• Sonuç bulunamadı

2.1. Sermaye Maliyeti Kavramı ve Hesaplama Yöntemleri

2.1.1. Sermaye Maliyeti Kavramı ve Önemi

Sermaye kelimesinin 13. yüzyıl başlarında anlam olarak Latince "capitulum veya caput” kelimelerinden türediği ve “baş, temel, ana, en önemli” veya “toplam” anlamında kullanıldığı görülmektedir. Sermaye sözcüğü, tarihsel gelişim içinde “baş harf, baş şehir” gibi kullanımlarının yanında, ekonomik anlam da ilk kez 1500’lü yılların başlarında Orta Çağ Latin dünyasında üretim faktörlerinden biri olmanın dışında “parasal bir ödüncün sahibine faiz şeklinde gelir sağlayan anaparası” anlamında kullanılmıştır. Smith’in 1776’da yayımlanan “Ulusların Zenginliği” eserine kadar sermayenin, hem sahip olunan mallar hem de ticari çevreden edinilen borçlar için bütünleşik bir anlam kazandığı anlaşılmaktadır. Smith (1776) bile eserinde stok kelimesini sıklıkla kullanmasına rağmen, sermayeyi yalnızca özel firmaları anlatırken kullanmış, ardından yayımladığı ikinci ciltte ise, sermayeyi servet stokunun bir kısmı şeklinde kullanmaya devam etmiştir (Cannan, 1921: 5). Ardından Fisher (1906), sermayeyi “sahip olunan tüm mallar” olarak tanımlamış ve sermayenin mevcut servet stokunu oluşturduğunu ifade etmiştir. Sermayenin yalnızca sahip olunan mallardan ibaret olmadığı, Marx (1867)’ın ünlü eseri “Kapital”de yer bulmuştur. Günümüzde halen “sermaye” veya “kapital”, ekonomi biliminde mal üretmek için kullanılan makine ve fabrika gibi fiziksel araçları ifade etmektedir. Finans biliminde ise, daha geniş bir çerçeve ile fiziksel sermaye üzerindeki mülkiyet hakkını da içine almaktadır. Diğer bir ifade ile, paraya dönüştürülebilen bono ve pay senedi gibi değerler de sermaye olarak kabul edilmektedir (Erdoğan vd. 2005: 35).

Sermaye oluşumu, ekonomik olarak üretken olmayan faaliyetlerden taşınan ve firmalara sunulan para anlamına gelmektedir. Örneğin, sermaye oluşumu, bireyler tasarruf ve yatırım için kazançlarının bir kısmını bir kenara koyduğunda meydana

43

gelmektedir. Yeniden kazanılan firma karları ve firma projelerinin hükümet veya diğer kuruluşlar aracılığıyla finanse edilmesi de sermaye oluşumuna katkı sağlamaktadır. Yani sermaye, sabit ödemeleri içeren borçlanma araçlarından, yatırımcısına pay sahipliği veren adi pay senetlerine kadar uzanan birçok farklı araçtan oluşmaktadır ve firma sahip olduğu bu sermayeyi getirileri kesin olarak belirlenemeyen varlıkların yatırımında kullanmaktadır (Chambers, 2009: 41).

Sermaye, üretim için gerekli bir faktördür ve bir maliyeti vardır. Sermaye, modern üretken sistemde hayati bir rol oynamaktadır. Klasik iktisatçıların yaklaşımına göre, piyasadaki tasarruf arzı ile sermaye talebini dengeleyen faiz oranı, sermayenin marjinal verimliliğine dolayısıyla maliyetine eşittir. Keynes kuramında ise, bu oranın oluşumu parasal etmenlerle açıklanmış ve para arzı ile para talebinin kesiştiği noktada piyasa faiz oranının ortaya çıkacağı ileri sürülmüştür. Sermaye maliyeti, tek başına faiz oranı olarak düşünülse de uygulamada birden fazla faiz oranının varlığı görülmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin sermaye piyasalarında çok çeşitli faiz oranları bulunmaktadır. Bu piyasalarda faiz çeşitlerinden hangisinin sermaye maliyeti olarak kabul edileceği sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu sorunun çözümü için değişik yöntemler kullanılmaktadır. Örneğin, çeşitli faiz oranlarından sermayenin marjinal verimliliğini en iyi şekilde yansıttığı düşünülen bir tanesi sermayenin maliyeti olarak seçilmekte veya piyasada var olan faiz oranlarının ağırlıklı ortalaması alınmaktadır (Tecer, 1980: 5).

İşletmelerin sermaye maliyeti, sermaye yapılarına göre değişmektedir. İşletmelerde paydaşların refah düzeyini maksimize etmek amacıyla kullanılan kaynakların maliyetlerinin bilinmesi ve borç ile öz kaynak arasındaki en uygun bileşim oluşturularak maliyetleri düşürmek için çaba sarf edilmesi önemlidir. Bu bağlamda sermaye maliyetinin doğru ya da doğruya en yakın şekilde hesaplanması, firma açısından olduğu kadar ekonomi açısından da büyük önem taşımaktadır. Olduğundan yüksek hesaplanmış sermaye maliyeti bir projenin reddine neden olup büyüme hızını düşürürken, düşük hesaplanmış sermaye maliyeti ise, kaynak dağılımındaki optimalliği bozarak, ekonomi açısından olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bu anlamda sermaye maliyeti firma açısından yatırım kararlarının alınmasında da bir ölçüt

44

oluşturmaktadır. Sermaye maliyetinin doğru hesaplanması, aşağıdaki hususlarda büyük önem arz etmektedir (Uzkaralar, 2017: 96).

• Finansman kararlarının verilmesinde,

• Firma değerinin belirlenmesi ve maksimize edilmesinde,

• Yatırım kararları ve sermaye bütçelemesi kararlarının doğru verilmesinde, • Optimal sermaye yapısının belirlenmesinde,

• Firmaların tahvil ihracı, kiralama ve aktif yönetimi gibi konularda kararlarının verilmesinde.

Sermaye maliyeti konusu, özellikle 20. yüzyılın ikici yarısından itibaren finans alanında en çok ilgi gören ve tartışılan konulardan biri haline gelmiştir. Bu tartışmalarda yer alan en önemli iki nokta; günümüzün büyük ölçekli firmalarında yüksek tutarlardaki sermayenin rasyonellik ilkesine uygun biçimde yatırılması sorunu ile maliyet hesaplamalarının, özellikle özsermaye maliyeti hesaplamalarının, belirli bir pay senedi değerleme yönteminin kabul edilmesini gerektiren ve içerisinde fırsat maliyeti kavramını da barındıran karmaşık bir işlem olmasıdır (Tecer, 1980: 1).

Finansman alanında sermaye maliyeti, çok genel bir ifade ile yatırımlardan sağlanan minimum getiri oranı olarak ifade edilebilir (Pratt ve Grabowski, 2014: 3). Bu getiri oranına ulaşılamaması firmanın değer kaybetmesi olarak kabul edildiğinden ortaklar, firmalarının piyasanın ortalama getirisi altında getiri elde etmelerini kabul etmezler (Mäkeläinen, 1998: 1). Sermaye yapısı, yatırım politikası ve kar payı politikası gibi pek çok faktör sermayenin maliyetini etkiler. Bunlar arasında yer alan; faiz oranı, vergi politikaları ve ekonominin genel durumu firmanın kontrolü dışındadır (Brigham-Houston, 2014: 336). Geniş bir ifade ile herhangi bir finansman kaynağının maliyeti, o finansman kaynağının firmaya sağladığı nakit girişlerinin bugünkü değerini, yine o finansman kaynağının gerektirdiği nakit çıkışlarının bugünkü değerine eşitleyen iskonto oranıdır (Pratt ve Grabowski, 2014: 6).

Sermaye maliyeti, finans yönetiminde özellikle sermaye bütçelemesi ve yatırım kararlarında kullanılan temel bir veridir. Yatırımdan kastedilen net işletme sermayesi ve duran varlıkların toplamıdır. Bunların finansmanı uzun vadeli yabancı kaynaklar ve özkaynaklarla yapılmaktadır (Ercan ve Ban, 2016: 209). Sermaye bütçelemesi, uygun ve verimli yatırım alanlarının araştırılarak sermaye harcama önerilerinin değerlendirilmesi şeklinde tanımlanabilmektedir (Akgüç, 1988: 319). Sermaye

45

bütçelemesi ile ilgili kararlarda, finans yöneticilerinin projenin firmanın değeri üzerine olumlu etkisinin olup olmadığı konusunda birçok faktörü analiz etmeleri gerekmektedir. Bu faktörlerden birisi ve belki de en önemlisi, sermaye maliyetidir. Diğer bir anlatımla, firmalar açısından varlık satın almada kullandıkları fonların miktarını bilmek oldukça önemlidir. Bununla birlikte firmanın gelecekte yapmayı düşündüğü potansiyel yatırımların gerçekçi bir şekilde değerlendirilebilmesi de o yatırımın finansmanında kullanılacak kaynakların maliyetine bağlıdır (Tecer, 1980: 8).

Sermaye maliyetini hesaplamak, yatırım aşamasında başlar. Çünkü yatırımların değerlendirilmesi için iskonto faktörü olarak sermaye maliyetine ihtiyaç vardır. Öte yandan, firmanın sermaye yapısı, firmanın karını ve riskini etkileyerek, firmanın değerini belirleyebilmektedir. Bunların dışında, kiralama, çalışma sermayesi politikası, uzun vadeli finanslama vb. politikalar, sermaye maliyetinin bilinmesini zorunlu kılmaktadır (Ceylan, 2000: 165).