• Sonuç bulunamadı

Françoıs Bafoıl – Burcu Görak Gıquel

SİYASETİN ÖNCELİĞİ VE BÜROKRASİNİN AĞIRLIĞ

Türk-Bulgar sınırı (Edirne / Kırklareli) konusunda, yirmi üç memurla (kamu kurumlarından on dört, belediyelerden dört ve il idarelerinden iki) ve yedi STK ile (işbirliği projelerinin lehtarları) yapılan röportajlar şeklinde yürütü- len ampirik araştırmanın sonuçları, bu makalede dört STK ve iki kamu kuru- luşunun işbirliği projesinin lehtarları sıfatıyla, Türk-Suriye sınırındaki iki be- lediyeden (Gaziantep ve Kilis) on dört memurla ve iki il kamu görevlisiyle ya- pılan röportajlardan alınan sonuçlarla birlikte sunulacaktır. Aradaki önemli

96 birinci kısım: türkiye, fransa, polonya ve avrupa birliği’nde bölgeselleşme

farklar, iki vaka çalışmasını özellikle Avrupa sınırına yakınlık bakımından birbirinden ayırmaktadır.

Siyasi Kısıtlamalar

Sınıraşırı işbirliğinin zorlukları, farklı yerel ve uluslararası faktörlere dayan- maktadır. Bu zorluklar arasında, röportajlarda da sıkça değinilen bir tanesi, “yerel politikalar”, dolayısıyla yerel ve sınıraşırı kalkınma alanında alınan kararların politikleşmesidir. Seçmenlerin iktidar partisi AKP yerine, CHP’yi seçtikleri Edirne ve Kırklareli’nde durum bu yönde gelişmiştir. Seçmenin seçi- mi, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in (AKP) Mart 2009 seçimlerinden ön- ce, “hükümetle iyi geçinmeyen yerel otoriteler, projelerini geçiremez. Yerel yetkililer hükümet ve devletle anlaşmazlığa girmedikleri takdirde, sorunları- mız daha hızlı bir şekilde çözülür” şeklinde konuşmasıyla da ortaya konduğu üzere, hükümetin kent üzerinde baskı uygulamasına yol açmıştır.11 Birçok tepkiyi alevlendiren bu diskur, bölgesel politikaların politikleşmesi dinamiği- ni açıkça göstermektedir.

Bürokratik Hantallık

Ortaklığa yönelik bir talebin olmamasının bir sebebi de, bürokrasinin ağırlı- ğının açıkça hissedildiği Suriye bürokratik sisteminde ortakların bulunmayı- şıdır. Bu durum, röportaja katılan kişilerin yerel ortaklarla kurulan iletişi- min önce Aleppo’daki Türk Konsolosluğu’ndan, ardından da Başkandan (validen) ve Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan geçmek zorunda olduğunu be- lirtmesiyle de vurgulanmıştır. Kimi proje katılımcıları, ayrıca Suriye’ye giriş için vize alma konusunda yaşanan zorlukların da altını çizmişlerdir. Katılım- cıların çoğu, Suriye’deki güvenlik sorununa değinirken, bazıları da pasaport- larındaki Suriye vizesinin Batı ülkelerine yapacakları ziyaretlerde sorun ya- ratacağından endişelendiklerini ifade etmişlerdir. Program kamu kuruluşla- rının katılımına öncelik tanıdığı için, projelerin KOBİ’ler [küçük ve orta bü- yüklükteki işletmeler] ve STK’lar için idari süreçlerden geçmesi ve mali iş- lemlerin kontrolünü sağlayan genel piyasalara ilişkin kanuna tabi olması ge- rekmektedir. Bu kanun, projeler çerçevesinde yapılan tüm satın alımlar için ayrıntılı bir piyasa incelemesi gerektirerek, sonu gelmez huzursuzluklara yol açmaktadır. Bu tabloya bir de fonların aktarımında yaşanan gecikmeler ek- lenmektedir.

4. türkiye’de sınıraşırı işbirliği: orta avrupa’yla bir karşılaştırma 97

Türk-Bulgar işbirliğinin önünde engel oluşturan diğer bir konu da, Bulgar vatandaşların Türk topraklarına vizesiz girmesi mümkünken, Bulga- ristan hükümetinin Türk ziyaretçilere vize uygulamasıdır. Bulgaristan’ın Av- rupa Birliği’ne katılmasından beri, Bulgaristan Konsolosluğu’ndan vize al- mak daha da zorlaşmıştır. Proje katılımcılarından biri Bulgar ortağını ziyaret etmek üzere davet edildiğinde, vize alması gerekmektedir. Ancak pasaport ve vize almak için gereken idari masraflar, proje bütçelerine dahil edilmemekte- dir. Aynı şekilde, Bulgaristan’daki bir grup öğrencinin kültürel işbirliği ziya- reti için de tüm öğrencilerin pasaport ve vize temin etmesi gerekmiş, ancak il- gili ücretler proje bütçesine dahil edilmemiştir.

Belediyelerin Zayıf Kurumsal Kapasitesi ve Teşviklerin Eksikliği

Son engel serisi de, özellikle belediyelerin zayıf kurumsal kapasitesine dayan- maktadır. Çoğu durumda, fonlar tarafından finanse edilen işbirliği projelerin- den sorumlu olan personel, diğer görevlerden de aynı ölçüde sorumlu tutul- maktadır. Ancak kamu görevlileri bu projeler çerçevesinde herhangi bir ücret alamadığı için, teşvik ödemeleri neredeyse söz konusu bile değildir. Bu görev- lilerin, şayet proje dahilinde çalışıyorlarsa, proje koordinatörleri olmaları se- bebiyle aldıkları ücret, genellikle belediyeler tarafından yardımcı finansman miktarını (% 10) karşılamak üzere kullanılmaktadır. Bu kamu görevlileri, ek bir gelirleri olmaksızın normalden fazla çalışmakta ve dolayısıyla bu projeler çerçevesinde çalışma motivasyonları da oldukça kişisel kalmaktadır. Hatta rö- portajlara katılan birçok kişi, sadece şahsi iyi niyetleri sayesinde motive olabil- diklerine değinmiştir. Ayrıca, çoğu belediyenin Avrupa işlerine özel bir ofis kurmak için yeterli mali kaynağa sahip olmadığı da bir gerçektir. Türk siste- minde, merkezi hükümet tarafından belediyelere tahsis edilen mali kaynaklar oldukça zayıf olup, 3.250 belediyenin tümü için ulusal bütçenin sadece % 6’sı- nı oluşturmaktadır. Kaynakların atanmasına ilişkin kriterler, söz konusu bele- diyede ikamet eden nüfusun sayısına göre belirlenmektedir. Bu sebeple, mali kaynaklar nitelikli bir ekibin kurulmasına olanak tanımamaktadır. Bu durum- da, belediyelerdeki proje koordinatörlerinin profesyonel profili, sınıraşırı bir işbirliğinin yönetimi için gereken profilden oldukça uzak kalmaktadır. Veteri- nerlik ofisi başkanlarının, muhasebe memurlarının veya psikologların yöneti- ci olarak görev yaptığı nadiren görülen bir durum değildir.

Borçlu kamu kuruluşları, projelere katılma hakkından yoksundur. Projeye ev sahipliği eden kurumun borçlu olmaması şartı, Türkiye’de borcu olmayan bir belediye bulmanın zorluğundan ötürü, birçok belediyenin katılı-

98 birinci kısım: türkiye, fransa, polonya ve avrupa birliği’nde bölgeselleşme

mı önünde engel teşkil etmektedir. Röportaja katılanların çoğu, borçlu bele- diyelerin genellikle bir proje üreterek, bu projeyi uygulama için borcu olma- yan bir belediyeye aktardıklarını açıklamıştır. Son olarak, kamu çalışanlarına veya projelerin diğer sahiplerine verilen zayıf malzeme teşvikleri, yeni proje- ler oluşturacak yaratıcı ekiplerin yokluğuyla sonuçlanan bir kısır döngüye yol açar. Bu sürecin yan etkisi, projelere katılanların hep aynı oyuncular olduğu bir duruma sebep olur. Netice itibariyle, tüm bu dezavantajlar yerel proje ka- tılımcılarıyla yabancı ortakları veya merkezi devlet teşkilatındaki ortakları arasındaki asimetriyi kuvvetlendirmektedir. Röportaj veren birçok kişi, Bul- gar ortakların Yunanlarla sıkça temas ederek edindikleri deneyimin altını çiz- mişlerdir. Bir katılımcının söylediğine göre, “Türkler bazen katıldıkları pro- jenin türünü bile bilmiyorlar. Projeler Bulgar ortaklar tarafından son dakika- da, teslim tarihine yakın bir tarihte öneriliyor ve Türk ortaklar ayrıntıları ve koşulları bilmeksizin projeye imza atıyorlar. Dolayısıyla faaliyetlerin uygu- lanmasında sorunlar yaşıyorlar.”

Outline

Benzer Belgeler