• Sonuç bulunamadı

3.4. AMPİRİK BULGULAR

3.4.3. Panel Veri Analizi Sonuçları

3.4.3.6. Kurumsal Yönetim Değişkenlerinin Tobin Q Değeri Üzerindeki Etkis

Tablo 3.10, Tobin Q değeri ile kurumsal yönetim mekanizmaları arasındaki ilişkiyle ilgili modelin sistem GMM tahmincisi sonuçlarını vermekte ve Tobin Q değerindeki değişimi göstermek için kullanılan bağımsız değişkenlerin katsayılarını sunmaktadır.

Model 6:

𝑇𝑂𝐵𝐼𝑁𝑄𝑖𝑡 = 𝛽0+ 𝛽1𝑇𝑂𝐵𝐼𝑁𝑄𝑖(𝑡−1) + 𝛽2𝐿𝑁𝑌𝐾𝐵𝑖𝑡 + 𝛽3𝐾𝐴𝐷𝐼𝑁𝑖𝑡 + 𝛽4𝐾𝑌𝑆𝑖𝑡 + 𝛽5𝐶𝐸𝑂𝑖𝑡 + 𝛽6𝐾𝑂𝑖𝑡 + 𝜀𝑖𝑡

Test edilen hipotez aşağıdaki gibidir:

127

Tablo 3.10 : Model 6 İçin Panel Veri Analizi Sonuçları

Değişkenler Katsayı Std. Hata t-istatistik Olasılık TOBINQ(-1) 0.139233 0.007778 17.90090 0.0000** CEO 0.052672 0.033388 1.577569 0.1157 KYS -0.004055 0.001277 -3.174424 0.0017** LNYKB 0.288808 0.076009 3.799660 0.0002** KADIN -0.067151 0.027459 -2.445497 0.0150* KO -0.001250 3.156921 -39.60026 0.0000** J-istatistiği 44.20772 Olasılık (J-istatistiği) 0.136813

*, ** sırasıyla %5, %1 seviyelerinde istatistiksel olarak anlamlıdır.

Model 6 için J-istatistik değerinin anlamsız olduğu dolayısıyla Sargan testi sonucuna göre bağımsız değişkenlerin geçerli olduğu kabul edilmektedir. Bu kapsamda kurulan modelde 𝑇𝑂𝐵𝐼𝑁𝑄𝑖(𝑡−1), Tobin Q değeri bağımlı değişkeninin gecikmeli değeri olup, Tobin Q ile %1 istatistiki seviyesinde anlamlı aynı yönlü ilişkili çıkmış, bu ilişkinin katsayısı 0.139233 olarak gerçekleşmiştir. Diğer bütün değişkenler sabit kabul edildiğinde, 𝑇𝑂𝐵𝐼𝑁𝑄𝑖(𝑡−1)’deki bir birimlik artış, Tobin Q’de 0.139233 birimlik artış demektir (p<0,000). Dolayısıyla, firmaların Tobin Q değeri üzerinde bir önceki dönemden gelen Tobin Q değerinin pozitif etkisinden söz edilebilir.

Model 6’da yer alan CEO hariç tüm değişkenler Tobin Q ile %1 ve %5 düzeyinde istatistiksel olarak anlamlılık seviyesinde ilişkili olarak gerçekleşmiştir. Tobin Q değeri ile %1 istatistiki anlamlılık seviyesinde aynı yönlü ilişkili olan LNYKB değişkeni 0.288808 katsayısına sahiptir. Diğer bütün değişkenler sabit kabul edildiğinde, LNYKB değişkenindeki %1’lik artış, Tobin Q değerinde 0.288808 birimlik artış demektir (p<0.0002). Buna göre, yönetim kurulu büyüklüğünün Tobin Q değerini artırıcı yönde etkilediği söylenebilir. Genel müdürlerin yönetim kurulu başkanı olup olmadığını temsil eden CEO değişkeninin anlamlılık değeri olan P (0.1157) kritik değerlerden büyüktür. Yani, gerek % 1 ve gerekse % 5 anlamlılık düzeylerinde Tobin Q ile kurumsal yönetim değişkeni olan CEO ikiliği değişkeni arasında istatiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır. Bu sonuca göre, CEO ikiliği değişkenindeki herhangi bir değişiklik Tobin Q değerini etkilememektedir.

128

Yönetim kurulundaki kadın yöneticilerin oranı temsil eden KADIN değişkeni ile Tobin Q değeri arasındaki %5 düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı zıt yönlü ilişkinin katsayısı -0.067151 olarak gerçekleşmiştir. Diğer bütün değişkenler sabit kabul edildiğinde, KADIN’daki %1’lik artış, Tobin Q değerinde 0.067151 birimlik azalışa sebep olmaktadır (p<0.0150). Buna göre, firmaların yönetim kurulundaki kadın yöneticilerin oranının Tobin Q değerini azaltıcı yönde etkilediği söylenebilir. Kurumsal yatırımcı sahipliği ile Tobin Q değeri arasında %1 düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı ters yönlü ilişkinin katsayısı -0.004055 olarak gerçekleşmiştir. Diğer bütün değişkenler sabit kabul edildiğinde, KYS’deki bir birimlik artış, Tobin Q değerinde 0.004055 birimlik azalış demektir (p<0.0017). Buna göre, firmaların bünyelerinde barındırdığı kurumsal yatırımcı sahipliği Tobin Q değerini azaltıcı yönde etkilemektedir. Toplam borçların toplam varlıklara oranını temsil eden KO değişkeni ile Tobin Q değeri arasındaki %1 istatistiksel anlamlılık düzeyinde ters yönlü ilişkilinin katsayısı -0.001250 olarak hesaplanmıştır. Diğer bütün değişkenler sabit kabul edildiğinde, KO’deki bir birimlik artış, Tobin Q değerinde 0.001250 birimlik azalışa neden olmaktadır (p<0.000). Buna göre, firmalarde toplam borçlardaki artışın veya toplam borçlar sabitken toplam varlıklardaki azalışın Tobin Q değerini azaltıcı yönde etkilediği söylenebilir.

Tablo 3.10’daki sonuçlar, kurumsal yönetim değişkenlerinin CEO dışında tümünün Tobin Q değeri değişimlerin açıklanmasında önemli bir rol oynadığını göstermektedir. KYS ve KADIN, Tobin Q üzerinde ters yönde etkili iken, YKB aynı yönde etkilidir. Bu sonuçlar neticesinde Model 6 ile test edilen H6: Kurumsal yönetim uygulamaları ile Tobin Q oranı arasında bir ilişki vardır hipotezi kabul edilmiştir.

129

SONUÇ

Kurumsal yönetim, firmaların yönetim kurulu ile menfaat sahipleri arasındaki ilişkileri düzenleyen, firmaların etkin bir şekilde yönetilmesi ve kontrol edilmesine olanak sağlayan bir ilkeler bütünüdür. Firma, başta pay sahipleri olmak üzere birçok tarafın farklı çıkarlarını ifade eden bir organizasyondur. Kurumsal yönetim anlayışı, bu çıkar gruplarının haklarının korunması noktasında önem taşımaktadır. Menfaat sahiplerinin yönetimin kararlarını rahatlıkla kontrol edebildiği ve gereken durumlarda müdahale edebilme imkânına sahip olduğu, böylelikle karşılıklı çıkarların korunmasını sağlayan, firmanın nasıl yönetilmesi gerektiğine ilişkin kurallar bütünüdür. Özellikle, gelişmekte olan ülkelerde etkin kurumsal yönetim politikaları, firma yönetiminin başarısında büyük rol oynamakta ve kurumsal yönetim uygulamaları zayıf olan firmaların sermaye yapılarını güçlendirmelerine imkan tanıyarak, yabancı yatırımcıların ilgisini çekmektedir. Kısaca, her ne kadar üzerinde uzlaşılmış bir tanımı ve uygulanma şekli olmasa da kurumsal yönetim, bir firmanın nasıl daha iyi yönetileceği ve denetleneceği hususunda oluşturulan kurallar dizinidir.

Kurumsal yönetim; şeffaflık, eşitlik, hesap verebilirlik ve sorumluluk temel ilkeleri esas alınarak şekillenmektedir. Kurumsal yönetime ilişkin düzenlemeleri yapan kurumlar ve kanun koyucular, bu ilkelere bağlı kalarak kurallar oluşturmuşlardır. Türkiye’de TÜSİAD çatısı altında oluşturulan çalışma grubu tarafından hazırlanan "Kurumsal Yönetim En İyi Uygulama Kodu: Yönetim Kurulunun Yapısı ve İşleyişi” rehberi, bu konudaki ilk önemli adım olmuştur. Daha sonra Sermaye Piyasası Kurulu tarafından 2003 yılında hazırlanan çalışma, ilk hukuki düzenleme özelliği taşımaktadır. SPK tarafından zaman içerisinde güncellenen ve 2014 yılında Kurumsal Yönetim Tebliği adı altında nihai halini alan düzenlemeler, Türkiye’de halka açık firmaların kurumsal yönetim ilkelerine uyumu açısından önemli bir hukuki düzenlemedir. Bu düzenlemelerde OECD tarafından belirlenmiş ilkeler esas alınmıştır. Bununla birlikte, 2012 yılında yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu ve genel kurula ilişkin önemli hükümler getirmiştir. Denetim mekanizmasını daha etkin hale getirecek mevzuat hükümleri ise, daha sonra yapılan değişikliklerle yumuşatılmış olsa da bu konuda ciddi adımlar atılmıştır. Önceki

130

yasanın “Görev ve Yetkiler” bölümünde yer alan kurumsal yönetim kavramı, Yeni Sermaye Piyasası Kanunu’nun üçüncü bölümünde “Kurumsal Yönetim İlkeleri” başlığı altında detaylı şekilde incelenmiştir. Bu bölümde ele alınan önemli noktalardan biri, haksız rekabetin önlenmesi amacıyla eşit koşullarda yer alan tüm firmalar için eşit kuralların uygulanmasıdır. Diğer bir önemli nokta ise, halka açık ortaklıkların Kurulca belirlenecek olan işlemlere yönetim kurulu kararı aldıktan sonra başlanması zorunlu tutulmuştur.

Sermaye Piyasası Kurulu, kurumsal yönetime yönelik düzenlemelere uyumu teşvik etmek amacıyla birtakım çalışmaları hayata geçirmiştir. Bu doğrultuda, 2007 yılında BİST Kurumsal Yönetim Endeksi (XKURY) oluşturulmuştur. Kurumsal yönetim ilkelerine uyum derecesi notu olan firmalar endeks kapsamına alınmış ve bu firmaların kotta kalma ücretlerinde indirimler yapılmıştır. Böylece, firmalar maliyet avantajı sağlamak amacıyla, kurumsal yönetim ilkelerine uyum seviyelerini derecelendirme konusunda teşvik edilmiştir.

Kurumsal yönetimin öneminden hareketle, bu çalışmanın amacı, pay senetleri Borsa İstanbul (BİST)’da işlem gören imalat sanayi firmalarının kurumsal yönetim uygulamalarının finansal performans ve sermaye maliyeti üzerindeki etkisini incelemektir. Araştırmaya 2008-2017 yılları arasında BİST imalat sanayide kesintisiz olarak yer alan ve faaliyet raporlarına ulaşılıp verileri elde edilebilen 76 firma dahil edilmiştir. Kurumsal yönetim uygulamaları olarak; firmaların yönetim kurulu büyüklüğü, kadın yönetim kurulu üye oranı, CEO ikiliği ve kurumsal yatırımcı sahipliği değişkenleri ile ağırlıklı ortalama sermaye maliyeti, aktif getiri oranı, özsermaye getiri oranı, fiyat / kazanç oranı, piyasa değeri / defter değeri oranı ve Tobin Q oranı performans değişkenleri arasındaki ilişkiler test edilmiştir. Bu kapsamda veriler tam olarak gözlenebildiği için daha doğru sonuçlara ulaşabilmek amacıyla analizde dengeli panel veri analizi yapılmıştır.

Verilerin zaman serisi özelliğini dikkate alması ve yanlı sonuçlara yer vermemesi sebebiyle bu çalışmada tercih edilen bağımlı değişkenlerin kurumsal yönetim üzerindeki etkilerini test etmek amacıyla dinamik panel tahmin

131

yöntemlerinden Arellano-Bond (1991) tarafından ortaya atılan ve daha sonra Arellano- Bover (1995) tarafından geliştirilen değişen varyans, birimler arası korelasyon ve otokorelasyon problemlerine bakılmasına gerek kalmayan sistem GMM yaklaşımı kullanılmıştır. Değişkenlerin etkinliğini ölçmek için, aynı zamanda Sargan testi olarak da bilinen J testinin anlamsız olması ve sıfır hipotezinin kabul edilmesi, değişkenlerin yeterli ve geçerli olduğunu göstermekle birlikte, modele ilişkin de daha fazla güven vermektedir.

Araştırma kapsamında altı regresyon modeli geliştirilmiştir. Kurulan modellerin tamamında J-istatistik olasılık değeri anlamsız olduğu için kullanılan bağımsız değişkenlerin geçerli olduğu kabul edilmektedir. Modellerin sonuçları incelendiğinde; yönetim kurulu yapısı ile ilgili değişkenlerden yönetim kurulu büyüklüğünün (LNYKB) ağırlıklı ortalama sermaye maliyeti (AOSM), piyasa değeri / defter değeri oranı (PDDD) ve Tobin Q oranı (TOBIN Q) üzerinde etkili olduğu görülmektedir. Yönetim kurulu büyüklüğü ile AOSM, PDDD ve TOBIN Q arasında pozitif ve istatistiksel anlamlı bir ilişki vardır. Başka bir ifade ile, yönetim kurulu üye sayısının artması firmaların ağırlıklı ortalama sermaye maliyetlerini, piyasa değeri / defter değeri oranını ve Tobin Q oranını artırmaktadır. Bu bulgu, John ve James (2003), Pham vd. (2007), Rad (2014), Bradley ve Chen (2011), Belkhir (2009), Morey vd. (2009), Fauzi ve Locke (2012), Veklenko (2016) ve Berezinets vd. (2017)’in çalışmaları ile teyit edilmiştir. Bu sonuç, yönetim kurulu üyelerinin uyumlu, büyük ve odaklanmış üyelerden oluştuğunu ve böyle bir kurulun varlığının firma değerini önemli ölçüde artırabileceğini göstermektedir. Daha fazla yönetim kurulu üyesi, tüm hissedarları arasındaki iletişimi de artırabilmektedir. Bu da firmanın performansında olumlu bir etki gösterebilmektedir. Ayrıca bu durum, yönetim kurulu üye sayısı fazla olan kurulların, firma dışı ile daha fazla bağlantı sağlaması ve böylelikle kritik kaynaklara ulaşmanın daha kolay olması ile açıklanabilir. Bununla birlikte, daha büyük yönetim kurullarının yönetsel anlamda baskı altına alınması da zordur. Bunun dışında, büyük yönetim kurulları, firma birleşme ve satın almaları gibi firma performansını olumlu etki yapabilecek bilgilerin elde edilmesinde farklı avantajlar da sağlayabilirler. Büyük yönetim kurulu üye sayısının firmalara olumlu katkıları

132

olabileceği gibi maliyetleri üzerinde olumsuz etkisi de olabilmektedir. Analiz sonucunda büyük yönetim kurulu üye sayısına sahip firmaların, daha fazla sermaye maliyetine katlandıkları tespit edilmiştir. Sermaye maliyetinin olumsuz etkilenmesi vekâlet teorisi ile ilişkilendirilebilir. Vekâlet teorisine göre; yönetim kurulu üye sayısına bir sınırlama getirilmelidir. Belirlenen sınırları aşan firmalarda grup dinamikleri açısından çatışmaların olabileceği ve bu durumun dolayısıyla sermaye maliyetlerini olumsuz yönde etkileyebileceği savunulmuştur. Yönetim kurulu üye sayısındaki artış, üyeler arasında çıkar çatışması ve uyumsuzluk ortamı oluşturup firmanın maliyetlerinde artırıcı etki gösterebilir. Ağırlıklı ortalama sermaye maliyeti hesaplanamalarında, özsermaye maliyeti borçlanma maliyetine göre daha fazla riske katlanıldığı için daha yüksektir. Bu kapsamda, çıkar çatışmaları ve firma çıkarlarına aykırı tutumlar hissedarları ve dolayısıyla sermaye maliyetlerini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Çalışmada analize dahil edilen firmalar için, yönetim kurulu üye sayısındaki artış, firmaların katlandıkları sermaye maliyetini artırmaktadır. Sonuç olarak, bu çalışmada YKB ile PDDD ve TOBIN Q arasında olumlu bir ilişki varken, AOSM arasında olumsuz yani maliyeti artırıcı bir ilişki söz konusu olup, vekalet teorisine uyulması ve yönetim kurulu üye sayısına sınırlama getirilmesi gerektiği söylenebilir. Ayrıca yönetim kurulu büyüklüğü ROA, ROE ve FK üzerinde etkili değildir. Sonuç itibariyle, yönetim kurulu büyüklüğündeki herhangi bir değişim AOSM, PDDD ve TOBINQ üzerinde etkiliyken, bu değişim ROA, ROE ve FK’yı etkilememektedir.

Yönetim kurulundaki kadın yöneticilerin oranı (KADIN) ile maliyet göstergesi ve finansal performans göstergelerden AOSM, ROE ve TOBIN Q arasında istatiksel olarak anlamlı bir ilişki belirlenmiştir. Bu sonuç, AOSM, ROE ve TOBIN Q üzerinde yönetim kurulu yapısı ile ilgili değişkenlerden yönetim kurulundaki kadın yöneticilerin (KADIN) etkisinin olduğunu göstermektedir. Bu etkinin yönetim kurulundaki kadın yöneticilerin oranının (KADIN) ağırlıklı ortalama sermaye maliyeti (AOSM) ve özsermaye getiri oranı (ROE) üzerinde pozitif, Tobin Q oranı (TOBINQ) üzerinde negatif yönde olduğu görülmektedir. Başka bir ifade ile, yönetim kurulundaki kadın yöneticilerin oranının (KADIN) artması halinde maliyet göstergesi olan ağırlıklı

133

ortalama sermaye maliyeti (AOSM) ve özsermaye getiri oranı (ROE) artmakta ve TOBIN Q azalmaktadır. Benzer sonuçlar, Rose (2007), Rad (2014), Shrader vd. (1997), Richard (2000), Adams ve Ferreira (2009) ve Fauzi ve Locke (2012) çalışmalarında da gözlenmiştir. Yönetim kurulunda kadın üyelerin olması durumunda yönetim kurulunun bağımsızlığı artacaktır. Bu durum ise, muhasebeye dayalı performans göstergesi olan ROE’yi olumlu yönde etkileyecektir. Bununla birlikte, cinsiyet çeşitliliği, kadın ve erkek yönetim kurulu üyelerinin farklı karakter ve yeteneklerini firmaya sunma süreci olarak görülebilir. Ayrıca, firmalar kadın yönetim kurulu üyelerini bünyelerine katarak daha geniş yetenek havuzu oluşturup, yönetim kurulları etkinliklerini artırabilmektedirler. Sonuç olarak, yönetim kurulunda kadın üyelerin bulunması, her ne kadar sermaye maliyetini artırsa da, yönetim kurulunun daha iyi işleyişini sağlayarak ROE’yi olumlu yönde etkileyebilmektedir. Türkiye’de kadın üyelerini ilgilendiren Seri: IV, No: 57 sayılı “Kurumsal Yönetim İlkelerinin Belirlenmesine ve Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ” 11.02.2012 tarih ve 28201 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu tebliğe göre; zorunlu uygulama olmamakla birlikte “yönetim kurulunda en az bir kadın üye bulunur” ilkesi getirilmiştir. Söz konusu ilke, “uygula, uygulamıyorsan açıkla” prensibi gereğince tavsiye niteliği taşımaktadır (Karayel ve Doğan, 2014:76). Bu sonuç söz konusu bu tebliği destekler nitelikte olup, BİST firmaları açısından özsermaye karlılığını artırdığı için, yönetim kurullarında kadın üyelerin sayısının artırılması tavsiye edilmektedir.

Kurumsal yatırımcı sahipliği (KYS) ile finansal performans göstergeleri ve maliyet göstergesi arasında farklı sonuçlar tespit edilmiştir. KYS ile AOSM arasında istatistiksel olarak anlamlı olmayan bir ilişki elde edilmiştir. Buna karşın, KYS ile aktif getiri oranı (ROA), özsermaye getiri oranı (ROE), fiyat kazanç oranı (FK), piyasa değeri defter değeri oranı (PDDD) ve Tobin Q (TOBIN Q) arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Modellerin sonucunda; KYS ile ROA, ROE ve TOBIN Q arasında negatif ve istatiksel olarak anlamlı bir ilişki belirlenmişken, KYS ile FK ve PDDD arasında pozitif ve istatiksel olarak anlamlı bir ilişki kaydedilmiştir. Bu sonuçlar değerlendirildiğinde, kurumsal yatırımcı sahipliği (KYS) arttığı durumlarda

134

FK ve PDDD artmakta, ROA, ROE ve TOBIN Q azalmaktadır. Bu sonuç, Aytekin ve Sönmez (2016), Alipour ve Amjadi (2011), Bhattacharya ve Graham (2007), Charfeddine ve Elmarzougui (2011) ve Bhattacharya ve Graham (2007) çalışmaları ile benzerlik göstermektedir. Bu durum, kurumsal yatırımcı potansiyelinin varlığının firmanın piyasa değerinde olumlu bir etki yaptığını göstermektedir. Sonuçta kurumsal paydaşlardaki artış yatırımcıların gözünde firmanın güvenilirliğini arttıracak ve bu durum ise, firmanın performansını olumlu yönde etkileyecektir. Kurumsal yatırımcı varlığı, firma içi denetim gücüne sahip olmalarından ve kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalışmalarından dolayı üzerinde olumlu bir etki yapmaktadır. Ancak, kurumsal yatırımcı sahipliği (KYS) oranının artması, firmanın riskini azaltıcı yönde etkilediği veya diğer firmalardan daha risksiz bir politika benimsediği anlamına gelebilir. Daha az risk alan firmaların performanslarında bir artış görülebileceği gibi, fırsatları değerlendiremeyeceklerinden dolayı performansta düşüş de olabilmektedir. Bu kapsamda modeller incelendiğinde, kurumsal yatırımcı sermaye payının artması firmaların performansı üzerinde hem artırıcı hem de azaltıcı etki yapmaktadır. Buna karşın KYS ile AOSM arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki söz konusu değildir.

Genel müdürün aynı zamanda yönetim kurulu başkanı olmasının firma performansı üzerindeki etkisi incelendiğinde; CEO ikiliğin muhasebe ve piyasa temelli performans göstergelerine farklı etki yaptığı görülmüştür. CEO ikiliği ile TOBIN Q ve AOSM arasında anlamlı bir ilişki belirlenememiştir. Buna karşın, CEO ikiliği ROA, ROE, FK ve PDDD üzerinde etkilidir. CEO ikiliği ile ROA, ROE ve PDDD arasında negatif ve FK arasında pozitif ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardır. Yani, CEO ikiliği olması halinde firmaların sermaye maliyetlerinde ve TOBIN Q oranlarında bir değişiklik söz konusu değildir. Ancak, CEO ikiliği karlılık göstergelerinden ROA, ROE ve piyasa göstergelerinden PDDD’i negatif etkilenirken, yine piyasa göstergesi olan FK’ı pozitif etkilenmektedir. Benzer sonuçlar, Brickley vd. (1994), Kholief (2008), Amba (2014) ve Hafez (2015) çalışmalarında da gözlenmiştir. Sonuç olarak, pay senedi piyasa fiyatının pay başına kara oranının, CEO ikiliği uygulamasının olduğu firmalarda iyi performans gösterdiği görülmektedir. Başka bir ifade ile, CEO ikiliği uygulamasının olduğu firmalarda yatırımcı sermaye kazancı

135

yönünden daha iyi sonuçlar elde edebilmektedir. Kaynak bağımlılığı teorisine göre, yönetim kurulu başkanının aynı zamanda CEO olması, firma dışındaki kaynak bağlantılarının azalmasına ve böylece firma performansının azalmasına neden olabilir. Bu kapsamda ROA, ROE ve PDDD’de çıkan sonuçlar kaynak bağımlılığı teorisini destekler niteliktedir. Türkiye açısından CEO ikiliği uygulaması değerlendirildiğinde, genel müdürü denetlemek daha zor hale gelmektedir. Yönetim kurulunun görevlerinden biri de genel müdürü denetlemektir. Denetleyen ve denetlenenin aynı kişiden oluşması ve bu tür güçlü liderlik yapısı ile firmanın yüksek performans göstermesi engellenecektir. Başka bir ifade ile, iki görevin birbirinden ayrılması neticesinde, genel müdür firmayı etkin bir şekilde yönetirken, yönetim kurulu başkanı da yönetimin çalışmalarını denetleyebilecektir. Ayrıca, genel müdür ile yönetim kurulu başkanlığı görevlerinin birbirlerinden ayrılması, yönetim kurulunun daha etkin ve şeffaf hareket edebilmesine imkân sağlamaktadır. Bununla birlikte, CEO ikiliği yetkinin tek kişide toplanmasına ve genel müdürün uygun olmayan biçimde hareket etmesine neden olabilmektedir. Bu durum, firma açısından problem yaratabilmekte, yetkinin aşırı artırılmasıyla birlikte yönetim kurulunun bağımsız karar alma yeteneğini önleyebilmekte ve stratejik karar vermeyi zorlaştırabilmektedir. Bu bağlamda bu çalışma neticesinde CEO ikiliğinin FK üzerinde olumlu fakat diğer performans göstergeleri üzerinde olumsuz etkisinin olduğu görülmektedir.

Kontrol değişkene ait sonuçlar incelendiğinde, kaldıraç oranı (KO) ile AOSM, ROA, ROE, PDDD ve TOBIN Q arasında negatif ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Bu sonuçlar, Sagala (2003), Chen vd. (2005), Cheung vd. (2007), Bouaziz ve Triki (2012), Singhal (2014), Zhu (2014), Bozec vd. (2014) ve Doğan (2015) çalışmalarında da gözlenmiştir. Buna göre, toplam borçlardaki artışın veya toplam borçlar sabitken toplam varlıklardaki azalış sermaye maliyetini azaltırken, finansal performansı azaltıcı yönde etkilemektedir. Kaldıraç oranının sermaye maliyeti üzerindeki azaltıcı etkisini, borcun vergi avantajı sağlamasına ve böylece borcun özkaynaktan daha ucuz olmasına bağlanabilir. Buradan, kaldıraç faktörünün sermaye maliyetini olumlu yönde etkilerken, finansal performansı olumsuz yönde etkilediği görülmektedir.

136

Firmaların genel amacı, minimum maliyet maksimum fayda elde etmektir. Bu kapsamda, Türkiye’de faaliyet gösteren firmalar açısından, ağırlıklı ortalama sermaye maliyetinde en yoğun olan özkaynak maliyetinin gerileyebilmesinde piyasa şartlarının iyileşmesi önem taşımaktadır. Kurumsal yönetim uygulamaları, yatırımcıların korunmasını sağlamada, özsermaye maliyetini dolayısıyla ağırlıklı ortalama sermaye maliyetini azaltmada da firmalar düzeyinde önemli bir etkendir. Bu kapsamda firmalar risk alma davranışlarını azaltarak, özkaynak maliyetlerini aşağıya çekebilmektedir. Ayrıca, risksiz getiri oranının gerilemesi ve risk priminin azaltılması gerekmektedir. Böylece, firmaların özkaynaklardan kaynaklı fon elde etme maliyetleri gerileyecektir. Araştırmada elde edilen bulgular; yatırım ortamının geliştirilebilmesi açısından yatırımcılar, ekonomik kalkınmanın teşvik edilebilmesi açısından finansal düzenleyiciler, yeni modellerin geliştirilebilmesi açısından araştırmacılar ve firma performansının iyileştirilebilmesi açısından firmaların üst yönetimi için önem taşımaktadır. Yeni bir kurumsal yönetim modeli oluşturmak amacıyla yapılacak çalışmalarda, araştırmacılara kurumsal yönetim modelini bu çalışmanın üzerine inşa etme olanağı sağlayacaktır. Bu çalışmanın sonucunda, kurumsal yönetim uygulamalarının firmanın uzun vadeli değeri ve maliyetleri üzerindeki etkisinin tespit edilmesi ile yatırımcıların karar almaları kolaylaşacaktır. Yine bu çalışmanın sonuçları, kurumsal yönetim reformlarına odaklanan üst yönetime katkıda