• Sonuç bulunamadı

1.4. Savaş Öncesinde Osmanlı Devleti’nin Durumu 1 Yüzölçümü ve Nüfusu

1.4.2. Sanayi ve Ticaret

19. yy.da Avrupa’da hızla genişleyen sanayi kapitalizminin yıkıcı boyutları ve Türk pazarına akan ucuz mamul eşya seli, Osmanlı Devleti’nin pamuk ve ipek imalatını etkileyerek, dokuma eşyası en önemli ithalat maddesi olmuş, yüzyılın ikinci yarısında ise ülke tamamen bir ham madde ihracatçısı ve mamul madde ithalatçısı haline gelmiştir. Batılılaşma sürecinin sonucu olarak değişen giysi ve ev eşyası talebi ile kapitülasyonların Türk mali politikasına getirdiği kısıtlamalar bu durumun meydana gelmesine yardımcı etkenler olmasına rağmen temel neden, modern olmayan ve zayıf bir ekonominin, modern kapitalist sanayi karşısında direnememesidir.60

Birinci Dünya Savaşına kadar Osmanlı dış ticaretindeki en büyük yeri İngiltere işgal etmiş, Osmanlı İmparatorluğu da 1850’li yıllarda bir ara İngiltere’nin toplam dış ticaretinde üçüncü sıraya yükselmiştir. Fransa ve Avusturya’nın Osmanlı dış ticaretindeki payları da önemliydi. 19 yüzyıl sonlarına doğru ise Almanya ve İtalya ön sıralara geçmeye başlamıştır.61

Etkili bir sanayileşme ve koruma politikası bulunmamasına karşın, belli merkezlerdeki kent nüfusunun büyümesi ve kaba işlem gerektiren tarım ürünleri

59

TSK Tarihi, Birinci Dünya Harbi, İdari Faaliyetler ve Lojistik, s. 14. 60

Lewis, a.g.e., s. 451. 61 Tezel, a.g.e., s. 67.

ihracatının artması bazı imalat sanayi dallarının kurulmasına imkan sağlamakla birlikte yabancı sermaye işletmeleri bunların arasında da önemli bir yer elde etmiştir.62

Sanayileşen Batı ülkelerinin kendilerine sağlanan gümrük kolaylıklarıyla Osmanlı tezgah sanayini kesin iflasa sürüklemelerinden sonra, modern sanayi kurma çabaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 19. yüzyıl sonlarında hala bazı dallarda küçük zanaatın ve evlerde parça başına üretim yöntemi egemendir. Bunların dışında büyük ölçüde el emeğine dayanan dericilik gibi manifaktür ve gıda maddeleri üretimiyle (örneğin sadece İzmir’de 69 tane hidrolik güçle çalışan değirmen vardı.) Osmanlı sanayinin temel görünümü tamamlanmaktadır. İmparatorluk Birinci Dünya Savaşı’na girdiğinde inorganik enerjiyle çalışan fabrika toplamı 10 civarında, inorganik enerjiye dayanmadığı halde belirli sayıda işçi çalıştıran fabrika sayısı 20 civarında idi. Temel sanayi kurulamamış ve dokuma dalı dahi ülke ihtiyaçları için yeterli üretim kapasitesine ulaşamamıştı. Osmanlı sanayi ülkenin tarım ve maden zenginliklerini değerlendirmekten çok uzaktı. Sanayileşemeyen fakir bir toplum yapısında, gereksinmeler de sanayi ürünlerinin bol miktarda tüketilmesine yönelik değildi. 1911- 1913 yıllarında İmparatorluğun ihracat kalemleri; gıda %33-35, hammadde %56-58 olmak üzere toplam %89-93, yarı mamul ürünler ve manifaktür, % 2-3, dokuma (halı- yünlü vs.) % 6-7 oranlarında gerçekleşmiştir.63

1914 yılı başında, nominal değeri 157 milyon sterlin olan Osmanlı dış borç tahvillerinin %48’i Fransız, %19’u Alman ve %13’ü İngilizlerin elindeydi. Yabancıların Osmanlı ekonomisinin çeşitli sektörlerine yapmış oldukları doğrudan yatırımların aynı tarihteki tutarı da 74 milyon sterlin kadardı. Bunun %63’ü demiryolları, %9’u limanlar ve liman şehirlerindeki belediye hizmetleri, %12’si bankacılık sektöründeydi. 74 milyon sterlinin %50’si Fransız, %28’i Alman ve %15’i İngilizlere aitti. Rusların ve Avusturyalıların da Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli iktisadi çıkarları ve çıkar beklentileri vardı.64

62 Tezel, a.g.e., s. 88.

63

İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu, İletişim Yayınları, 5. Baskı, İstanbul, 2003, s. 48.

Tablo: 1 Ticaret ve Ziraat Nezareti Verilerine Göre 1913 Yılının Sanayi Sayımı Sonuçları

İmalat Sanayi Alt Kesimleri Kuruluş

Sayısı İstihdam 1000 kişi % Dağılım Kuruluş Başına Ortalama Kişi Tekstil-Elbise 61 7.8 46 132 Gıda-Tütün 71 4.3 25 63 Kağıt-Matbaacılık 51 1.9 11 42 Çimento-Tuğla-Toprak Ürünleri 16 1.0 6 70

Deri İşleme ve Ürünleri 11 0.9 6 85

Ağaç İşleme ve Ürünleri 19 0.7 4 37

Kimya 10 0.4 2 42

Toplam 239 17.0 100 75

Kaynak: Yahya Sezai Tezel, “Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi (1923-1950)”, s. 105.

Ülkenin toplam üretimi içinde sanayi ürünleri payının düşüklüğü, ihracata ve tüketime de yansımıştır. Aynı yıllarda ithalatta da sanayi için gerekli kalemlerden çok, manifaktür ürünleri %56-60, gıda maddeleri %32-38 payla başta gelmiştir. Zanaat dallarının gereksinimini karşılayacak ham madde ve sanayi gereçleri ise toplam ithalatın %6-10 civarında kalmıştır. Ülkedeki ticaret sermayesi yeni yatırımlara girecek kadar güçlü olmayıp sadece aracı nitelikte idi. 19. yüzyıldan itibaren ticaret sermayesi ve çiftlik sermayesi giderek güçlenmekle birlikte, tarım ve ticarette köklü atılımlar yapacak düzeye ulaşamadılar. Gerek gayrimüslimler, gerekse Müslümanlar arasında sermayesini büyütebilen tüccar ailelerin sayısı da çok fazla değildi.65

Daha çok şehirlerde yaşamakta olan Rumlar ve Ermeniler tarım dışı sektörlerde çalışmakta olup, yerli gayrimüslimler Osmanlı İmparatorluğu’nun dış ve iç ticaretinde çoğunlukla madencilik ve sanayi sektörlerinde pay sahibiydi. 1912 yılında İmparatorlukta iç ticaretle uğraşılan 18.000 kadar işyerinin %15’i Türklere, %49’u Rumlara, %23’ü Ermenilere ve %19’u Levantenler, diğer gayrimüslimler ve Türkler dışındaki Müslümanlara aitti. Artizanal66 dükkanlar da içinde olmak üzere 6.500 kadar imalat işyerinin %12’si Türklerin, %49’u Rumların, %30’u Ermenilerin, %10’u diğerlerinindi. Doktor, mühendis, muhasebeci gibi 5.300 kadar serbest meslek sahibinin

65

Ortaylı, a.g.e., s. 49. 66 El emeği.

%14’ü Türk, %44’ü Rum, %22’si Ermeniydi. İstanbul, İzmir ve Trabzon gibi nüfuslarında önemli oranda gayrimüslimlerin olduğu kentlerde, Türklerin ticaret ve serbest mesleklerdeki payı daha da azdı. Örneğin 1910’lu yıllarda İzmir’de azınlıklardan 88, Türklerden ise yalnız 7 doktor vardı. 43 eczacının hiçbiri Türk değildi.67

1.4.3. Tarım

Osmanlı İmparatorluğu bir tarım ülkesi olmasına rağmen tarım gelirleri son derece düşük olup, İstanbul gibi büyük şehirler çoğunlukla ithal buğdayla beslenmiştir. 1900 yılında bütün tarım ürünleri ihracatının üretime oranı %9.8 iken, 1913-14’te bu oran ancak %11.3’e çıkmıştır. Örgütlenme ve teknolojik açıdan Çukurova, Makedonya ve Ege’de tarımda kısmen kapitalistleşme göze çarpıyorsa da; İmparatorluğun tarımsal üretimi ortakçılık veya küçük toprak mülkiyetine dayandığından, ilkel aletlerle kurak topraklar işlenmeye çalışılmıştır. Belirli bölgelerde başlatılan monokültürel tarıma geçiş (Ege, Çukurova, Batı Suriye) arazinin uygun olduğu başka bölgelerde demiryolu ağının sınırlılığı ve yetersizliğinden dolayı yaygınlık kazanamamıştır.68

Savaş ve kötü üretim koşullarına rağmen Osmanlı Devleti’nin, 1918 yılı üretimi, ordu ve halkı beslemeye yeterli düzeydeydi. Hatta, 1918 yılı sonbaharında, 1917 ve 1916 yıllarının ürünü dahi depolarda muhafaza edilmekteydi. Buna rağmen, devlet örgütünün düzensiz işletilmesi yanı sıra, ulaşım ve nakliye araçlarındaki imkansızlıklar Silahlı Kuvvetlerde ve büyük şehirlerde iaşe krizinin yaşanmasına neden olmuştur.69