• Sonuç bulunamadı

Kays b Sa’d b ‘Ubâde’in Zühd ve Takvası

6. SAHABENİN TANIMI

3.2. İBADET HAYATLARI

3.2.1. Zühd Hayatları ve Bu Yöndeki Teşvikleri

3.2.1.3. Kays b Sa’d b ‘Ubâde’in Zühd ve Takvası

Cömertliği ile bilinen Kays b. Sa’d Allah’tan çokça korkan, dünya malına değer vermeyen ve Allah’a hakkıyla itaat eden biri olarak temayüz etmiştir. Sa’d’ın başından geçen şu olay onun bu konudaki makamını açıkça göstermektedir: “Bir gün mescitte namaz kılan Kays b. Sa’d, secdeye varmak için eğildiği sırada, secde yapacağı yerde bir yılanın olduğunu gördü. Bunun üzerine Kays b. Sa’d hiç aldırış etmeden yılanın yanına secde etti. Kays b. Sa’d secde ettiği sırada yılan boynuna dolandı. Kays namazına ara vermeden devam etti ve yılana da müdahale etmedi. Kays, namazını kıldıktan sonra, boynuna dolanan yılanı çıkarıp attı.”844

Cömertlikte de ün salan Kays b. Sa’d’ın dünya malına meyl etmeyen ve değer vermeyen bir kişiliği vardı. Hz. Peygamber (sas) de onun bu özelliğini övmüş ve Kays b. Sa’d’ın cömert bir aileden geldiğini ifade ederek, Sa’d’ın ailesine iltifat edip duada bulunmuştur.845 Hastalanıp yatağa düşen Kays b. Sa’d, evine gelen ziyaretçi

sayısının azaldığını görünce Hz. Ebû Bekir’in kız kardeşi olan eşine bunun nedenini sordu. Eşi ona, insanların kendisine borçlu olduklarından dolayı gelmeye utandıklarını söylediğinde Kays:

“Arkadaşlarımın ziyaretini engelleyen malı Allah kahretsin” diyerek üzüntüsünü ortaya koyar ve arkadaşlarının ziyaretine engel olan borçları silerdi.846

Kays b. Sa’d, insanlara sürekli olarak yardım eden bir insandı. Yanında malı olmadığı zamanlarda bile borç edip insanlara dağıtırdı. Onun bu konudaki en büyük delillerinden biri de katıldığı bir seriyede başından geçen şu olaydır:

842 İbn Asâkir, Târîh, c. XXXI, s. 267. 843 İbn Asâkir, Târîh, c. XXXI, s. 266. 844 Mes’ûdî, Murucu’z-Zeheb, c. 3, s. 22.

845 İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 616; İbn Asâkir, Târîh, c. XLIX, s. 415; İbn Hacer, el-İsâbe, c. IV, s.

406.

171

“Allah Resûlü (sas), Ebû ‘Ubeyde b. el-Cerrâh’ın komutasında bir seriyye gönderdi. Yaklaşık 300 kişilik bu askeri birliğin arasında Ensâr ve Muhâcirlerden sahâbiler de bulunuyordu. Bu askeri birliğe Kays b. Sa'd b. ‘Ubâde de iştirak edenler arasındaydı. Derken şiddetli bir açlığa düçar oldular. Bunun üzerine Kays b. Sa'd şöyle dedi: “Kim bana hurma karşılığında kesimlik develer satar? Kesimlik develeri bana burada verir, ben ona hurmayı Medine’de veririm.” Bu teklif üzerine Ömer, “Hayret şu delikanlıya! Onun hiç malı yok, başkasının malını bedel göstererek borçlanıyor!” diye söylenmeye başladı. Kays, kendisine istediğini verecek Cüheyne kabilesinden bir adam buldu. Adam ona “Vallahi, ben seni tanımıyorum. Sen kimsin?” dedi. Kays, “Ben Kays b. Sa'd b. ‘Ubâde b. Düleyn’im.” dedi. Cüheyne kabilesine mensup olan adam, “Kimse bana senin nesebini tanıtmadı” dedi. Akabinde her biri iki vesk hurma karşılığında beş kesimlik deveyi ona sattı. Adam, “Bana şahit getir!” dedi. Kays da “Sen istediğin kişiyi şahit tut!” dedi. Şahit olması istenenler arasında Ömer b. el-Hattâb da vardı. Ömer, “Ben şahit olmuyorum. Şu adam, malı olmadığı halde borçlanıyor! Mal sadece onun babasına aittir.” dedi. Bunun üzerine satıcı adam, “Vallahi Sa'd, birkaç vesk hurma için oğluna asla ihanet etmez! Ben onda güzel bir yüz ve şerefli bir iyilik görüyorum.” dedi. (Ömer ile Kays arasındaki konuşma uzayıp gitti. Sonunda Kays ona sert sözler söyledi.) Kays kesimlik develeri aldı ve onları üç ayrı yerde kesti. Her gün birini kesiyordu. Dördüncü gün olunca komutanı ona engel oldu ve “Malın olmadığı halde ahdini bozmak mı istiyorsun?” dedi. Yanında Ömer b. el-Hattâb olduğu halde Ebû ‘Ubeyde b. el-Cerrâh geldi ve “Deve kesmemeni emrediyorum. Malın olmadığı halde ahdini bozmak mı istiyorsun?” dedi. Bunun üzerine Kays dedi ki: “Ey Ebû ‘Ubeyde! Söyler misin bana? Ebû Sâbit insanların borçlarını ödüyor; yetimlerin ve fakirlerin geçimini üstleniyor; açlık zamanında ihtiyaç sahibi olan insanlara yemek veriyor da Allah yolunda cihad eden bir topluluğa benim yerime birkaç vesk hurma vermeyecek, öyle mi?” İnsanların açlığa maruz kaldıkları haberi Sa'd a ulaşınca, “Kays, benim bildiğim Kays ise onlar için hayvan kesecektir!” dedi. Kays geldiğinde [babası] Sa'd onu karşıladı ve “İnsanlar açlığa maruz kalınca ne yaptın?” diye sordu. Kays, “Hayvan kestim.” deyince o da “Doğru yapmışsın, (hayvan kes!) Sonra ne yaptın dedi?” dedi. Kays yine aynı cevabı verdi: “Sonra yine hayvan kestim.” Sa'd yine aynı şekilde tasdik etti: “Doğru yapmışsın, (hayvan kes!)” Tekrar “Sonra ne yaptın?” diye

172

sorunca bu kez Kays, “Men edildim.” diye cevap verdi. Sa'd “Seni kim men etti?” deyince Kays “Komutanım Ebû ‘Ubeyde b. el-Cerrâh!” cevabını verdi. Sa'd, “Niçin?” dedi. Kays bu soruya şu cevabı verdi: “Benim hiç malımın olmadığım iddia ediyor ve mal, sadece senin babana aittir.” diyor. Ben de ona, “Babam yabancıların borçlarını ödüyor, yetimlerin ve fakirlerin geçimini üstleniyor, açlık zamanında insanlara yemek veriyor da bana bunu mu yapmayacak?” dedim. Bunun üzerine Sa'd, “Dört bahçe senin olsun!” dedi ve ona bir senet yazdı. Kays senedi alıp Ebû ‘Ubeyde b. el-Cerrâh’a götürdü. Ebû ‘Ubeyde bu konuda şahitlik yaptı. (Akabinde senedi Ömer e götürdü; ama o yine de şahitlik yapmamakta diretti.) Hâlbuki o bahçelerden en küçüğü bile yılda elli vesk meyve veriyordu. Bedevi, Kays ile birlikte Medine’ye geldi. Kays, ona kaç vesk hurma borcu varsa tamamını ödedi. Onun yüklerini hayvanlarına yükledi ve ona bütün bunlara ilave olarak bir de elbise giydirdi.”847

Mısır’a vali olarak atandıktan sonra orada kendisine Fülfül evi adında kendisine geniş bir ev yaptı. Hz. Ali tarafından görevden azledilip Medine’ye dönünce de insanlar bu Kays b. Sa’d’ın evidir diyorlardı. Bunu duyan Kays b. Sa’d, “benim Mısır’da nasıl evim olur? Ben o evi Müslümanların beytülmalından yaptırmıştım. Görevim bitince de o ev de tekrar müslümanların malı oldu” diyerek Mısır’daki o evi tekrar devlete iade etmiştir.848

Hz. Ali’nin hilafeti döneminde Mısır’a vali olarak atanan ve Mısır’da Hz. Ali adına otoriteyi sağlayan Kays b. Sa’d, Araplar’ın en büyük dahilerinden sayılırdı. Sahip olduğu makam ve mevki onu hiçbir zaman kibirlenmeye sevk etmemiş vefat edinceye kadar züht içinde bir hayat yaşamıştır.