• Sonuç bulunamadı

5. AlpamıĢ Destanı‟nın Varyantları ve Özetleri

2.4. Ortak Hafızanın ġifreleri/Arketipler

2.4.3. Sevginin Kutsal Mekânı/Anne Arketipi

Anne arketipi, hayatın/yaĢamın sembolü olarak ifade edilen ve bu bağlamda; evrenin yaratılıĢını, iĢleyiĢ düzenini içeren bir kavramdır. YaĢam kaynağı olması yönüyle, hem kiĢisel anneyi hem de sembolik anlamda; annelik vasfı kazanan kutsal değerleri ifade eder. “Anne arketipinin özellikleri „annelik‟ ile ilgilidir: DiĢinin sihirli otoritesi; aklın çok ötesinde bir bilgelik ve ruhsal yücelik; iyi olan bakıp büyüten, taĢıyan, büyüme, bereket ve besin sağlayan; sihirli dönüĢüm ve yeniden doğuĢ yeri; yararlı içgüdü ya da itki” (Jung 2001: 22).

Anne arketipi, doğurganlık vasfıyla diĢil imgedir ve Allah doğurganlık vasfını, diĢi olan kadına vermiĢtir. “Anne arketipi çocuğun kiĢisel ruhunda gerçekleĢen en öncelikli arketiptir.” (Stevens 1999: 50). Anne, evrenin tümüdür ve hayatın aĢamalarını içinde barındırır. Enasır-ı erba; Dünya‟nın yaratılıĢ doğasında olan toprak, hava, su ve ateĢ elementleri insan doğasında da mevcuttur. Tabiat, kiĢiye yaĢam için gerekli Ģartları sunarak; annelik görevini üstlenir. Yaratıcının izniyle hayat sunan kadın, bu özelliğiyle mitolojide yaratma ilhamı veren, evrenin var olmasını sağlayan unsurdur. Kutsal ayinlerde, kadın ve diĢil unsurların aracılığıyla dualar edilmesi, kadının doğurganlık vasfıyla ilgilidir.

Her birey, dünyaya geldiğinde; beslenme, sevgi, güven vb. ihtiyaçlar içindedir; çünkü kendi ihtiyaçlarını sağlayabileceği bir yetisi, henüz yoktur. Bilmediği bu evrende,

127

tanıdığı tek varlık Ģefkat belleği annesidir. Besleyen, büyüten, içine alan, koruyan imge olarak anne arketipi; her insanın hayattaki ilk algısıdır.

Annelik, içgüdüsel bir davranıĢ olarak; doğuĢtan gelen bir duygudur ve annelik değeri yüklenen her sembol kutsallık kazanır. Anne, sayesinde dünyayla iletiĢime geçilir. Bu yabancı mekânda, annenin varlığı; bireyi rahatlatır ve ona, güven duygusu verir.

KiĢinin dünyaya geliĢi, ona hayat sunan anneyle bağlantılıdır. Anneye duyulan ihtiyaç, doğuĢtan gelen bir ihtiyaçtır ve çocuk için annesizlik yok olmaktır. Anneye duyulan sevginin, ifade edilmesiyle; soyut bir kavram olan annelik, somut bir hale dönüĢür.

Besleyen, koruyan, iyilik Ģemasının temsilcisi anne; kutsal ve saygındır. KiĢisel anne kutsal bir emanettir. KiĢi, varlığını bu kutsal cana borçludur ve kahraman, Türk töresinden aldığı duyarlılık bilinciyle hareket eder. Yadgar, annesini karĢıt güç olan Ultantaz‟a vermektense ölmeyi daha onurlu görür. Kahraman için anne en kıymetlisi, canından üstün sevgi imgesi, sıcak ve güvenli sığınağıdır. Bu bilinç yedi yaĢında olan Yadgar‟ın karakterine, kutsal bir geleneğin devamı Ģeklinde yansır:

“Derdimden elden dost arayayın, Gül anamı Ultantaz‟a vereceğime, Ultantaz‟ın işkencesinden öleyim, Ne olacaksam dedeciğim olayım,

Ölene kadar düğünü bozmayı deneyeyim, Elimden gelirse, inatlaşıp durayım. Ben de şimdi vermem der dururum, Başımı kesene kadar inatlaşırım, Sağken Ultantaz‟a evet demem, Dediklerini dinlemem.

Ben de bildiğimden geri kalmam.”

(Yoldaşoğlu 2000: 413).

Yadgar‟ın bu Ģekilde bir bilinçle hareket etmesi; kültürel, kalıtsal ve millî bir özelliktir. KiĢisel annenin değeri; Türk toplumunun geleneksel yapısıyla, aile ve çocuk arasındaki sevgi ve saygıyla iliĢkilidir. Çocuk, aileyi tamamlayan kutsal bir varlıktır ve

bu yüzden aile kurumunun, niĢanesi olarak kabul edilir. KiĢisel anne, hayat verme özelliğiyle; toplumda, saygın bir yere sahiptir. Bu bakımdan, Türk mitolojisinde anne vasfını üstlenen varlıklar, kutsal kabul edilmiĢtir.

Kırgız varyantında anneye duyulan sevgi ve ihtiyaç; AlpamıĢ‟ın annesiyle duygu yüklü karĢılaĢması sırasında duygusal kırılmalar aks ettirir. Annenin, sevgi imine dönüĢen varlığı karĢısında hiçbir gücün duramayacağı gibi; yiğit AlpamıĢ da annesini gördüğünde metaforik bir akıĢla duygusal bir dalıĢ geçirir:

“Annesini görüp dayanamadı. Alpamış batır ağladı.

Şimdi atından indi. Basamadı ayağını Batır biraz sallandı, Bir tanen geldi, ana! deyip Kucaklayıp sarıldı.

Analık gibi Baybiyçe Yalnızın geldi dediğinde,

Kulakları yel gibi açıldı,” (Üçüncü 2006: 177).

DüĢmanlarına korku salan AlpamıĢ, annesini gördüğünde duygularını engelleyemez ve içsel süreçle ortaya çıkan anne figürünün; besleyen, kucaklayan iĢlevi duygu dünyasında bir fırtına yaratır. Kahraman, bu duygu fırtınasıyla hem fizikî hem ruhî anlamda güçsüzleĢir ve sarsılır.

Anne için evlat, dünyadaki en kıymetli hazinedir ve bu bağlamda; Bamsı Beyrek‟in anne ve babasının, evlatlarının yaĢadığı haberi karĢısındaki sevinci, evladın anne arketipinin bir formu olan çoğalma ve bereket olgusuyla iliĢkilidir. Çoğalma, çocuk ile mümkündür ve bu anlamıyla evlat, dünya mekânında sonsuzluğu, aile için de geleceğe kalmayı ifade eder.

“Kayın ata kayın ana muştulık mana ne virürsiz didi. Beyregün atası anası aydur:

Dilün içün öleyin gelinçügüm Yoluna kurban olayın gelinçügüm

129

Yalan-ise bu sözlerün girçek ola gelinçügüm Sağ esen çıkıp gelse

Karşu yatan kara tağlar sana yaylak olsun Sovuk sovuk suları sana içit olsun

Kulum halayuğum sana kırnak olsun

Şahbaz atlarum sana binit olsun” (Ergin 1958: 150).

Bu müjdeli haber karĢısında aile, tüm mal varlığını vermeye hazırdır; çünkü çocuk ailenin en değerli varlığıdır. Beyrek‟in ailesinin sevinç kaynağı evlattır; çocuk varoluĢu ve çoğalmayı sağlayarak aile için en değerli hazinedir. Evlat sahibi olma, her değerin üstünde ve kutsallık içeren bir olgudur. Anne arketipinin yansımaları arasında, aile kurumunu bütünleyen formu evin/ailenin sevgi ve bağlayıcı gücü evlattır. Beyrek‟in anne ve babası evlatlarının yaĢadığı haberiyle, Ģenlenerek sağlıklarına kavuĢurlar:

“Pay Püre Big aydur: Oğlum idügin andan bileyim, sırça parmağını kanatsun, kanını destmala dürtsün, gözüme süreyin, açılacak olur-ise oğlum Beyrekdür didi. Zirâ ağlamakdan gözleri görmez olmuş-idi. Destmalı gözine siliçek Allah Ta‟âlanun kudreti- y-ile gözi açıldı. Atası anası küvlediler Beyregün ayağına düşdiler, aydur:

Oğul, dünlügi altun ban ivümün kabzası oğul Kaza benzer kızumun gelinümün çiçegi oğul Görür gözüm aydını oğul

Tutar bilüm kuvveti oğul

Kalın Oğuz imrençesi canum oğul

diyüben çok ağladı, Allahına şükürler eyledi.”

(Ergin 1958: 151).

Evlat, anne babanın hayattaki dayanağıdır; çocuğun yokluğunda anne ve baba için hayat, anlamını yitirir. Nitekim Bamsı Beyrek‟in yaĢadığı haberiyle, anne ve babası eski sağlığına kavuĢarak, bir mucize yaĢarlar. Gören gözün nurunu evlat sağlar, tutan belin kuvvetini evlat verir, böylece evlat; aileyi ayakta tutan kutsal bir rol üstlenir.

Annelik, duygusal bir örüntü biçiminde ve evrenin yaratılıĢ öyküsünü özetleyen, içerdiği anlamlarla yoğunlaĢıp derinleĢen bir olgudur. Anne arketipi, bu yönüyle bazı sembolleri karĢılayan bir forma dönüĢür. Annenin hayat sunma, koruma, besleme ve

sevgi sunan özellikleri, kutsal değerler bağlamında bu sembollere içerik olarak yansır. Annenin kutsal varlık figürü, destanın ruhuna vatan toprağının kutsal ve en değerli unsur sayılması Ģeklinde yansır. Toprak, anadır; diĢiyi sembol eden, besleyen, hayat sunan bir formdadır. Türk mitolojisinde tabiat ana tarihsel kökene bağlı olarak yaĢam sunan annelik vasfını üstlenir. Gök Tanrı Dini‟nin yaĢam felsefesi, edebî metinlerin merkezini de etkiler ve destan metinlerinde tarih bilinci, tecrübe ve yaĢanmıĢlık ruhsal bir enerjiye dönüĢür. Milletin her ferdi için vatan kutsaldır; vatan toprağından uzakta olmak en büyük ıstıraptır ve bu bilinç kahramanların, ortak Ģuurlarını ihtiva eder. Kongırat halkı için vatandan/anneden uzak olmak Ģöyle ifade edilir:

“Cefa hançeri candan geçip, Ayrılık bağrını yırtıp,

“Yollarda zulüm gördük, deyip, Neredesin Baysin yurdum, deyip, Bayındır yurdum, evim‟ deyip, Kaç gölü, çölü geçip,

Onbin evli Kongırat zenginler, Yolun zorluğunu düşünür, Durmadan bunlar yol yürüyüp, Kökkamış‟a yakınlaşıp,

Bir dağa çıkıp baktı, Kongırat elinin yerini, Kökkamış gölünü gördü. Zenginlerin burada gittiği yeri,

Gönlü hoş oldu hepsinin.” (Yoldaşoğlu 2000: 223).

Tabiat besler, büyütür ve korur bu bağlamda da tabiatın annelik vasfı en belirgin Ģekilde destanlarda görülür. Oğuz Kağan‟ın eĢlerinin dünyaya geliĢi, ıĢık ve ağaç motifiyle gerçekleĢir ve kurgusalın dünyasında; evren ve tabiat, annelik vasfı kazanır. Türk kültüründe tanılayıcı bir özellik olarak vatan ve yurt, ana yurt/ana vatan Ģeklinde adlandırılır. Vatanla birlikte ona ait maddî ve manevî her unsur kutsallık kazanır. Kahraman da Ģanlı tarihînde olduğu gibi, atalar ruhunun bilinciyle; kutsal bir değer olan

131

vatanını sevgiyle ve liderlik vasfıyla korur. Kahraman; topluma karĢı ödev, hak ve bağlılık kimliğiyle kendini açımlar.

Altay varyantında kahraman için vatan ve bu vatanın mensupları anne arketipinin formudur. Anne kavramı bütünleyen, çok boyutlu içsel ve dıĢsal bir barınma sağlayan bir görüntüye sahiptir. Kahraman, anne arketipinin simgesel değerine paralel olarak; anne Ģefkatiyle, halkını koruma ve sahip çıkma eğilimini gösterir:

“Bunu öğrenen Alıp-Manaş Yerinde duramadı,

Kümüjek-Aru eşiyle Tatlı tatlı konuşamaz oldu. Dengesizce davranır oldu. “Halkın kanını göl eden, At kemiğini dağ eden, Yiğitleri kesip öldüren, Bahadırların başını basan Ak-Çal atlı,

Ak-Kağan‟ı görmeyince, Tatlı aş yemem,

Aldığım eşimle yatmam‟, Alıp-Manaş bahadır, Öylece düşünüp kaldı,

Atlanıp gizlice gitmeye hazırlandı.” (Ergun 1997: 98).

Anne, koruyan kimliğine sahiptir ve bu bağlamda Alıp ManaĢ, halkına yapılan zulmü öğrendikten sonra yerinde duramaz; sorumluluk bilinciyle harekete geçer. KiĢisel annenin hayat verme özelliğiyle bağlantılı bir Ģekilde dünya mekânı; anne arketipinin bir formuna dönüĢür. Dünya/evren/tabiat, yaĢam alanı özelliğine bağlı bir Ģekilde annelik vasfını kazanır. Kırgız varyantında olduğu gibi, aile ve vatana duyulan özlem kahramanın eylemlerine yön verir:

“Bir gün Alpamış, annesini-babasını, vatanını özleyip, Keykubat‟a „men şimdi vatanıma döneyim dedi.” (Üçüncü 2006: 109).

AlpamıĢ için dıĢ dünyayla ilk iletiĢimini sağlayan anne ve dönüĢüm formları, kutsal bir bilinçle, onun dönüĢ yolculuğunu baĢlatır. Kahraman, anne formunun değerleriyle duygusal yönü güçlü bir bağ kurarak; burada varlığını sürdürür ve kendini dıĢ dünyaya hazırlar. AlpamıĢ için ailesi ve vatanı, simgesel değerleriyle öne çıkarak; onun eylemlerine yön verir.

Vatan; bir topluluğun ülkü birliğine dönüĢen ortak tarihî, inancı, gelenek ve göreneklerini aynı toprak üzerinde kurumsallaĢtırdıkları somut bir mekândır. Bu mekânı kutsal kılan bu ortak değerlerdir ve bu değerlerin yaĢatıcısı ve sahibi olan halk, kahraman için vatanın en önemli değeridir. Kahraman, halkını/ülküdaĢlarını esaretten kurtarmadan rahat etmez. Bamsı Beyrek anlatısında, kahraman vatan sevgisini yiğitlerine karĢı duyduğu sorumlulukla örneklendirir: “Beyrek aydur: Yoldaşlarumı

çıkarmayınça hisarı almayınça murada irmezem didi. Kazan Big Oğuzına beni seven binsün didi.” (Ergin 1958: 152).

Bamsı Beyrek, vatan/millet aĢkını; yoldaĢlarını kurtarmadan murad almayı reddederek somutlaĢtırır. Ben değil, biz bilinciyle hareket etme ve anne arketipinin dönüĢüm formu vatanın; en değerli varlık kabul edilmesi, Bamsı Beyrek‟i bu soylu davranıĢa yönelten güçtür.

Altay varyantında Alıp-ManaĢ, liderlik vasfıyla Ak-Kağan‟ı bozguna uğrattıktan sonra bu yurdu asıl sahiplerine teslim ederek; halkın ortak hafızasının en kutsal değeri olan vatanlarını, analık vasfını açımlayan yurtlarını onlara bağıĢlar.

“Esir olup gelen halka dedi ki: Ak-Kağan‟ın zoruyla,

Altay yerini bırakıp, Çaresizce gelenler, Yad elde kıynalanlar, Ak mallarınızı alıp, Geri yaylanıza dönün. Aşlı-tuzlu Altayınız‟a, Tekrar hepiniz dönün!‟ Alıp-Manaş bahadır, Halka böyle deyip, Dönüp yurdunu gözleyip,

133

Ak-bozun dizginini çekti” (Ergun 1997: 136-137).

Alıp-ManaĢ, kendi ülküsünde kutsal gördüğü vatan toprağını analık vasfına sahip yurtlarını, Altay halkı için de aynı manada görerek; gurbetlerini özlemlerini sonlandırır. Altay yurdunun asıl sahipleri, kahramanın, adaletli kimliği sayesinde yabancı oldukları gurbetten, asıl mekânlarına ana yurtlarına dönerler. Vatan ana, bu vatanın mensupları evlat ve aralarındaki sevgi/bağlılık/kutsallık değerleri ile de bir bütünlük mevcuttur.

Anne arketipinin, AlpamıĢ Destanı‟ndaki ikinci sembolik dönüĢümü dindir; ve buna bağlı olarak anlatıda, din önemli bir iĢleve sahiptir. DıĢ dünyadan içsele yönelinilen aĢamalardan biri de dini inanç sistemidir. Bu bölge, kiĢinin öznel dünyasıdır ve manevî huzur bulduğu bir alandır.

Kahraman, toplumun inanç sistemine bağlı güçlerin yardımıyla, bireyleĢim yolculuğunu tamamlar. YaratılmıĢ bir evrende, asıl yaratıcının varlığı kabul edilmeden; insanın bireyleĢmesi mümkün değildir. “Temel olarak, arketipler ve tekerrürün ufku, Tanrı‟yı dıĢlamayan bir özgürlük felsefesi kabul edilmedikçe zarar görmeden aĢılamaz. Ġman bu bağlamda, diğer birçoklarında olduğu gibi, her tür doğa yasasından mutlak kurtuluĢ ve dolayısıyla insanın tahayyül edebileceği en yüksek özgürlük anlamına gelir.” (Eliade 1994: 153).

Anne Ģefkatinin ve içgüdüsel korumanın prensipleri Ģeklindeki özellikler; dine, annelik vasfı kazandırır. Ġçsel sığınma mekânı olan din; manevî bir silah, korunma, sığınıĢ ve kurtuluĢ sağlar. Din, anne arketipinin önemli bir formuna dönüĢtüğü için kahramanın her daim güç aldığı kutsal bir onanım olarak, destan kurgusuna yansır. “Ġnsanın içindeki Tanrı-imajını yaĢamaya ve kendi inandığı dinin ona verdiği biçimlerle iliĢkisini hissetmeye gereksinimi vardır. Eğer bu gerçekleĢmezse karakterinde bir çatlak olur.” (Fordham 1994: 94).

AlpamıĢ Destanı, bu bağlamda dini motiflerin ağırlığıyla anlatı düzlemine taĢınır ve din kahramana, ulusun inanç zenginliğinden oluĢan bir güç verir. Anne kucağının güvenli ortamı, kahramana dini inançların metaforuyla sağlanarak; kahramanı ölümsüz bir güç haline getirir. Kazak varyantından alınan aĢağıdaki bölüm, destanın diğer varyantlarında da ağırlığını hissettiren dini motiflerin, anne arketipi sembolünü içerir.

“Şimdi Alpamış batırın Allah diyerek atına bindi Pirlerden dilek dileyerek

Kalmaklara doğru yürüdü.” (Üçüncü 2006: 105).

AlpamıĢ, kahramanların ortak bir özelliği olan; din ulularından gelen manevî yardımla ülküsünü gerçekleĢtirir. AlpamıĢ, Ġslam dininin kutsal saydığı değerlerin savunucusu olarak, yaratıcının yardımını ister; anne kucağının güven veren saran atmosferini AlpamıĢ batır, dini inancından aldığı kuvvetle ritüel olarak yaĢar.

Bamsı Beyrek anlatısında, savaĢa gitmeden önceki süreçte, hazırlıklardan biri de dini bir motif Ģeklinde tüm Oğuz beylerinin manevî iklimden aldığı güçtür. Ġslam dininin direği namaz, ve bu dinin en güzel mucizesi Hz. Muhammed‟in adı kahramanların sığınağıdır. Annelik, sığınma ve Ģefkatin belleği olarak; dinin merkezi olan değerlerin karakterine yansır.

“Kalın Oğuz bigleri aru sudan abdest aldılar, ağ alınların yire kodılar iki rik‟at namaz kıldılar. Adı görklü Muhammedi yad getürdiler. Gümbür gümbür nakaralar dögildi.” (Ergin 1958: 152).

Dede Korkut Hikâyeleri muhtevasıyla; Türk toplumunun kültürel zenginliği kadar tarihsel bir süreçle oluĢmuĢ inanç motiflerini de bütünlük içinde açımlar. Bamsı Beyrek anlatısında bütünleĢmiĢ bir toplumun, düĢman karĢısında manevî silahını kuĢanan ve anne arketipinin formu; din motifinin tılsımlı sığınağından güç alan bir millet tipini verir. Türk kültürünün ve Ġslam dininin sentezinin bir sonucu gaza ve cihat anlayıĢıdır. SavaĢ öncesi namaz kılarak Allah‟ın yardımını isteyerek manevî huzur sağlanır. Dine sığınan insan, anne kucağının güvenli ortamında güçlenir ve bu anlamıyla din; anne arketipinin bir sembolü olur.