• Sonuç bulunamadı

6. SAHABENİN TANIMI

2.6. FETİHLERİN TAMAMLANMASINDAN SONRA MISIR’A GELEN

2.7.4. Sevde bint Ebî Dubeys

Babası Ebû Dubeys el-Belevi ile hicretten sonra Hz. Peygamber’e (sas) biat edenlerdendir. Babası Ebû Dubeys, Allah’ın kendilerinden razı olduğunu ifade ettiği Ashâbu’ş-Şeceredendir. Kaynaklarda babasının daha sonra Mısır’a gelip İskenderiye’ye yerleştiği ve kendisininde babası ile gelip burada ikâmet ettiği ifade edilmiştir.782

780 Suyûtî, Husnu’l-Muhadara, c. II, s. 253

781 İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 908; İbnü’l-Esir Üsdü’l-Gâbe, s. 1561; İbn hacer, el-İsâbe, c. VII, s.

212; Suyûtî , Husnu’l-Muhadara, c. II, s. 253.

782 İbn Sa’d, Tabakat, c. X, s. 280; İbnü’l-Esir Üsdü’l-Gâbe, s. 1538; İbn hacer, el-İsâbe, c. VII, s.

148

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

MISIR’DA SAHABE FAALİYETLERİ

Hiç şüphe yok ki Allah’ın insanlık için seçip indirdiği İslam dini, bizlere Allah tarafından elçi olarak gönderilen ve ümmi olan Hz. Peygamber (sas) vasıtası ile gelmiştir. Hz. Peygamber (sas)’in yüce Allah’tan vahiy olarak aldığı bu din, Allah’ın en hayırlı topluluk olarak nitelendirdiği783 ve bu ümmetin en seçkin nesli olan sahabenin gayretleri ve tebliğ faaliyetleri yoluyla bizlere ulaşmıştır. Allah’ın, Peygamberi Hz. Muhammed’e arkadaşlık etmek ve ondan bu dinin öğretilerini almak için seçmiş olduğu bu eşsiz topluluk, aldıkları bu ilahî mesajı gelecek nesillere aktarma görevi ile sorumlu tutulmuşlardır. Bu seçkin topluluk insanların en temiz kalplileri ve en derin bilgiye sahip olanlarıdır. Öyle ki imanlarındaki samimiyet, inandıkları bu din uğruna yaptıkları fedakarlık ve bu uğurda çektikleri sıkıntılardan dolayı yüce Allah onlardan razı olmuş ve bu rızasını da mu’ciz olan kitabında kıyamete kadar bütün kainata ilan etmiştir.

Hz. Peygamber, yeryüzünde yürüyen bir Kur’an’dı. Ona iman eden ve Ona arkadaş olmaya layık görülen bu eşsiz sahabe nesli de adeta sünneti seniyyenin tecessüm etmiş bir hali idi. Sahâbîler, Hz. Peygamber (sas)’den almış oldukları vahyi insanlığa sunan, ülkelerden önce kalpleri fetheden hidayet erleriydiler. Yüce Allah’ın kitabında övdüğü sahabe neslinin insanlar arasında en göze çarpan özellikleri, her daim Allah’a ibadet etmeleri ve ubudiyetin tezahürü olan yönleriydi.784 Sahabe,

içinde yaşadıkları toplumdaki insanlara kendi yaşayışları ve üstün ahlaklarıyla birer öğretmen olmuşlardır. Fethettikleri bölgelerde bulunan insanlara kendi dinlerini dayatmamalarına rağmen, çok kısa bir sürede bu bölgelerde bulunan halklar onların

783 Âli İmrân, 3/110

149

yaşantılarında kendisini gösteren İslam dinine hayranlık duyup, kendi hür iradeleri ile bu dine mensup olmayı tercih etmişlerdir.

Sahâbiler, fethettikleri bölgelere yerleşerek buradaki halkı İslam hakkında bilinçlendirmek için ellerinden gelen gayretleri göstermişlerdir. Özellikle Hz. Peygamber’i (sas) görmüş olmaları ve onunla arkadaşlık etmiş olmalarından dolayı insanlar arasında farklı bir yere sahip olmuşlardır. Bu bilinçte olan ashâb, yaşayışları, hareketleri, konuşmaları, bütün hal ve hareketleri ile örneklik vazifesini ifa etmişlerdir. Kendilerine yakışmayan davranışlardan sürekli olarak kaçınmışlardır. Onların bu konumlarını muhafaza etmelerinin gerekliliği hususunda idarecileri tarafından da sürekli olarak telkinler yapılmıştır. Bunun en bariz örneğini Hz. Ömer’de görmekteyiz. Nitekim fethe çıkan askerlerle birlikte fethedilen topraklara yerleşen sahabelere, o bölgelerde yaşayan halklara İslam’ı öğretmelerini emrederek, üstlenmiş oldukları vazifeyi sürekli olarak hatırlamalarını tavsiye edip: “Sizler Muhammed’in örnek ashâbısınız”785 gibi sözlerle yaşadıkları toplumlarda Hz.

Peygamber’i hakkıyla temsil etmeleri gerektiğini emretmiştir.

İlahi vahyin muhatapları olmalarından dolayı Kur’an’ı en iyi bilen bu nesil, aynı zamanda Hz. Peygamber (sas) ile arkadaşlık ettiklerinden dolayı da Hz. Peygamber’in sünnetini de en iyi bilen insanlardı. Bu nesil, Hz. Peygamber’in (sas) varisliğini üstlenen bir nesil idi. Sahabenin bütün gayreti sadece Allah’ın rızasını kazanmak uğrunaydı. Onların amaçları dünyalık elde etmek gibi süfli arzular değildi. Çünkü onlar “Allah’ın senin elin ile birisini hidayete erdirmesi senin için kırmızı develerden daha hayırlıdır.”786 diyen bir Peygamber’in medresesinde yetişen

insanlardı.

3.1. İSLAM’IN İLK DAVETÇİLERİ OLARAK SAHÂBÎLER

Allah’ın göndermiş olduğu ilahi mesajlara insanları davet etmek, her dinin temelini ve esasını oluşturmaktadır. Peygamberlerin gönderilmesinin temel felsefesi de, Allah’ın kendileri vasıtasıyla göndermiş olduğu ilahi dine insanları davet etmektir. Yüce Allah’ın bu mesajlarını insanlara aktararak, onların her iki dünyada

785 İbn Asâkir, Târîh, c. XLVII, s. 106. 786 Buhârî, Cihad, 101.

150

da huzur ve kurtuluşa ermelerini sağlamaya çalışmak, Peygamberlerin temel görevleri olmuştur. İslam dininin ilk davetçisi de hiç şüphesiz Hz. Peygamber (sas) olmuştur. Hz. Peygamber (sas) elçi olarak gönderildiği ilk andan itibaren insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak ve İslam dinini yaymak için çalışmıştır. Onun bu vazife ile görevlendirildiği birçok ayette de açıkça dile getirilmiştir. “Biz seni şahit, müjdeci, uyarıcı; Allah'ın izniyle O'na çağıran, nurlandıran bir ışık olarak göndermişizdir.”787 Kur’an, Hz. Peygamber’e bu görevini sürekli olarak değişik

hitaplarla hatırlatır. “Rabbine davet et, sen şüphesiz doğru yol üzerindesin”.788

“Allah'ın ayetleri sana indirildiğinde sakın seni onlardan alıkoymasınlar. Rabbine

çağır, sakın müşriklerden olma.”789 “De ki: “Ben ancak Allah'a kulluk etmekle ve

O'na asla ortak koşmamakla emrolundum. Hepinizi ancak O'na çağırıyorum ve dönüşüm O'nadır.”790 Hz. Peygamber (sas) bu davet ve tebliğ görevine Refik-i

Âla’ya ulaşıncaya kadar eksiksiz bir şekilde devam etmiştir. Hz. Peygamber’in (sas) ahirete irtihallerinden sonra, bu kutlu görevi, kendisinin yetiştirdiği sahabe nesli üstlenmiştir.

Mısır’ı fethe gelen sahabeler, her fırsatta Mısır’daki insanlara İslam’ı tebliğ etmeye gayret gösterdiler. Bunun en bariz örnekleri; henüz fethin ilk günlerinde Mısır’daki Kıbtilerin lideri olan Mukavkısa Amr b. el-As tarafından elçiler gönderilerek hem İslam dini hem de bu dinin Peygamber’i hakkında kendisine bilgi verilip, İslam’a davet edilmesidir. Amr b. el-As Mısır fetihlerine girişirken, Mukavkıs’a bir heyet göndererdi. Amr b. As’ın elçi olarak gönderdiği bu heyetin arasında Kays b. Sa’d da bulunuyordu. Amr b. As aynı zamanda bu heyetle birlikte Mukavkıs’a bir takım hediyeler de yollayarak onu ve kavmini İslam’a davet etti.791

Amr b. el-As tarfından elçi olarak gönderilen Kays ve arkadaşları kaleye vardıklarında, Mukavkıs, devletin üst düzey bürokratlarıyla toplantı halindeydi. Kays’ı kabul eden Mukavkıs ona değer verip, onu meclisinde bulunan devlet erkanının oturdukları yerden daha yüksek bir yerde oturttu. Kays, içeriye girdiğinde Mukavkıs, bürokratlarının tedirginliklerini yok edip, onların kalplerini İslam’a karsı

787 Ahzab, 33/46. 788 Hac/ 67. 789 Kasas, 28/87. 790 Ra’d, 13/36. 791 Vakıdî, Fütûhû’ş-Şâm, c. II, s. 45.

151

yumuşatmak için ona Hz. Peygamber hakkında bir takım sorular sordu ve ondan binmiş oldukları hayvanlardan kendilerine haber vermesini talep etti. Bunun üzerine Kays ona şunları anlatmaya başladı:

“Develerin hörgücü kumral, diz kapakları parlaktır” deyince Mukavkıs, “Biz Arapların deveden başka hiçbir şeye binmediğini duyduk” dedi. Kays, şöyle dedi: “Allah deveye cömert davranıp onu şereflendirerek, değerli kıldı. Aynı zamanda çölün ortasında dişi deve de çıkarttı ve bunu Araplara has kıldı. Âdemoğullarından biri olan Arapların ona binmesi için onu özel kıldı. Allah deveyi bulduğu ile yetinecek şekilde kanaatkâr yaratarak onu mübarek kıldı. Çünkü o, ağır yük taşımaya ve günlerce susuzluğa dayanarak, kuvvetli bir şekilde yoluna devam edebilecek bir yapıya sahiptir.”

Allah, Kur’an’da, bizlere devenin bu özelliklerini sayarak şunları söyledi: “Bütün insanlar için haccı ilan et ki, gerek yaya olarak gerek uzak yoldan gelen incelmiş develer üzerinde sana gelsinler”792 Aynı şekilde

“ Allah onun bedenini sizler için kurban kıldı.”793

“Hz. Peygamber Bedir savaşına çıktığında beraberinde, su taşıma işinde kullanılan yüz deve ve iki at vardı. Beraberindeki bu atlardan birine Mikdâd b. Esved diğerine Mus’ab b. Umeyr biniyordu. Bizler Kureyş ile karşılaştığımızda onların hem sayısı hemde savaş hazırlıkları bizlerden kat kat üstündü. Bütün bu üstünlüklerine rağmen onlar, Hz. Peygamber’in bereketi ile yenilgiye uğrayıp kaçtılar. Hz. Peygamber’in ashabı yolda nöbetleşe olarak bineklere biniyorlardı.Onlara namaz kıldırmak ve onların emniyetinden sorumlu olarak Hz. Peygamber, Hz. Ali, Hamza b. Abdulmuttalibin halifi olan Mersed b. Ebi Mersed el- Gâvanî ve diğer bazı kişiler sırayla bir bineğe biniyorlardı. Ey Kral! Hz. Peygamber senin kendisine hediye etmiş olduğun eşeğe biniyordu, arkasına da Mu’âz b. Cebel’i bindiriyordu. Eşeğini eyeri ve yuları hurma lifinden yapılmıştı. Ey Kıptilerin Kralı! Hz. Peygamber ayağındaki ayakkabıyı kendisi yamalardı ve Hz. Peygamber’in elbisesi yamalıydı.” Hz. Peygamber (s.a): ‘Kim benim sünnetimden yüz çevirirse o, bizden değildir’ buyurmuştu. “Hz. Peygamber’in gömleği pamuktan yapılmıştı, onun uzunluğu, ne çok uzun ne de çok kısaydı. Zu Yezen kavmi ile beraber Hz. Peygamber’e elbise satın alarak hediye olarak göndermişti. Hz. Peygamber onu sadece bir defa giymişti.

792 Hac, 22/27.

152

Ona Şam’dan da bir elbise ve bir de mest hediye olarak gönderildi.Hz. Peygamber (s.a.s) onları yırtılıncaya kadar giyinmişti. Ey Kıbtilerin Kıralı! Hz. Peygamber’i konuşmalarında tebessümlü olarak görürsün, o konuşurken açık bir şekilde konuşur, önemli şeyleri üç defa tekrarlardı. Onun ashabından biri yanına geldiğinde o, ayağa kalkmayı tercih ederdi. Ona selam verdiğini gördüğünde Hz. Peygamber’in onlara tebessümle karşılık verdiğini görürdün. Ey Mukavkıs! Allah’ı tesbih et. Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ederim ki, şayet tövbe edersen Allah, senin günahlarını affedecektir.”794

Mukavkıs’ın meclisinde bulunan Hiristiyanlardan bazıları, Allah katında en faziletli ümmetin, kendilerinin olduğunu ifade ettiklerinde Mukavkıs, bu sözlere çok kızdı ve tepki gösterdi. Mukavkıs oradakilere söyle dedi: “Sizler haram yiyirek, günah işleyip, kötü işler yaparak, iyilik yapmayı düşüncelerinizden uzak tutarak, insanlara zulmederek dünyaya yöneldiniz. Bu yapmış olduklarınızın hangisiyle Allah katında en faziletli ümmet olduğunuzu düşünüyorsunuz?”795

Daha sonra Mukavkıs, “sizlerde ne yoksul ne de bir fakir görmüyorum.” Dediğinde, oradakiler söyle cevap verdi: “Ey Mukavkıs! Şüphesiz ki Allah büyük küçük birçok şeylerle bizleri rızıklandırdı. Daha sonra onlar iki büyük kafatasını çıkarıp Mukavkıs’a gösterdiler ve ona şöyle dediler: “Ey Kral! Bu iki kafatasından biri, adil ve salih amel isleyen kişiye diğeri zalim bir adama aitti. O ikisi de insanın ebedi olarak kalacağı yere varmışlardı. Artık o ikisinin konuşması da mümkün değildi. Ama adil adam vardığı yerde mutlu ve refah içindeydi. Zalim adama gelince, işlemiş olduğu ziyan ve suçtan ötürü pişmanlık duyuyordu. Ey Kral! Ölmeden evvel istediğini tercih et.Şüphesiz ki sen insanların ileri gelenlerindensin. Herkes de senin emirliğinde bir yere varacaktır ve eğer sen yeryüzünde Allah’ı vekil edinirsen, senin krallığın ahirette sana kalkan ve aynı zamanda ganimet olup seni koruyacaktır. Sen varacağın yeri ve kabrini düşün ki, kendi nefsin için birşeyler yapmış olasın. Sakın unutma ki sen öldüğün zaman atalarının sana faydası dokunmayacaktır ve mezar seni içine alacaktır. Şeytanın emirlerini ve davetini terk ederek, günahlarını telafi edersin. Ey Kral! Şeytanın senin babanın üzerindeki hilelerini bir hatırla. Onun üzerine kendi hilelerini yönelterek düşmanını bitkin düşür. Ona doğrulukla yönelerek onu ortadan kaldır.”

794 Vakıdî, Fütûhû’ş-Şâm, c. II, s. 45. 795 Vakıdî, Fütûhû’ş-Şâm, c. II, s. 46.

153

Daha sonra Kays söyle dedi: “Ey Kral! Onların haberini biliyor musun?” Mukavkıs: “Hayır” dedi. Bunun üzerine Kays, “Onlar mümin olan insanlardır. Allah Kur’an’da onların hak ile adaleti rehber edinmiş ümmet olduğundan bahsetmektedir. Onlar Hz. Peygamber’e Kur’an’da mümin kavmin ehemmiyetinin ne olduğunu sorduklarında, Allah ayetlerle iyilikte bulunmayı Muhammed ümmetine tavsiye etmiştir.”796

Mukavkıs, Kays’a: “Ey Arap kardeş! Arkadaşlarının yanına dön ve onlara burada gördüğün ve duyduğun şeylerden haber ver. Sonra da bak kendi aranızda neye karar veriyorsunuz.” dedi. Kays: “Ey Mukavkıs! Sizler bizden kurtulamazsınız. Sizinle savaşmaktan başka yol yok, sizleri kurtaracak olan İslamdır. Ya İslam’ı tercih ederek savaşmaktan kurtulursunuz ya da bizlerle sulh yapıp cizye vermeyi kabul edeceksiniz yahut bizlerle savaşmayı tercih edeceksiniz” dedi. Mukavkıs da duyduğu şeyleri halkına açık bir şekilde anlatacağını ama halkının haram yemelerinden dolayı kalplerinin sertleştiğini ve bunu kabule yanaşmayacaklarını ama onları yumuşatmak için zamana ihtiyaç duyduğunu ifade etti.797