• Sonuç bulunamadı

Maddesindeki Düzenleme 365 8.2.2.2 25 Mayıs 2005 Tarihli ve 5377 Sayılı Kanun ile Yapılan Değişiklik

1 2 TARİHÇE

1.4. BAĞIMLILIK YAPAN MADDELER 1 Uçucu Maddeler

1.4.7. Sentetik Uyuşturucular

Sentetik uyuşturucular doğal uyuşturucuların karşılığı olarak, çeşitli kimyasal yollarla üretilmiş olan suni uyuşturuculardır. Sentetik uyuşturucular insanların sinir sisteminde yapmış oldukları etkilere göre; depresantlar, stimulantlar, halüsinojenler gibi sınıflandırmaya tabi tutulmuştur. Bazı önemli sentetiklerden amfetaminin Hollanda, Belçika, Polonya ve İngiltere’de; ecstasy’nin Hollanda ve Belçika’da; metamfetaminin ABD, Filipinler, Tayland ve Çin’de görüldüğü bilinmektedir.

Birleşmiş Milletler INCB raporlarında, 1990’lı yılların başlarında sentetik uyuşturucu madde üretiminin büyük bölümünün Avrupa ülkelerinde ve özellikle de Hollanda’da yapıldığı belirtilmektedir. Bu nedenle, genel olarak üretim merkezi Avrupa olarak kabul edilen sentetik uyuşturucuların diğer ülkelere bu merkezden dağılımı söz konusu olmaktadır. Genellikle bu tür sentetiklerin üretim ve ticaretini yapanların daha önceden diğer uyuşturucu maddeler ile ilgili birtakım geçmişleri olduğu da tespit edilmektedir.

1.4.7.1. Amfetamin

1930’lu yıllarda amfetamin kullanılmaya başlanmış ve bundan sonra amfetamin bağımlılığı hakkında fikir sahibi olunmuştur. 1930 ve 50 yılları arasında tıpta kullanım için çeşitli şekillerde denenmişler ancak günümüzde sadece narkolepsi ve dikkat azlığı hiperaktivitede tedavi edici olarak kullanılmaktadır.

Amfetaminler İngiltere, Avustralya ve Batı Avrupa’nın bazı ülkelerinde esrardan sonra en yaygın olarak kullanılan yasal olmayan maddelerdir. UNODCCP (United Nations Office for Drug Control and Crime Prevention) 2002 raporunda dünyada yaklaşık 185 milyon kişinin yasal olmayan madde kullandığı, bu kişilerden 33.4 milyonunun amfetamin kullanıcısı, 7 milyonunun ecstasy kullanıcısı olduğu bildirilmiştir.

Tıbbi olarak amfetaminler halen narkolepsi tedavisinde ve çocuklarda dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (ADHD) belirtilerinin tedavisinde kullanılmaktadır. Amfetamin benzeri olan efedrin, psödoefedrin, fenilpropanolamin gibi nazal dekongestan ilaçlar kolay bulunması ve ucuz olması nedeniyle kötüye kullanıma açıktır.

Amfetaminler oral olarak hızlı (alındıktan sonra 1 saat içinde) emilir. İntravenöz ya da inhalasyonla da kullanılırlar.

Daha önce amfetamin kullanmayanlarda 5 mg’lık tek doz kişinin kendini iyi hissetmesine, duygu durumunun yükselmesine, öfori ve daha yakın ilişki kurmaya neden olur. Küçük dozlar genellikle dikkat ve performansta artış sağlar. Yorgunluk, iştah azalır, ağrı eşiği yükselir. Uzun süreli yüksek doz kullanım istenmeyen etkilere yol açar.

Amfetamin kötüye kullanımı serebrovasküler, kardiyak ve gastrointestinal olumsuz etkilere neden olabilir. Yaşamı tehdit eden sonuçları arasında miyokard infarktüsü, şiddetli hipertansiyon, serebrovasküler hastalık, iskemik kolit sayılabilir. Artan yüksek doz amfetamin kullanımı seğirme, tetani, konvülziyon, koma ve ölüme neden olabilen nörolojik belirtilere neden olur.

1.4.7.2. Ecstasy

Değişik tipteki anfetaminlerden biri olan, genel olarak “EKSTAZİ” olarak bilinen madde, 3-4 Methilendioksimetamfetamin (MDMA) çok yakın bir zamanda üne kavuşmuştur. Ecstasy iştah kesici olarak 1914`te Alman şirketlerince patentlenmesine ve 1970`lerden bu yana Amerika ve İsviçre’de uygun psikoterapik ilaç olarak kullanılabilmesi yönündeki araştırma sonuçlarına rağmen asla yasal bir çerçeveye sahip olmamıştır. Bu hapın kullanımı 1980`lerde ABD`de oldukça yaygın bir hale gelmiştir. (Bu ülkede yapılan araştırmalar bazı üniversitelerde öğrencilerin %30-40 kadar önemli bir kısmının bu maddeyi en az bir defa denediğini ortaya koymaktadır). MDMA ya da bilinen adı ile ecstasy amfetamin benzeri ve orta derecede hallüsinojenik sentetik bir maddedir. Etkisi dopaminerjik ve serotoninerjik sistem üzerindendir. Kapsül ya da tablet formları olup oral yol ile alınırlar. Etkisi 4-6 saat içinde başlar. Kişiler tarafından enerjiyi artırma, uyanıklık ve öfori için kullanılır. Özellikle fluoksetinle kullanımı sonucunda bu etkileri artmaktadır.

Maddenin kullanımından sonra sıklıkla huzursuzluk, depresyon ve uykusuzluk tanımlanır. Bazen hallüsinasyonlar ve paranoid düşünceler ortaya çıkabilir. Yüksek doz alındığında paranoid psikoz gelişebilir.

MDMA’nın alınmasından kısa süre sonra;

Taşikardi, ağız kuruluğu, tremor, terleme

Uyanıklıkta artma

İnsomnia

Konsantrasyon bozukluğu

Parestezi

Baş dönmesi

Görme bulanıklığı

Görme hallüsinasyonları

Trismus

Soğuğa karşı duyarlılık

İnsanlara yakınlık hissetme

Ecstasy kullanan kişilerde daha sonraları ise; MDMA’nın orta dönem etkileri

• Sarhoşluk hissi • Yorgunluk • Depresyon

Konsantrasyon bozukluğu

Baş ağrısı

Ağız kuruluğu,

İrritabilite, anksiyete, korku

Çene kaslarında kasılma

İnsanlara yakınlık hissi gibi subjektif belirtiler oluşmaktadır.

1.4.7.3. Hallüsinojenler (LSD)

Hallüsinojenler algı, düşünce ve duygu durumda değişikliklere neden olurlar. Hallüsinojenler yapısal benzerliklerine göre sınıflara ayrılmışlardır. LSD’nin yer aldığı indolalkilaminler [diğerleri d-liserjik asitamin (LSA), psilocybin, dimetiltriptamin (DMT)] yapısal olarak serotonine benzer.

İkinci grup feniletilaminler meskalin, metilendioksiamfetamin (MDA) ve metilendioksimetamfetamin (MDMA)’dir. (MDMA ya da ecstasy amfetaminler bölümünde ele alınmıştır). Bu maddeler amfetaminle yakın yapısal ilişki gösterirler. Fensiklidin (PCP) ve ketamin hallüsinojenlerin arilsikloalkilamin grubunda yer alan dissosiyatif anestezik maddelerdir ve glutamat reseptörlerine etki ederler. Son grup atropin ailesi; atropin, skopolamin ve hiyosiyamini içerir.

Hallüsinojenler zengin bir geçmişe sahiptir. Birçok kültürde hallüsinojenler dinsel ya da mistik yaşantılar için kullanılmıştır. Örneğin, Hindu kutsal kitabı Rig Vera daha yüksek düzeylerde bilince ulaşmak için kutsal madde somadan söz etmektedir. Meksikalı Kızılderililer dinsel törenlerinde psilosibin mantarlar kullanmışlardır. İlk sentetik hallüsinojen liserjik asid dietilamid (LSD) 25, 1938’de Sandoz laboratuarlarında yeni bir ergo alkaloidi analeptik ajan araştırılırken bulunmuştur. LSD’yi bulan İsviçreli kimyacı Albert Hoffman kasıtlı olmayan perkütan maruziyet sonrası hallüsinasyonlar yaşamaya başlamıştır. Kullanım arttıkça olumsuz etkileri bildirilmeye başlamıştır. 1966’da toplum sağlığı endişeleriyle ABD’de hükümet tarafından yasaklanmıştır. Ancak yasal olmayan üretim ve kullanımı devam etmektedir. Hallüsinojen kullanımı ABD’de 1970’ler ve 1980’lerin başlarında azalmıştır. 1990’larda lise ve kolej öğrencilerinde kullanımın arttığı görülmüştür. ABD’de 1996’da yaşam boyu hallüsinojen kullanımı %9.7’dir. LSD herhangi bir tıbbi kullanımı olmayan, kötüye kullanım potansiyeli yüksek bir maddedir. LSD tablet, sıvı, toz ve jelatin kareler şeklinde kullanılmaktadır. Son yıllarda LSD kağıtlara emdirilmekte, kurutulup küçük karelere bölünerek dağıtılmaktadır.

Yasal olmayan hallüsinojen kullanımı ABD’de ve Batı Avrupa ülkelerinde halen popülerdir ve gençler arasında eroin-kokain kullanım düzeylerinden daha yüksektir.

LSD kullanımından sonra etkiler yaklaşık 30–60 dakika sonra başlar, 12 saat kadar sürer. Bu maddeler sempatomimetik etkileriyle kalp atımının ve kan basıncının artışına, vücut ısısının yükselmesine, iştahın azalmasına neden olur. Bulantı, kusma, abdominal rahatsızlık, derin tendon motor reflekslerin artışı, kas gerilmesi, motor koordinasyon bozukluğu, ataksi, pupillar dilatasyon görülür. Hallüsinojenler düşünce süreçlerini ve belleği de etkiler. Etkilerin şiddeti ve verilen emosyonel tepki kişiden kişiye farklılık gösterir. Tepkiler neşe ve öforiden korku ve paniğe kadar değişebilir. Psikotik epizodlar görülebilir. Hallüsinojenlerin etkileri bu kategori içindeki madde sınıfları arasında oldukça benzerdir, alınan doza ve duruma bağlı olarak eksitasyon ya da depresan etkilerden analjezik ve anestezik etkilere değişir. PCP ve ketamin çok düşük dozlarda hallüsinasyon oluşturabilir. Korkutucu ya da stresli bir ortam şiddetli anksiyete ve paranoya yaşanmasını kolaylaştırabilir. Bu akut panik reaksiyonu “bad trip” olarak adlandırılır ve en sık görülen başvuru nedenidir.

1.4.7.4. Kimyasallar

Şüphesiz bu maddeler içinde en önemlisi ve en çok tanınanı, eroin imali için gerekli olan asetik anhidritdir. BMK, PMK, sülfirik asit, hidroklorik asit, formic asit, farmoride de önde gelen ve sentetik uyuşturucularda kullanılan diğer kimyasallardır. Bununla birlikte toplam 22 kimyasal maddenin imal, ithal, ihraç ve dağıtımı 1988 Sözleşmesini imzalayan ülkelerde ve ülkemizde kontrol altında tutulmaktadır.

Kimyasal maddeler, sentetik uyuşturucu imalinden eroin ve kokain imaline kadar kullanılan maddeler olup, bunların denetimi uyuşturucu ile mücadelede önemli bir unsur teşkil etmektedir. Temel maddelerin denetim altına alınması, uyuşturucuya giden yolu kesecek olan önleyici bir tedbirdir. Kimyasal madde kaçakçılığında, eroinin imalinde olmazsa olmaz bir öneme sahip olan asetik anhidrit maddesinin kaçağa kaydırılmasına daha çok rastlanılmaktadır.

Bu maddeler arasında özel bir öneme sahip olan asetik anhidrit maddesi, kuvvetli kokusu hissedilebilen renksiz bir sıvıdır. Bu madde, sanayi alanında suni ipek, aspirin, sigara filtresi, selüloz, plastik, patlayıcı madde, bazı reçine ve verniklerin yapımının yanı sıra teknik ve klinik analizlerde de kullanılır.

Dünya üzerindeki asetik anhidrit maddesinin kaçakçılık güzergahları ele alındığında, bu maddenin başta Avrupa’daki sanayileşmiş ülkeler olmak üzere Rusya, Çin ve Hindistan`dan Afganistan ve Pakistan`a doğru hareketinin söz konusu olduğu gözlenmektedir.

Güneydoğu Asya`da, Çin, Laos, Myanmar ve Tayland arasındaki sınır bölgelerinde faaliyetlerini sürdüren yasadışı eroin imalathanelerinin ihtiyacı olan kimyasal maddelerin daha çok yerel ticaret sırasında kaçağa kaydığı ve kara sınırlarında kaçakçılığının yapıldığı anlaşılmaktadır. Bölgedeki kaçağa kaydırma teşebbüsleri ve kimyasal madde yakalamaları konusunda çok az bilgi olduğundan, kaçakçılık rotalarını net bir şekilde ortaya koyabilmek oldukça zordur.