• Sonuç bulunamadı

MISIR’DA KADILIK VE EĞİTİM İŞİYLE GÖREVLENDİRİLENLER

6. SAHABENİN TANIMI

2.2. MISIR’DA KADILIK VE EĞİTİM İŞİYLE GÖREVLENDİRİLENLER

Arap dilinde “kaza” kelimesi ىضق fiilinden türetilmiş bir kelimedir.330 Bu

kelime cümle içerisinde kullanıldığı duruma göre çeşitli anlamlara gelebilir. Bu anlamlardan bazıları şunlardır: “hükmetti, yargıladı, tükendi, öldü.” Burada bizi ilgilendiren “hükmetti” yani hüküm verdi manasıdır. Arap dilinde bu anlama dayanılarak yargı işlerine bakan vazifeye “ءاضقلا” kaza, bu vazifeyi üstlenen kişiyede “يضاقلا” kadı adı verilmiştir.331

Raşid Halifelerden Hz. Ömer döneminde gerçekleştirilen fetihlerle birçok bölge İslam devletinin hâkimiyeti altına girdi. İslam’da savaş sadece toprak parçasını elde etmek amacıyla yapılmaz savaş ve fetihlerden asıl amaç yeryüzündeki bütün insanlara Allah’ın dini ve son mesajı olan İslam’ı tebliğ edip onlarla bu mesaj arasındaki bütün engelleri ortadan kaldırmaktır. Ele geçirilen bu topraklarda yaşayan

326 Hıribta, İskenderiye yakınlarında bir yerleşim merkezidir. el-Hamevi, Mu’cem, II, 355. 327 Kindî, Vulât, s. 21-22; İbn Tağriberdî, Nücûm, I, 94-95.

328 Kindî, Kitabu’l-Vulat, s. 33; İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 681.

329 Kindî, Kitabu’l-Vulat, s. 30; İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 682; Îbnü'l-Esir, Üsdü’l-Gâbe, s.1114; İbn

Hacer, el-İsâbe, c. V, s. 161; İbn Kesir, Camiu’l-Mesânid, c. XI, s. 532; İbn Abdulhakem, Fütûh, s. 262.

330 İbn Faris, Ebu’l-Huseyn Ahmed, Mu’cemu Mekayisi’l-Luğa, Thk. Abdusselam Muhammed

Harun, Kahire 1369. c. V, s. 99; İbn Sîde, Ebu’l-Hasan Ali b. İsmail el-Endelusî, el-Muhassas, Mısır 1316, c. XII, s. 214; İbn Manzur, Cemalüddin Ebu’l-Fazıl Muhammed b. Mukerrem,

Lisanu’l-Arab, Beyrut 1955, c. III, s. 112-113. 331 İbn Faris, Mu’cemu Mekayisi’l-Luğa, c. V, s. 99.

87

insanlara özgür bir ortam sağlayarak insanların kendi hür iradeleri ile bu hakikate ulaşmaları asıl hedeftir. Dolayısıyla gerçekleştirilen fetihler, beraberinde İslam'ın bu topraklarda yaşayan insanlara öğretilmesi şeklinde bir gerekliliği de ortaya çıkardı. Bunun için devlet başkanı olan halife başta olmak üzere sahabenin çoğu da bunun için gerekli önlemleri alıp üzerlerine düşen görevi îfa etmişlerdir. Hem fetihlerden sonra oralara yerleşen Müslümanlara hem de fethedilmiş bölgelerde İslam'a yeni girmiş olan yerli halka, İslam'ın hayat veren eşsiz prensiplerinin doğru bir biçimde öğretilip aktarılması zaruriydi. Hz. Peygamber’den görüp öğrendiklerinin insanlara aktarılıp tebliğ edilmesinin dini bir sorumluluk olduğunu en iyi bilen sahabenin önde gelenleri bu bölgelerde İslam’ı insanlara tebliğ girişimlerine vakit kaybetmeksizin yoğun bir şekilde katılıp bu görevlerini mükemmel bir biçimde ifa ettiler.

Sahabe, İslam toplumunu eğiten birer öğretmen olmalarının yanısıra toplumda meydana gelen sıkıntı ve anlaşmazlıkları çözen, ortaya çıkan ihtilafları ortadan kaldıran bir kadı (hakim) idiler aynı zamanda. İslam öncesi Arap toplumunda, kadılık ile ilgili uygulamaların nuveleri açık bir şekilde görülmektedir. İslam dininde “kaza” yani hüküm verme; her hangi bir dava ve meselede Allah’ın hükmünün ne olduğunu ortaya koymaktır.332 İslam’da kadılık görevi Hz. Peygamber

ile başlamıştır. Hz. Peygamber kaza işlerine bizzat baktığı gibi bazı ashâbına da dava gördürdüğü olmuştur. Nitekim Hz. Peygamber’in isteğine uyarak sahabeden Hz. Ali, Hz. Ömer, Muaz b. Cebel gibi sahâbîler bu görevi yerine getirmişlerdir.333

Râsid Halifeler, ilk zamanlarda kadılık görevini kendileri görürlerdi. İçinden çıkamayacakları bir konu meydana geldiğinde kurdukları danışma heyetlerine müracaat ederlerdi. Hz. Ebû Bekir’in hilafeti müddetinde kaza işlerini Hz. Ömer üstlenmiş bulunuyordu. Kendi halifeliğinde ise Ebû’d-Derdâ’yı kadılık makamına tayin etmişti. Kadıların yargı görevini icra ederken tamamen bağımsız olup, valiye değil, direk halifeye karşı sorumlu olmaları, Hz Ömer döneminde olmuştur.334

Kadıların tayinini bizzat halifenin kendisi yapardı. Bazen de, valilere birini kadı

332 Zuhaylî , Târîhu’l-Kadâ, s. 11.

333 ZiyaKazıcı, İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, M. Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları,

İstanbul 2013, s. 183.

88

olarak tayin etmeleri için emrederdi. Fakat bu çok yaygın bir uygulama değildi.335

Tayin edilen kadıların validen bağımsız ve sadece halifeye karşı sorumlu olmalarını hem denetlenmelerini kolaylaştırmak, hem de onların valinin ya da bölgenin etki ve baskısından kurtalarak, tamamen vicdanî kanatleriyle karar vermelerini temin için tercih etmiş olmaları kuvvetle muhtemeldir.

“Devletin teşkilatlanmasında önemli yapısal değişikliklerin olduğu Hz. Ömer devrinde ülkenin fetihlerle genişleyip idari ve kazai işlerin çoğalmasının ardından başta Medine olmak üzere Mısır, Irak ve Suriye bölgelerindeki şehirlere ayrıca kadılar tayin edildi. Medine’de halife, vilayetlerde valiler sınır ve cinayet davalarına bakarken kadılar sadece medeni davalarla tazir cezası gerektiren davalara bakmakla yetkili kılındılar. Bu dönemde kadıların faaliyeti bir yönüyle fetvaya benzediği için onlara müftü adı da verilmekteydi. Bu uygulama Hz. Osman ve Hz. Ali’nin hilafetleri döneminde de sürdürüldü.”336

Raşit halifeler, kadıları tayin etme konusunda son derece dikkatli hareket ediyorlardı. Onların seçip tayin ettiği kadılar, müslümanların takva olarak en mükemmel olanlarıydı. Hz. Ömer’in, valilerden ayrı ve bağımsız kadılar görevlendiren ilk halife oldugunu yukarıda belirtmiştik. Onun zamanında Medine’de, Zeyd b. Sâbit kadılık yapıyordu. Zeyd, İbranice ve Süryanice gibi dillere vakıf, Kur’an ve fıkıh ilminde ihtisas sahibi idi.337

Hz. Ömer kadıların nasıl olması gerektigi ile ilgili valilerine talimatlar gönderirdi. Ebû Mûsâ’ya bu konuda gönderdiği mektupta şöyle emrediyordu: “Zengin ve asaletli olmayan hiçbir kimseyi kadı tayin etme; çünkü zengin olan kimse başkasının malına göz dikmez, soyu asil olan kimse de insanlar arasında vereceği kararların neticesinden korkmaz.”338

335 Hasan İbrahim Hasan, Târîhu’l-İslam, c. I, s. 396.

336 Veki', Muhammed b. Halef b. Hayyân (306/918), Ahbaru'l-Kudât, I-III, 'Alemü'l- Kütüb, Beyrût,

t.y. c. I, s, 288.

337 Şiblî, Asrı Saadet, c. IV, s, 365; Ayşe Nur Mutlu, Raşid Halifeler Döneminde Siyasî Değişmeler ve Toplumsal Etkileri, S.Ü.S.B.E, Konya 2009, s, 75.

338 Şiblî, Asrı Saadet, c. IV, s, 366; Muhammed Hamidullah, İslam Anayasa Hukuku, editör: Vecdi

Akyüz, İstanbul, 1998, s, 287; A. Serdar Özlü, Dört Halife Döneminde İç Güvenlik, A.Ü.S.B.E., Ankara 2003, s, 122.

89

Hz. Ömer bundan başka Suriye’de idareci olan Ebû Ubeyde b. Cerrah’a da adli işler konusunda nasıl davranması gerektiğini bildiren bir talimatnameda:“Ben sana adlî idare konusunda benim ve senin hakkında ihmal edilmeyecek hususları ihtiva eden bir mektup yazdım. Beş hasleti muhafaza et ki, böylece dinini korumuş olursun. Rızık ve sevaptan en iyi nasibini alırsın. Eğer iki hasım huzuruna gelirse, doğru ve adil deliller ikame etmelerini, sonra sek ve şüpheden uzak sarih bir yemin etmelerini istemen gerekir. Zayıfı yanına yaklaştır, tâ ki dili açılsın, konuşsun ve kalbi korkudan kurtulsun. Uzak yerden gelmiş olanı fazla bekletme, çünkü beklemesi uzayınca davasını bırakır, kendi memleketine dönüp gider. Haksızlık eden kimse davanın hallini talep etmeyendir. Vesselam.”339

Sahabe, yaşadıkları toplumda hüküm veren birer kadı olarak, meydana gelen sıkıntı ve meseleleri halledip çözmek için sürekli insanlarla bir arada bulunuyorlardı. Davalara bakmak için herhangi bir yer tayin edilmeden pazarlarda, mescitlerde veya herhangi bir insanın evinde bulunabiliyorlardı. Sıkıntı ve davaları buralarda halledip çözüme kavuşturdukları gibi bir mesele için davet edildikleri başka yerlere de gidip orada o meseleye ve davaya müdahele edebiliyorlardı.340

2.2.1. Kays b. Ebî’l-Âs

Kays b. Ebû’l-As b. Kays b. Adiy Mekke’nin fethinden sonra İslam’la şereflenen sahebedendir.341 Mısır’ın fetihlerine katılan Kays b. Ebû’l-As, Hz.

Ömer’in hilafeti döneminde Mısır’a kadı olarak atandı.342 Hz. Ömer’in emri ile

Mısır’a kadı olan Kays, İslam tarihinde Mısır’ın ilk kadısı olarak görev yapan kişidir. Mısır’da kısa bir dönem kadılık yapan Kays, H.23/M. 644 yılında Mısır’da vefat etti.343

339 Muhammed Hamidullah, İslam Anayasa Hukuku, s, 287.

340 NecdeHammâş, eş-Şam fî Sadri’l-İslam, Dâru Tallas, Dımaşk 1987, s. 258. 341 İbn Hacer, el-İsâbe, c. IV, s. 413; Suyûtî, Husnu’l-Muhâdara, c. I, s. 228..

342 Kindî, Kitabu’l-Vulat, s. 301; Ebû Nuaym, Ma’rifetü’s-Sahabe, c. IV, s. 2331; İbnü'l-Esir, Üsdü’l-Gâbe, s. 1020

343 Ebû Nuaym, Ma’rifetü’s-Sahabe, c. IV, s. 2331; İbn Hacer, el-İsâbe, c. IV, s. 413; Zirkli, A’lam,

c. V, s. 206; İbn Zulak, Fedailu Mısır ve Ahbaruha ve Havasuha (thk. Ali Muhammed Ömer), Mektebetü’l-Üsre, Mısır 1999, s. 27.

90

2.2.2. Osman b. Kays

Osman b. Kays b. Ebi’l-As es-Sehmî, babasıyla beraber Mısır seferlerine katıldı. Hz. Ömer tarafından Mısır’a kadı olarak atanan babasının vefatından sonra Mısır’a kadı oldu. Hz. Ömer’in hilafetinin sonlarına doğru kadılık makamına getirildi ancak Hz. Osman tarafından atandığı da rivayet edilmektedir. Asil ve cömert bir kişiliğe sahip olan Osman b. Kays Mısır’da insanlara ziyafet vermek için “Daru’d- Diyafe” adında bir yer inşa eden ilk kişidir. Abid, adilve çokça ibadet eden Osman b. Kays insanlar arasında hüküm verdiğinde ağlar ve “Hükmünde zulüm edenlerin vay haline. ”derdi.344 Hz. Osman hilafeti boyunca Mısır’da kadılık yapan Osman b. Kays, Hz. Osman’ın şehadetinden sonra vefat etti . Onun vefatından Hz. Muaviye dönemine kadar Mısır’da kadı olarak kimsenin görev almadığı rivayet edilmektedir.345

2.2.3. Es-Saib b. Hişam

Es-Saib b. hişam b. Amr b. Rebia el-kureşi el-Amirî Mısır fethine katıldı ve Mesleme b. Muhalled’in valiği esnasında şurta emiri olarak görev yaptı. Daha sonra Mesleme b. Muhalled tarafından Mısır kadılığına da atanan Saib b. Hişam, hem Mısır kadılığını hemde şurta emirliğini icra etti. Kadı’nın, valiye değil; valinin, kadının ayağına gitmesi gerektiğini söylediğini işiten Mesleme b. Muhalled tarafından görevinden azledildi. Hz. Peygamber’i gördüğü rivayet edilen es-Saib b. Hişam’ın çok korkak biri olduğu rivayet edilmiştir.346

2.2.4. Harice b. Huzafe

Harice b. Huzafe b.Ğanim b. Amir, Abdullah b. Huzafe’nin kardeşidir. Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olmuştur. ‘Amr b. el-’Âs’ın Mısır fethinde Hz. Ömer tarafından destek için gönderilen ordu komutanlarından biriydi.347 Cesur

ve atılgan biri olan Harice’nin bin savaşçıya denk olduğu söylenmiştir. Mısır’ın fethinde bulunup vefat edinceye kadar orda ikamet ettiğinden Mısır ehli sahabeden

344 Ebû Nuaym, Ma’rifetü’s-Sahabe, c. IV, s. 2331; İbnü'l-Esir, Üsdü’l-Gâbe, s. 1020; İbn Hacer, el- İsâbe, c. III, s. 428; Suyûtî, Husnu’l-Muhâdara, c. I, s. 218.

345 Kindî, Kitabu’l-Vulat, s. 302; Ebû Nuaym, Ma’rifetü’s-Sahabe, c. IV, s. 1966; İbn Hacer, el- İsâbe, c. III, s. 428.

346 İbnü'l-Esir, Üsdü’l-Gâbe, s. 450; İbn Hacer, el-İsâbe, c. II, s. 432; Suyûtî, Husnu’l-Muhâdara, c.

I, s. 203.

91

sayılmıştır. Mısır’da Amr b. Âs tarafından kadılık görevine atanan Harice sabah namazına giderken Amr b. Âs sanılarak bir Harici tarafından şehit edilmiştir.348

Harice b. Huzafe, Hz. Peygamber’den (sas) üç hadis rivayet etmiştir.349