• Sonuç bulunamadı

Schumpeter’de Teknolojik Gelişme

A. Geleneksel İktisat Literatüründe Teknolojik Gelişmenin Yeri

4. Schumpeter’de Teknolojik Gelişme

J. Schumpeter (The Theory of Economic Development, 1961 [1912]), yenilikçi girişimci ile teknik ilerleme ilişkisi ekseninde kapitalist büyüme sürecini tanımlamıştır. Ekonomik büyümenin itici gücü olarak teknolojik gelişmeyi ve yeniliği yaklaşımının merkezine koymaktadır (1961: 74–77). Schumpeter, icat [invention] ile yenilik [innovation] kavramlarını ayrıştırarak teknolojik gelişmeyi boyutlandırmıştır. Yenilik, bir tekniğin veya bir icadın6

ekonomik (veya üretici) faaliyetlerde uygulanmaya konulmasıdır. Bu açıdan bakıldığında, teknolojik gelişmenin etkileri ve önemi, ancak yenilik süreci dikkate alındığında bir anlam kazanır. Yeniliğe verilen değer de, girişimciye ve onun teknolojik dinamizmine verilen değer demektir.

Schumpeter’e göre yenilik kavramı, sadece bir ürün yeniliğini ifade etmez. Aynı zamanda örgütsel ve yönetsel yenilik, yeni piyasaların açılması, yeni

6 İcat [invention] ile keşif [discovery] kavramları kimi zaman karıştırılmaktadır ve yanlışlıkla

birbirleri yerine kullanılmaktadır. Keşif, mevcut olan bir şeyin ortaya çıkarılmasıdır: Yeni bir kıtanın, yeni bir bitki türünün veya yeni bir hayvan türünün bulunmasıdır. Aynı zamanda belli bir bilimsel amaçla, laboratuar ortamında yeni bir bitkisel ilacın veya penisilin gibi bir bakteri türünün sistematik bir süreçte bulunmasına da keşif denilmektedir. Burada, zaten var olanın insanlığın bilgisine mal edilmesinden söz edilebilir. Oysa icat, yeni bir şey yaratmak anlamına gelmektedir. Öz Türkçe olarak icat ve keşif kavramlarının ikisini birden kapsayacak şekilde “buluş” kavramı kullanılmaktadır. Bu çalışmada “icat” kavramı tercih edilmektedir.

39

kaynakların bulunması, finansal yenilik ve üretim faktörlerinin yeni bileşimleri gibi çok geniş bir alanı tarif etmektedir (Freeman, 1993: 45).

Schumpeter, beş tip yenilik tarif etmektedir (Schumpeter, 1961: 66): 1. Yeni bir malın veya bir malın yeni bir kalitesinin ortaya çıkması, 2. Yeni bir üretim tekniği/yönteminin uygulanması,

3. Yeni bir piyasanın açılması, 4. Yeni kaynakların keşfedilmesi,

5. Yeni bir örgütsel yapılanmanın oluşması veya bir sektör/ekonominin yeniden organizasyonu.

Sanayi Devriminde, Schumpeterci yenilik kavramının çok önemli bir rol oynamasının başlıca üç nedeni vardır (Deane, 1988: 93):

i) Söz konusu yenilikler, belirli zaman diliminde ortaya çıkmıştır.

ii) Aynı zamanda, dış ticaret üstünlüğü sayesinde artan ihracat gelirlerinden yararlanma olanağının bulunduğu bir dönemde ortaya çıkmıştır.

iii) Bu yenilikler, birbirlerine bağımlı hale gelmiş ve böylece birbirlerinin gelişimlerini teşvik etmişlerdir. Bir yenilik kümesinden söz edilebilir.

Schumpeter, bu karmaşık yenilik sürecinde girişimcinin oynadığı rolün son derece önemli olduğunu ısrarla vurgulamıştır. Özellikle büyük şirketlerin/ girişimcilerin teknolojik yenilik konusunda, giderek daha fazla ağırlık kazandığını gözlemlemiştir. AR-GE yatırımlarının öneminin arttığını ifade eden Schumpeter, bu yatırımların ancak büyük firmaların faaliyeti olabileceğini, bu durumun da oligopolcü ve monopolcü piyasa yapılarını zorunlu kıldığını iddia etmektedir (Schumpeter, 1950: 111–120).

Schumpeter’e göre, iktisadî gelişme teknolojik gelişmenin veya yeniliğin dikkate alındığı bir ekonomide girişimcilerin faaliyetleriyle sağlanabilir. Girişimciler, yetenekleriyle yenilik fırsatlarını fark ederek bunları iktisadî bir değer yaratma sürecine dönüştürebilirler ve aynı zamanda ağır rekabet koşullarına rağmen cesur olabildiklerinde teknik ve finansal yenilikler yaratarak iktisadî gelişmeye çok önemli

40

katkılar yapabilirler. Yenilikçi girişimciler, iktisadî büyümenin öncüleridirler; çünkü onlar iktisadî faaliyetleri teşvik etmek için risk alırlar ve yeni teknolojileri uygulamaya çalışırlar. Bu öncü girişimcileri, yenilikleri ortaya çıkarmasında teşvik eden çevre, aynı zamanda yeniliklerin yayılmasında da başrolü oynayacaklardır. Bir ekonomik alana veya bir sektöre yeniliklerin yayılması, onları ortaya çıkaran girişimcilerin avantajlarının da kaybolması anlamına gelecektir. Böylece yenilikleri teşvik eden çevre, şimdi yenilikten doğan avantajları ortadan kaldırarak yaratıcı bir yıkım sürecini işletmiş olurlar. Bu süreç, sonraki yeniliklerde de devam eden bir süreçtir ve yeniliklerin ekonomik büyümeye yol açmasının da temel yöntemidir (Bülbül, 2008: 109–110).

Yeniliklerin ortaya çıktıktan bir süre sonra yayılmasını ve belli bir sektörü yenilikçi bir sürece yönlendirmesini Schumpeter, yeniliklerin kümelenmesi [clustering of innovations] olarak nitelendirmiştir. Bundan sonra da yenilikçi bir gelişme gösteren söz konusu sektör, diğer sektörleri de bu yönde teşvik edecektir ve ekonominin tüm sektörlerinde yenilikler üzerinden kümelenmeler meydana gelecektir (Ünsal, 2007: 72).

Modern kapitalizm, sermaye sahibi olanlarla değil, yenilik peşinde koşan ve böylece sermaye birikimini hızlandıran insanlarla gelişebilmiştir. Gelişirken de eski yapıları ve birikimleri, yaratıcı bir yıkım süreci ile ortadan kaldırmıştır. Bu nedenle kapitalizm, inişli-çıkışlı, eşitsiz bir gelişme sürecidir. Schumpeter bir diğer büyük eserinde (Business Cycles, 1939), kapitalist sistemde ortaya çıkan 50–60 yıllık uzun dalgalara, teknolojik yenilik demetlerinin [clusters of innovations] neden olduğunu ileri sürmüştür (Türkcan, 2009: 33). Uzun dalgalar yaklaşımı, ilk kez Rus iktisatçı N. Kondratieff tarafından 1920’lerde geliştirilmiştir. Schumpeter ise bu yaklaşımı, teknolojik gelişme analizleri ile derinleştirmiştir.

Schumpeter’in geliştirdiği ve özel bir önem verdiği uzun dönemli ekonomik dalgalanma yaklaşımı, kapitalist sistemin genişleme, refah, daralma ve kriz dönemlerinden oluşan uzun dönemli yaşam döngüsünü analiz etmek için geliştirilmiş en ileri yaklaşımlardan biridir. Kondratieff ve Schumpeter’den sonra birçok iktisatçı

41

kapitalizm analizlerini bu uzun dönemli döngüler üzerine inşa etmişlerdir. Marx’ın kâr oranlarının azalma eğilimi ile açıklamaya çalıştığı inişli-çıkışlı gelişme çizgisi, aslında uzun dönemli ekonomik dalgalanma yaklaşımının en önemli öncellerinden biridir. Bu açıdan, 20. yüzyılda Marxistler de uzun dalgalar analizi üzerine çalışmışlardır. E.Mandel, Marx’ın kâr oranlarının azalma eğilimini esas alarak uzun dalgalar yaklaşımını geliştirmiştir. Ama genel olarak, evrimci-yapısalcı iktisatçılar tarafından bu yaklaşım kabul görmüş ve Schumpeterci çizgide geliştirilmiştir.

Uzun dalgaların tepe noktaları, aşırı kârların ortadan kalktığı ve tekelcilikten rekabete geçildiği aşamadır. Dip noktaları ise, kârların azalıp (Schumpeter’in kullandığı kavramla) yaratıcı yıkım sürecinin başladığı aşamadır. Bu noktada temel çözüm; yeni ürünler bulmak, yeni üretim teknikleri geliştirmek, yeni piyasalar yaratmak ve örgütlenme biçimlerinde büyük kurumsal değişiklikler yapmaktır.

Schumpeter, Kondratieff’in uzun dönem dalgalarını kabul etmekle birlikte, ondan farklı ve yeni bir açıklama getirmektedir. Schumpeter’e göre, her uzun dönem dalga veya kendi deyimiyle her “konjonktür döngüsü”, bir taraftan söz konusu dönemdeki teknolojik yenilik farklılıklarından dolayı; bir taraftan da savaşlar, yeni maden yataklarının keşfedilmesi, kıtlıklar gibi tarihî olayların farklılığından dolayı benzersizdir. Her dalgayı birbirinden ayrıştıracak özellikleri olduğunu vurgulamaktadır. Ama bunun yanı sıra, iktisat teorisine düşen görevin de, söz konusu dalgalanmaları yaratan sistem davranışının özelliklerini incelemek olduğuna inanmaktadır. Ona göre, dalgalanmalardaki en önemli sistem özelliği, büyümenin ana motoru ve girişimci kârının esas kaynağı olan teknolojik yeniliklerdir (Freeman ve Soete, 2003: 22).

Özetlemek gerekirse Schumpeter’e göre, teknolojik yenilik sürekliliği olmayan, mevcut teknolojilerden bir kopuşu ifade eden, nitel ve radikal bir değişikliktir. Girişimci, ortaya çıkardığı bu yenilikler sayesinde aşırı bir kâr elde edecektir ve böylece monopol konumuna gelecektir. Bu yeniliklerin zamanla diğer firmalar ve genel olarak bir sektöre yayılması ile birlikte yenilikçi firma/girişimcinin kâr oranları azalacak ve normal düzeye inecektir. Bu durum, başka bir girişimci

42

tarafından başka bir yeniliğin yaratılmasına kadar devam edecektir. Böylece yaratıcı bir yıkım süreci ve ekonomide iç çevrimleri oluşacaktır. Bu süreç, teknolojik yeniliklerin ekonominin içsel bir unsuru olarak, ekonomik gelişmenin dinamiğini sağlayan en önemli faktör olmasını sağlamaktadır (Ansal, 2004: 41).