• Sonuç bulunamadı

Schweyk II Dünya Savaşında B Brecht (2001)

1. BÖLÜM

2.1. Ödenekli Tiyatrolarda Sahnelediği Oyunlar

2.1.3. İstanbul B.Ş.B Şehir Tiyatroları'nda Sahnelediği Oyunlar

2.1.3.1. Schweyk II Dünya Savaşında B Brecht (2001)

Çek yazar Jaroslaw Haşek'in ünlü romanı Uysal Asker Şveyk (Türkçe'de

Aslan Asker Şvayk) pek çok tiyatro ve sinema uyarlamasına kaynaklık etmiş bir

eserdir. Bertol Brecht, 1920'li yıllarda Erwin Piscator'un yanında dramaturg olarak çalıştığı sırada Piscator'un bir uyarlaması için bu metin üzerinde çalışmıştır. Ancak asıl olarak 1943 yılında Amerika'dayken oyun üzerine çalışmaya başlar. Brecht bu çalışmasında Schweyk'ı devam etmekte olan II. Dünya Savaşı Prag'ına taşımayı uygun bulur. Brecht 24 Haziran 1943 tarihli çalışma günlüğünde Schweyk için şunları not düşer:

Schweyk'ı hemen hemen bitirdim. Cesaret Ana'ya karşıt bir

oyun. 27'de Piscator için yazdığım ve salt romandan montaj olarak yaptığım Schweyk'la karşılaştırılırsa; Habsburg Hanedanının geleneksel baskı rejiminin, Nazi işgaline dönüşmesine uygun olarak, İkinci Dünya Savaşı'ndaki bu Schweyk çok daha keskin.134

Oyun, insan olma onurunu yitirmeden hayatta kalma savaşı üzerinedir. Pasif direnişleri ile bilinen Çekoslovaklar, Nazilere direnmektedirler. Schweyk'in serüveni, düşsel bir atmosferde, dünyayı feth etmek üzere Stalingrad önlerine kadar gelen Hitler ile mücadelesine kadar varır. Brecht Schweyk'ı, ''suçsuzlukla zeka arasında durur'' şeklinde tanımlamaktadır. Schweyk basit, naiv ama zeki bir karakterdir. Schweyk'in sorunlarla mücadele yöntemini oyunun müziklerini besteleyen Hanns Eisler şöyle tanımlar; ''Karşıtın düşüncelerini, sonuna kadar, yani

saçmalık noktasına kadar ileri götürerek, karştını silahsız bırakan bir direniş biçimi.''135 Bu anlamda Brecht ile Schweyk arasında bir paralellik kurulmaktadır. Yücel Erten'de Schweyk karakteri için, daha Entelektüel bir yorumu tercih ettiğini belirtmektedir:

(...)dikkatle bakınca görülür ki, raporunda, ''idiot'' yazıyor olsa da, Brecht'in Schweyk'i bir budala değildir. Tam tersine zihinsel bir hiperaktiviteye sahiptir. Çenesi düşüktür, ağzı bozuktur, biraz da safdildir; ama Haşek'in Schweyk'ına göre daha ısırgan, daha hınzır ve daha bilinçlidir. Azıcık çarıklı erkan-ı harptir. Yani sonuç olarak daha siyasal bir varlıktır...(...)Bir kere benim duyduğuma göre Brecht'in Schweyk'ı andıran tarafları var. Bir de sahne pratiği açısından; Schweyk, Baloun ve Kopecka'nın, meyhane muhabbeti yapan üç ahbap çavuş konumuna sürüklenmesi gibi bir olasılıktan çekindim. Sarışın, güleç, melon şapkalı, reye pantolonlu, alelusul bir geveze yerine, yazarı andıran daha derin ve narin düşünceli bir Schweyk çıktı ortaya.136 Schweyk, Türkiye'de daha önce sahnelenmiş ve büyük ilgi uyandırmıştır.

1960'lı yıllarda Ergun Köknar'ın rejisiyle Arena Tiyatrosu'nda, 1970'lerin başında Genco Erkal'ın yorumuyla Dostlar Tiyatrosu'nda ve Başar Sabuncu rejisiyle sahnelenen ve Şener Şen'in başrolünü oynadığı yapım büyük ilgi görmüştür. Erten, 134 Yücel Erten, ''Schweyk II.Dünya Savaşında Üzerine'', Schweyk II.Dünya Savaşında Oyun

Broşüründen, 2001.

135 ''Schweyk II. Dünya Savaşında'', Zaman Gazetesi, 26.10.2001 136 Aynı

oyunu sahneye koyarken 2001 yılında dünyanın ve Türkiye'nin içinde bulunduğu, III. Dünya Savaşı rüzgarlarının estiği bir ortama özellikle dikkat çekmek ister.

Sahneleyişin bir özelliği de ilk kez Hanns Eisler'in müziklerinin bir bütün olarak kullanılmasıdır. Brecht, oyunun müziklerini önce Kurt Weill'ın yapmasını ister ancak Weill kabul etmeyince besteleri Eisler yapar. Bu konuda müzik direktörü Çiğdem Erken derinlikli bir çalışma yapar. Erten, Eisler'in müzikleri için şunları dile getirir:

Eisler'in Schweyk müzikleri, geniş bir yelpazede beklenmedik izdüşümlerle büyük zenginlik gösterir.(...)Gerçi Eisler şarkının içinde eleştirel ve mesafe koyan kıvrımlar yapmakta, sürpriz dönemeçlerle bizi uyarmaktadır. Ama yine de şarkılar, hemen her defasında oyundaki duruma ''doğaçtan'' sayılabilecek bir biçimde katılırlar ve ''bestelenmemiş'' izlenimi uyandırırlar.137

Nurullah Tuncer'in tasarladığı dekorda oldukça ilgi çekici teknik olanaklar kullanılır. Erten, bu çevre düzeni ile oyun ile gerçek arasındaki sınırı, ilişkiyi arayan bir yapıyı amaçladıklarını söylemektedir. Oyun eleştirilerinde de çevre düzeninin bu yönüne ilişkin değerlendirmelere rastlıyoruz.

Yücel Erten, her zamanki gibi, yaratıcı düş gücünü sahneye yansıtmanın, metni zenginleştirmenin yollarını bulmuş. Bunun için de geniş teknik olanaklardan da ilginç yollarla yararlanmış (Başarılı çevre düzeni ve giysiler: Nurullah Tuncer). Bir yanda, gerçek boyutlarında sahneye giren otomobil ile tank, öte yanda sahnenin önüne yerleştirilmiş minyatür trenler, döner sahneye başarıyla yerleştirilmiş ve bir ezme çarkını andıran kütlenin üstünde, küçültülmüş modellerle görselleştirme uygulamalarıyla sağlanan geçişler; bu gereçlerden daha büyük boyutta düşünülmüş düşen uçak...Bu karışık teknik uygulaması oyuna hem gerçeklik duygusu, hem renk, hem de bir tür düşsellik katıyor. Bu düşselliğe Sibirya sahnelerinde yağan karı da ekleyebiliriz: Tipi halinde üfüreceğine 'incecikten' yağan bir kar.138

Oyundaki gerçeklik duygusu için Erten, oyun broşüründe bir açıklama getiriyor. Bu ifadesi, epik tiyatro, açık/yanılsamacı olamayan/anti-aristotelesçi tiyatro 137 Yücel Erten, Ön.Ver.

biçimi ve yadırgatma yöntemleri konusunda çıkan tartışmalara bir açıklık verecek niteliktedir:

Bence tiyatronun varoluşundan kaynaklanıp, dialektik tiyatro, epik tiyatro, Brecht’çi tiyatro alanlarına kadar uzanan bir sorudur bu ve salt görsel olanla sınırlı değildir: Sahnede izlediğimiz bütün, bir ‘gerçeklik duygusu’ oluşturmayı başaramazsa; yeri geldiğinde onun ‘yalnızca bir oyun’ olduğunu hatırlatmanın bir anlamı olur mu?139

Bununla birlikte oyuncu yönetiminde epik biçime uygun bir oyuncu yönetiminin altını çizen eleştiriler görülmektedir. Üstün Akmen yazısında bu konuya şöyle değinmektedir:

Brecht tiyatrosunu iyi bilen biri olarak, daha doğrusu bir Brechtisyen olarak, oyuncularının rolleriyle özdeşleşmesini değil, tam tersine, özdeşleşecekleri rolleri aşmalarını, yani, oyunun bir yabancılaştırma etmeni olarak kullanılması sonucu “tarihselleştirme”ye ulaşmalarını istemiş ve istediklerini, “bihakkın” almış. Amaca uygun olarak, örneğin Kemal Kocatürk’ün (Schweyk) duygularını seyirciye aktarmasını değil, Schweyk kalıbına girmeden, onun eğilimlerini göstermesini; seyircinin güncelliğin dışında farklı bir açıdan oyunu incelemesini, yaşanan toplumsal anın mutlak olmadığını, eleştirilebilir ve değiştirilebilir olduğunu kabullenmesini sağlamış.140

Erten yapımda kendi çevirisini kullanır. Yapımda Hilmi Zafer Şahin Dramturg olarak görev alırken, dekor ve kostüm tasarımı Nurullah Tuncer'e, ışık tasarımı Mahmut Özdemir ait. Oyundaki kalabalık rol dağılımını on sekiz kişilik bir kadro üstlenmektedir. Kemal Kocatürk, Candan Sabuncu, Aslı Öngören, Naci Taşdöğen, Bahtiyar Engin, Can Başak, Berrin Akdeniz, Işıl Zeynep Karaalp, Demet Bozyaka, Serdar Orçin, Murat Bavli, Emirali Temurlenk, Aslıhan Kandemir, Neslihan Öztürk, Gürol Güngör, Rahmi Elhan, Gökhan Eğilmezbaş, Erhan Özçelik rol alan oyuncular. Yapım aralarında en iyi prodüksiyon, en iyi yönetmen, en iyi erkek ve en iyi kadın oyuncu gibi bir çok dalda Afife Jale Tiyatro Ödülleri'ne aday gösterilmiş ancak bir tek En İyi Yardımcı Rolde Kadın Oyuncu dalında Candan Sabuncu ödüle layık bulunmuştur.

139 Yücel Erten, Ön.Ver.

140 Üstün Akmen, ''Günümüze Cücüklenen Bir Oyun: Schweyk II. Dünya Savaşında'', Nokta Dergisi, Aralık 2001