• Sonuç bulunamadı

( II.BAYEZİD DÖNEMİ: 886-918/1481-1512 )

II.Bayezid zamanında vezir Abdullah Paşa tarafından yapılan Abdullah Paşa Darülhadisi Amasya’da inşa edilmiştir.5Bu darülhadis günümüzde hala orijinalliğini korumaktadır.6 II.Bayezid’in saltanatı döneminde Fatih Sultan Mehmed’in kurduğu medrese teşkilatı devam etmiş, bunlara ikinci bir Altmışlı Medrese daha eklenmiştir.7

Taşköprîzade bu bölümde 101 alim ve şeyhi ele almıştır. Biz konumuzla alakalı olarak 11 muhaddis hakkında bilgi vereceğiz.8

MOLLA KASIM BİN YAKUP (ö.895/1490)

1 Mehmed Serhan Yahşi, “Cemâl-i Halvetî”, DİA, VII, 303 2 B.Mehmed Tahir, Sicill-i Osmânî, I, 51

33Enver Behnan Şapolyo, Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi,45

4 Mehmed Serhan Yahşi, a.g.m., 303

5 Cahid Baltacı, XV.XVI.Asırlarda Osmanlı Medreseleri, 583 6 Ali Yardım, “Darülhadis”, DİA, VIII, 530

7 Cahid Baltacı, a.g.e., 47 8 Taşköprîzade, a.g.e., 273-376

Alim, amil, fazıl, kamil, Molla Kasım bin Yakub el-Emâsî; “Hatîb” adıyla meşhurdur.

Molla Kasım, Amasya’lı Molla Yakub’un oğludur. Bir süre Seyyid Ahmed Kırîmî’nin öğrencisi oldu ve Amasya’da müderrislik yaptı. Sultan Bayezid Han burada Sancak Beyi iken ona hocalık yaptı. Sultan tahta geçtiğinde, ona Bursa’daki Sultan Murad Han Medresesi müderrisliğini verdi. Sonra sultan onu, Amasya’da emir olan oğlu Şehzade Ahmed’in hocalığına getirdi. 1

Amasya’da 895/1490 yılında vefat etti.2 Tasavvuf ehlini seven Molla Kasım; kıraat ilimleri, tefsir ve hadis, usul ve furûda alim idi.3

MOLLA ABDURRAHMAN EL-AMASÎ (ö.922/1516) Molla Abdurrahman Bin Ali Bin Müeyyed el- Amâsi4

860/1456 senesi safer(Ocak) ayında Amasya’da doğdu. Fazilet ve kemalat tahsil ederek büyük nimet ve geniş devlette yaşadı. Hem yüksek fazileti ve hem de yetenekli insanları himaye edip yetiştirmesiyle tanınan Abdurrahman Efendi, Müeyyedzade5 adıyla tanınmıştır. Ulemadan Divrik’li Yar Ali b.Siyavüş b. Evren’in torunlarından6 Şemseddin Müeyyed Çelebi’nin torunu, Şeyh Yar Ali Efendi’nin oğludur.7

Müeyyedzade Abdurrahman Efendi dünyaya geldiğinde babası Amasya’da bulunan Yakut Paşa Zaviyesinde irşad vazifesine devam etmekte idi. Babası daha sonra 858 yılından beri burada sancak beyi olan Şehzade Bayezid’in nişancısı oldu. babasının bu şekilde idari işlere katılması ve şehzadeye intisabıyla Müeyyedzade’nin de şehzadenin

1 Taşköprîzade, a.g.e., 276; Mecdî, a.g.e., 293 2 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmânî, 872 3 Taşköprîzade, a.g.e., 276; Mecdî, a.g.e., 293 4Taşköprîzade, a.g.e., 290; Mecdî, a.g.e., 308

5 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Amasya’da Yakut Paşa zaviyesi şeyhi iken 851/1447’de vefat eden Divriklizade

Şemseddin Müeyyed Çelebi’den sonra bu zatın evlat ve torunları “Müeyyedzade” adıyla anıldığını kaydeder. Mehmed Süreyya ise Müeyyedzade Ali Efendi’nin oğullarının adı olduğunu II.Bayezid devrinde başlayıp bir asır kadar devam eden bir sülalenin olduğunu bildirir. Alimler arasında birinci görüş daha çok tercih edilmiştir. Bkz.Osmanlı Tarihi, II, 662; Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, 1212

6 Şeyh Yar Ali; Sivas ve Kayseri hükümdarı Kadı Burhaneddin Ahmed’in emriyle yazılan Bezm ü rezm’de

“Şeyhu’l-İslam Kutbü’l-Muhakkıkîn”vasfıyla methedilen zattır. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi,aynı yer.

muhitine girmesine sebep oldu. Müeyyedzade babası başta olmak üzere devrin ilim ve kültür merkezlerinden biri olan Amasya’nın ileri gelen alimlerinden ilim tahsil etti. gençlik çağında tahsilini tamamladıktan sonra şehzadenin musahip ve nedimleri arasına katıldı.1 Gençlik çağlarında şehzade Sultan Bayezid Han onunla yakın arkadaş ve can dostu oldu.2 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Abdurrahman Efendi’nin Şehzade Bayezid’in meclislerine devam ederek onunla sohbet edip içki alemlerinde bulunduğunu; Şehzade’nin bu hali ve yakınlarındakilerin Şehzadeyi afyona ve sefahate alıştırdıkları durumu Fatih Sultan Mehmed’e haber verildiğinde Sultanın, Şehzade’nin lalası Fenarizade Ahmed Bey’e hüküm göndererek şehzadeyi kötü yola sevk edenlerin derhal te’dip edilmelerini emrettiğini; Ahmed Bey’in gizlice durumu Şehzadeye anlattığını ve Şehzade Bayezid’in, Müeyyedzade’ye sefer araçları, birkaç at, ve onbin akçe vererek kaçmasını tavsiye ettiğini; O da sakal ve bıyıklarını kestirip derviş kıyafetinde Amasya’dan kaçtığını yazar.3

Taşköprîzade ve Mecdî bu kaçışa sebeb olan olayları zikretmemekte; sadece bazı bozguncular bu samimiyeti çekemeyip şikayet edince, babası da Müeyyedzade’nin öldürülmesi emrettiğini; Sultan Bayezid Han daha hüküm gelmeden durumdan haberdar olup, Müeyyedzade’ye 100 dirhem, atlar, sefer araçları vererek kaçmasına yardım ettiğini belirtir.4

Şehzade ile Müeyyedzade’nin samimiyetim,den hoşlanmayıp belki de intikam duygusuyla yapılmış bir harekettierbu durumun bir iftira olduğunu Feridun bey de belirtmektedir. Sivas kadısı Halîmi Lütfullah Çelebi’nin şikayeti üzerine böyle bir karar alındığını belirtir. Lütfullah efeni kadılık görevini ifa ederken görevinden azledilmiş ve Tokat’ta 3ay hapsedilmişti. Bunlardan etkilenen Lütfullah Efendi Müeyyedzanin başını çektiği bir gurup kişinin şehzadeyi kötü alışkanlıklara sevk ettiğini manzum şekilde yazar.

Bundan sonrası için yine Taşköprîzade’ye dönüyoruz:

Müeyyedzade, geceleyin Amasya’dan çıkıp gizlice Haleb’e gitti. Bu zamanlarda Haleb, Çerkezlerin elinde idi. 881/1476 senesinde oraya gitti ve bir müddet orada kaldı. Halep’li alimlerden Zemahşeri’nin mufassal adlı kitabını baştan sona kadar okudu. Başka ilimler de öğrenmek istedi. Ancak kendisine yardım edecek kimseyi bulamadı. Bazı acem tüccarlar ona Şiraz’daki Molla Celaleddin Devvâni’ye gitmesini tavsiye ettiler. Mezkur

1 M. Tayyib Gökbilgin, “Müeyyed-zâde”, MEB., İslam Ansilopedisi, XIII, 786 2Hoca Sadettin Efendi, a.g.e., 222

3 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, 663 4 Taşköprîzade, a.g.e., 291; Mecdî, a.g.e., 309

yılda bu tüccarlarla birlikte gitti. Molla Celaleddin Devvâni’in hizmetine girdi. Tehafüt

1adlı kitabı hediyelerinin arasına ekleyip Molla Celaladdin’e sundu.2

Uzun zaman (7yıl) burada ilim tahsil etti. Ve akli ilimlere, Arab ilimlerine, tefsir ve hadis ilmine hasıl oldu. Molla Celaleddin gönül alıcı deyimler kullanarak ona tüm ilimleri kapsayan bir icazet verdi. Taşköprîzade icazetin aslını gördüğünü eseri Eş-Şakâiku’n- Nu’mâniyye’de belirtir.3 Zikredilen bütün ilimlerde icazetinin bulunduğunu ve tam bir fazilete sahip olduğunu kaydeder.

Sultan Bayezid Han’ın tahta çıktığını duyduğunda Acem diyarından Rum diyarına geldi. Amasya’ya 888/1483 senesinde ramazan ayında ulaştı. Orada 40 gün kadar kalarak ailevi sorunlarını çözdükten sonra İstanbul’a geldi. Buradaki ulema ile ilimler üzerine derin sohbetlerde bulundular.

Mecdî,“:Diyar-ı Rum’un ulemâsı ile ulûm-ı mütenevvia-i müteferrikadan mubâhase ve musâhabet ilmiye eyledikte cümlesi fazilet ve meziyetine itiraf edüp hatt-i kıyastan birûn istihsan eylediler”.şeklinde açıklama yaparak ulemanın ilmine hayranlığını belirtmiştir4. Hatta Molla Hatibzade vezirlere onun ilmini övücü sözlerle methetmişti. Vezirler de Müeyyedzade’nin durumunu sultana arzettiler. Ve Sultan 888/1483 senesinde ilk defa İstanbul’daki Kalenderhane Medresesini ona verdi.

Molla Müeyyedzade 891/1486 yılı rebiyülevvel ayında Molla Muslihiddin El- Kastallani’nin kızı ile evlendi. Sultan Bayezid Han ona bu günde Sahn-ı Seman Medreselerinin birini verdi. Bu medresede müderrislik yapan ibnu’l-Efzalüddin de İstanbul kadılığına nakledildi. Bu medresede 8 yıl görev yaptı.899/1494 senesinde Edirne kadısı Mevlana İsa Fakih vefat edince5 Sultan ona Edirne kadığını verdi. Ardından 907 /1501’de Anadolu vilayetinde Mevlana İmam Ali azlolununca6 yerine kazasker olarak

1 Tehafüt , Sultan Bayezid’in Mevakıf’a haşiye yazmasını istemesiyle Hocazade tarafından kaleme alınmıştır. Önce emre Hocazade şöyle karşılık vermiştir. “Mevakıf’la ilgili görüşlerimi kitabımın kenarına kaydetmiştim .Ol kitap Hasan Çelebi’nin eline geçmiş ve olanca görüşlerimi oradan alıp kendi haşiyesine katmış; şimdi Mevakıf’a haşiye yazmak zordur. Ama telvih ile ilgili karalamalarım vardır. Emrederlerse onları beyaza alayım” demişti. Ancak tekrar emir gelince zorunlu olarak yazmaya başlamıştğı. Haşiye müsveddede iken vefat etti. Öğrencisi Molla Bahaeddin bu eseri temize çekti. 2 Molla Celaleddin Devvani, Hocazade’nin Tehâfüt adlı eseri gözden geçirip çok beğenir. Hatta şöyle der.”Allah senden ve kitabı yazandan razı olsun .Zira ki ben de bu konuda bir kitab yazmaya kalkışmıştım. Eğer bunu görmeden yazmış olsaydım, utanç içinde kalmış olacaktım” der. Tâcü’t-Terâvih, 120; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, II, 655 3 Taşköprîzade, a.g.e., 292; Mecdî, a.g.e., 309

4 Mecdî, a.g.e.,309 5 Mecdî, a.g.e., 310 6 Mecdî, a.g.e., aynı yer.

atandı.. Molla ibnü’l -Hac Hasen’in 911/15051 senesinde ölümünden sonra Rumeli vilayetine Kazasker olarak atandı.

917/1511 yılı recep ayında yeniçeri gösterileri sırasında evi basılıp yağmalandı.2 Bu sebepten Kazaskerlikten azledildi. Kendisine günlük 150 dirhem tayin edildi ancak bunu kabul etmedi. Zaten bu halde fazla kalmadı. Sultan Selim Han tahta geçtiğinde onun durumunu vezirlerine sorup sebeblerini öğrendi. Sultan tarafından ücretine Karaferye3 kadılığının da geliri eklenerek 919/1513 senesi Recep ayında Kazaskerliğe geri döndürüldü. Sultan Selim Han ile birlikte Acem diyarına sefer eyledi. Sultan, Molla mezkuru 920/1514 yılında şaban ayında Tebriz dönüşünde, Çoban Köprüsü konağında vardıklarında akli dengesinin bozulduğu gerekçesiyle Kazaskerlikten azletti. Kendisine 200 dirhem belirlenerek İstanbul’a azledilmiş olarak döndürüldü. belirten İsmail Hakkı Uzunçarşılı durumu söyle kaydetmektedir: “Müeyyedzade’nin Sultan Selim Han tarafından sevildiğini görünce hasımları bunu çekemeyerek Abdurrahman Efendi’nin Şehzade Ahmed taraftarı olduğunu yazan bir mektubu Sultanın çadırına okla atarlar. Müeyyedzade bunun müsebbibi olarak Molla Sarı Gürz ve iki talebesini gösterir. Yapılan araştırmada mektubun müsveddeleri bulununca iki talebe öldürülür ve Molla Sarı Gürz de azledilir. Durum böyle oluca Sultan Selim Han akli dengesini kaybettiğini ileri sürerek görevinden azletmiş olabilir. Müeyyedzade!’nin suçsuzluğun ortaya çıkması zaman almış olabilir.

922/1516 senesinde vefat etti. Sultan Selim Han Onun vefatıyla çok müteessir olmuştur. Kabri Eyüp’tedir. İbn-i Kemal onun himayesi ve teşvikiyle yetişmiştir. Meşhur şair Necati’yi de himaye etmiştir.4

Hadis ve tefsirde mahir idi.5 Kendisi hakkında şiirler yazılmıştır.6 Molla mezkurun kelimât-ı kesîr, letâif-i acîpleri müsvedde üzerinde kalmıştır. Kadılıkla meşguliyeti onları temize çekmeye engel olmuştur.7 Kelam ilminde sorunları çözen bir risalesi vardır. Pek çok incelikleri araştırıp sonuçları Sultan Korkut’a göndermiş; o da eseri tetkik ederek çok

1 Eş-Şakâiku’n-Nu’mâniyye ‘te sehven verilen 901 olarak verilen bu tarih, Mecdî’de 911 olarak düzeltilmiştir. Bkz,Taşköprîzade, a.g.e., 293

2Hoca Sadettin Efendi, Tâcü’t-Terâvih, 223;Taşköprîzade, açıklanması uzun süreceğini belirterek sebebini açıklamamıştır. 3 Karaferye : Selanik beldesinin adıdır. Nuri Akbayar, Osmanlı Yer Adları Sözlüğü, 89

4 Şair Necati Bey yazdığı Divan adlı eserinin önsözünde Müeyyedzade’nin fazilet ve güzelliklerinden

bahsetmiş ve böylece eseri ona ithaf etmiştir. O zamana kadar Divanlar, Sultanlara veya vezirlere ithaf edilmesinden dolayı vezirler bu duruma çok kızmışlar. Onların kötülüğünden Müeyyedzade Necati’yi güçlükle kurtArabîlmiştir. Bkz. Mustafa İsen , Latifi Tezkiresi, 86

5 Taşköprîzade, a.g.e., 290; Mecdî, a.g.e., 308 6 Taşköprîzade, a.g.e., 293

beğenmiştir. Bu risalenin ön kısmına bir kaside yazarak şehzadeyi övmüştür. Pek çok değerli kitaba sahiptir. Mükerrerler hariç yedi bin kitabtan oluşan geniş bir kütüphanesinin olduğu belirtilmektedir.1 Hatemî mahlasıyla üç dilde şiir yazmıştır. Sûre-i Kadir tefsiri, Miftah ve Mevakıf Şerhleri üzerine yazılmış haşiyeleri eserleri arasındadır.

Çalışmamızda yer verdiğimiz Hacı Halife, Molla Abdurrahman Efendi’nin kardeşi; Molla Abdulhay Efendi ise oğlu’dur.2

Müeyyedzade Molla Lütfi gibi sivri dilli olmamasına rağmen akranları tarafından kendisine husumet beslendiğini görmekteyiz. Bunun sebebi büyük ihtimalle sultanlara olan yakınlığı ve sultanların da ona karşı muhabbetleridir. Sultan Bayezid’le aralarındaki muhabbeti çekemeyenler sultana kötü alışkanlıklar kazandırdığı iftirası ile Molla Müeyyedza’yi ortadan kaldırmak istemişlerdir. Yine yeniçeri ayaklanmasında evi yağmalanmış hatta bu sebeble kazaskerlikten azledilmiştir. Sultan Selim Han’ın muhabbetini çekemeyenler ayrı bir komplo ile yine müeeyydzadeyi hedef almışlar ancak bundan dsa müyyedzade düşmanını iyi tanıyarak kurtulabilmiştir. Müeyyedzade tüm bunların farkına varmamış olsaydı sonu büyük ihtimale Molla lütfi gibi idam olacaktı. Taşköprîzâde bazı bozguncuların iftirası olarak ayrıntıya girmeden geçtiği meseleyi bazı kaynaklar farkılı bir şekilde yorumlamaktadırlarç ikinci bayezidi içkiye ve afyona alıştırması Taşköprîzâdenin de belirttiği gibi bazı bozguncuların iftiralarından başka bir şey değildir. ancak bazı kaynaklar bu iftirayı gerçekmiş gibi sunmaktadırlar. Taşköprülü sebebi yazmaktan bile çekindiğ, büyük bir alime bu davranışı yakıştırmadığı için mevzu bahis bile etmemiştir. İbn Kemal gibi bir alimi yetiştiren akranları arasında ilmi ile temayüz eden bir alime bu yakıştırma gerçekten çirkindir. Müeeyyedzadenin hasımlarından büyük bir alim olan sarı kurz bile ihtiraslarına hakim olamamıs ve komplo hazırlamıştır.

MOLLA SARI KEREZ (ö.928/1522)

Molla Nureddin el- Karasî

Karasi (Balıkesir) sehrinden olan Nureddin Efendi,Yusuf adlı bir zatın oğludur .3 Sarı Gerz, sarı Kerez 4 Mahmud Cemaleddin el-Hulvî, asıl adının “Sarı Körez” 1 olduğunu

1Hoca Sadettin Efendi, Tâcü’t-Terâvih, 224; Taşköprîzade, a.g.e., 294; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, 664 2 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, 93

3 Mecdî, a.g.e., 314

4 Selahaddin Yıldırım’ın kaynak gösterdiği Osmanlı Müelliflerinde Sarı Gürz Nureddin Efendi ile ilgili

bilgide “sarı tüylü, kısa boylu ve etli olduğu için ona da sarı gürz dendiğini “belirtmiştir. Ancak burada verilen bu sıfatlar Nureddin Efendi’den başka 990 yılında vefat eden ve adı Mehmed Efendi olan başka bir zatın

bildirmiştir. Hatipzade ve Bursalı Hocazade’den ilim tahsil etti. Molla Fazıl Sinan Paşa’nın hizmetine nail oldu. Molla Sinan paşa İstanbul’dan2 sürgün edildiğinde de ondan ayrılmadı. Molla Sinan Paşa Edirne Darulhadisine tayin edilince onun derslerine tabi oldu. Ardından çeşitli medreselerde müderrislik yaptı. Bursa’daki Sultan Bayezid Han medresesi, Üsküp İshak Paşa Medresesi, Edirne Darulhadis Medresesi ve Sahn-ı Seman medreselerinin Akdeniz cihetindeki birinci medrese olan Akkurşunlu Medresesinde müderrislik yaptıktan sonra emekli oldu. Kendisine 80 dirhem tayin edildi. Sultan Selim Han onu İstanbul’a kadı olarak tayin etti. Ardından Anadolu ve Rumeli vilayetine Kazasker oldu. Sultan Selim Han ile aralarında gecen bir olaydan dolayı Onu görevden alıp, Sahn-ı Seman Medreselerinin birine atayarak günlük 120 dirhem tayin etti.3 Kısa bir süre sonra tekrar İstanbul kadılığına getirildi. Görevinden tekrar alınarak 120 dirhem ile emekliye sevk edildi.4 Taşköprîzade vefat tarihini 927/1521 yada 928/15225, olarak verirken Mecdî, ve Mehmed Süreyya bu tarihlerden 928/1522’i esas almıştır. 6 Hoca

Sadettin ise Bursalı Mehmed Tahir gibi7 927/1521 olarak kaydetmiş ancak bir söylentiye

göre de 934/1527 olduğunu da belirtmiştir.8 İstanbul’da yaptırdığı9 ve o semte adını veren yani Sarı Gürz mescidinin yanına defnedilmiştir.10

Taşköprîzade muhaddisliğini de vurgulayarak; fakih, alim ve fazıl olduğunu, hakkı en kuvvetli savunanlardan Allah’ın kılıçlarından bir kılıç olduğunu belirtir. Bursalı Mehmed Tahir de onu; hakkı söyleyen, muhaddis ve fakih bir zat olarak tanıtır.11 Dinine çok bağlı ve dinin her zaman savunucusu idi.”el –ecvibetü an eşkalat-i el-molla Seydi Hamidi”adıyla Molla Kara Seydi Hamidi’inin12 sorularına cevaplar yazmıştır. Fıkıhla özellikleridir.Krş. Osmanlı İlim Geleneğinde Edirne Darulhadisi ve Müderrisleri, 81; Bursalı Mehmed Tahir,

Osmanlı Müellifleri, I, 341

1Mahmud Celaleddin Hulvî, Lemezât-ı Hulviyye, 448 2 Hoca Sadettin Efendi , Tâcü’t-Terâvih, 229

3 Asıl sebebin başka olduğunu belirten İsmail Hakkı Uzunçarşılı durumu söyle

kaydetmektedir:Müeyyedzade’nin Sıltan Selim Han Tarafından sevildiğini görünce hasımları bunu çekemeyerek Abdurrahman Efendi’nin Şehzade Ahmed taraftarı olduğunu yazan bir mektubu Sultanın çadırına okla atarlar. Müeyyedzade bunun müsebbibi olarak Molla Sarı Gürz ve iki talebesini gösterir. Yapılan araştırmada mektubun müsveddeleri bulununca iki talebe öldürülür ve Molla Sarı Gürz’de azledilir. Bkz. İ.Hakkı Uzunçarşılı, a.g.e, 664

4 Taşköprîzade, a.g.e., 298 5 Taşköprîzade, a.g.e., 299

6 Mecdî, a.g.e., 315; Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmânî, 1266 7 Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, I, 341 8 Hoca Sadettin Efendi, Tâcü’t-Terâvih, 229

54 Selahaddin Yıldırım, “:eş-Şakaik’e göre 927 /1521 yada 928/1522yılında,Tâcü’t-Terâvih’e göre 927 /1521, Mecdî’ye göre 928 yada 934 /1527yılında vefat etti.”şeklinde almıştır. Kaydettiği şekilde 934 yılı Mecdî’de geçmemektedir. Osmanlı İlim Geleneğinde Edirne Darulhadisi ve Müderrisleri a.g.e., 82

9 Mecdî,a.g.e., aynı yer.

10 Hoca Sadettin Efendi, Tâcü’t-Terâvih, 229 11 Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e., I, 341

ilgili “Risale-i kalemiyye”adlı bir metin tasnif etmiş, Murteza adında seçtiği konularda açıklık getiren bir eseri kaleme almıştır. Haşiye-i Şerh-i Miftah, Haşiye-i Şerh-i Mevakıf, Talikat-ı ale’l-hidaye, Haşiye alâ Şerhi’l-İsfehâni li Tavâli’i’l-Envâr li’l-Beyzâvîfi’l- Kelam adlı eserleri bulunmaktadır.

Lemezat-ı hulviyye’de, Nureddin Efendi’nin Devran (kıyam zikri)da bulunan Sufilere karşı yaptığı mücalelerden bahsedilmiştir. Devran zikrini inkar etmiş, şeyhi ve devrana katılanları küfür ile itham etmişti. Hatta bir fıkhi mesele halinde ilmî bir şikayet yazıp imzalaması için zamanın Şeyhülislamı Kemalpaşazade’ye göndermiştir.

Bir Cuma günü Fatih camiinde Sünbül Efendi’nin vaaz-ı nasihatından sonra zikrullah ve devran başlar. Kendisi gibi zahir ehlinden olan talebe ve dostlarıyla birlikte engellemeye çalışırlar. Yine bir toplantı düzenleyerek aralarındaki anlaşmazlığı çözmek için tartışmışlardır.1

MOLLA SEYDİ ÇELEBİ (ö.931/1524)

Alim, fazıl, kemal molla Muhyiddin Seydi Muhammed Bin Muhammed el- Kocavî

Babası Mehmed efendi, asrın ulema meşayıhlarındandır. Uzun müddet Merzifon Medresesinde müderrislik yaptı. Molla Seydi Çelebi ilk olarak babasından ilim öğrendi. Sonra Molla Behaeddin Efendi, Amasya’da müderris olan Molla Abdi Efendi, Şah Fenari’nin oğlu Molla Hasan Çelebi’den dersler aldı. Malkara Medresesi’nin müderrisi ve İstanbul’daki İbrahim Paşa medresesinin ilk müderrisi oldu. İznik Orhangazi Medresesi, Edirne Darulhadis medreselerinin müderrisliğinden sonra İstanbul’daki Vezir Mustafa Paşa Medresesinin ilk müderrisi oldu. Ardından Sahn-ı Seman Medreselerinin birinde görev yaptıktan sonra Sultan Bayezid Han tarafından günlük 80 dirhem ile emekliye sevk edildi. Sultan Selim Han onu önce İstanbul kadısı, sonra da Anadolu kazaskeri yaptı. Kadılıktan istifa edip görevi bırakınca Sultan Selim Han ona Sahn-ı Seman Medreselerinden birini verdi ve günlük 120 dirhem tayin etti. Bir müddet sonra tedrisi bırakıp evine çekildiyse de tekrar Mısır’a kadı olarak atandı. Bir yıl orada kaldıktan sonra hacca gitti. İstanbul’a döndüğünde kendisine 130 dirhem tayin edildi. 931/1524 yılında

ilim ve ibadet ile meşgul iken vefat etti.1 İstanbul’da Fatih camii yanında müfessir Şeyhzade’ye nisbet edilen mescidde babası Muslihiddin Mehmed’in yanına defnedildi. 2

Seydi Çelebi Arap ilimleri, akli ilimler, tefsir, hadis, usul ve furu da alim bir şahıs idi. İlm-i belagatta mahir, lisanı fasih, beyanı melih bir zattı.

Seydi Çelebi, Hamidli Kara Seydi’nin3 sorularına cevap ihtiva eden bir risale yazmıştır.

Molla Lütfi zındıklıkla suçlanıp ölümüne karar verilirken onun “zındıklık ve dinsizlikten beri olduğuna tanığım” diyerek mollayı savunanlardan olmuştur.

MOLLA LÜTFÎ (ö.900/1495) Alim, fazıl, Molla Lütfullah Tokâdî4

Molla Lütfullah Tokat’lıdır. Molla Lütfi,5 Sarı Lütfi,6 Mevlana Lütfi,7 Deli Lütfi 8 lakaplarıyla anılır. II.Murat’ın büyük alimlerinden Hızır Bey’in oğlu Yusuf veya meşhur adıyla Molla Sinan Paşa’dan ilim tahsil etti. Onun yanında ilmen yüksek seviyelere ulaştı. Sinan Paşa Fatih’in hocası iken, aynı zamanda, vezirlik görevini de ifa ettiğinden Hoca Paşa lakabıyla anılmıştır.9 Molla Ali Kuşcu’nun Rum diyarına geldiğini öğrenince Hocası Sinan Paşa, riyazet (matematik) ilimlerini öğrenmesi için ona gönderdi. Bu vasıtayla riyazat ilimlerine vakıf olan Molla Lütfi, hocasına bunları öğretti. Sinan Paşa’nın 875/1470’de Sultan Fatih’in veziri olması üzerine10 hocasının tavsiyesiyle, hazine kütüphanesinin11 müdürlüğüne (hafızü’l-kütüp) getirildi. Bu vasıtayla pek çok ilmi elde

1 Taşköprîzade, a.g.e., 299-300; Mecdî, a.g.e., 315 -316 2 Mecdî, a.g.e.,aynı yer.

3 Molla Kara Seydi Hamidi, Molla Fenari’nin öğrencilerindendir. Bursa’da Kaplıca, İznik’te Orhan Gâzi ve Bursa Sultaniyesinde müderrislikte bulunduktan sonra Semaniye mollalarından oldu. Bir süre İstanbul kadılığı yapmıştır. Seyyid Şerif’in Miftah’ı üzerine haşiye yazmıştır ve Şerh-i mevakıf’a kendi görüşlerini açıklayan bir ek hazırlamıştır. Hoca Sadettin Efendi, Tâcü’t-Terâvih,V.228

4 Taşköprîzade, a.g.e., 279

5 Eş-Şakâiku’n-Nu’mâniyye 279

6 Bursalı Mehmet tahir ,Osmanlı müellifleri ,İstanbul 1975,1,382Ahmed Yaşar Ocak sarışın olduğu için bu