• Sonuç bulunamadı

Pamuklu Dokuma Sektöründe Teknolojik Gelişme

B. Sanayileşmenin Öncü Sektörlerinde Teknolojik Gelişme

1. Pamuklu Dokuma Sektöründe Teknolojik Gelişme

Pamuklu sektöründeki yenilikler, 16. yüzyıldan beri diğer dokuma sektörlerinde gerçekleşen yeniliklerin devamı niteliğindedir. Tekstil sektöründeki yenilikler, daha erken zamanlarda gelişme gösteren yünlü, ipekli ve keten sektörlerinde öncelikle uygulanmış, ardından pamuklu sektörüne uyarlanmıştır. Sanayi Devrimi boyunca pamuklu sektöründe görülen yenilikler ise, önceki yeniliklerin evrimsel bir sonucu olarak kabul edilebilir (Braudel, 2004: 496).

Pamuklu dokuma sektöründeki ilk modern yenilikler, William Lee’nin 1598’de icat ettiği çorap makinesi ve 17. yüzyılın başlarında Hollandalı göçmenlerin getirdiği makineli kurdele dokuma tezgâhıdır. Bu tezgâha makine demektense, elle ve ayakla çalıştırılan gelişmiş bir alet demek daha doğru olacaktır. İlk makineler tekstil loncaları tarafından kabul görmemiştir. Aynı zamanda ev içi üretim için de çok pahalıdır. Buna karşın, ilk makineler sayesinde, yünlü dokumada ev içi üretim sisteminin verimliliği büyük bir artış göstermiştir (Türkcan, 1981: 66–67). Fakat yine de niteliksel bir dönüşüm, ancak 1750’lerden sonra gerçekleşecektir. Talep artışı ve

143

dolayısıyla piyasanın genişlemesi, küçük üretici koşullarını aşmış, piyasa için üretim yapan kapitalist üretimi gerekli kılmıştır.

İngiltere’de bir başka dokumacılık alanı, ipekli dokumadır. İpekli dokuma üretiminin kökenleri, 17. yüzyılda Fransız Protestanlarının İngiltere’ye göç etmesine kadar uzanmaktadır. Buna karşın, İngiltere’de elle bükülen ipekten elde edilmiş ibrişim oldukça kabaydı. İtalya’dan ithal edilen ince ipek ibrişim de çok pahalıya mal oluyordu. Henüz yeterli olgunluğa erişmemiş olan İngiliz ipek sanayii eğer gerçekten büyüyecekse, daha kaliteli ipek ibrişimi daha ucuza üreten İtalyanların kullandığı su gücüyle çalışan ipek ibrişim makinelerini ele geçirmesi gerekmektedir. İtalyanlar, makineleri ve nasıl işlediğine dair bilgileri bir devler sırrı olarak koruyorlardı. 1702 yılında Thomas Crochett’in ipek bükme işlemini mekanikleştirmeye yönelik başarısız girişiminden sonra, Londralı bir tekstil taciri, makineyle ilgili bilginin İtalyanlardan çalınması gerektiğine kara vermiştir. John Lombe, bu işi yerine getirmesi için 1715 yılında İtalya’ya gönderilmiştir. Lombe, iki yıl boyunca makinenin nasıl çalıştığını ve tüm hareket aksamını iyice öğrenmiştir. İngiltere’ye dönünce de üvey kardeşi Sir Thomas Lombe’ye elde ettiği bilgileri aktararak, büyük bir fabrika kurmasını sağlamıştır (Basalla, 2000: 111–113). Bu teknoloji casusluğu örneği, teknolojik gelişmede pratik bilginin önemini açıkça ortaya koymaktadır.

Sanayi Devrimi arifesinde, 18. yüzyılda, dokumacılık sektöründeki ilk yenilikler yünlü dokuma alanında görülmüştür. İlk kez 1730’larda kullanılan, sonrasında pamuklu dokumacılar arasında 1750 ve 1760’larda yaygınlaşan Kay’in “uçan mekiği” ve 1748’de patenti alınan, 1760’larda Lacashire’de kullanılmaya başlanan Paul’un tarama makinesi ilk teknolojik gelişmeler olarak kaydedilebilir (Deane, 1988: 77).

Pamuklu dokuma sektöründe 18. yüzyıldaki ilk önemli icat, John Kay’in 1733’te yaptığı “uçan mekik”tir [Flying Shuttle]. Bu makine sayesinde, dokumacıların verimi en azından ikiye katlanmış ve daha geniş kumaşların dokunmasına olanak sağlanmıştır (Türkcan, 1981: 71). Öyle ki, dokuma işleminin bu yeni hızı karşısında bir süre için iplik yetersizliği görülecektir.

144

18. yüzyılın başlarında, el mekiği kullanılarak insan kolunun uzanabildiği genişlikte (ensiz) kumaşlar üretilebilmektedir. John Kay’in (1704–1764) 1733’te icat ettiği “uçan mekik”, dokuma alanındaki ilk mekanik icattır. Bu sayede, el yardımı olmaksızın iki misli genişlikte kumaşlar üretilmeye başlanmıştır (Beaud, 1969: 25). İçinde sürekli bir iplik makarası bulunan uzun bir mekik, kumaşın üstünde çok hızlı hareket ederek iki misli kumaşı, daha kısa sürede dokuyabilmektedir. Bu yenilik, bir darboğaza yol açmış ve bunun aşılması için yeni icatlara ön ayak olmuştur. Daha kısa sürede, daha çok kumaş üretilebilmesine, iplik üreticilerinin mevcut teknolojileri ile ayak uydurması mümkün değildir (Türkcan, 2009: 131). Diğer taraftan bu icat, emek tasarruflu bir yeniliktir ve dokuma ustalarının tepkileriyle karşılaşmıştır. Bu yüzden “uçan mekik” ancak 1760’larda yaygınlaşabilmiştir.

Artan pamuklu talebi ve “uçan mekik”in daha hızlı kumaş üretmesi, iplik üretimi alanındaki yenilikleri teşvik etmiştir. 1738’de John Wyatt ile Lewis Paul’ün patentini aldıkları iplik makinesi, ticarî alanda başarı sağlayamamıştır (Usher, 1967: 231). Daha sonraları, 1760’ların sonlarında, J.Hargreaves ve R.Arkwright eş zamanlı olarak icat ettikleri iplik makineleri ile başarılı olmuşlardır.

İplik makinesi, bir kişinin çevirdiği geleneksel iplik çıkrığının çoğaltılması, yani bir hareketle birçok çıkrığın çevrilmesi esasından hareket eder. Bir dokuma ustası ve marangoz olan James Hargreaves’in (1720–1778), 1770’de patentini aldığı ve eşinin adını taşıyan iplik tezgâhı “Spinning Jenny”47

sayesinde pamuklu dokuma sektörünün iplik talebini karşılayacak düzeyde bir üretim artışı mümkün olabilmiştir48

(Türkcan, 1981: 72). Hargreaves’in tezgâhı, Paul’un 1740’larda icat ettiği bir tür iplik yapma makinesine göre çok daha verimli olmuştur. El ve ayakla çevrilen bir tekerlek düzeneğine dayalı olan makinenin ilk halinde 8 iğ bulunmaktadır. Patent alınan 1770 versiyonunda ise 16 iğ konulmuştur. 1784’te iğ sayısı 80’e yükseltilmiştir49. İşgücünden önemli bir tasarruf sağlayan bu makine sayesinde, artık tek bir işlemle çok sayıda iplik bükülebilmektedir. Kullanımı hızla

47

Hargreaves, icat ettiği tezgâha eşinin adını vermiştir.

48 Hargreaves, Spinning Jenny’yi (= Eğiren Jenny) 1764’te icat etmiştir. Patentini ise ancak 6 yıl sonra

145

artan “Spinning Jenny”, 1788’de dokumacılıkla uğraşan neredeyse her evde bulunmaktadır. 18. yüzyılın sonlarında 8 iğden 120 iğe kadar çeşitli boyutlarda 20 binden fazla “Spinning Jenny” kullanılmaktadır. İğ sayısının artışı, aynı oranda kişi başına verimliliğin de artması anlamına gelmektedir (Türkcan, 2009: 132–134). Tek bir kadının kolaylıkla çalıştırdığı bu makine, ev içi sanayiin gelişmesine ve fabrika sistemine rağmen ayakta kalmasına yardımcı olmuştur.

Bu makine (Spinning Jenny), o zamana kadar üretilenden çok daha fazla iplik yapılmasını olanaklı kılmıştır. Artık dokumacılar, iplik üretim hızına yetişemez olmuşlardır. Pamuklu dokumaya olan talebin artışına, iplik fiyatlarının azalmasının yol açtığı maliyet düşüşleri eklenince talep artışı daha da hızlanmıştır. Ortaya çıkan talep fazlası, pamuklu üretimi üzerinde baskı oluşturmuştur. Dokumacı talebi de böylece artmış ve dokumacı ücretleri yükselmiştir. Tarımla uğraşan ve yarı zamanlı olarak da dokumacılık yapan ustalar, giderek topraktan koparak tamamen dokuma işine yönelmeye başlamışlardır. Aynı şekilde, bu tarımcıların bir kısmı da tamamen iplik işine yönelmişlerdir. Bu gelişme, yeni işbölümünün de başlangıcı sayılabilir (Engels, 1997: 48–49).

Richard Arkwright (1732–1792), 1768’de icat ettiği ve 1769’da patentini aldığı iplik makinesi ile bu alanda bir devrim yaratmıştır. Arkwright’ın icadı olan iplik tezgâhı [spinning frame], pamuklu dokuma alanındaki en önemli yeniliklerden biridir. Arkwright 1785’te, bu tezgâhı su gücüne uyarlamış ve suyla çalışan ve bir değirmen modelinden50

hareket eden su tezgâhı [water frame] haline getirmiştir. Böylece ilk kez, atkıda olduğu kadar, çözgüde de kullanılabilecek dayanıklılıkta pamuk ipliği üretilebilmiştir. Su gücüyle işleyen bu makine, daha sonraları buhar gücüne uyarlanmıştır. Bu makine, fabrika tipi bir makinedir ve ev içi üretimden kopuşun başlangıcı kabul edilebilir (Deane, 1988: 78).

49 18. yüzyılın sonunda üretilen iplik yapma makinelerinde ise 100–120 adet iğ kullanılmaya

başlanmıştır (Deane, 1988: 78).

50 Arkwright’ın değirmeni [mill], suyla çalışan ilk fabrikadır. Bundan sonra kurulan her türlü fabrika

146

Zaten bu sayede Arkwright, ilk sanayi patronu olacaktır. Arkwright, çok iyi bir girişimci ve işletmeci yeteneğine sahiptir. Derwent ırmağının üzerinde, kuvvetli akıntısı olan dar bir boğazda inşa ettiği fabrika, çok büyük bir başarı sağlamıştır. 11 yıl içinde, günde 13 saatlik vardiyalarla çalışan ve çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 5.000 kişilik bir işçi ordusuna ve üç adet fabrikaya sahip olmuştur. Arkwright’ın sistemi, İngiltere’de hızla benimsenmiş ve 1780 yılında bu tip 120 adet fabrika işler hale gelmiştir.

Arkwright, suyla çalışan birçok makinenin bir arada çalıştığı fabrika sistemini, pamuklu dokumanın merkezi olan Lancashire’a taşımıştır. Bu bölgede birçok fabrika kurmuş ve bunları Manchester’da inşa ettiği fabrika izlemiştir. Makine karşıtı isyanlara, patent davalarına, taklitlere ve hızla artan rakiplerine rağmen, 1792’de öldüğünde ardında yarım milyon poundluk çok büyük bir sermaye bırakmıştır. Büyük bir fabrikanın maliyetinin o dönemde 4–5 bin pound olduğu düşünülürse, biriken sermayenin devasa büyüklüğü daha iyi anlaşılabilir. Sadece Bakewell’deki fabrikası, yılda 20 bin poundluk üretim yapmaktadır51

(Türkcan, 2009: 132–135).

İplik üretimindeki bu artışa rağmen, İngiliz ipliğinin kalitesi, henüz Hindistan’dan ithal edilen ipliğin kalitesinin çok altındadır. Arkwright’ın kaba ve sağlam iplikleri, sadece atkı olarak kullanılabiliyor; çözgü için ise ince ve hafif olan Jenny iplikleri kullanılıyordur. Arkwright ile Hargreaves’in tezgâhlarının iyi taraflarını birleştiren yeni bir icadı, Samuel Crompton (1752–1827) 1770’lerde yapmıştır. Bu çok önemli yenilik, kendinden önceki iki icadı birleştirmesinden dolayı, Crompton tarafından “Katır” [mule] olarak adlandırılmıştır. Böylece iplik verimliliği büyük bir sıçrama kaydetmiştir (Türkcan, 1981: 72).

Artık daha düzgün ve daha kaliteli iplik üretmek mümkündür. Böylece İngiliz kumaşının kalitesi, Hint kumaşından daha üstün hale gelebilmiştir. 1785’te Arkwright’ın aldığı patent iptal edilince, su gücüyle işleyen iplik yapma makinesinin

51 Richard Arkwright; üretimi örgütlemesi, büyük şirketler yaratması ve liderlik özellikleriyle yeni

kapitalist sanayici tipinin ilk örneğidir. Arkwright’ın başarısı, yenilikçi girişimci-mucitlerin Sanayi Devriminde oynadıkları çok önemli rolün iyi bir ispatıdır.

147

kullanımı çok yaygınlaşmıştır. 1785’te gerçekleşen devrim niteliğindeki bir diğer yenilik ise, Boulton ve Watt’ın ürettiği buhar motorunun bir iplik fabrikasında kullanılmasıdır.

Çok güçlü ve ince iplik üretebilen “katır”, iplik alanındaki nihaî icat haline gelmiştir. İlk “katır” ev tipidir. 1790 yılında William Kelly, suyla çalışan ve 300–400 iğlik “otomatik “katır”lar icat etmiştir. Bu icat sayesinde ev tipi makineler marjinal hale gelmiş ve ev içi sanayiler gerilemeye başlamıştır. 1812’de yüzlerce fabrikada, 4–5 milyon iğle iplik üretilmektedir ve piyasa artık iplik fazlalığından şikâyet etmektedir (Türkcan, 2009: 135–137).

Tablo 14: Pamuk İpliğinde Teknik İlerleme: 1780–1830

100 libre pamuk ipliğinin maliyeti 100 libre pamuk ipliğini

eğirmek için gereken süre (endeks değeri)

Pound olarak Endeks

1780 2,10 100 100 1790 1,07 49 - 1795 0,57 23 15 1810 0,21 5 - 1830 0,13 4 7 Kaynak: Türkcan, 2009: 137.

Pamuk ipliğindeki teknik ilerlemeyi yukarıdaki tablodaki verilerden hareketle açıklamak mümkündür. 100 libre pamuk ipliğinin maliyeti, yenilikler sayesinde 1780’lerden itibaren sürekli düşmüştür. 1780’ı baz yıl kabul edersek, 1790’da maliyetler yarı yarıya azalmış; 1830’lara gelindiğinde ise 25 kat düşmüştür. Aynı şekilde, teknolojik gelişmenin iplik üretimindeki verimlilik artışına yaptığı katkıyı, 100 libre pamuk ipliğini eğirmek için geçen süreyi dikkate alarak açıklamak olasıdır. Yeni iplik tezgâhlarının icat edilmesi, verimliliği 1780 yılından 1830’a kadar yaklaşık 14 kat artırmıştır.

18. yüzyılın sonlarında İngiliz hükümeti, tekstil sanayiindeki teknolojik gelişmelerin ulusal refaha yaptığı katkıların farkına varmıştır. 1781 yılında tekstil sanayi ile ilgili yeni bir yasa çıkartılarak tekstil üretiminde kullanılan “herhangi bir makinenin, buhar makinesinin, aletin, baskının, kâğıdın, işlevsel bir aracın veya alet

148

takımının ve ayrıca herhangi bir modelin veya planın parça veya parçalarının” ülke dışına ihraç edilmesi açık ve kesin bir biçimde yasaklanmıştır (Basalla, 2000: 109).

1800’lerde iplik alanındaki teknik ilerleme, dokuma alanıyla önce dengeye gelmiş, sonrasında iplik lehine bir bozulma yaşanmıştır. Dokuma talebinin hızla artması ise, mekanik dokumanın önünü açmıştır. 1800’lerin başlarında, milyonlarca mekanik iğe rağmen, sadece birkaç yüz mekanik dokuma tezgâhı bulunmaktadır. Edmund Cartwright’ın (1743–1823) dokuma makinesi [power loom], “uçan mekik”ten sonra dokuma alanındaki en önemli icattır. 1785 ve 1787’deki hayvan gücüne dayalı iki denemeden sonra Cartwright, 1789 yılında dokuma makinesine buhar makinesini uyarlamıştır. Böylece bu yenilik, dokuma alanındaki gerçek bir fabrika sisteminin başlangıcı olmuştur.

Daha önceleri de iplik tezgâhlarında buhar makinesi kullanılmıştır; fakat yine de iplik makineleri yaygın olarak su gücüyle çalıştırılan makinelerdir. Cartwright, icadını buharla birleştiren ilk mucittir. Daha önceki dokuma makineleri, kısmen veya tamamen ahşaptan yapılırken Cartwright’ın icadı, tamamen metalden üretilmiştir (Türkcan, 2009: 138–140).

Teknolojik gelişme, pamuklu dokuma sektörünün her alanında görülmüştür. Yeni beyazlatma ve boyama teknikleri geliştirilmiştir. Tarama, ayıklama ve çekme makineleri icat edilmiştir. Buhar gücünün kullanılması, su gücünün olmadığı yerlerde de fabrika kurulmasını olanaklı hale getirmektedir.

İngiltere’de pamuklu dokuma sektörünün gelişmesine dolaylı (ama çok önemli) katkıyı ABD’de icat edilen yeni pamuk çırçırı sağlamıştır. 1793’te ABD’nin Georgia eyaletinde Eli Whitney52 (1765–1825), modern pamuk çırçırlarının çıkış noktası olan bu icadını gerçekleştirmiştir. Eski çağlarda Hindistan’da, daha sonraları Akdeniz kıyılarında merdaneli çırçırlar kullanılmaktadır. Whitley, yeni tür pamuğun çırçır işlemini daha da zorlaştırdığını belirlemiş ve kısa lifli bu tür pamuğu

52 Eli Witney, Amerika’nın en önemli mucitlerinden biridir. Siyahî Witney, Yale Üniversitesi’nde

149

işleyebilen bir makine icat etmiştir (Cardwell, 1994: 220). Böylece pamuklu dokuma sanayiinde devrim niteliğinde bir gelişmeye yol açmıştır. Whitley’in icat ettiği pamuk çırçırının önem kazanması, ülke içinde ve dışında ucuz pamuğa giderek daha fazla ihtiyaç duyulması ve hammaddenin elle işlenmesi için gerekli olan köle işgücünün giderek azalması sayesinde mümkün olmuştur.

Whitley’in icat ettiği çırçır makinesi sayesinde, ABD pamuk ihracatı sıçrama yapmıştır. 1792’de pamuk ihracatı 138 bin pound iken, 1800’de 17,8 milyon pounda ve 1845’te 1.169 milyon pounda yükselmiştir. Bu miktar aynı zamanda, dünya pamuk üretiminin 7/8’idir (Türkcan, 2009: 163).

19. yüzyılda, tekstil sektöründeki üç önemli buluş, emek üzerinde önemli bir baskı unsuru olmuş; bu emek tasarruflu teknolojik gelişmeler işgücüne olan bağımlılığı azaltmıştır. Otomatik çıkrık, Richard Robert tarafından 1824 yılında icat edilmiştir. Otomatik olmayan çıkrıklar, iplikçi olarak adlandırılan ve yüksek ücretlerle çalışan hünerli, usta işçilerin çalışmasını gerektirmektedir. İplikçilerin üretim sürecinde sahip oldukları denetim gücünden rahatsız olan pamuk imalâtçıları, mucitlerden kendi kendine çalışabilen çıkrık yapmaları için yardım talep etmişlerdir. Otomatik çıkrık, iplikçilerin işlerini hemen kaybetmelerine neden olmasa da53

, bu makinenin varlığı iplikçilerin bağımsızlığını azaltmış, ücretlerini düşürmüş ve grev yapma olanaklarının kısıtlanmasına yol açmıştır.

Baskı işinde çalışan usta baskıcılar, eski ve iyi örgütlenmiş bir sendikanın üyeleridirler. Üstelik elle baskı işi, verimli olmadığı için üretim miktarının düşük olmasına yol açmaktadır. 18. yüzyılın sonlarında baskıcıların bir dizi grev yapmalarından sonra, mekanik tekstil baskıcılığı geliştirilmiştir. Silindir baskı makinesinin icadı bu döneme denk düşmektedir. Elle yerleştirilen kalıpların yerini, silindirli metal bir merdane almıştır. Bundan sonra baskıcılar güçlerini hızla kaybetmeye başlamışlardır.

53 Bu makinenin yapımından sonra, İngiltere’nin Hyde kasabasında üç ay süren ve tüm fabrikaların bu

150

Yünü eğirerek iplik elde edilmesinden önce, yünün karmakarışık liflerinin birbirine paralel iplik tellerinde sıraya dizilmesi gerekmektedir. Bu işlem, ısıtılmış el tarakları kullanan yün tarayıcıları tarafından yapılmaktadır. Sendikalı olan yün tarayıcıları, mücadele azimleri ve bağımsızlıklarına düşkünlükleri ile ünlüdürler. İşgücüne olan bağımlılığı azaltacak yün tarama makinelerinin yapılması ve yetkinleştirilmesi, teknik güçlüklerden dolayı uzun zaman almıştır. İlk yün tarama makineleri 1790’larda yapılmıştır. Ama asıl gelişimi ve yaygınlaşması, 1820’li ve 1830’lu yıllarda meydana gelen grev hareketlerinden sonraki dönemde olmuştur (Basalla, 2000: 150–151).