• Sonuç bulunamadı

6. SAHABENİN TANIMI

6.1. Kur’an-ı Kerimde Sahabe

Müslümanlar, ilahi vahyin diğer insanlara ulaştırılması ile yükümlü olan bir ümmettir. Daha önceki ümmetler sadece kendileri ile meşgul olup halis bir şekilde Allah’a ibadet etmekle yükümlü tutulmuşlardır. Bu gerçeğe Kur’an şuşekilde işaret etmiştir:

“Oysa onlar, doğruya yönelerek, dini yalnız Allah â has kılarak O'na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekatı vermekle emrolunmuşlardı. Dosdoğru olan din de budur.”99

Buna karşılık yüce Allah göndermiş olduğu son peygamber ve ona tabi olan son ümmeti de bütün insanlığa yol gösteren bir kandil olma sorumluluğunu da yüklemiştir. Sadece kendilerinin iman edip ibadet etmekle kurtuluşa eremeyeceklerini ifade etmiştir. Hz. Peygamber’in bütün insanlığa gönderilmiş olması onun vefatından sonra ona inananların aynı misyonu yüklenmek durumunda olduklarını bildirmiştir. Yüce Allah bu ümmeti iki sorumlulukla sorumlu tutmuştur.

Birincisi: diğer ümmetlerden istendiği gibi Müslümanlardan da sadece

Allah’a kul olmaları ve ona halis bir şekilde ibadet etmeleri.

“Allah'a kulluk ediniz. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayınız.”100

İkincisi: samimi bir şekilde kulluğun yanında Allah’ın kendilerine lütfetmiş

olduğu bu ilahi hidayete tüm insanlığın ulaşması için çalışıp gayret etmeleri. Yeryüzünde yaşayan bütün insanlığa iyiliği, güzelliği, adaleti ve hakperestliği tebliğ etmektir.

“Siz insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten sakındırır ve Allah'a inanırsınız.”101

98 Makdisî, Muhammed b. Abdilvahid Diyauddin, Kitabu’n-Nehyi ‘An Sebbi’s-Sahabe, Dâru’z-

Zehebiyye, Beyrut ts. s. 11.

99 Beyyine, 98/5. 100 Nisa, 4/36.

27

“Böylece sizi orta yolu benimseyen bir ümmet yaptık ki, siz insanlara örnek olasınız ve peygamber de size örnek olsun.”102

“Andolsun o ağacın altında (Hudeybiye’de) sana biat ederlerken Allah o Müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven ve sukunet indirmiş ve onları pek yakın bir fetihle müjdelemiştir.”103

“(İslam dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.”104

“İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler, (muhacirleri) barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.”105

“(Allah'ın verdiği bu ganimet malları,) yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan, Allah'tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah'ın dinine ve Peygamberine yardım eden fakir muhacirlerindir. İşte doğru olanlar bunlardır.

Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!”106

“Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken

101 Ali İmran, 3/110. 102 Bakara, 2/143. 103 Fetih, 48/ 18. 104 Tevbe, 9/100. 105 Enfal, 8/74. 106 Haşr, 59/8-10.

28

görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vâdetmiştir.”107

Bu ümmet, bütün insanlığa örnek olan orta yolu benimsemiş bir ümmettir. Buna göre, insanlar arasında adaleti ve hakkaniyeti hakim kılar, onların benimseyecekleri kriterleri ve değer hükümlerini ortaya koyar, onlar arasında görüşünü açıklayınca esas alınan görüş bu olur, insanların değer yargılarını, düşüncelerini, geleneklerini ve sloganlarını ölçüye vurur ve bunlar hakkında "Bu doğrudur, bu yanlıştır" diyerek son ve kesin sözü söyler. Yoksa bu ümmet, insanların tümüne örnek olması, onlar arasında adaleti hakim kılması gerekirken düşüncelerini, değer yargılarını ve kriterlerini yönlendirmekle yükümlü olduğu diğer insanlardan alan bir konumuna düşemez. Bu ümmet böylece bütün insanlığa örnek olurken kendi örneği de Allah Resulü olacaktır. Buna göre Peygamber, onun kriterlerini, değer yargılarını belirleyecek, davranışlarını ve geleneklerini hükme bağlayacak, yaptığı her işi tartıya vurarak onun hakkında son sözü söyleyecektir. Bu ayet bu ümmetin mahiyetini ve görevini böylece belirliyor ve kendisine görevini ve konumunu tanımayı, büyüklüğünün bilincine varmayı, rolünü gerçek boyutları ile değerlendirmeyi ve bu rolü oynamaya yaraşır biçimde hazırlıklı olmayı öneriyor.108

Sahabe yukarıda saydığımız görevlerin bilincinde olan insanlardı. Onlar, yüklenmiş oldukları sorumluluklarının kendilerinden neyi istediğinin farkındaydılar. Bunun için Allah yolunda bir çok belalara duçar oldular ama onlar rıza gösterip sabrettiler. Allah onlara nimet verdiğinde itiraf edip şükrettiler. Allah için canlarını ve mallarını gözlerini kırpmadan feda ettiler. İnsanlara ilahi vahyi ulaştırmak uğruna yurtlarını, çoluk çocuklarını arkada bırakıp uzak diyarlara seferlere çıktılar. Ve bu uğurda binlercesi ülkelerinden çok uzaklarda şehit düştüler.109

107 Fetih, 48/29.

108 Seyyid Kutub, Fizilali’l-Kur’an, Dâru’ş-Şurûk, Kâhire 1996, c. I, s. 130,131.

29

Kur’an-ı Kerim’in ayetlerine baktığımızda Allah’ın (c.c.) birçok ayette sahabeyi övdüğünü ve onlardan razı olduğunu ifade ettiğini görürüz. İster daha sonraları Müslümanlar arasında meydana gelen fitne ve karışıklıklara katılmış olsun ister katılmamış olsun bütün sahabenin adaleti konusunda Ehli Sünnet alimleri ittifak etmişlerdir.110