• Sonuç bulunamadı

Deli Dumrul Güngör Dilmen (1990)

1. BÖLÜM

2.1. Ödenekli Tiyatrolarda Sahnelediği Oyunlar

2.1.1. Ankara D.T.'de Sahnelediği Oyunlar

2.1.1.9. Deli Dumrul Güngör Dilmen (1990)

Yücel Erten'in en başarılı yapımları arasında yer alan Deli Dumrul çok sayıda ödül almış, uzun süre repertuvarda yer almış, yurt içinde ve dışında festivallerde yoğun ilgi görmüştür. Güngör Dilmen'in, Dede Korkut hikayelerinden en bilinen bölümlerden biri olan Deli Dumrul hikayesine dayanarak oluşturduğu oyunun öyküsü şöyledir: Deli Dumrul Kuru çaya köprü kurup gelip geçenden para alan kafasına eseni yapan adı deliye çıkmış biridir. Azrail gelip canını almak istediğinde, onunla da pazarlığa girişir ve kendi canı yerine bir can bulup ölümden kurtulmayı planlar. Ancak onun yerine canını verecek bir can bulamaması oyunun temel çatışmasını oluşturmaktadır. Deli Dumrul öyküsü, Dede Korkut dışında Kazak, Özbek ve Başkut hikayelerinde Euripides'in Alkestis oyununda da görülür. Güngör Dilmen, söylencedeki dramatik malzemeyi çağdaş bir anlayışla işler. Hikayenin Orta Asya'dan başlayıp Kafkasya, Batı Anadolu, Yunanistan dolaylarında da görülmesi geniş bir coğrafyada karşılık bulduğunu göstermektedir. Dilmen'in oyunun başına düştüğü not bu durumu pekiştirir niteliktedir: ''Oyun, bin yıl önce bugün, Oğuz İllerinde Anadolu'da geçer''.

Erten sahneleyişinde, Dede Korkut hikayelerinin oluştuğu dönemdeki 97 Ayşegül Yüksel, Ön.Ver.

yazı öncesi, sözlü edebiyat ve seyirlik anlatıma dayalı bir biçimlemeyi tercih eder.

Bu oyunda oyuncular, söz, ezgi, dans ve seyirlik anlatımın birleşimini oluşturmaya niyetleniyorlar. İlk bakışta 50-60 kişilik bir kadro gerektiren ''Deli Dumrul''u 17 sanatçıdan oluşan bir 'ekip' omuzluyor. Kılıktan kılığa girip türlü rolleri üstleniyorlar, dans ediyorlar, türkü söylüyorlar gereğinde dekor değiştiriyorlar. Profesyonel bir orkestranın yokluğuna aldırmadan; zil, davul, tef gibi çalgıları kullanarak; arada sırada yardımlarına yetişen bir kemana, bir kavala ve genellikle akort düdüklerine yaslanarak; iki, üç, dört sesliliğe varan bir polifoni oluşturuyorlar. Üstelik kendi yaptıkları müziğin eşliğinde dans ediyorlar! 1990'ın tiyatro alanındaki isteklerini, takım oyunculuğu anlayışını, grup dinamiğini ve çağdaş anlamda tiyaro yapma çabasını, Türk seyirlik geleneği ile bağdaştırmayı amaçlıyorlar. Özetle diyebilirim ki varımız, yoğumuz, herşeyimiz oyuncu!98

Erten'in söylediği performansı ortaya çıkarabilmek için ekip provalarda Salima Sökmen denetiminde hareket ve dans çalışırlar; Babür Tongur yönetiminde müzikleri oluştururlar. aslında Babür Tongur oyunun daha önceki bir sahnelenişi için 60 kişilik bir orkestrada çalınmak üzere bir müzik yazmıştır. Ancak bu yapımda böyle bir imkan olmadığından enstrüman sayısı üçe indirgenerek müzikleri tekrar oluşturur. Provalar sırasında bu küçük orkestranın da gerçekleşemeyeceği ortaya çıkınca (çünkü o sırada devlet dairelerine eleman alımını durduran bir genelge yayınlanır) neredeyse çalgısız bir müzkal yapı ortaya çıkar. Doğaldır ki bu denli oyunculuk temelli bir yapımda bol bol doğaçlamalar ile ilerler provalar.

Erten'in sahne çözümlemelerini, her yerde oyanabilirlik ilkesi üzerine oturtması da yapıma sergileme konusunda büyük bir esneklik sağlar. Aynı biçimde dekor, kostüm ve aksesuarlar açık biçimi destekleyen bir şekilde tasarlanır. Sonuçta oldukça dinamik, esnek, modern tiyatro özelliklerini barındıran, geleneksel seyirlik biçimlere dayanan, oyuncu temelli bir yapım ortaya çıkar. Erten, herkesin bildiği bir öyküyü, anlatımda yarattığı farklılıklarla çok ilgi çeken ve uzun süre ses getiren bir yapım haline getirmeyi başarır.

Bununla birlikte oyunun provaları sırasında türlü yokluk ve sorunlarla boğuşulur. Kadro darlığı, orkestra oluşturulamaması, sakatlıklar, hastalıklar. Ancak 98 Yücel Erten, ''Deli Dumrul Üzerine Notlar'', Deli Dumrul Oyun Broşüründen, 1990.

her zorluğun yaratıcılıkla aşılmaya çalışılması, oyunun bir zenginliği olarak ortaya çıkmakla birlikte hoş anılara da neden olur. Oyunda oyuncuların kullandığı akord düdüklerinin hikayesini Erten bir söyleşide şöyle anlatır:

Bundan 11 yıl önce İstanbul D.T.'nda oynandığı zaman, değerli kompozitör Babür Tongur oyuna 26 kişilik bir orkestrayla müzik yapmıştı. Ben oyunu sahnelemeye giriştiğim zaman, yine Babür Tongur'dan bu kez 3 kişilik bir orkestra için ve daha değişik bir anlayışla müzik yapmasını istedim.(...)Gelgelelim, devlet dairelerine eleman alınmasını durduran bir genelge bizim 3 kişilik orkestramızı engelledi.(...)Ama Babür Tongur, kolay pes etmeyen gerçek bir sanatçı olduğu için; bu kez de çalgısız denilebilecek bir müzikalitenin ardına düştük. (...) Oyuncular tef, bendir, davul gibi tartım çalgıları dışında herhangi bir müzik eşliği olmadığı için, boyunlarında muska gibi taşıdıkları akord düdüklerinden ses alarak şarkı söylüyorlar. Ben de bundan ilham alarak, prömiyer günü arkadaşlara birer ''la düdüğü'' armağan ettmiştim.(...) Ve kimi zaman, karşılaştığımız yerlerde çıkarıp karşılıklı üfleriz.(...) Galiba orkestranın akord sesi, bizim ekip anlayışımızın, dayanışma duygumuzun, kol kola girip akord oluşumuzun simgesi oldu.99

Kasım 1990'da sergilenmeye başlayan Deli Dumrul, aynı sezon açılan Atölye sahnesinin açılış oyunu olur. Ankara dışında İstanbul, Adana, Mersin, Diyarbakır, Antalya, Söğüt, Aşkabad, Bakü ve Üsküp'te oynanır. Oyun 1992 yılında İstanbul Tiyatro Festivaline gelince kadar 103 temsil yapar. Bu süre içimde 7 ayrı ödüle layık görülür. Yurt içinde, Ulvi Uraz En İyi Yönetmen Ödülü, Mersin I. Ulusal Tiyatro Karşılaşması En İyi Yönetmen Ödülü, Sanat Kurumu En İyi Yapım Ödülü, Tiyatro Eleştirmenleri Birliği En İyi Oyun Ödülü, Mersin I. Ulusal Tiyatro Karşılaşması En İyi Oyuncu Ödülü. Yurtdışında, Türkmenistan'ın başkenti Aşkabad'da Nevruz 93 Uluslar arası Tiyatro Şenliğinde Jüri Özel Ödülü'ne layık görülürken; aynı yıl Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de de temsiller verir. Bunun dışında oyun Almanya'nın Bonn kentinde gerçekleştirilen Çağdaş Tiyatro Bienali'ne katılır.