• Sonuç bulunamadı

3.1. Araştırma

3.3.1. Acılar Paylaşılmaz Filmi Bulgular ve Yorum

3.3.1.3. Acılar Paylaşılmaz Filminin Göstergebilimsel Çözümlemesi

3.3.1.3.4. Sembolik Kodlar

Filmde kullanılan sembolik kodlar şu şekilde sıralanabilir:

Tablo 5. Acılar Paylaşılmaz Filmi Sembolik (Zıt)Kodlar

Erdoğan Sinan

Baba Oğul

Olgun Genç

Otoriter Başkaldıran

Geleneksel Modern

Klasik giyimli Spor giyimli

Bıyıklı Temiz yüzlü

Heteroseksüel Eşcinsel

Başarılı Kaybetmiş

Filmde baba ile oğul arasında yani Erdoğan ile Sinan arasında bir iletişimsizlik sorunu vardır. Sinan, babasının oğlunu bir hata olarak gördüğünü düşünmektedir. Babası yanında olmadığı için normal bir çocukluk geçiremeyen ve ödipal kompleksi oluşturma ve yıkma süreçlerinden tam olarak geçemeyen Sinan babasını hala en büyük rakibi olarak görmektedir ve neredeyse tüm konuşmalarında babasıyla ve onun değerleriyle dalga geçerek onu yok saymaya çalışmaktadır.

Çocukluk dönemindeki travmaların yanı sıra her iki karakterin farklı kuşakları temsil ediyor olması da, bu çatışmayı körüklemektedir. Toplumsal sistemin devam edebilmesi için var olanı koruma, sürdürme ve geliştirme kuşaktan kuşağa aktarılan değerlerdir. Oysa babasıyla on dört yıl boyunca görüşmemiş bir çocuk söz konusu olduğunda bu değerlerin aktarımı kesintiye uğramaktadır. Sinan’ın annesinin Ertuğrul’dan nefret ettiği düşünülürse, anne oğlu kendi değerleri çerçevesinde yetiştirmiş ve babanın değerleri ikincilleştirilmiştir. Ayrıca Sinan’ın kentli bir genç olduğu düşünülürse, kırsal kesimin aksine, kentte heterojen, farklılaşmış kalabalık nüfusun ikincil ya da yüzeysel ilişkileri daha ağırlıklı olduğundan çekirdek aile üyelerinin bile birbirlerine zaman ayıramadıkları bir yaşam tarzından bahsedilebilir. Bu durumda ise aile ilişkileri zayıflamakta, aile bağlarının giderek kopmakta aile toplumsal görevlerini yerine getirememektedir. Sinan’ın aradığı yeni bir kimliktir. Ne olduğu, kim olduğu, nasıl biri olduğu ve olması gerektiği sorularına yanıt aramaktadır. Annesinden

öte babasına eleştirel ve yargılayıcı bir gözle bakmaktadır, o güne dek görmediği babasını bir değerlendirmeden geçirir. Zaten annesinden edinmiş olduğu önyargılarla onda eksikler, beğenmediği yanlar bulmaktadır. Koyduğu kuralları sıkı, yasakları anlamsızdır. Erdoğan’da ise durum tam tersidir. Kişiliği oturmuştur. Ne istediğini ve ne giyeceğini bilmektedir, öyle ki bu durum artık otomatiktir ve çoğu pratik onun prensip halini almış ve kurallaşmıştır.

Erdoğan ile Sinan arasındaki zıtlıklardan bir diğeri geleneksellik ve modernlik üzerine kurulmuştur. Film boyunca kendinin modern bir insan olduğunu, fikirlere saygı gösterdiğini üstüne basa basa belirtme ihtiyacı duyan Erdoğan aslında geleneksel olanın dışına asla çıkmamaktadır. Kendine, geleneksel toplumsal pratiklere uygun değişmez ilkeler uygulayarak belli bir değerler sistemini belirlemektedir. Filmin sonlarında Latif Yılmaz ile yaptığı görüşmede, aslında modern bir kişilik olmadığının farkına varmıştır. Latif Yılmaz sol düşünceye mensup olduğu tahmin edilen, toplumca modern birey olarak adlandırabilecek bir kişidir ve onun yanında Erdoğan’ın gelenekten beslenen karakteri ortaya çıkmıştır. Kişilik yapısında sakinlik, durağanlık ve yeni ortamlar yerine daha önceden tecrübe edilmiş ortamları tercih etme söz konusudur. Sinan ise tam tersine yeni ortamlara kolaylıkla adapte olabilen, hareketli bir kişiliğe sahiptir. Yakası kalkık deri ceketiyle, yüksek bel “Jean”iyle, kot pantolonun üzerine giydiği atleti ile, pantolonun içine sokulan tişörtüyle ve beyaz spor ayakkabılarıyla ’80’ler giyim tarzının güzel bir örneğini oluşturan Sinan, modern şehirli insanı temsil etmektedir. Babasının takım elbise ile kumaş pantolon ve gömleğine karşı bir zıtlık oluşturmaktadır. Hem modern birey hem de kuşak çatışmasındaki bir genç olarak aileyle yapılan gezilerden öte arkadaşlarıyla zaman geçirmeyi ve diskoda eğlenmeyi tercih etmektedir.

Erdoğan geleneksel karakterine bağlı olarak temiz tıraşlı fakat bıyıklı birisidir. Geleneksel Türk toplumunda bıyık erkekliğin, gücün, hatta belki de mertliğin sembolü olarak görülmektedir. Erkekliği kanıtlamakta olmazsa olmaz olarak görülen bıyığın erkeği kadından ayıran bir çizgi olduğu düşünülmektedir. Özellikle koruyucu ve kollayıcı ‘Anadolu erkeklerinde’ güvenilir bir geleneksellik imajı yaratmaktadır.

Erdoğan’ın yukarıda anlatılan geleneksel karakteri, doğası gereği karşı cinse ilgi duymayı yani heteroseksüel olmayı gerektirmektedir. Filmde de görüldüğü üzere, bir evlilik yapıp ayrılmış olan Erdoğan modern görünümlü bir kız arkadaşa sahiptir. Filmdeki tüm ögeler Erdoğan’ın heteroseksüel karakterini yüceltmek için oluşturulmuşken, filme sonradan dâhil olan oğlu tüm bu düzeni bozuyor gibi

gözükmektedir. İş hayatında iyi bir yerdeyken, bir sürü çalışanı varken, aynı zamanda aşk hayatında da istediğini elde etmiş konumdadır. Her bakımdan başarılı güzel bir sevgilisi vardır ve ileride o da Erdoğan gibi avukat olacaktır. Oysa Erdoğan’ın eski eşiyle yaptığı konuşmada ‘suç’ kadına yıkılmakta ve eğer çocuğu Erdoğan yetiştirmiş olsa bu şekilde yetişmemiş ve ‘normal’ olacağı izleyiciye aktarılmıştır. Filmin sonunda oğluyla barışması ise tamamen açık uçlu bırakılmış ve Sinan’ı o şekilde mi kabul ettiği, yoksa bir baba olarak görevini yaparak onu bu “hata”dan döndürmeye mi çalışacağı tam olarak netlik kazanmamıştır. Yine de geleneksellikten kurtularak, fikirlere saygılı bir birey olma yolunda -ki bunu iddia etmektedir kendisi- ilerlediği görüşü ağır basmaktadır.