• Sonuç bulunamadı

Sermaye piyasası araçlar, menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçlarıdır. Menkul kıymetler genel olarak şu özellikleri taşır: Hukuken kıymetli evrak niteliğindedir, standart ve yuvarlak tutarlı misli niteliktedir, çok sayıda ihraç edilirler, dönemsel gelir sağlarlar, her birinin bir itibari (nominal) değeri bir de piyasa değeri vardır; nama ve hamiline yazılı olabilirler.

2.6.1.Pay (Hisse) Senetleri

Literatürde esham, aksiyon, pay senedi ya da yalnızca pay adı altında kullanılan pay senetleri, anonim ortaklıklar tarafından çıkarılan ve belirli ortaklık sermayesine katılma payını temsil eden, yasal şekil şartlarına uygun olarak düzenlenmiş kıymetli evraklardır.

Pay senedi, sermayesi paylara bölünmüş ve karşılığında kıymetli evrak niteliğinde pay senedi çıkarabilen anonim ortaklık ya da sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklıkların kanuni şekillere uygun olarak düzenledikleri belgeler olup, sermayesinin belli bir oranını temsil ve sahiplerine o oranda ortaklık hakkı sağlayan senetlerdir.

2.6.2.Pay Senedinin Türevleri

Türk finans piyasasında, pay senedinin türevleri arasında, “Kar ve Zarar Ortaklığı Belgeleri (KOB)”, “Katılma İntifa Senetleri (KİS)” ve “Oydan Yoksun Hisse Senetleri (OYHS)” gösterilebilir.

2.6.3.Tahviller

Özel sektör ve kamu tarafından ihraç edilen bir borçlanma aracıdır. Tahviller değişik kupürler halinde çıkarılabilirler. Her kupürün kıymetinin yuvarlak ve seri içinde birbirine eşit olması gerekir.

2.6.4.Gelir Ortaklığı Senetleri(GOS)

Gelir ortaklığı senetleri, kamu kuruluşlarına ait, köprü, baraj, elektrik santrali, karayolu, demiryolu, telekomünikasyon sistemleri, sivil kullanıma yönelik deniz ve hava limanları ile benzerlerinin gelirlerine, gerçek ve tüzel kişilerin ortak olması için, çıkarılacak senetlerdir.

Gelir ortaklığı senetleri, hukuki statüsü itibariyle adındaki “ortaklık” ibaresine rağmen, değişken faizli bir tahvil özelliği taşımaktadır. İstenildiği an paraya çevrilebilir. Genellikle üç ya da beş yıl vadelidir ve başlangıç yıllarında vergiden muaf tutulmuştur.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

FİNANSAL LİBERALİZASYON POLİTİKALARININ ETKİLERİ VE TÜRKİYE’DE SERMAYE PİYASALARININ GELECEĞİ

Neoklasik iktisat yaklaşımına göre, sermaye hareketlerinin gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler ve az gelişmiş ülkeler arasındaki gelişmişlik farklarını azaltmaya yönelik önemli bir etkisi vardır. Gelişmiş ülkelerde daha önce yaşanan sermaye birikim süreci sonucunda önemli ölçüde sermaye stoku oluşmuş durumdadır. Yüksek gelirli bu ülkelerde önemli ölçüde tasarruf yapılmakta ve son dönemlerde kurumsal yatırımcıların gelişmesi ile sermaye stoku iyice artmaktadır. Ancak bu ülkelerde sermayenin getirisi, sermaye yetersizliği olan az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere göre daha düşüktür. Böylece, bu getirilerden yararlanmak üzere, sermayenin yetersiz olduğu ülkelere doğru akacak olan, gelişmiş ülkelerdeki bu birikimler, bir yandan daha fazla getiri sağlama imkanı bulurken, diğer yandan da giriş yaptığı ülkelerin büyümelerini arttıracak ve her iki taraf da bu süreçten kazançlı çıkacak, bu suretle dünyadaki gelişmişlik farkları azalacaktır. Ancak, yaşanan tecrübeler bunun pek de gerçekleşmediğini göstermiş ve özellikle Meksika, Asya ve Rusya krizleri ile birlikte, sermaye hareketleri daha çok olumsuz yönleriyle anılmaya başlanmıştır. Daha önemlisi IMF ve Dünya Bankası gibi uluslar arası kuruluşların konumları sorgulanmaya başlanmış, özellikle yoksulluğun sebepleri ve önlenmesi yönündeki tartışmalar alevlenmiştir77.

3.1.Finansal Piyasalardaki Değişiklikler ve Etkileri

Ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile sermaye piyasalarının gelişmişlik düzeyi arasında olumlu bir etkileşimin varlığı yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkelerin sermaye piyasalarındaki gelişmişliği; derinlik, işlem hacmi ve likidite gibi değişik kritirlere göre incelemek mümkündür gelişmiş ülkeler, büyük ölçekli işlem hacimleri, likit piyasa yapısı ve istikrarlı endeks verileri ile yatırımcılar açısından

77

cazibesini korurken, gelişmekte olan ülkelerdeki durum ise işlem hacimlerinin arttırılmaya ve yüksek getirilerle sermayedarların piyasaya çekilmeye çalışılması olarak özetlenebilir78.

3.1.1.Finansal Piyasalarda Yakın Dönemde Meydana Gelen Değişiklikler

1980’li yıllardan itibaren dünyada meydana gelen iki önemli değişiklik, dünya ekonomisinde öncelikle ve belirgin olarak finansal piyasalarda etkisini hissettirmiştir. Bu temel değişiklikler, dünya ülkelerinin tamamına yakınında liberal ekonomik politikaların hakim olması ve teknoloji alanında meydana gelen hızlı gelişmedir. Söz konusu değişimin finansal piyasalar üzerindeki etkilerine aşağıda ana hatlarıyla yer verilmiştir:

i)Teknolojik gelişme dünyadaki bilgi iletişim sürecini geçmişe oranla çok daha kısa süreye indirmiştir.

ii)Teknolojik gelişme finansal piyasalardaki işlem hızını artırmış ve işlem maliyetlerini azaltmıştır.

iii)Liberal politikalar ülkeler ve sektörler bazında fon akımlarını kolaylaştırmış, teknolojik gelişme de fon akımlarının hızını artırmıştır.

iv)Finansal hizmet kuruluşları, dünya çapında işlem gerçekleştirebilme ve yatırımcılar da global portföyler bulundurma imkanına kavuşmuştur.

v)Menkul kıymet ihracı suretiyle gerçekleştirilen fon toplama faaliyeti global hale gelmiştir.

vi)Menkul kıymetlerin birden çok finansal merkezde işleme konu olması mümkün olmuştur.

3.1.2.Gelişmelerin Piyasalar ve Finansal Kuruluşlar Üzerine Etkileri

Gelişen teknoloji ve liberal politikaların dünya üzerinde hakim olması ile finansal piyasalarda meydana gelen değişikliklerin ortaya çıkardığı sonuçlara aşağıda finansal piyasalar ve finansal hizmet kuruluşları açısından değinilmiştir.

3.1.2.1.Finansal Piyasalar Açısından Etkileri

1980’li yıllardan itibaren meydana gelen değişikliklerin finansal piyasalar açısından en önemli sonucu piyasalardaki uluslararasılaşma süreci olmuştur. Uluslararasılaşma, piyasaların birbirlerini etkilemesi ve piyasalar arasındaki sınırların ortadan kalkması anlamına gelmektedir. Uluslararasılaşma sürecine paralel olarak, özellikle 1990’lı yıllarda gelişmekte olan ülkelerin finansal piyasalarındaki yabancı yatırımcıların payı artmıştır. Ayrıca, yabancı yatırımların genellikle kurumsal yatırımcılar tarafından gerçekleştirilmesi, finansal piyasalardaki kurumsal yatırımcıların katılım oranında artış meydana getirmiştir.

78

Mehmet Süner, “Ülke Riski Azaldıkça Sermaye Piyasaları ve İMKB Gelişecek”,

Teknolojik gelişmenin işlem hızını geçmiş dönemlerle kıyaslanamayacak oranlarda artırması ve giderleri azaltması yatırımcıların işlem maliyetini azaltmış; bu durum finansal piyasalardaki işlem hacimlerinin artmasına neden olmuştur. Ayrıca, fon akımlarının serbest ve hızlı hareketi finansal piyasaların volatilitesini de artırmıştır. Finansal piyasalar açısından gelişmelerin ortaya çıkardığı diğer sonuçlar ise türev piyasaların önem ve ağırlık kazanması ile yeni finansal araçların geliştirilmesidir.

3.1.2.2.Finansal Hizmet Kuruluşları Açısından Etkileri

Finansal hizmet kuruluşları için teknolojik gelişimin ve liberal politikaların yarattığı en belirgin sonuç, düşen ortalama hizmet maliyetlerinin sonucunda özellikle sermaye piyasalarında rekabetin artmasıdır. Finansal hizmet kuruluşları arasında artan rekabet, yatırımcılara daha iyi hizmet ve ürün sağlanması için de potansiyel yaratmıştır.

Finansal hizmet kuruluşları açısından diğer önemli sonuç ise, piyasalar ve yatırımcılarla birlikte bu kuruluşların hizmetlerinin de uluslar arası boyuta ulaşmış olmasıdır. Öte yandan finansal hizmet kuruluşları artan rekabet şartlarında müşterileri için tüm finansal hizmetleri sunma çabasına girmişlerdir. Bu durum, sigortacılık, bankacılık ve sermaye piyasalarında aracılık yapan entegre global finans kurumlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ayrıca, finans kuruluşları kendi fonları için de artan finansal ürün çeşidine ve global yatırım imkanına erişmiştir. Gelişmeler, finans kuruluşları için geçmişe oranla işlem sahası açısından çok daha fazla fırsatların ortaya çıkmasına neden olmuştur. ABD ve Japonya gibi bankacılık ve sermaye piyasası işlemleri için sınırlamaların olduğu ülkelerde bile, finansal hizmet kuruluşları için mevcut yasal engeller fiili olarak ortadan kalkmıştır.

3.1.3.Ekonomik Krizlerin Ortaya Çıkardığı Sonuçlar

1980’li yıllardan itibaren meydana teknolojik ve politik gelişime bağlı olarak finansal piyasalarda meydana gelen yapısal değişiklikler bazı dönemlerde krizlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Finansal piyasalardaki düzenleyicilerin genel amaçlarının sistemik riskin azaltılması, piyasalara güvenin sağlanması ve yatırımcıların korunması olmasına rağmen; finansal piyasalarda krizlerin yaşanması, düzenleyici otoritelerin söz konusu fonksiyonlarını yerine getiremediklerini göstermektedir.

Düzenleyici otoriteler açısından temel olarak belirtilecek eksiklik, finansal piyasaların uluslar arası boyuta ulaşmasına rağmen düzenleyici otoritelerin halen sadece ulusal çapta fonksiyonlarını yerine getirmeye çalışmalarıdır. Düzenlemeler sadece ülke çapında ve yerel piyasalar düşünülerek hazırlanmış, gelişmelere paralel olarak düzenleme değişiklikleri zamanında gerçekleştirilememiştir.

Benzer bir diğer nokta da, finansal piyasaların gerek ulusal gerekse uluslar arası boyuttaki entegrasyonuna rağmen, finansal düzenleyiciler arasında koordinasyonun yeterli seviyede sağlanamamış olmasıdır. ABD’ deki 1987 krizi ile ilgili olarak hazırlanan Brady Raporu’nda menkul kıymet piyasaları ile vadeli işlem piyasalarının düzenleyici otoriteleri arasındaki koordinasyon eksikliği, krizin önemli hususlarından biri olarak belirtilmiştir. Asya krizi ile ilgili olarak IOSCO ve IMF tarafından yapılan çalışmalarda da uluslar arası boyuta ulaşan finansal piyasalara paralel olarak uluslar arası gözetim ve denetim ağının kurulamamış olmasının ve ulusal düzenleyiciler arasında işbirliğinin yeterli seviyede sağlanamamış olmasının, kriz döneminde gözetim ve denetim fonksiyonlarının yeterince yerine getirilememesine neden olduğu belirtilmiştir.

21. yüzyılda yaygınlaşması beklenen küreselleşme olgusu giderek dünya’daki sermaye piyasalarının birleşmesine neden olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde 1990’ların başında başlayan bu olgu, gelişmekte olan ülkelerde ise 1997 Asya Krizi’nden sonra giderek artmaya başlamıştır. Ülkeler sermaye piyasalarında gelişme sağlayabilmek için pazarın likiditesini artırmanın en önemli unsur olduğunu görmüş ve ülke piyasalarının tek başlarına gerçekleştiremeyecekleri pazar büyüklüğünü ve yüksek likiditeyi ancak bir araya gelerek gerçekleştirebileceklerini anlamışlardır. Uluslar arası sermayenin kolayca girip çıkabileceği büyük piyasalar oluşturmaya başlamışlardır. Burada önemli olan bu sistemin bir parçası olmaktır. Daha sonra artan piyasa hacminin sağlayacağı refah artışını bölüşebilmek için sonunda mutlaka bir yol bulunabileceğini bilmektedirler.

Bugün dünyada yaygınlaşmaya başlayan birleşme çabaları ile ilgili iki önemli örnek AB piyasası ile Uzakdoğu piyasasıdır. AB piyasası gelişmiş ülkeler açısından çok önemli bir örnektir. Bundan dolayıdır ki Türkiye’de nihai hedef olarak AB piyasasına entegre olmayı seçmiştir.

Diğer taraftan gelişmekte olan ülkeler küresel sermaye akımlarından daha fazla pay almak için bir araya gelerek gelişmiş ülkelere karşı rekabet şanslarını sürdürmeye çaba göstermektedirler. Sermaye piyasaları gelişmiş Uzakdoğu ülkelerinde bu konuda yoğun çabalar vardır. AB’ye giriş öncesinde Türkiye’nin bu ülkelerden alması gereken dersler olabilecektir79. Gelişmiş piyasalarla karşılaştırıldığında Türk sermaye piyasalarının iyileşmeye yönelik olarak alabileceği tedbirler aşağıdaki gibi şekillenmektedir.

79