• Sonuç bulunamadı

Hz.Peygamber Döneminde Mısır ile Münasebetler

5. FETİHTEN ÖNCE ARAPLARIN MISIR’LA MÜNASEBETLERİ

5.2. Hz.Peygamber Döneminde Mısır ile Münasebetler

Hz. Peygamber hicretin 6/M.628 Yılı zilhicce ayında yapılan Hudeybiye antlaşmasından sonra Arap yarım Adası’na komşu ülke krallarına elçiler göndermiş ve onları İslam’a davet eden mektuplar yazmıştır. Hz. Peygamber, Mısır’ın da yönetimini elinde bulunduran Bizans İmparatoru Heraklius’a mektub göndermiş ve onu İslam’a davet etmiştir.67

64 Muakvkıs kelimesi bir şahsın özel ismi değildir. Bu kelime daha çok Mısır’ın Kıbtî yöneticileri için

kullanılan bir lakap olduğu İslam tarihçileri tarafından rivayet edilmiştir. Bu kelimenin kökeni hakkında itilaflar meydana gelmiştir. Bizans kaynaklarında İskenderiye’ye atanan Kyros adındaki piskoposun daha önce önce Kafkasya’nın Kolkhis bölgesinde görev yapış olmasından dolaytaşıdığı Grekçe Kaukasios (Kafkasyalı) lakabının Kıptî dili aracılığıyla Arapça’ya geçmiş şekli olabileceği kuvvetle muhtemel olduğu bildirilmiştir. Bkz. Taberi, Tarih, c. IV, s. 111; Nadir Özkuyumcu, “Mukavkıs” DİA, İstanbul 2006, c. XXXI, s. 137.

65 İbn Sa’d, Tabakat, c. V, s. 173; Suyûtî, Husnu’l-Muhâdara, c. I, s. 102-104.

66 Taberî, Târîh, c. V, s. 234; İbnü’l-Esir, Üsdü’l-Ğâbe, s. 1162; İbn Hacer, el-İsâbe, c. V, s. 194;

Suyûtî, Husnu’l-Muhâdara, c. I, s. 238; İrfan Aycan, ‘’Muğîre b. Şu’be’’, DİA, Ankara 2005, c. XXX, s. 376,377.

67Buharî, Bedü’l-Vahiy, 6; İbn Sa’d, Tabakât, c. I, s. 223; İbn Hişam, Siyer, c. II, s. 381; İbn

Seyyidi’n-Nas, Uyunü’l-Eser, c. II, s. 344-347; İbnü’l-Esir, el-El-Kâmil, c. II, s. 91-93; Muhammed Hamidullah, Hz. Peygamber’in Altı Orijinal Diplomatik Mektubu, (Çev. Mehmet

17

Hz. Peygamber Bizans Kralı Heraklius’a İslam’a davet mektubu gönderdiği gibi Heraklius’ın Mısır valisi olan Mukavkıs'a da bir mektup yollayarak İslam’a davette bulunmuştur. Yaptığımız araştırmada Hz. Peygamberin Mısır ile ilişkileri hakkında, onun Mukavkıs'ı İslam'a davet eden mektubu dışında herhangi bir malumata rastlanamamıştır.

Hâtıb b. Ebî Belte'a el-Lahmi’yi, Kıptilerin büyüğü ve İskenderiye meliki Mukavkıs’a gönderen Hz. Peygamberin, gönderdiği bu davet mektubu şöyledir:

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Allah’ın Rasûlü Muhammed'den Kıbt valisi Mukavkıs'a; Hidayete tabi olanlara selâm olsun... Seni İslam'a davet ediyorum. İslam'a gir, emniyet ve selamete kavuş yoksa bütün Kıbtîlerin günahı senin boynunda olacaktır. “Ey Ehl-i Kitab; Sadece Allah'a kulluk etmek, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamak, Allah'ı bırakıp birbirimizi Rab edinmemek üzere, bizimle sizin aranızda ortak olan bir söze gelin. Eğer yüz çevirirlerse: Bizim Müslüman olduğumuza şahid olun deyiniz”68. Muhammed Rasûlüllah"69

Hz. Peygamber'in bu mektubunu getiren Hâtıb b. Ebî Belte'a'yı beş gün misafir eden Mukavkıs, ona çok iyi davranmış ve kaldığı bu günlerde Hz. Peygamber'in sıfatları ve getirdiği din hakkında şu soruları sorarak bilgi elde etmek istemiştir:

“Şayet iddia ettiğiniz gibi O gerçekten Allah tarafından göderilmiş bir peygamberse, kendisini doğup büyüdüğü topraklardan çıkarıp başka bir yere sığınmaya mecbur eden bırakan kavmine neden bedduada bulunmadı?” Hâtıb b. Ebî Belte’a (ra) Mukavkıs’a bu konu hakkındaki sorusuna verdiği cevap gayet mantıklı ve ikna ediciydi: “Sen Hz. İsa'nın Allah tarafından gönderilen bir elçi olduğunu kabul ediyorsun değil mi? O gerçek bir peygamber olduğuna göre, kavmi kendisini asmak istediği zaman, Allah onu semaya kaldırıp yükselteceğine, kavminin helak edilmesi için Allah'a dua etseydi olmaz mıydı?” Mukavkıs Hatıb’ın vermiş olduğu bu

Yazgan) Beyan Yayınları, İstanbul 2016, s. 125-150; Yusuf ZiyaYörükan, Hz. Muhammed’in

Doğumundan Ölümüne Kadar İslam Dinin Târîhi, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2006, s. 242-244. 68 Al-i İmran Suresi: 3/64

18

cevap karşısında onu şu cümlelerle övdü: “Sen ne söylediğini bilen bir hâkimsin, yerli yerinde konuşuyorsun. Hâkim ve neyi nerde konuşacağını bilen birinin de nezdinden geliyorsun” dedi. Mukavkıs bundan Sonra da sorularına devam etti: Peygamberiniz Muhammed insanları neye davet ediyor?” Hatıb: “Yalnız Allah'a ibadet etmeye, beş vakit namaz kılmaya, ramazan ayında oruç tutmaya, haccetmeye, verilen sözü yerine getirmeye, ölmüş hayvan eti ve kan yememeye davet ediyor.” Mukavkıs bunun üzerine şunu itiraf etti: “Ben İsa'dan sonra bir peygamber daha gönderileceğini biliyordum. Fakat onun Şam'dan tarafından çıkacağını zannediyordum. Çünkü daha önce gönderilen peygamberler hep oradan çıkmışlardı. Bütün Bunlaral birlikte gönderilecek olan son peygamberin sertlik, darlık ve yoksulluk ülkesi olan Arabistan'dan çıkacağını da yine kitaplarda görmüştüm. Allah'ın Kitabında özelliklerini yazılı bulduğumuz son elçinin gönderilme zamanı, işte tam bu zamandır. Biz onun özelliklerini, 'İki kız kardeşi bir nikâh altında birleştirmez. Hediyeyi kabul eder, sadakayı kabul etmez, fakirlerle oturup kalkar' diye de kitaplarda yazılı olduğunu görmüştük. Evet, son peygamber ülkeleri fethedip hâkimiyeti altına alacak. Kendisinden sonra onun ashabı buralara kadar gelip bu toprakları fethedecekler. Bunları açıkça biliyorum. Fakat ona iman edip uymak hususunda halkım benim sözümü dinlemez. Ayrıca ben de saltanatımdan ayrılmayı da göze alamam. Bu hususta çok istekliyim. Ben halkıma gönderilen bu mektup hakkında tek bir kelime bile bahsetmiyecem. “ Hâtıb b. Ebû Beltea (ra) Mukavkıs’ın hakikatleri bildiğini, buna rağmen saltanatının elinden çıkacağından korkup iman etmeye yanaşmadığını görünce üzüldü. Hatıb b. Ebî Belte’a Son olarak ona şunu tavsiye etti: “Senden önce geçenlerden birisi olan Mısır kralı Firavun bu topraklarda kendisinin büyük rab olduğunu iddia etmiş ve “Ben sizin yüce rabbinizim” diye bağırmıştı. Cenâb-ı Hak o Firavun'u dünya ve ahiret azabıyla yakalayıp cezalandırdı. Sen başkalarından ibret al, fakat kendin başkalarına ibret olma” dedi.

Mukavkıs daha sonra Medine'ye dönen Hâtıb b. Ebî Belte'a'nın yanına, kendi elçisi İbn Cebr'i de vererek, Hz. Peygamber'e çeşitli hediyeler ile birlikte bir mektup

19

gönderdi. Mukavkıs'ın Hatıb b. Ebî Belte’a ile göndermiş olduğu mektubun içeriği şöyledir: “Kıbtilerin valisi Mukavkıs'tan Muhammed b. Abdullah'a, Selâm. Gönderdiğin mektubu okudum ve beni davet ettiğin şeyi anladım. Doğrusu ben bir Nebî'nin geleceğini biliyordum, fakat onun Şam'dan çıkacağını tahmin ediyordum. Senin elçine iyi davrandım ve ona ikramda bulundum. Sana, onunla Kıbtîler nezdinde büyük bir itibarı olan iki cariye ile bir elbise gönderiyorum, ayrıca binesin diye de bir katır hediye ediyorum. Selam”.70

Mukavkıs’ın göndermiş olduğu hediyelerden biri daha sonra Hz. Peygamberin oğlu İbrahim’in annesi olacak olan Mariye bint Şemûn’dur. Mariye, İskenderiye valisi Mukavkıs tarafından hicretin 7. senesinde kız kardeşi Şîrîn’le birlikte ve ayrıca 1.000 miskal altın ve yumuşak kumaştan üretilmiş yirmi kat elbise ile beraber Resûlullah'a (sas) hediye olarak gönderildi. Mukavkıs bunları ve bunun yanında Düldül adındaki katırı, merkebi Ufeyr'i (Ya'fûr da denir) ve hadım edilmiş yaşlı bir adam olan adına Me'bûr denilen Mâriye'nin erkek kardeşini Hâtıb b. Ebû Beltaa ile göndermişti. Hâtıb b. Ebû Beltaa’nın İslam’a davet etmesi ile Mâriye ve kız kardeşi Müslüman oldu. Bu sırada hadım edilmiş olan adam Mabur Müslüman olamadı ve dini üzere kaldı. Ancak daha sonra Medine'de Resûlullah (sas) zamanında o da Müslüman oldu.71

Hz. Peygamber’in Mariye’ye olan bu duygularından dolayı diğer hanımları onu kıskanırlardı. Gelen rivayetlerin birinde bu durum Hz. Aişe tarafından şöyle dile getirilmiştir: “Mâriye’yi kıskandığım kadar başka bir kadını kıskanmadım. Bu da onun güzel bir kadın ve kıvırcık saçlarının olmasından kaynaklanıyordu. Resûlullah (sas) onu çok beğenmişti. Geldiği ilk günde onu Hârise b. en- Nu'mân’a ait bir eve yerleştirdi. Bize komşu idi. Resûlullah (sas) gece gündüz onun yanma giderdi. Öyle oldu ki biz, Mâriye'den dolayı korkmaya başladık. Mariye de korktu. Resulullah (sas) onu el-Aliye mevkiine yerleştirdi. Resulullah (sas) oraya ara sıra gidiyordu. Bu bize

70 İbn Abdilhakem, Fütûh, s. 41; İbn Sa’d, Tabakât, c. I, s. 224; İbn Seyyidi’n-Nas, Ebû’l-Fetih

Muhammed b. Muhammed, Uyûnu’l-Eser fî fünûni’l-Meğazi ve’ş-Şemaili ve’s-Siyer, Dâru İbn Kesîr, Beyrut ts. c. II, s. 351; Hüseyn b. Muhammed b. Hasan ed-Diyarbekrî; Târihu'1-Hamîs fî

Ahvâli Enfesi Nefîs, Daru’l-kutubi’l-İlmiyye,Beyrut 2009, II, s. 397,399; İbn Kesir, el-Bidaye, c.

III, s. 463,464.

71 İbn Sa’d, Tabakât, c. X, s. 201; İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 918; İbnü’l-Esir Üsdü’l-Gâbe, s. 1580;

20

daha da ağır gelmeye başladı. Derken Allah ona bir çocuk nasip etti. Biz ise çocuk sahibi olmaktan mahrum kaldık”.72

Hz. Hatice’den sonra Hz. Peygamber’e çocuk veren tek kadın olan Mariye, Mısır’dan Medine’ye geldikten sonra buradan ayrılmamış ve ömrünün sonuna kadar burada kalmıştır. Hz. Ömer’in hilafeti döneminde hicretin on altı senesinde Medine’de vefat etti ve Baki Mezarlığına defnedildi. Cenaze namazını Hz. Ömer kıldırmış ve cenaze namazı için insanları bir araya getirmiştir.73

İskenderiye valisi Mukavkıs, Hz. Peygamber’e (sas) Mariye ile birlikte Sîrîn’i de hediye olarak göndermişti. Mariye ile Hz. Peygamber (sas) evlenirken onun kız kardeşi Sîrîn’i de hediye olarak Hassan b. Sabit’e verdi. Hasan b. Sabit’in oğlu Abdurrahman’ın Annesi olan Sîrîn, Hz. Peygamber’den iki Hadis rivayet etmiştir.74

Salih el-Kıbtî, Hz. Mariye ile birlikte Mısır’dan Medine’ye gelmiştir. Hz. Peygamber’e Mukavkıs tarafından hediye olarak gönderilen Mariye ile birlikte onun da Hz. Peygamber’e hediye olarak verildiği rivayet edilmiştir. Kimi rivayetlerde de onu Mukavkıs tarafından hediye olarak verilmediği ve Hz. Mariye ile aynı köyden olan Salih’in Mariye ile birlikte Medine’ye geldiği bildirilmiştir.75