• Sonuç bulunamadı

AlpamıĢ Destanı Özbek halkının, Kalmaklarla olan mücadelesi üzerine kurulmuĢ; millî bir kahramanlık destanıdır. AlpamıĢ Destanı, Özbek halkının sosyal hayatını kurgusal olarak anlatı düzlemine taĢıyan; millî kimlikle bağlantılı olan düĢünüĢ ve toplumsal değerleri canlı bir portre olarak çizen edebî bir metindir.

Özbek, Kazak, Karakalpak ve Kırgız topluluklarının Cengiz Ġmparatorluğunun yıkıldığı XV-XVl. yy. da (Gupta 1982) Kalmaklarla olan mücadeleleri destana konu olmuĢ ve millî Ģuur motifleriyle mahallî unsurlar birleĢerek; destan metni hacim kazanmıĢtır. Türk boyları arasında, geniĢ bir coğrafyada anlatılan AlpamıĢ Destanı‟nda „görüntü seviyesine‟ taĢınan hadiseler; Türk topluluklarının, düĢmanlarıyla olan mücadelesini içerir. Kahramanın Ģahsında, millet ülküsünün açımlandığı destan metni, sözlü kaynaklarla geleceğe taĢınmıĢ ve yazılı hale getirilmesi 19. yy.‟ı bulmuĢtur. Selami Fedakar‟a göre, Sovyet yönetiminin baskıcı tutumu ve yabancılaĢtırma politikaları her alanda olduğu gibi halk edebîyatına yönelik çalıĢmaları da etkilemiĢtir. Bu durum, AlpamıĢ Destanı‟nın da yazıya geçirilmesini geciktirmiĢtir.

“AlpamıĢ Destanı‟nın içeriği, destanın derlendiği yıllarda Türkistan‟ı beĢ ayrı cumhuriyete bölmek isteyen Sovyet politikalarıyla çatıĢmaktadır. Bu destanın tam

metninin hiçbir zaman yayınlanmamıĢ olması ve elyazmasının yok edilmesinin sebebi de bu çatıĢmada aranmalıdır.” (Fedakâr 2004: 71).

Orta Asya coğrafyasına izdüĢümsel bakıldığında, tarihsel çizgisinin çizilmesinde ve yerel kültürünün oluĢumunda, Türk topluluklarının etkisine bağlı olarak; millî bir dokuyla örülmüĢ kültürel mirasın ana mekânı olma bilinci görülür. Anayurt olma özelliğine sahip Orta Asya‟nın, yerleĢimcileri arasında olan Altay, Oğuz, Özbek, Kazak ve Kırgız Türkleri sözlü ve yazılı kültür ürünlerine kaynaklık açısından zengin topluluklardır. Bugün için, bilinen en arkaik eserlerimiz bu topluluklara aittir. GeçmiĢte aynı coğrafyada yaĢayan bu topluluklar, ortak yaĢamlarının serüvenlerini açımlayan; edebî mahsulleri de, gittikleri coğrafyalarda aynı coĢkuyla yaĢatmıĢtır. Bu noktada AlpamıĢ Destanı, bu özellikleri taĢıyan zengin varyantlarıyla; tarihî süreçle birlikte yeni motiflerle geniĢlemiĢ ama temel kurgusu aynı olan bir metindir.

Destanın tarihî ve kahramanları hakkında çok net bilgiler olmamakla birlikte, bazı kaynaklarda geçen bilgilerden ve tarihî hadiselerden hareketle destan için bazı yorumlar yapılmıĢtır. Bu konuda özellikle, AlpamıĢ Destanı üzerine çalıĢmalar yapan Metin Ergun‟un görüĢlerinden faydalanarak; destanın tarihî oluĢumu, varyantları ve kahramanları hakkında bir değerlendirme yapılabilir. Metin Ergun, AlpamıĢ Destanı‟nın coğrafyası ve destanın varyantları ile ilgili olarak Ģu tespitlerde bulunmuĢtur:

“a) Destanın ilk coğrafyası, Altay etrafı ve Çin‟dir.

b) Bamsı Beyrek hikâyesinde görülen coğrafya, hikâyenin yazıya geçirildiği yerin ve zamanın coğrafyasıdır. Destancı, eski motifleri, yeni coğrafyada, yeni tarihî hadiselere uyarlamıĢtır.

c) AlpamıĢ Destanının varyantlarının coğrafyası da derlendiği yerin ve içinde yaĢadığı boyun coğrafyasıdır. Burada da eski motifler, yeni tarihe ve yeni coğrafyaya göre yeniden ĢekillenmiĢtir.

ç) MasallaĢmaya yüz tutmuĢ varyantlarda ise destan coğrafyası yok olmuĢ, yerine masal coğrafyası gelmiĢtir.” ( Ergun 1992: 80).

Halk edebîyatı mahsullerinin ortak bir hafızadan çıktığı görüĢüne bağlı olarak; merkez konumdaki kahraman adları ve temel değerler korunarak, sözlü gelenekle yaĢatılan destanın, yazıya geçirilme süreciyle bağlantılı olarak destanın coğrafyası değiĢmiĢtir. Metin Ergun, destan varyantlarının tespit edildiği yere göre coğrafyasının farklılaĢtığını; ilk varyant olan Altay varyantı yazıya geçirilseydi, coğrafya ve kahraman

21

adlarının değiĢmeyeceği görüĢünü savunur. “Arkaik versiyonlardaki coğrafi adlar unutulduğu için yerine anlatıcının bildiği coğrafi adlar geçmiĢtir.” (Ergun 1992: 76).

Destanın değiĢmeyen özelliği ise metnin taĢınılan yeni coğrafyasına bağlı olarak; gidilen coğrafyadaki düĢmanların destanın kurgusuna yerleĢmesidir. Ortak hafıza, millî kimliği temsil eden motifleri alarak; mücadele edilen düĢman gücüyle yeniden yoğurarak varyantları oluĢturmuĢtur.

“Destanın Özbek varyantında Askar Dağ ile Amu Derya arasında bir coğrafya vardır. Burada, Altay rivayetinde Çinliler olarak tahmin edilen düĢmanın yerini Kalmuklar alır. Çünkü bu coğrafyada yeni düĢman, Kalmuklardır. Kollektif hafıza, Altay‟daki bu destan motiflerini getirip yeni coğrafyada, yeni düĢmanları olan Kalmuklarla aralarında geçen mücadeleye, maceraya uyarlamıĢtır.” (Ergun 1992: 78).

Destanın ilk Ģeklinin Altay Türkleri arasında oluĢtuğu ve tarihsel hadiselere bağlı göçlerle diğer Türk topluluklarının bu destanı ve kahramanlarını yeni coğrafyaya taĢıdıkları düĢüncesine bağlı olarak bu süreci ve destanın varyantlarının ortaya çıkıĢını Ģöyle özetleyebiliriz:

Mitolojinin ağırlıklı olduğu Altay varyantının Vl-Vlll yy.‟ da Göktürk dönemine ait olduğu tahmin edilmektedir. Altay coğrafyasından Vlll-lX yy.‟larda Türk halkının göçüyle birlikte, destan yeni mekânına taĢınır. Baysın/Ciydeli ili, Askar‟dan Hazar‟a doğru geniĢler. Bu aĢamada destan üç farklı coğrafyaya göçe, göre varyantlara ayrılır.

Destanın Özbek varyantının da dahil olduğu Kongrad kolunun ilk Ģeklinin onuncu yy. da oluĢtuğu düĢüncesi ağırlık kazanmıĢtır. Destanın Kongrad bölümü olarak kabul edilen varyantları; Özbek, Karakalpak ve Kazak halklarına aittir. Aral gölü civarında Ģekillenen bu kol, göç yoluyla farklı coğrafyalara yayılmıĢtır. Sırderya, Amuderya, Aral denizine kadar olan bölge destanın geçtiği mekân olarak geçer. Bu kolun coğrafyası Baysın, Özbekistan‟ın güney bölümünde yer alır. Destanın Karakalpak ve Kazak varyantlarında da Kalmaklarla mücadele vardır. (Ergun 1992).

Bir kültürü zengin ve kalıcı kılan unsur ne kadar geniĢ bir coğrafyada yayıldığıyla ilgilidir. Kültür kimliktir ve bu anlamda milletin kutsal mirasıdır. Göçlere bağlı olarak, Türk toplulukları kültürlerini yeni coğrafyalara taĢımıĢtır.

“Kongratlar, 11. yüzyılda Selçuklularla birlikte batıya doğru göç eden Oğuzlardan kendilerine miras kalan bu motifleri, 16. asırda ġeybani Han‟ın göçebe Özbekleriyle birlikte güney Özbekistan‟a taĢırlar. ġeybani Han‟ın fetihleri ve Kalmık

savaĢları destanın Kongrat rivayetinin tarihîni tespit etmemize yardımcı olur.” ( Ergun 1992: 78).

Destanın Özbek varyantının da dahil edildiği Kongrat kolu, diğer varyantlarda olduğu gibi göçlerle oluĢmuĢ bir koldur. “Kongrad kabilesi önceleri Aral gölü kenarında yaĢıyordu. Onlar ġeybani Han zamanında (1500) Özbekistan‟ın Termez eyaletinde Baysur gölü kıyılarına, Babadağ eteklerine yerleĢtiler.” (Kaya 1995: 87).

Kongrat kolu Orta Asya‟da kalan Özbek, Karakalpak ve Kazak topluluklarına ait olan varyantlardır. Bu bölge bugün üç topluluğun hüküm sürdüğü coğrafyadır ve bu varyantlar arasında, anlatım olarak çok büyük farklılıklar yoktur. Kongrat kolu, tam ve destansı yapısını muhafaza etmiĢtir. On altıncı asırda göçebe Özbekler ġeybani Han‟ın Kalmaklarla olan mücadelesini konu edinerek destanı Güney Özbekistan coğrafyasına taĢırlar. (Gupta 1982).

Selçuklularla birlikte Anadolu ve Kafkaslara geçen Oğuzlar, destanın Oğuz varyantı; Bamsı Beyrek Boyu‟nu, bu bölgeye taĢırlar. Azerbaycan, Doğu Anadolu coğrafyasını içerir ve bu yeni yurtta yeni hadiselere bağlı olarak Anadolu ve Gürcistan Hıristiyanları yeni düĢmanlardır.

Kıpçak kolu Xll- Xlll. yy. da Ġdil- Volga bölgesine yerleĢen Türk topluluklarının ortak kültür belleğinin ürünü olan temel motifleri alarak, yeni hayatlarına uyarladıkları anlatımlardır. BaĢkurt ve Tatar varyantı Kıpçak kolu olarak kabul edilir. MasallaĢan bu metinlerde adı belirsiz bir ülkeye savaĢa gidilir. (Ergun 1992).

Ebu‟l Gazi, destanda adı geçen kahramanların kimliğiyle ilgili ġecere-i Terakime‟de; Oğuz boyundan KarmıĢ Bay‟ın kızı olarak bahsettiği Berçin‟in, MamıĢ Bey ile evli olduğunu ve mezarının bölge halkı tarafından bilinen bir yerde olduğundan bahseder.

“Ebu‟l Gazi, „Türkmenlerin ġeceresi‟ (ġecere-i Terakime; 17. yüzyıl) adlı eserinde Oğuz boyunun yıllar boyunca yedi prenses tarafından yönetildiğini ve bunlardan birinin adının Barçın-Salor olduğunu kaydeder. Ebu‟l Gazi‟ye göre, Barçın- Salor, KarmıĢ Bay‟ın kızıydı ve MamıĢ Bekle evliydi. „Onun mezarı Sir-derya yatağındadır ve bu yer, bölge halkı tarafından çok bilinen meĢhur bir yerdir.‟ Açıkça, Barçın-Salor destandaki Barçın‟dır ve MamıĢ Bek de Alp-MamıĢ (kahraman MamıĢ‟tır) veya MamıĢ kelimesinin baĢındaki /M/ sesinin değiĢimi veya düĢmesiyle kelime Alp- pamıĢ > Alp-amıĢ haline dönüĢmüĢtür.” (Reıchl 2002: 365).

23

AlpamıĢ Destanı‟nın edebî değeri herkesçe kabul edilen varyantı; Özbeklerin ünlü bahĢısı Fazıl YoldaĢoğlu‟ndan derlenmiĢtir. Bulungur mektebi bahĢılarından olan YoldaĢoğlu, küçük yaĢından itibaren çobanlardan dombıra çalıp mani söylemeyi öğrenmiĢtir. YoldaĢ ġair‟e altı yıl süren usta-çırak eğitiminden sonra ustalığını ispat ederek; destan anlatmıĢtır. Repertuarındaki kırk destanın otuzu derlenmiĢtir. (Kuçkartay 2000) AlpamıĢ Destanı‟nın zengin varyantları, Türk dünyasında çok bilindiğini ve çok eski bir tarihe sahip olduğunu takdir eder. Türk soylu toplulukların ortak mirası AlpamıĢ Destanı, bu toplulukları birbirine bağlayan manevî değerlerin kaynaĢtığı bir eserdir.