• Sonuç bulunamadı

Savaş Sırasında Toplumsal Değişmeler:

Uzun süre devam eden modern savaşın baskıları, aynı zamanda yaşanan gelişmelere uyum sağlayabilmek için süratli değişikliklerin de yapılmasını zorunlu kılmış, güçlü Avrupa devletleriyle birdenbire yakın ilişki ve ittifak içine giren, İslami karakterli Osmanlı Devleti’nde bu ilişkiler tam anlamıyla altüst edici bir nitelik göstermiştir.176

1916 yılında yapılan İttihat ve Terakki kongresinde Şer’iyye mahkemelerinin Şeyhülislamlıktan ayrılarak Adliye Nezaretine bağlanması kararı alınmış, 25 Mart 1917 tarihinde de konuyla ilgili kanun çıkarılmıştır. Bu durum, kapitülasyonlar ilişkisi yanı sıra laikleşme doğrultusunda da önemli bir adım olarak görülmektedir. Bu çizgideki diğer bir uygulama 7 Kasım 1917 tarihinde çıkarılan Hukuk-u Aile Kararnamesi’dir. Kararname Müslüman olmayanlar dahil bütün Osmanlıların aile hukukunu düzenleyen bir sistem getirmiştir. Kararname kadınların lehine bazı kurallar getirdiği gibi, Müslüman olmayanlar için de bazı özel hükümler içermekteydi. Kararname, boşanma ve tek eşlilik hakkı da dahil olmak üzere, kadınlara evlenme akdine bazı şartlar koydurmak ve uygulatmak hakkı vermek suretiyle, kadınlar lehinde bir çok değişiklikleri kapsayan ve Kanun-u muvakkat olarak yürürlüğe konan bu kararnameden kadınlar fiilen yararlanmışlardır.177

Aile yasasında şer’i temel hükümler yanı sıra, Musevi ve Hıristiyan yasalarından evlilik, boşanma ve bağlantılı konularla ilgili hükümler, bu dinlerden olanlar için alınmıştır. Devletin bu hükümleri uygulamak için hukuksal güce sahip olması laiklik hareketine hız katmıştır. Yasada dini hükümlere değiniliyorsa da, evlilik anlaşması temelde laik kurallara bağlı hale getirilmiştir. 1916 yılında çıkarılan bir yasa ile de zina işleyen, karısının onayını almadan yeni evlilik yapan, ya da evlilik anlaşmasını çiğneyen erkeklerin karıları eşlerini boşama hakkını elde etmesi, Aile yasası ile bütünlük oluşturmuştur.178 176 Lewis, a.g.e., s. 237. 177 Lewis, a.g.e., s. 229.

1917 yılı Şubat ayı içerisinde kabul edilen bir kanunla, Rumi takvim ile Miladi takvim arasında varolan 13 günlük fark kaldırılmış böylece, 1 Mart 1917 tarihinden itibaren Miladi ve Rumi takvimin gün ve ayları aynı olmuştur. Öte yandan, 2 Nisan 1917 tarihinde çıkarılan Medaris-i İlmiye Hakkında Kanun ve ona bağlı nizamname, medreselerin çağdaş din eğitimi kurumları haline dönüştürülmesi için bazı düzenlemeler getirmiştir. Eski Türkçe harfleri Türkçe’ye daha iyi uygulanabilir hale getirmek için çaba gösterilmiş, 1911 yılında Türk Ocağı çevresinde Islah-ı Huruf Cemiyeti kurulmuştur. Hüseyin Cahit, Latin alfabesinin benimsenmesini savunmuş, Enver Paşa Türkçe harflerin bitişik değil, Latin harfleri gibi ayrı ayrı yazıldığı bir deneme ortaya koymuştur.179

Genel seferberlik milyonlarca Türk insanını, Silahlı Kuvvetlerin bir parçası olarak memleketinden ayırıp, onları yeni yer ve görevlere götürdüğünden, erkeklerin bıraktığı boşluğu doldurmak için, onbinlerce Türk kadınına toplum hayatına girebilmeleri için çeşitli imkanlar tanınmıştır.180

Bu realite kadınların sosyal hayatında önemli değişiklikler meydana getirmiştir. Kadın erkek birlikteliğinin sınırlı alanlarda gerçekleştiği bir dönemde, savaşın getirdiği zorunluluklar nedeniyle kadın iş hayatına girmiştir. Savaş yıllarında erkeklerin cephede görevlendirilmeleri, kadınların hizmetlerine acil ihtiyaç doğurduğundan o zamana kadar sadece hemşirelik, ebelik veya öğretmenlik mesleklerinde çalışabilen kadınlara, doktor, memur, hukukçu ve iş adamı olma fırsatları ortaya çıkmıştır.181 Fabrika, daire, sokak, tarla gibi değişik yerlerde çalışmak zorunda kalmışlardır. Ordunun himayesi altında kurulan Kadınları Çalıştırma Cemiyeti bünyesinde ordu için üniforma, çamaşır, kum torbası dikmişler, atölyeler yanı sıra evlerde de Cemiyet için çalışmışlardır. Bunların ötesinde, 1. Ordu’da bir kadın taburu oluşturulmuş ve askeri kurallara tabi olmuşlardır. Bu kadınların sadece evli olanları haftanın dört akşamını evlerinde geçirebilmişlerdir. Cemiyet, 1917 yılı sonlarında bekar işçilerinin evlenmesini zorunlu kılmış ve uygun eş bulunması için bir sistem geliştirmiştir. Bu dönemde kadınlar çeşitli okullara ve Darülfünun’a da yoğun olarak girmişlerdir. İstanbul’da kadınlar artık peçelerini

179 Sina Akşin, Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi 1789-1980, İmaj Yayıncılık, İstanbul, 1997, s. 53.

180

Lewis, a.g.e., s. 237. 181 Lewis, a.g.e., s. 228.

örtmemeye başlamışlar, Darülbedayi182 sahnelerinde ilk Müslüman kadın tiyatro oyuncuları183 rol almışlardır.184

Savaş sırasında, Dârülbedayi sanatçıları, Asker Ailelerine Yardım Cemiyeti yararına Hüseyin Suat'ın adapte ettiği "Çürük Temel" adlı oyunu sahneleyerek halka sunmuşlar, bundan sonra Halit Fahri Ozansoy'un "Baykuş" adlı manzum oyunu, arkasından Halit Ziya Uşaklıgil'in Aleksandr Dumas Fils'den dilimize çevirdiği "Fûruzan" oyunu ile Manir Nigar'in uygulaması "Kayseri Gülleri" oyunları sahneye konmuş, savaş sonrasında da oyunlara devam edilmiştir.185

Savaşa katılan bütün devletlerde, kamu harcamalarındaki büyük artışlar, önemli ölçüde kağıt para çıkarılarak karşılanmış, para enflasyonu, gereksinim maddelerinin azlığı nedeniyle fiyatların daha çok yükselmesine neden olurken bu yükselişe yalnız gelirleri artanlar dayanabilmiştir. Sosyal sınıfların her birinin yaşam düzeyi görülebilir derecede değişikliğe uğradığı gibi, her devlette servetlerin büyük çapta el değiştirmesine yol açmıştır. Savaşa katılan bütün ülkelerde, hatta tarafsız ülkelerde pek çok yeni zengin ortaya çıkmış, buna karşın para değerinin düşmesi ve hayat pahalılığının artması sabit gelirlileri derinden sarsmıştır.186

Bitkin, çok dilli hanedan imparatorluğu modern savaşın darbesi altında çökmüş, askeri yenilgi, iktisadi yıkıntı ve siyasal basiretsizlikler, sonunda Müslüman Türk toplumunun bile moral ve bağlılığını etkilemiş, ancak en kötüyü yaşamama psikolojisi yeni çıkış yolları arama kararlılığını da ortaya çıkarmıştır.187

182

Darülbedayi-i Osmani; İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun ilk adı.

183 Afife Jale, Beyza, Refika, Behire ve Memduhe, 10 Kasım 1918 tarihinde Darülbedayi'ye öğrenci olarak kabul olunmuşlar ancak, Afife ve Refika hariç diğerleri sahneye çıkamayacakları gerekçesiyle tiyatroyu bırakmışlardır. 18 Aralık 1918 tarihinde Refika tiyatronun süflör, Afife de stajyer oyuncu kadrolarına alınmaları üzerine Refika, sahne gerisinde görev alan ilk Müslüman Türk kadını olmuştur. 13 Nisan 1919 gecesi premier'i yapılacak olan Hüseyin Suat'ın "Yamalar" adlı oyununda Emel rolü, Eliza Binemeciyan'ın Paris'e gitmesiyle ortada kaldığından, Darülbedayi yöneticileri rolü Afife'ye oynatma kararı vermişler, böylelikle Afife 22 Nisan gecesi, Kadıköy'deki Apollon Sineması'nda Emel rolünü oynayarak sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadını olmuştur. (http://www.afife.org/kimdir/main.html)

184 Akşin, a.g.e., s. 54.

185 http://www.turkcebilgi.com/Dar%C3%BClbedayi 186

Pierre Renouvin, 1. Dünya Savaşı ve Türkiye 1914-1918, Örgün Yayınevi, Birinci Baskı, İstanbul, 2004, s. 775.

Savaşın sona erdiği tarihlerde ülkenin içinde bulunduğu sosyal, kültürel ve psikolojik durum, mütareke döneminde İzmir’de çıkan “Halka Doğru Mecmuası”nda Müderris İsmail Hakkı imzasıyla 1 Mart 1919 tarihinde büyük bir açıklıkla şöyle tanımlanmıştır.188

“Bir ihtilal değil inkılap lazım. Bir inkılap ki bir avuç topraktan bir hayat çıkarsın. Bir inkılap ki karanlık geceyi gündüze kalbetsin. Bir inkılap ki millete uyan desin. Bir inkilap ki yaksın, yıksın fakat yaratsın. Bir yoktan bir aydınlık, bir mezarlıktan bir mahşer çıkarsın. Artık bir inkılap lazım, bir inkılap ki nifakı vefaka, cehli ilme, rezilliği fazilete, yokluğu varlığa kalbeden yaratıcı ve diriltici bir inkılap lazım. Bu inkılap dinde, sanatta, edebiyatta, idarede, siyasette yalan olan, riya olan her şeyi atacak, yıkacak, bizi biz bırakacak…”