar, Süryani ve Ermeni toplumlarının liderleri herkesin askere alınması konusunda hemfikir olmalarına rağmen, Hıristiyan nüfus genel olarak askerlik yapmayı istemediği gibi, imkanı olanların çoğu celp sırasında ülkeyi terk etmiştir.111

Türk ordusunun barış zamanındaki ortalama mevcudu 200.000 kişi olup, Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında seyyar ordunun mevcudu 12.469 subay ve 477.868 er iken, Arabistan’da bulunan 7 nci Kolordu ile 21 nci ve 22 nci Bağımsız tümenler dahil, seferi kuruluşundaki seyyar ordu birliklerinin seferberliklerini tamamlamalarından

110

S. J. Shaw, E. K. Shaw, a.g.e., s. 136. 111 Zürcher, a.g.e., s. 71, 77.

sonraki mevcudun 14.500 subay, 820.000 er, 210.000 hayvandan oluştuğu anlaşılmaktadır.112

Seferberlik sırasında 19 ila 45 yaş arasındaki erkekler silah altına çağrılmaktaydı. Ancak, 1916 yılında yaş sınırı 15-55 olarak değiştirilmiştir. İngiliz kaynaklarına göre 1917 yılı ortalarında askerlerin yüzde 12’si 16-19 yaşları arasındadır.113 Askerlik çağı gelmeyenler ise bedeni kabiliyetleri ve ahlaki olarak yeterli görüldükleri takdirde gönüllü olarak alınmaya başlanmıştır. Bunlar, ihtiyaç oranında birliklere gönderilmişler ya da çağrılmak üzere depo taburlarında tutulmuşlardır.114

Seyyar veya merkez jandarma birliklerinde silah altına alınmış Ermeni ve Rum erlere ise hizmet verilmemesi, birliklere katılmış olanlardan kuşkulu veya güvenilmeyenlerin geri hizmet birliklerinde görevlendirilmeleri başkomutanlıkça emredilmiştir. Ayrıca, bunların amele ve hamal taburlarında görev yapmaları istenilmiştir. Savaş başladığında Bandırma, Balıkesir bölgesinde bulunan İstanbul merkezli 1 nci Ordu’ya bağlı 4 ncü Kolordu’da 14 Nisan 1915 tarihi itibariyle 1306- 1309 (1890-1894) doğumlu olup henüz askere çağrılmayan 5.838 Türk, 1.106 Türk olmayan yükümlü bulunmaktaydı.115

Tablo: 3 Karesi Bölgesinde 1313 ve 1314 Doğumlu Olup 4. Kolordu Askeralma Dairesi’nce Çanakkale

Grubuna Gönderilen Erlerin Sayısı

1313 1314 Toplam Sevk Tarihi Şubesi 151 2.723 2.874 14 Ağustos 1916-12 Eylül 1916 Soma, Balıkesir, Uşak

65 200 265 14 Eylül 1916-13 Ekim 1916 Karesi, Bandırma 38 140 178 14 Ekim 1916-15 Kasım 1916 Karesi, Bandırma 34 102 136 14 Kasım 1916-13 Aralık 1916 Karesi, Bandırma - 18 18 14 Aralık 1916-18 Aralık 1916 Karesi, Bandırma

- 1 1 14 Aralık 1916 Karesi, Bandırma

288 3.184 3.472 Toplam

Kaynak: Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, Birinci Dünya Harbi, İdari Faaliyetler ve Lojistik, s. 328.

112 TSK Tarihi, Birinci Dünya Harbi, İdari Faaliyetler ve Lojistik, s. 102. 113

Zürcher, a.g.e., s. 182. 114

TSK Tarihi, Birinci Dünya Harbi, İdari Faaliyetler ve Lojistik, s. 205. 115 TSK Tarihi, Birinci Dünya Harbi, İdari Faaliyetler ve Lojistik, s. 206.

1915,1916,1917,1918 yıllarını kapsayan devrede Türk kuvvetlerinin zayiatı; 400.000 yaralı, 240.000 hastalık nedeniyle ölen, 35.000 yaralandığından ölen, 50.000 savaş alanlarında şehit, 1.560.000 hasta, firar, esir ve kayıp olmak üzere 2.285.000 kişi muharebe dışı kalan toplam insan sayısını oluşturmuştur. Bunların yaralı olanlarından tedavi edilerek tekrar ordulara verilenlerin miktarı bilinmemektedir. Hasta olanlardan çoğunun birkaç kere hastanelere girip çıktığı açıklanmakla birlikte bunlardan kaçının birliklerine gönderildiği, kaçının firar yada esir oldukları saptanamamıştır.116

Cephelerdeki subay kayıpları gerideki kıtalardan alınan subaylarla doldurulmaya çalışılmış ve açık kalan bu yerlere de eskiden emekliye ayırtılan subaylar getirilmiştir. Ancak, ne bu subayları ahlak ve karakterlerine göre ayırmak ve atamak, ne de bunları geri çağırmak ve ordudan çıkarmak, ödüllendirmek olacağından, suçlarını cezalandırmak mümkün olmamıştır. Geleceği ve iyi niyeti olmayan bu subaylar en ağır suiistimalleri yapmışlar, pek çokları ceza görmemiştir. Bu realite halkın umutsuzluğu ve üzüntüsünün artmasına neden olmuştur.117