• Sonuç bulunamadı

4.4. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine Giden Yolda 18 Maddelik Anayasa

4.4.1. Siyasi Yönden İncelenmesi

4.4.1.1. Seçim Sürecine Olan Etkileri

4.maddedeki değişime göre; “TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri 5 yılda

bir aynı günde yapılacaktır. İlk turda Cumhurbaşkanlığı seçiminde çoğunluk sağlanamazsa, ikinci tura gidilecektir” (Yazıcı H. , 2017, s. 162).

“Cumhurbaşkanı seçimleri ile meclis seçimlerinin aynı gün yapılması ile birlikte millet iradesinin hem meclis’e hem de yürütmeye eş vakitli yansıması ve olabildiğince uyumlu ve olumlu yansıması beklenmektedir” (Fendioğlu, 2017, s. 95).

“Yasama ve yürütmenin seçimlerinin bir arada yapılmasıyla birlikte, seçilen cumhurbaşkanı ile milletvekillerinin, cumhurbaşkanı partili ise aynı partiden olması, partili değil ise görüşüne yakın milletvekillerinin halk tarafından seçilmesi sağlanmaya çalışılacaktır. Çünkü kanunsuz, yürütme olmaz, kanun da meclis tarafından yapılmaktadır, bu yüz den iki kuvvetin başka anlayışta olmasının çıkaracağı olumsuz sonuçlardan kurtulması için seçimlerin aynı gün olması yasama ile yürütmenin arasındaki ilişki bakımından olumlu sonuçlar doğuracaktır” (Gül A. , 2017).

“Seçimlerin aynı gün yapılması, ülkemizde bir seçim yapılmasının maliyetleri, psikolojik etkileri, ülke gündemini etkilemesi ve çıkabilecek taşkınlıklar düşünüldüğünde de tek seçime indirilmesi seçim süreçlerine olumlu yansıyacaktır” (İyimaya, 2017, s. 74).

Başkanlık sisteminden önce, Parlamenter sitemle, “Türkiye’de dört yılda bir genel, beş yılda bir yerel ve ara ara meslek, oda ve sivil toplum örgütü seçimleri yapılmaktaydı. Göreli olsa da bu kadar sık ve çeşitli seçim olması, seçmenlerde kolektif bıkkınlık yaratmakta; “seçmenin seçim yorgunu olmasına sebep olmaktaydı” (Kurtbaş, 2015: 105). Bu konuda Kurtbaş tarafından yapılan bir başka alan araştırması, ayrıca, “özellikle seçim dönemlerinde artmak kaydıyla farklı sülaleler, etnisiteler, mezhepler ve siyasal görüşler arasında siyasal açıdan açık ve örtük gerilimler yaşanmakta” (Kurtbaş, 2013: 563) ve “seçmenler ‘seçim yorgunu’ hale gelmektedir. Nitekim, sözü edilen araştırma bulgularından birine göre, her dört yılda bir genel, beş yılda bir yerel ve ara ara yapılan çeşitli oda, meslek, sivil toplum örgütü, dernek ve vakıf seçimlerinde küçük sosyal farklılıklar ve benzerlikler abartılarak iç-grup, dışgrup dikotomisine de dönüştürülebilmektedir. Bu süreçte siyaset ve siyasetçiler, kısa aralıklarla yapılan seçimlerde dışgrubu, iç grup için potansiyel tehlike, varoluş sorunu, rakip, düzen bozucu faktör olarak işaret edebilmektedir. Böylece bazı kültürel ve kolektif gruplar, belli ideolojilerin angajmanına kolayca girebilmiş ve belli ideolojik fraksiyonların temsilcisi ve taşıyıcısına dönüşmüştür. Yani sık yapılan seçimlerle, siyasetçiler ve siyasetin kendisi etnosantrizm üreten, yeniden-üreten siyasal mekanizmalar olarak siyasal ve sosyal yapıyı derinden etkilemekte ve seçmeni rahatsız etmektedir” (Kurtbaş, 2015: 106).

“Halkın gündemini sürekli seçimlerle meşgul edilmemesi adına ve milletvekili seçimlerinin 5 yıla çıkarılmasıyla birlikte istikrar daha sürekli hale getirilecek ve yapılan plan ve programın daha uzun vadede yapılması sağlanacaktır” (Kuzu, 2017, s. 122).

“Yürütme ile yasama seçimlerinin aynı günde yapılması, Cumhurbaşkanı adayının partisi aracılığıyla, yasamadan da güç almasını sağlayacak bir değişimdir. Yasama ve yürütme seçimini farklı günlerde yapan ülkelerde ister istemez bloklaşmalar mevcuttur. Seçimlerin aynı gün olması, yürütme karşısında yasama bloğu oluşturulması, yürütmeyi kaybettik yasamada güçlü olalım anlayışına da müsaade etmemesi beklenmektedir” (Gül A. , 2017, s. 133).

11.Maddedeki değişime göre (Yazıcı H. , 2017, s. 164) “TBMM, üye tam sayısının 5'te 3 çoğunluğu ile seçimlerin yenilenmesine karar verilebilecek. TBMM genel seçimi ile cumhurbaşkanı seçimi birlikte yapılacak. Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde TBMM genel seçimi ile cumhurbaşkanı seçimi birlikte gerçekleştirilecek”

Cumhurbaşkanı veya TBMM yani yürütme ya da yasama organlarından hangisi seçimlerin yenilenmesine karar verirse versin hem yasama hem de yürütmenin görevi son bulup seçimler yenilenecektir. Bu durumu ne milletvekilleri ne de yürütme organının başındaki cumhurbaşkanı görevinin son bulmasını istemeyeceği ve yapılacak tekrar bir seçimle kendini de riske atmak istemeyeceği için yasama ve yürütme arasındaki uyum önceki anayasaya göre çok daha iyi olacağı düşünülmektedir (Benli, 2017, s. 587).

“Bu maddeye yapılan itirazlar genelde, Cumhurbaşkanının meclisi feshetme hakkının olması yönündedir, oysaki durum tam tersine yasama ile yürütme arasında ‘check balance ‘sistemi olarak görmek gerekir. Çünkü bu yetki karşılıklı verilmiştir ve seçimler karşılıklı yenilenecektir. Kuvvetler arası dengeyi sağlamak ve meclisin de başkanı denetlemesi açısından olumlu ve önemli bir değişimdir” (Tosun R. , 2017, s. 574).

“Seçiminin 2. yılında, seçimlerin yenilenmesine karar vermesi durumunda Cumhurbaşkanı tekrardan aday olup 3. dönemde de görevine devam edebilecektir,

muhalefet kesiminin en büyük itirazı bu durumadır Oysaki Cumhurbaşkanı eğer 3. yılında da yine aday olup halk tarafından, seçilip göreve layık görülüyorsa, o lidere karşı şapka çıkarmak gerekir. Buda aslında maddeye itiraz değil de halkın tercihlerine itiraz gibi görünmektedir” (Kuzu, 2017, s. 118).

7.Maddedeki değişime göre: “Cumhurbaşkanı seçilenin varsa partisi ile ilişiği

kesilir" hükmü Anayasa'dan çıkartılıyor. Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip, Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti grupları, en son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde beşini almış olan siyasi partiler ile en az yüz bin seçmen aday gösterebilir. Cumhurbaşkanı seçilen milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer”

(http://www.resmigazete.gov.tr/, 2018)

“Bu maddeye göre cumhurbaşkanlığına aday gösterme şartları kolaylaştırılmıştır; şöyle ki 3 ayrı grup aday gösterebilecektir bunlar, siyasi parti grupları, en son yapılan genel seçimde geçerli oyların tek başına veya birlikte en az %5 ini almış parti grupları ve en az 100 bin seçmenin isteğiyle aday gösterilebilecektir. Bu da demokratik yönden yüzde on barajına takılan partilerinde, Cumhurbaşkanlığı sisteminde aday gösterebilmesini ve halkın kendi isteğiyle partisiz birinin de aday gösterilmesi seçimlere olumlu yönde yansıyacak ve demokratikleşme adına da büyük bir adım olmuş olacaktır” (Bağlı, 2017, s. 399).

Maddenin diğer kısmı olan partili cumhurbaşkanı kısmına bakacak olursak; “Partili Cumhurbaşkanı demek, bir siyasi partinin başkanı veya üyesi olan bir cumhurbaşkanı demektir. Parti ile ilişkisinin kesilmesi adına aslında küresel bir veri zaten olmamaktadır. Kendi anayasalarımıza bakıldığında 1921 ve 1924 anayasalarında böyle bir hüküm olmayıp, yalnızca 1961(madde 95) ve 1982 anayasasında (madde 101) vardır. 1924 Anayasasında Atatürk ve İnönü hem Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Başkanı olup hem de Cumhurbaşkanı olmuş, partileriyle ilişkilerini kesmemişlerdir” (Efendioğlu, 2017, s. 95-96).

“Başkanlık sisteminin en iyi işlediği ülke olarak gösterilen ABD’de, Örneğin Obama, Demokratik Parti’nin adayı olarak seçime girmiş ve seçildikten sonra partisinden istifa etmemiştir. Son başkanı olarak seçilen, Trump’da Cumhuriyetçi partinin adayıydı ve partisinden istifa etmemiştir. Yani bu sistemin en iyi işlediği ülkedeki başkanlarda partilidir. Ülkemize baktığımız da Mesela Özal ve Demirel yasa gereği seçilince partilerinden istifa ettiler, fakat partileriyle ilişkisi kesildiğini ve bağımsız olduklarını düşünmek yalnızca bir yanılma olur. Aslında bu değişim ile birlikte siyasetteki ikiyüzlülükte ortadan kalkmış olacağı düşünülmektedir” (Alkan, 2017, s. 102).

Bu değişim aslında cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, aday olabilmeyi kolaylaştırmış ve bu durum hem demokratik açıdan hem de seçim süreçleri açısından olumlu bir değişim olarak görülmektedir. Cumhurbaşkanının artık partili olacak olması da hem cumhurbaşkanını kendini sorumlu hissetmesi adına hem de kontrol altında tutulması bakımında olumlu bir değişim olduğu düşünülmektedir.