• Sonuç bulunamadı

5. AlpamıĢ Destanı‟nın Varyantları ve Özetleri

3.2. Dini ĠnanıĢlar

GeniĢ bir coğrafyada hüküm süren Türk milleti; farklı dinlerden etkilenerek bu dinlerin inanç sistemini, kültürel bir mozaik biçiminde yaĢatmıĢtır. AlpamıĢ Destanı‟nda, sözlü gelenekte uzun süre anlatıldıktan sonra yazıya geçirilmesine bağlı olarak; hem ġamanizm inancı hem de Ġslamiyet dininin inanç sistemi iç içedir. “Ġslâm dinini kabul etmiĢ olan Türkler ve diğer kavimler eski dinlerinden kalan birçok inanç, gelenek ve ayinleri yeni dinlerine sokmaya muvaffak olmuĢlardır” (Ġnan 1972: 204).

Bu açıdan değerlendirildiğinde; Türk toplumları, maddî manevî birikimlerine bağlı, vefalı bir karakter gösterirler. Anayurt Orta Asya‟da ortak bir paylaĢımla tekerrür eden Gök Tanrı dininin uzun mazisi, zengin birikimi bu coğrafyadan göç eden her Türk

soyunun yeni coğrafyaya taĢıması ve bir gelenek Ģeklinde yaĢatması iki dinin birarada olmasının nedenlerinden temel sebeptir.

Destanın Altay varyantı, tamamen ġamanizm inancıyla ĢekillenmiĢtir ve bu inancın kutsal değerleri, birer motif olarak kullanılmıĢtır. Ağaç, kutsal kabul edilerek destanlarımızda hayat verme yönüyle değerlendirilmiĢtir. Ağaç, ġamanizm inanıĢına göre; canlıdır ve insan soyu yedi veya dokuz dallı bir ağaçtan meydana gelmiĢtir. Bu inanıĢ ağaçların kutsal kabul edilmesi sonucunu doğurmuĢtur. “Merkez simgeciliğinin en yaygın çeĢidi, Evrenin merkezinde bulunan ve üç Dünyayı bir eksen gibi tutan kozmik ağaçtır.” (Eliade 1992: 23). Merkez simgeciliğinin birçok uygulaması, edebî ürünlerin yapısında birer motif olarak kullanılır ve bu olgu; dini inanıĢların etkisiyle yaygınlaĢır.

“Yani bütün kutsal ağaçların Dünyanın Merkezinde oldukları ve herhangi bir dinsel törenden önce veya esnasında kutsallaĢtırılan tüm ayinsel ağaçların veya direklerin büyüsel olarak dünyanın merkezine kadar uzandıkları kabul edilmektedir.” (Eliade 1992: 24). Ağaç, önemli hadiselerin vuku bulduğu bir mekâna dönüĢür ve bu sembol değer, ağaç motifinin halk edebîyatındaki yaygınlığını ortaya koyar.

“Yedi yolun kavşağında Yetmiş dallı kutsal kavak, Yayılıp durduğunu gördü Gökyüzünde

Oraya uçup gitti.” (Ergun 1997: 122).

Yine ġamanizmin bir yansıması olarak; gök cisimlerine dönüĢme motifini görmekteyiz. ġamanizmde, gök cisimleri kutsal kabul edilir. “Gök Tanrı inancına bağlı olarak ortaya çıkan güneĢ, ay ve yıldızlar ile ilgili inanıĢlar da, Ġslamiyet‟in kabulünden sonra halk arasında nesilden nesile aktarılan destan, masal, efsane, halk hikâyesi, türkü, mani vb. gibi türlerde varlığını sürdürmeye devam etmiĢtir.” (ġenocak 2010: 20). Bu varyantta Ak-Boz at, yıldıza dönüĢür:

“Yoncadan koparıp yedi. Parlak ak çolpan yıldızı olup Gökyüzüne çıkıverdi.

169

Gözünün yaşı yağmur gibi,

Gökten dökülüp durdu.” (Ergun 1997: 106).

AlpamıĢ Destanı‟nda ağırlığını hissettiren; Ġslami inanç sisteminin yanında, ġamanizm inancının değerleri de biraradadır. Bu özellik, varyantların doğuĢundan baĢlayarak; etkilenilen dini inanıĢların metinlerin bünyesine yansımasının sonucudur.

“X.yüzyıl baĢlarında Ġslâmiyeti kabul etmeye baĢlayan ve Xl. yüzyılın ilk yıllarında tamamiyle Müslüman olarak Horasan‟a geçen Selçuk Oğuzları, Dede Korkut hikâyelerinden anlaĢıldığına göre, XV. yüzyılda birçok ġamanizm geleneklerini muhafaza etmiĢlerdir(matem töreninde ölünün bindiği atın kuyruğunu keserek kurban etmek, aygır kesip „aĢ‟ vermek, kurbanı-adağı nezir edenin çevresinde dolaĢtırmak, ağacı kutlu saymak ve bu gibi). Bu Oğuzlar‟ın torunu olan bugünkü Anadolu Türkler‟inde de eski inanç ve göreneklerin derin izlerine rastlanmaktadır.” (Ġnan 1972: 207).

Ġnanç, kabul edilen dinin kural ve inanmalarıdır; inanıĢ ise halkın eskiden taĢıyıp getirdiği inanmalar olarak değerlendirilir. Bu yönüyle inanç bağlanmadır. SistemleĢen ve kural halini alan inanıĢların sürdürülmesi, kutsal bir görev Ģeklinde görülür.

“Halkın belli olaylara, cisimlere bakıĢı, onlar hakkındaki düĢüncesi, anlayıĢı sistemleĢerek bütün bir halka yayılır ve umumileĢir. Bu düĢünceler, açıklamalar git gide fonksiyon değiĢtirerek inanç sistemi haline gelmeye baĢlar.” (Ergun 1997: 42).

Ġnsan düĢünen bir varlık olarak, yaĢadığı evreni çözme, yaratılıĢın ve yaratıcının sırrını anlama çabası içindedir. Dinler, bu olguyla hayatın her alanını etkilemiĢ ve seçilen her din bir öncekiyle yoğrularak devam etmiĢtir. AlpamıĢ Destanı‟nda bu olgu; kahramanların, Ġslamî inanıĢın baskınlığıyla birlikte; ġamanizmden kaynaklanan inanıĢlarla iç içe davranıĢlar sergilemesi Ģeklinde ifade kazanır. Baysarı‟nın kımız içip sarhoĢ olması ve bu sırada; zekât için gelen adamlara iĢkence etmesi, Kökemen Alpin Berçin‟den kımız istemesi, KökeldaĢ‟ın, Karacan‟a Bayçibar‟ın etini yiyelim demesi, Karacan‟ın yarıĢ sırasında esrar içmesi, ġamanizm inancıyla bağlantılı bölümlerdir.

“Sen bilmedin bey abinin işini, Gel keselim Bayçibar‟ın başını, Ortaya koyup yiyelim onun etini”

AlpamıĢ Destanı‟nda, kahramanlar; Dede Korkut Hikâyeleri‟nde olduğu gibi bir taraftan Ġslami inanıĢlarla bir taraftan da ġamanizmle bağlantılı davranıĢlar sergilerler. Oğuz varyantında Bamsı Beyrek, kahramanlık göstererek ad aldığı sahnenin öncesinde Ģarap içerken görülür. “Bu kez oğlan Ģarab içer-iken içmez oldı,” (Ergin 1958: 119). AlpamıĢ ve kırk yiğidinin içki içip sarhoĢ olmasının ardından; tuzağa düĢmeleri ile Sürhayil, amacına ulaĢır:

“Rakı makıyı ihtiyar temin etti. Sohbete gerekli şeyleri topladı. Kırk kız hizmet edip durur, Kalmakların kızı güzelmiş deyip Yüzüne beyler bir bakar,

Yüzünün parlaklığı aklını alır,” (Yoldaşoğlu 2000: 263).

AlpamıĢ Destanı‟nda Ġslam dininin inanıĢlarıyla ġamanizm inancının motifleri birarada kullanılmıĢtır. Bir toplum, eski alıĢkanlıklarını bir anda bırakamadığı için yeni olanın yerleĢmesi aĢamasında; eski-yeni terkibinin mevcudiyetinin sürmesi doğal bir durumdur. Destanın, genelinde ise AlpamıĢ, Ġslam dininin inancıyla zorluklardan kurtularak; manevî bir sığınıĢla kutsanarak zafere ulaĢır.

“Hekimbek, atın geldiğini görüp, aziz pirleri çağırıp, şu sözleri söylemiş:

Güçlü yiğit idim olmayayın naçar, Dosta hasret etme, düşmana har, Şahımerdan, şahı Kevser yol göster, Ali‟nin çırağı Babaî Kamber, Ali ile yoldaş Malikî Ejder,

Rahmet deryası taşar, o feyz-i seher, Rahmetinden ben miskin ümidvar, Rahmet deryan taşsın der dervişler, Kurbanın olayım imam, pirler, Acıyıp yardım edin nâçâr kullara. Dünyayı terk etti, on iki Ahmed,

171

Canu gönülden etti Allaha hizmet, Kurbanın olayım resul Muhammed,”

(Yoldaşoğlu 2000: 342).

AlpamıĢ, zorluklar karĢısında Allah‟a sığınarak ve ümit ederek dua eder; burada yine pirler vasıtasıyla, yaratıcının rahmet sıfatından umutlanarak, kuvvetli bir imanla dileğini diler. Pirler, kahramanın yolunu aydınlatan manevî bir güç olurlar.

AlpamıĢ‟ın can dostu Karacan da aynı etkileĢimle; Ġslam dininin manevî atmosferini ve ġamanizmin „atalar inancına‟ bağlı uygulamalarını, kültürel bir birikimle bir arada yaĢar:

“Babahan dağında yalnız kalır, Bayçibar ile Karacan yatıp, evliyaları yardıma çağırıp, şu sözü söyledi:

Herkesin atası Hz. Adem,

Peygamberlik oldu ona müsellem, İbrahim, İsmail, Mekke muazzam, Din iman ışığı İmamı Azam.

Muhammed‟e ümmet, Hakk‟a müsellem. Önce yarattın sen Ademi,

Ondan ortaya çıktı sayısız velî, Şeyh Ahmed, Zinde pir, İmam Şafî, Allah‟ım senden başka yoktur mürebbî, Kurban olayım Er Süleyman,

Kokan‟a gönderdi mübarek saç telini, Ziyaret eder nasip eden insanlar, Kerîm‟sin, Samet‟sin, Resûl muhakkak, Merhamet edip, yâr olun çaresiz kullara. Rüstem‟in savaşını meydanda yapmadım”

(Yoldaşoğlu 2000: 171).

Karacan, Ġslam dinini kabul etmiĢ ve iman gücüyle yarıĢırken; ġamanizm inancının etkisiyle oluĢan bir baĢka sahnede, ġahın atından esrar ister ve atla birlikte

esrar içerler. Esrar keyif veren bir maddedir ve Ġslam dininde kullanılması yasaktır. Eski kültürün inanıĢ sistemi ġamanizm, geçmiĢten günümüze çeĢitli inanıĢlarla devam etmiĢtir.

“Kalmamıştı o Kalmak‟ın

Gitmekte olan Kalmak Şah‟ın doru atıydı, Böyledir doru atın âdeti.

Yetişince Karacan esrar istedi, İkisinin de keyfi yerine geldi,

Doru atın huyu böyledir.” (Yoldaşoğlu 2000: 177).

AlpamıĢ Destanı‟nda dinin, hayatı etkileyen elementleri bütünleĢerek; ilk insandan metnin anlatım zamanına kadar geliĢen dini hadiseler ve din uluları motif grubu Ģeklinde kullanılır. Ġçsel sığınma ritüeline bağlı olarak; imân gücü, kahramanları zafere ulaĢtırır. Mensup olunan dinin ulu Ģahsiyetlerinden, hem fiziksel hem de ruhsal bir güç alan kahramanlar, hedeflerine doğru ilerlerler.

Ġslâm mistizminden kuvvetli etkiler taĢıyan destan metninde din; yaĢam tarzını etkileyen bir olgu olarak anlatının atmosferini etkiler. Misafirperverlik, Ġslam töresi olarak geçer. Eve gelen konuğun hoĢ tutulması, güzel ikramların yapılması Türk töresinin ve Ġslamiyet‟in bir terkibi olarak değer kazanır. “Proto-Türk gelenekleri, konuk aĢı ile konuk evini, boy veya kabilenin, atasından gelen, bir miras olarak görmüĢlerdi. Bunun için misafiri ağırlama, topluluğun müĢterek bir vazifesi gibi kabul ediliyordu.” (Ögel 1988: 315). Misafirin gönlünün hoĢ tutulması, kalbini kırmadan evden gönderilmesi dini bir vecibe olarak görülür.

“Misafir oldum senin gibi birisine, Ayak kaldırdın İslam töresine Altı aylık uzakta damat olur mu, Buraya gelip senin kızını alır mı? Gelirse, bu Alplerden sağ bırakır mı,

173

Destan metninde, misafire duyulan saygının temelinde ise Türk kültüründe önemli bir yer iĢgal eden misafirin; uğur ve bereket kaynağı sayılması düĢüncesi etkilidir. “Konuk, bir kutluluk ve uğur iĢareti olarak sayılmıĢ; her topluluk veya ailede, konuk için, bir „konukluk‟, yani konuk evi yapılmıĢtı.” (Ögel 1988: 315). Buna bağlı olarak eve misafir olan kiĢi yemeğin sonunda dua eder. Türklerin ilk inanıĢ sisteminde de misafir, değerli görülür ve bu düĢünce, Ġslami inanıĢla kaynaĢarak; kültürel bir özellik halini almıĢtır.

Bahaeddin Ögel‟e göre: Dede Korkut Hikâyelerinde geçen “Ģölenlik koyun sembolü” (Ögel 1988: 316) misafir ağırlama ve yemek sunma anlayıĢının tezahürüdür. Ögel‟in Dede Korkut‟tan verdiği örnekler arasında Beyrek‟in kız kardeĢinin söylemleri de vardır. “Ağayılda ağca koyunu sorar olsan, ağam Beyreğin Ģöleni idi. Ağam Beyrek gideli, Ģölenim yok. Yine aynı hikâyede Beyrek‟in anne ve babasının sözleri de buna örnek verilir. „Ağayılda(ağılda), ağca koyunum, sana Ģölen olsun.” (Ögel 1988: 325)

Özbek halkının yaĢam tarzında baĢlanılan her iĢ dua iledir. Yaratıcının izni ve buna bağlı olarak rızasını kazanma düĢüncesi etkilidir. Haberciler dua ile yola çıkarılır. Toplu bir Ģekilde yapılan duaların daha etkili olduğu düĢüncesinde; kiĢilerin, birbirleri için olumlu ve pozitif düĢünmesinden etkiler görülür.

“Kongırat elinde vardır nice sırdaşım, Dost olur birlikte yaşayan yoldaşım, Bu sözü söyleyip Berçin dua edecek, Ulu-büyük hepsi toplanıp gelecek, El açıp bunlara dua etti,

Elçi olup Kongırat ele yöneldi. At beline ulak bindi.

Berçin‟in mektubunu aldı, Herkes dua etti,

Haberciler yola çıktı.” (Yoldaşoğlu 2000: 87).

Ġslam dininde her iĢe baĢlanırken tekbir getirilir; çünkü yaratıcıya kulluk görevi arasında onu çokça hatırlama, büyüklüğünü anma ve her Ģeyin takdirini ona bırakma anlamında yaratıcıya sığınma anlayıĢı vardır. Manevî bir silah Ģeklinde din kahramanın en etkili silahı olur. Karacan ve AlpamıĢ tekbir ile savaĢır:

Karacan‟ın, Babahan dağında dua etmesi kuvvetli bir manevî iklimi yansıtır.

“Karacan ile Alpamış, bu sözleri dinleyip, ateş gibi tutuşup, Allahû Ekber deyip, Kalmak askerlerine doğru at sürdüler.” (Yoldaşoğlu 2000: 216).

Pirler, Ġslam dininde ulu ve manevî bir misyonla olağanüstü güçleri olan, yine bu güçlerini iyilik adına kullanan varlıklardır. AlpamıĢ‟ın, pirleri çağırması ve dua etmesi ile istemenin, yaratıcıdan talep etmenin mükâfatı verilir.

Destan metinleri, bir milletin yaĢam tarzını ayna göreviyle yansıtan ürünler olarak; inanç sistemiyle bağlantılı zengin bir içerik zeminine sahiptir ve bu yönüyle dini inanıĢlar; kahramanın Ģahsiyetinde toplumun özelliklerini yansıtan, yaĢam tarzını belirleyen, destan kurgusunun temel felsefesini etkileyen bir roldedir.