• Sonuç bulunamadı

Alim, amil, muhammed b. Ömer b. Hamza

Asıl ismi Muhyiddin Mehmed olup Mehmed Molla veya Molla Arap lakabıyla meşhurdur.6

Sadeddin Taftazani’nin öğrencilerinden olan dedesi Hamza b. İvaz, ailesiyle birlikte Antakya’ya göç etmiş ve burada yerleşmişlerdi. Molla Arap burada doğdu ve küçük yaşta Kur’an-ı Kerim’i ve kıraatten Şatıbiyye ile fıkıhtan Kenzu’d-Dekâik’i ezberledi. Babası ve amcaları Şeyh Hüseyin ve Şeyh Ahmed’den Arapça, fıkıh, usul ve kıraat dersleri aldıktan

1 Mecdî, a.g.e., 410

2 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, 133 3 Mecdî,a.g.e., aynı yer.

4 Taşköprîzade, a.g.e.,412

5 Kemal Sandıkçı, Sahih-i Buhari Üzerine Yapılan Çalışmalar, 67 6 Tahsin Özcan, “Molla Arap”, DİA, XXX, 240

sonra Hasankeyf, Diyarbekir ve Tebriz’de ilmini derinleştirdi. Bu arada Molla Mezîd’den de birkaç yıl ders aldı. Tebriz’den sonra Haleb’e döndüğünde vaaz, fetva ve dersler vermeye başladı. Bu sayede Arap ve Acem diyarlarında meşhur oldu. Ardından Kudüs ve Mekke’de bir müddet eğitim gördü. Bu arada hac vazifesini yerine getiren Molla Arap, Mısır’a geçerek Suyut’nin derslerini takip edip icazet aldı. Burada verdiği dersler vaazlar ve fetvalarıyla makbul ve meşhur oldu. Bu zaman zarfında kaleme aldığı en-Nihâye adlı eserini derslerine katılan Sultan Kayıtbay’a takdim etti. Sultan bu sayede tanıdığı Molla Arab’ı çok sevdi ve ona çeşitli ikramlarda bulundu. Bununla birlikte Mısır’dan gitmesine de izin vermedi.

Kayıtbay’ın 903/1497 yılında vefatı üzerine deniz üzerinden Rum diyarına gelerek Bursa’ya yerleşti. Bursa halkı da aynı şekilde onu çok sevdi. Sultan Bayezid Han da onun sohbetlerine katılır ve sürekli hediyeler gönderirdi. Burada Tehzibu’ş-Şemâil fi Sîreti Nebiyyina Sallahu Aleyhi vessellem adlı eserle birlikte tasavvufla ilgili risaleler yazdı.

İstanbul’a döndüğünde vaaz u nasihatlerine devam etti. Bazı vaazlarında sema ve raks aleyhine konuşmalar yapan Molla Arap, Halvetiye Tarikatinin camilerde raks ve devran yapmasını haramlığı hakkında bir mektup yazarak Halvetiye mensuplarına gönderdi. Daha sonra Haleb’e gitti ve orada Melik Hayır Bey’in teveccühünü kazandı. Vaazlarına devam eden mezkur molla, burada tefsir, hadis okutmaya devam etti.1

Molla Arap vaazlarında Rafizîlik ve şiîlik aleyhinde konuşurdu. Şah İsmail’in Sultan Gavri’ye gönderdiği elçilerden biri Molla Arap’ın vaazlarında Şiilik aleyhine propaganda yaptığı gerekçesiyle kılıcını çekip onu öldürmek istemişti. Ancak bu kişi Halepliler tarafından öldürüldü. Siyasi bir krize sebep olan Molla Arap, Melik Hayır Bey’in isteği üzerine Rum diyarına döndü.

Sultan Selim Han’ın saltanatlık dönemine rastlayan bu dönüşünde sultanı kızılbaşlara karşı uyararak İran’a sefer düzenlemesi konusunda teşvik etti. Bu amaçla es-Sedâd fî fazli’l- Cihad adlı bir eser telif etti. Sefer sırasında sultanın yanında bulundu ve askerlere cihad konusunda vaazlar verdi. Sefer sonunda Şah İsmail bozguna uğratılıp Tebriz’e girildiğinde Şia karşıtı vaazlarına devam etti. Memlük Devleti’nin ortadan kaldırılması ile tekrar Haleb’e giderek vaazlarına devam etti. Sultanın verdiği emandan dolayı Şiîlerin mallarına dokunulmayacağını açıkladı.2

1 Taşköprîzâde, a.g.e., 414

Daha sonra Rumeli’ye giden Molla Arap vaaz u nasihatlarına devam etti. Burada kaldığı müddetçe Saraybosna’da bir cami ile bir mescid, Üsküp’te de bir mescid yaptırmıştır. Burada on yıl boyunca her gün insanlara Kur’an’ı tefsir etti. Onun vesilesiyle pek çok kişi müslümanlığı tercih etti.1

932/15262 yılında Kanûni Sultan Süleyman ile birlikte Macaristan seferine katıldı. Sefer esnasında zafer için dua ederdi. Sonunda diğer seferler gibi bu seferden zaferle döndüklerinde Bursa’ya yerleşti. Umur Bey mahallesinde büyük bir caminin inşasını başlattıysa da tamamlayamadan 4 muharrem 938/1531 tarihinde vefat etti ve caminin hazîresine defnedildi. Vefatına Mevlana Kandî “Erdi Mevlâna Arab i’zâz ile mevlâsına” mısraı ile tarih düşürmüştür.3

Mecdî, tefsir ve hadis ilimlerine vukufu ile tanınan Molla Arap hakkında çok kuvvetli hafızası olduğundan dolayı sahih hadislerin tamamına yakınını ezbere bildiğini nakleder.4 Vaazlarında inandığı şeyleri korkusuzca söylediği, halkı sapkın fikirlere özellikle

Şia ve Erdebiliyye taifesine ve bidatlara karşı uyardığı nakledilir.5

Taşköprîzâde Molla Arap’ın pek çok kitap ve risalesinin bulunduğunu ve bunların çoğunun kimya ilmi ile ilgili olduğunu belirtir. Geçimi için ticaretle uğraşmış, sultan ve emirlerin gösterdiği teveccühe ve hediyelerine rağmen kendi kazancı ile geçinmeyi tercih etmiştir. Hayır müesseseleri kurmuş pek çok öğrenci yetiştirmiştir.

Eserleri arasında bulunan ve Sultan Bayezid’e ithaf edilen Erbe’ûne Hadîsen adlı eser çeşitli konuları içeren hadislerle oluşturulmuştur. Eserde geçen hadislerle ilgili ayet ve hikayelere de yer verilmiştir. Müellifin Erbe’ûne Hadîsen adını taşıyan başka bir risalesinde de birinci risalenin devamında yer alan ve girişinde bu esere atıfta bulunulan bu kırk hadis risalesinde; ezberlenmesi kolay, veciz, biri tekrar olmak üzere kırk iki hadis biraraya getirilmiştir.

Tehzîbü’ş-Şemâ’il fî men hassa’llâhu bi-ekmeli’l-fezâ’il adlı eseri Tirmizi’nin Şemâ’ilü’n-Nebî adlı eserinin ihtisar edilip yeniden düzenlenmesiyle meydana getirilmiş ve Sultan Bayezid Han’a ithaf edilmiştir. Bu eserlerden başka Mevlidü’n-Nebî, en Nihâye,

1 Taşköprîzâde, a.g.e., 415

2 Kanûni’nin Macaristan seferi Taşköprîzâde muhtemelen hatâen 902 olarak vermiştir. Mecdî mezkur tarihi 932

olarak kaydeder. Bkz. Taşköprîzâde, aç.g.e., 415; Mecdî, a.g.e., 414

3 Tahsin Özcan, a.g.m., 240 4 Mecdî, a.g.e., 414 5 Tahsin Özcan, a.g.m., 240

Hidâyetü’l-‘ibâd ilâ sebîli’r-Reşâd, el-Makâsıd fî fezâ’ili’l-Mesâcid ve es-Sedâd fî fazli’l- Cihâd adlı eserler telifleri arasındadır.1

MOLLA ATûFî (ö.948/1541)

Molla Hayreddin Hızır bin Mahmûd bin Ömer; “Atûfi” adıyla maruftur2

Merzifon’lu3 yada Kastamonu’lu4 diye rivayet edilen Atûfi’nin babasının adı Mahmut b. Ömer’dir. Aslen Merzifon’lu olduğunu bizzat kendi eserlerinde belirtmiştir. Ancak Kastamonî nisbesinin hangi sebeple kullanıldığı hakkında bilgi elde edinilememiştir.5

Asrın alimlerinden Molla Bahşî Halife’den hadis ve tefsir öğrendi. Molla Abdü’l- Emâsi’den ilm-i meâni okudu. Kadızade’nin torunu, meşhur riyâziyeci Kutbuddin Muhammed Hamid ve Molla Fazıl Kadızade Rûmi’den akli ilimleri öğrendi. Usul ilmini alim ve fazıl olan Hocazade’den, şer’i ilimleri Molla Efzalzade’den öğrendi. İlmî şöhretinden dolayı Sultan Bayezid Han Daru’s-Saade’de köleleri için müderris tayin etti. Daha sonra vaaz yolunu tercih etti ve İstanbul Vaizi olarak ün yaptı. İstanbul camilerinde cuma günleri vaaz ederdi. Kendisine günlük 50 dirhem tayin edildi.6 Bu yeni görevinde 80 akçeye kadar terfi etti. Daha sonra bu görevi de bırakarak evine çekildi ve kitap telifiyle meşgul oldu. Atûfi, Eyüp’te 948/1541 tarihinde vefat etti ve evinin yanına defnedildi.7 Mehmed Süreyya, vefat tarihini diğer kaynaklardan oldukça farklı bir şekilde 924/1518 olarak verir.8

Tefsir, hadis, tıp, mantık ve kelam ilimlerine dair çoğu şerh ve haşiye mahiyetinde olmak üzere onbeş kadar kitap yazmıştır. 9

• Keşfu’l-Meşârik fi Şerhi Meşâriki’l-Envâr, Radıyyüddin es-Sağani’nin hem Sahih-i Buhari hem de Sahih-i Müslim’de bulunan hadisleri bir araya getirdiği “Meşâriku’l- envâri’n-Nebeviyye” üzerine yaptığı bir şerh çalışmasıdır. Eser üç cilttir.10

1 Tahsin Özcan, a.g.m., 241 2 Taşköprîzade, a.g.e., 417

3 Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, I, 355

4Taşköprîzade, a.g.e., 417 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, 661 5i.Lütfi Çakan, Atûfi Hayrettin Hızır, İA, IV, 99

6 Taşköprîzade, a.g.e.,aynı yerler

7 Taşköprîzade, a.g.e., 417; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e., I, 356; İ.Lütfi Çakan, Atûfi Hayrettin Hızır, İA, IV,

99

8 Mehmed Süreyya, a.g.e., 661

9İ.Lütfi Çakan, Atûfi Hayrettin Hızır, İA, IV, 99; Taşköprîzade, a.g.e., 417

10 Mecdî, a.g.e.415; Mücteba Uğur, Hadis ilimleri Edebiyatı adlı eserinde Keşfu’ş-Şarık fi Şerhi’-Meşarık

Atûfî, şerhinde Ebû Hüreyre’nin rivayet ettiği :”Kim Allah’a ve Rasûlüne iman eder, namazını kılar, Ramazan (orucunu) tutarsa onu cennete sokmak Allah’ın üzerine hak olur. İster bu kişi hicret etmiş olsun, isterse doğduğu yerde oturup hicret etmesin..” mealindeki hadisi ilk olarak ele alır. Şerhte, önce Buhari tarafından Ebû Hüreyre’den tahric edildiğini belirtir. Ardından Ebû Hüreyre’nin rivâyet ettiği hadislerin sayısını vererek menkıbelerini anlatır. Hadiste geçen kelimeleri Arapça uzunca açıklar ve gerektiği yerde Türkçe ve Farsça anlamları da verir. Buhâri ve Müslim’de geçen hadisleri açıkça işaret eder. Bahsedilen bu birinci hadisi 12 varakta şerh etmiştir.1 Bu eserin müellif hattıyla 516 varaklık yegane nüshası Hacı Selim Ağa Kütüphanesinde bulunmaktadır.(nr.230)2

• El-Enzâr fî şerhi ba’zi’l-Ehadis ve’l-Asâr, Meşarik şerhinden müellifin bizzat yaptığı seçmelerden meydana gelen bir eserdir. (süleymaniye Ktp.,Şehzade Mehmed ,nr.8/1) • Mir’atü’r-rü’yâ Hz.Peygamber’in , “Rüyada beni gören gerçekten görmüştür; çünkü

şeytan benim suretime giremez”.(Buhari , “ilim”,38) mealindeki hadisin şerhinden ibarettir. Kaynaklarda zikredilen bu eserin herhangi bir nüshasına rastlanmamıştır. 3 • Ravzu’l-İnsan fî tedâbiri’l-ebdân adlı eseri tıpla ilgili hadislerin şerhidir. Sutan II.

Bayezid’e ithaf ettiği eserini üç bölüme ayırmıştır: 1-İsraf ve zararlı şeylerin açıklanması

2-Tıbbî ıstılahların tefsîri

3-Hz.Peygamberin sünnetinde yer alan yeme içme ile ilgili hususlar. Eserin esasını teşkil eden bu üçüncü bölüm pek çok kısımlara ayrılarak işlenmiştir.4

• Haşiye ala TefsîriKeşşâf (Süleymaniye Ktp.Şehid Ali Paşa,nr.263) • Hâşiye ala Tefsîri Beyzavi (SüleymaniyeKtp.,Beşir Ağa, nr.25)

• El-Cevheretü’l-cinâniyye fî mesâ’ili’l-îmâniyye(TSMK,III.Ahmed ,nr.607)

MOLLA MUSLİHİDDİN EL-EMASÎ (ö.938/1532) Muslihiddin Musa Bin Musa el-Emâsi.

1 Selahattin Yıldırım, Osmanlı Dönemi Anadolu Muhaddisleri, 185 2 İ.Lütfi Çakan, a.g.m., aynı yerler.

3 İ.Lütfi Çakan, a.g.m., aynı yerler. 4 Selahattin Yıldırım, a.g.e., 186

Amasya’lı Musa Efendi’nin oğludur. Asrın alimlerinden ilköğretimini tamamladıktan sonra Acem (İran) diyarına göç ederek oradaki alimlerden ilim tahsil etti. Sonra haccetti ve tekrar Rum diyarına geldi. Molla Fazıl Efzalzade (ö. 903/1497)’nin hizmetine girdi1 ve ondan icazet aldı.2 İlimde üstün bir mevkiye ulaştıktan sonra tasavvuf yolunu tercih etti. Bu yolda ilerleyerek büyük pay elde etti. Amasya şehrinde yerleşti. Bu şehirdeki Sultan Bayezid Han camiinde kitap ezberlerdi. Bu sebebten dolayı insanlar arasında Hafiz-ı kütüb adıyla meşhur oldu.3 Amasya’da emekli iken muallim ve müftü oldu.4 Talebe okutur, insanlara fetva verirdi.

Taşköprîzade ve Mecdî vefat tarihi hakkında bilgi vermezken Mehmed Süreyya, 938/1531; Bursa’lı Mehmed Tahir 936/1529 tarihini vermiştir.5

İlimlerin her birinden hissesi vardı. Öncelikle hadis ve tefsir alanında derinleşmişti. Akli ilimlerde ve edebiyatta da mahirdi. Usul ve furuda söz sahibi idi.6 Fıkıhta on tane makbul fetvalardan oluşan Mahzenü’l-Fıkh adını verdiği eseri ve şerhini telif etti.7

MOLLA HAYDAR (ö. 925/1519)

Alim, amil, fazıl, kamil, Molla Haydar

Molla Haydar, Mehmed Efendi’nin oğlu; Hayali’nin yeğenidir. Annesi Muhammed Şah Fenari’nin oğlu Muhammed Efendi’nin kızıdır.8 Asrın alimlerinden ilim tahsil etti. O zamanda Edirne Darulhadisinde müderris olan Molla Seyyid Mehmed el- Kocavi’nin hizmetine girdi. Onun derslerini takip etti ve mu’idi oldu.9 Ondan Allame-i Taftazani’nin Şerhu’l- Mutavvil li’l –Telhis’ini başından sonuna kadar okudu. Kocavi onun hakkında: “Molla Haydar benden Sahih-i Buhari’yi itkan ve tahkik ile başından sonuna kadar okudu. Bu dersler esnasında Kirmani’nin Sahih-i Buhari şerhini takrir ediyordu.”diyerek Molla Haydar’ın hadiste öğrencisi olduğunu, ve Sahih-i Buhari’yi iyice araştırarak okuduğunu vurgular.

1Taşköprîzade, a.g.e.,420; Mecdî, a.g.e., 417-418 2 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmâni, 1126

3 Taşköprîzade, a.g.e., 420; Mehmed Süreyya, a.g.e., 1126; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e., II, 26 4 Mehmed Süreyya, a.g.e., 1126

5 Taşköprîzade, a.g.e.,420; Mecdî, a.g.e., 418; Mehmed Süreyya, a.g.e., 1126; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e., II,

26

6Taşköprîzade, a.g.e., 420; Mecdî, a.g.e., 418

7Mehmed Süreyya, a.g.e., 1126; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e., II, 26 8 Taşköprîzade, a.g.e., 425

Mısır’a giderek oradaki alimlerden tefsir, hadis, usul ve furu ilmi aldı. Sonra Rum diyarına geldi ve Bursa’daki Sultan Mehmed Han imaret-i evkafına mütevelli olarak atandı. Yine aynı şehirdeki Sultan Orhan İmareti Evkafına mütevelli oldu.

Taşköprîzade ve Mecdî vefat tarihini Sultan Selim Han’ın son zamanları olarak kaydederler. Mehmed Süreyya, 925/1519 olarak verir.1Yavuz Sultan Selim’in vefatı 926/1520 tarihinde vukû bulduğuna göre bu tarih isabetlidir.

O muhaddis ve müfessirdi.2 Doğru sözlü, güler yüzlü, hoş sohbetli idi. Arapça başta olmak üzere üç dilde nazım ve nesirde söz sahibi idi. Beliğ ve fasih kasideler yazardı. Allah onun meclislerini, mahvillerini zenginleştirdi.3