• Sonuç bulunamadı

Aynur Durmuş

M. Sc.Edu Hacettepe Universites

Giriş

İnsana kültür ve bilgiyle donanım kazandıran, öğrendiklerini merak etmeyi, bunu da araştırma, eleştirme ve sorgulama ile kazanabileceğini öğreten beceriler kazandıran, bilimin rehber olduğu bir eğitim anlayışını kurgulamamız gerekli.

Ancak nasıl?

Birkaç yıldır gündemde olan Finlandiya eğitim sisteminin başarısına bakmak gerek. Finlandiya eğitim modeli nasıl kurulmuştur?

Tüm imkansızlıklar, yoksulluklar ve bulunduğu kuzey enlemi nedeniyle elverişsiz doğa koşullarına rağmen kurulmuş ve uygulanan başarılı bir modeldir.

Bu model; her meslekten insanın omuz omuza dayanıştığı ve bir kaç aydının eşliğinde hayat bulmuştur.

Bu sistem öğrencileri kucaklayan ve okullar arasında eşitlik ve dayanışmaya dayalı, birlikte iş başarma anlayışı olan bir modeldir.

Tam anlamıyla bir kişilik eğitiminden yana, dil, din, ırk cins ayırımı gözetmez ve insanı en yüce değer olarak kabul eden; deneme, yanılma, araştırma, sorgulama, düşünme, yazma ve hatta sunum yaparak yaşama geçirerek kendini değerli hissedeceği bir eğitim anlayışı sergileyen bu model dengeli bir eğitim anlayışı modelidir.

Finlandiya Eğitim Sisteminin Seçilmesinin Nedenleri :

Finlandiya eğitim sistemini seçmemizin iki nedeni var:

1. Finliler Orta Asya Ural dağlarından batıya göç eden Türk boylarındandır ve dilimizin kökeninin aynı olduğu at, silah, hamam gibi Türkçe kelimelerin de kullanıldığı bir kültür olmasıdır. Fin dil yapısı Türk ve Altay dil grubuna çok benzemektedir.

2. Önemsenen diğer boyut ise, Finlandiya’da “kaybeden olmanın” onur zedeleyici olmadığının vurgulandığı “başarısızlık günü” her yıl 13 Ekim’de törenlerle kutlanmakta oluşudur.

Kaybeden Olma

Bu boyutta eğitim sisteminden önce aile sistemine görevler düşmekte. Bir hayatın içinde, psikolojik ya da başka nedenlerle başarısızlık yoksa, insan değeri bilme beklenmemeli. Ülkemizde aileler, çocuklarına “benim yaşadıklarımı çocuklarım yaşamasın” mantığıyla her türlü fedakarlık ve destekle yaklaşırlar.

Oysa, 5 yaşından itibaren çocuklar, ailenin hayatına ev içinde ya da dışında katkıda bulunmalı. Ailenin hayatına değil, sadece refahına ortak etmek, o çocuğa insanı insan yapan üzüntü, kırgınlık, hayal kırıklığı, utanma, başarısızlık vb. gibi değerlerden uzak tutma anlamına gelir. İnsanı insan yapan değerler utanmadır, hayal kırıklığıdır, başarısızlıktır, üzüntüdür. Kırgınlıktır, suçluluk duygusudur. Bunları ya da bir kaçını duymadan, insani değerler eksik kalacaktır.

91

ULEAD 2018 Annual Congress: ICRE

ULEAD 2018 Annual Congress: ICRE

Çocukların olumsuz duygu yaşaması, zorlanması (küçük yaştan itibaren aile içinde bazı görevleri olmalı) gerekir. O ailenin bir parçası olması gereğidir. Tatil, sadece okul ya da yaz tatili demek olmamalı. Sorumluluk alarak hayatı öğrenmeleri boyutunu önemsemek gerekli.

Ebeveynlerin çocuklara en büyük katkısı, yaz tatillerinde çocuklarını çalıştırmaları olmalıdır. Burada amaçlar; paranın değerini anlaması, sorumluluk almayı ve yetişkin dilini öğrenmesi, kararlarının sonuçlarıyla karşılaşması ve insan ilişkilerinin nerede başladığını, nerede bittiğini görmesidir.

Yaz tatillerinde çalışmış olan çocuklar, çalışırken kazandıkları becerileri, okulda kazandıklarından çok daha etkili şekilde hayatlarına kazandırırlar.

Kısacası çocuklar, “aman derslerinde başarılı olsunlar” yerine, sorumluluklarının karşılığında ödüllendirilmelidirler.

Artık çok sorunlu bir sistem haline gelen eğitim kurumlarımız için, Milli Eğitim Bakanlığımızın gelişmiş bazı ülkelerde uygulanan eğitim sistemlerini okullarda hayata geçirme planları içinde olduğu bilgilerdedir.

Finlandiya Eğitim Sisteminin özü nedir? Fin eğitim modelinde;

- İnsanı bilgiye, kültüre boğan, öğrenmeyi merak, araştırma, eleştirme ve sorgulamayla

gerçekleştiren, gerçek rehberin bilim olduğu eğitim anlayışını benimseyerek kurgulanmıştır. - Okullar arası farklılık değil, eşitlik ve dayanışma gözetilmelidir.

- Öğrenciyi içine alan, kucaklayan bir sistem mevcuttur.

- Ast-üst ilişkileri yerine birlikte iş başarma anlayışı, “hesap sorma” yerine “hesaplaşma” anlayışı gözetilmiştir.

- Tam anlamıyla bir kişilik eğitiminden yana olan bir eğitim anlayışı uygulaması hayata geçirilmiştir.

- Din, dil, cins, ırk ayırımı gözetmeksizin, insanın en yüce değer olarak kabul edildiği, herkesin gücüne göre bir ödevi ve görevi olduğu ilkesine dayalı olan, fonksiyonel bir örgütlenme üzerine kurulu bir sistem var.

- Öğrenciler; deneyerek, yanılarak, sorgulayarak, düşünerek, yazarak, sunum yaparak,

yaşayarak kendilerini her konuda değerli hissettikleri, yalın ve istikrarlı bir eğitim anlayışları var.

Eğitime, Finlandiya’dan % 40 daha fazla bütçe ayıran, ancak lise eğitimini yarım bırakan öğrenci oranı % 30 fazla olan ABD dahi, Finlilerden aldıkları ip uçlarıyla yeni düzenlemeler tercih etmiştir. Nasıl bir Temel Eğitim Sistemi ?

Öncelikle sağlam bir temel eğitim sisteminin oluşturulması ve oturtulması gereklidir. Zorunlu eğitim, okul öncesi eğitim de dahil olmak üzere 12 yıl olmalıdır.

Eğitim sisteminin temel dili, tüm eğitim kurumlarında Türkçe olmalıdır. İlköğretim 4. Sınıf ta dahil olmak üzere, yalnızca 5 ders okutulmalıdır. Bunlar; yazı, resim, müzik, spor ve Türkçemiz olmalıdır.

Türkçe dersi; yöresel zenginliklerin özelde kullanılacağı, düzgün ve uluslar arası nitelik kazandırılacak bir Türkçenin öğretilmesi kurgusunda olmalıdır. Bu da İstanbul Türkçesi olmalıdır.

Fen veya sosyal bilimler, din eğitimi, sanat eğitimi gibi dersler 5. Sınıftan itibaren çocuklarımıza verilmelidir.

92

ULEAD 2018 Annual Congress: ICRE

ULEAD 2018 Annual Congress: ICRE

Türkçe’nin Tarihi ve Türkçemizi Koruma:

Türkçe dil birliğinin tarihi 13. Yüzyıla, yani bundan 840 yıl önceye uzanmaktadır.

İdareciliği esnasında Türkçeyi resmi dil olarak ilan eden, yani ilk Türkçe dil devriminin kararını içeren “Bugünden sonr

a divanda, dergahda ve bargahda, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır” fermanını veren Karamanoğlu Mehmet Bey’dir.

Birlikte yaşamanın gerekliliğini bundan 840 yıl önce fark eden Karamanoğlu Mehmet Bey, dil birliğinin şart olduğunu, bu birliği gerçekleştirmek üzere, Toroslar üzerinde yaşayan bütün Türk boylarını çevresinde toplayarak bir ordu oluşturur.

Karamanoğlu Mehmet Beyin yaşadığı zamanda; yani 13. Yy.da Karamanoğulları’nın resmi dili Farsçadır. Bu beylik, dağılan Anadolu Selçuklularının devamı olarak, onların merkezinde kurulmuş bir beylik. Selçuklular, zaten Nizam-ül Mülk’ten beri devlet yönetiminde İran’lıları bulundurduğundan resmi dil Farsçadır. Bu durum Anadolu Selçuklularında da böyledir.

Dolayısıyla tüm kurumlarında İranlılar olan Selçukluların devamı olarak ortaya çıkan Karamanoğulları'nın da resmi dili Farsçadır. Ancak bunun yanında bir de Halk dilinin varlığını görmekteyiz.

Halk, öz dili olan Türkçe’yi kullanmaktadır.

Zaman yine savaş zamanıdır ve Karamanoğlu Mehmet Bey, üzerine gönderilen Selçuklu ve Moğol kuvvetlerini yenilgiye uğratarak Konya’ya girer. Burada yaşayan Selçuklu Türkleri Karamanoğulları ile birlikte olur ve kısa sürede Konya vilayeti ve bazı çevre iller Karamanoğullarının kontrolü altına girer. Karamanoğlu Mehmet Bey, daha sonra Selçuklu sultanı İzzettin Keykavus'un oğlu Gıyaseddin Siyavuş'u başa geçirir ve kendisi de vezir olur.

Askeri ve idari yönden donanımlı devlet adamı olmasının yanı sıra, bilimi çok önemsediğini de gördüğümüz Karamanoğlu Mehmet Bey, aynı zamanda kararlarında bilim adamlarını etrafına toplayıp görüşlerini önemseyen bir yapıdadır.

İdareciliği sırasında Türkçeyi resmi dil olarak ilan eden fermanda "bu günden sonra divanda, dergahda ve bargahta, mecliste ve meydanda Türkçe'den başka bir dil kullanılmayacaktır" diyerek, sadece siyasi ve askeri bir zafer değil, aynı zamanda kültürel bir zafer kazanmıştır.

Karamanoğlu Mehmet Bey’in bundan 840 yıl önce dil devrimini yapmasının önemli bir nedeni bulunmaktadır.

Bu fermanın önemli bir nedeni vardır:

Yukarıda da değinildiği gibi; resmi dil olarak Farsça kullanılırken, bir de Halk dilinin varlığı

görülmekte. Söz konusu dönemde, o zamanki tahsildarların , muhasebecilerin aralarında farsça

konuşmasından dolayı , kendini ve devletini soyduklarını anlamıştır. Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından, halk dilinin Türkçe olması nedeniyle, suistimallerin önüne geçme amaçlı, bu ferman çıkarılmıştır.

Bütün diller zamanla gelişir, en azından değişir. Dilimizin "İngilizce tehlikesine" nasıl yaklaşılıyorsa, Arapça'ya veya başka bir dilin işgaline dikkatle yaklaşılmalı. En aktif tehlikenin "çağdaşlık" ve "din" örtüleri ile bu iki dilden gelmekte olduğu düşünülmektedir.

Sokakta birine kendi dilinde küfürler ederseniz ve adamın gücü kuvveti varsa, temiz bir dayak yersiniz. Ama ayni şeyi güzel bir tonlama ile Arapçayla yaparsanız, sizi alim sanıp, evine götürüp yemek bile yedirir.

93

ULEAD 2018 Annual Congress: ICRE

ULEAD 2018 Annual Congress: ICRE

Cezayir,Fas ve Tunus, Arap ülkeleri oldukları halde kendi ana dilleri yerine, dayatılmış dili zorunlu kullanmaktadırlar.

Yazı, Müzik, Spor ve Resim Boyutu :

Bireyin içindeki gizil gücü harekete geçirecek konular gerekli. Bunlar; müzik, edebiyat, resim, el işleri,dans, tiyatro, heykel, aşçılık, çiçek bakımı vs olabilir.

Ülkemizde uygulanan eğitim sistemimiz rekabet anlayışına dayalı olduğundan bu tür uğraşlar ne yazık ki arka plandadır hep. Bir müzik aleti çalmak para kazandırır mı? Ne işe yarar? Şeklinde sorular olduğu malumlarımız.

Resim çalışan birine tablolarını çok pahalıya satan ressamlardan bahsedilip, sergi açıp açmayacağı sorulur.

Yani ün sahibi olma, unvan kazanma üzerinden değerlendirilen bu uğraşlar için hep maddi getiri, hep övgü beklentisi söz konusu.

Oysa bu beklentiler, bu uğraşlar için gerekli ruhu öldürür. Hayal dahi kuramayacağı bir alan haline getirir.

Eğitim sistemimizin en büyük eksikliği, öğrencilere el becerileriyle birlikte bir sanat kazandırma amacı bulunmamasıdır.

Yazı; bireyin çocukluk hafızası olmalıdır. Aynı zamanda; spor, müzik ve resim ise ileriki hayatlarında kendilerine katacakları sosyal alanların temeli niteliğinde olacaktır.

Eğitim kurumlarımızda İlk 4 yıl yalnızca 4 ders yani yazı, resim, spor ve müzik dersleri sağlam temellere oturtulursa birçok kavram doğru yerine oturacaktır.

Bu dersler; eğitimin temel yapılarıdır. Bu dersler işlenirken; değerler eğitimi kapsamında ahlaki, milli, kültürel ve dini değerler kazandırılması mümkündür. Çocuklarımızın en iyiye ulaşmasını sağlarken, iyi ahlak özellikleriyle de donatmak gerekir. Bunlar saygı, sevgi, sorumluluk, erdem, cesaret, adalet, azim ve bireysel disiplinlerdir.

Bu değerler, yalnızca günlük davranışlarımızın belirleyicisi değildir. Aynı zamanda geleceğimizi biçimlendiren ilke ve ölçütlerdir.

Spor etkinlikleri sadece bedensel değil, tüm gelişim boyutlarının desteklendiği etkinlikleri içeren bir kişilik eğitimidir ve spor bir beden terbiyesidir aynı zamanda. Bedenimiz sadece fizyolojik bir yapı değildir, zeka ve bedensel iradenin gelişimi için Beden eğitimi zorunludur. Spor etkinliği sadece futbol değildir. Doğa sporları da önemlidir. Zihinsel ve sosyal gelişim aracıdır aynı zamanda. Disiplinli yapıldığında yaşam kalitesini arttırıcıdır. Sağlıklı yaşam anlayışı için gereklidir.

İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun önerilerinin, eğitim müfredatı kapsamında önemsenmesi gerektiği düşünülmektedir. Beden eğitimi ve spor, hem toplumsal hem de bireysel amaçlı olmalıdır diyen Baltacıoğlu’nun önerileri :

1. Bütün Türk çocuklarının yüzmeyi öğrenmesi lazımdır 2. Eğitim kurumlarında bir yüzme birimi bulundurulmalı 3. Deniz olan yerlerde denizden faydalanılmalı

4. Deniz olmayan yerlerde yüzme havuzu yapılmalı.

5. Her köyde, o köyün çocuklarının yararlanacağı yüzme havuzu olmalı 6. Tüm yüzme ile ilgili birimler bir merkeze bağlanmalı

7. Bu merkezi MEB idare etmeli

94

ULEAD 2018 Annual Congress: ICRE

ULEAD 2018 Annual Congress: ICRE

Saydığımız resim, müzik, spor ve yazı derslerinin temeli sağlam atılır ve aşamalı kaliteli bir eğitim sunulursa; aynı zamanda ileriki yaşlarında yaşamlarına hobi olarak katacaklarının kalitesini de etkileyecek, ortaya hayranlık uyandıracak eserler çıkabilecektir.

Emekli olan, belli bir yaş sonrası sağlık adına spor yapanları, korolara dahil olanları, denemeler, şiirler yazanları, çeşitli branşlarda resimler yapanları biliyoruz.

Müzik, spor ve resim derslerinde, gelişimini, sağlığını, temel insani değerlerini, milli değerlerini, çevreye yönelik değerleri de bireye kazandırılabilecektir.

Finlandiya eğitim modeli alkışlanacak ve dünya ülkelerinin de üzerinde durdukları bir eğitim modelidir. Buna itirazımız yok.

Ancak çok uzağa gitmeye gerek yok. Yukarıda saydığımız değerleri bireylere katacak bir temel ve orta eğitim kurumu modeli, ülkemizde bir dönem uygulanmış ve çok başarılı sonuçlar alınmış, Fransa’da kurulan işçi üniversiteleri için örnek olmuş bir eğitim modelimiz var.

Bu sistem hakkında, 1970 yılların başında Güney Kore delegasyonunun Türkiye’ye gelip araştırma yaptıkları bilgilerdedir. Söz konusu dönemde Türkiye Cumhuriyeti’nde milli gelir 2.800 USD, aynı yıllarda Güney Kore de milli gelir 400 USD idi. Şimdi ise Güney Kore bize çok fark atmış durumda. Bu sistemin adı Köy Enstitüleri’dir. Yapacağımız tek şey, bu çerçevede köy enstitülerini hayata geçirmek olacaktır.

Eğitim sistemimizin onarmaya olan ihtiyacını, çözümünü kendi geçmiş ve tarihimizde aramak daha doğru değil mi?

1940’lı yıllarda, aynı zamanda kültür yaşamına katkılarıyla da olağanüstü bir başarı hikayemiz olan, gelişmiş ülkelerin örnek aldıkları Finlandiya eğitim modeli ile her ayrıntısı ile çok benzer olan KÖY ENSTİTÜLERİ modeli varken, model aramak için çok uzağa gitmeye gerek yok.

Fin Eğitim Modeliyle Köy Enstitüleri arasındaki benzerliklere bakıldığında kuruluşlarındaki mücadeleleri bile çok benzeşmekte.

Köy Enstitüleri, 2.Dünya Savaşı’nın yansımaları nedeniyle Türkiye’nin en zor döneminde ekonomik sıkıntıların, yetersiz endüstrinin, pahalılığın, karaborsanın olduğu en sancılı dönemde kurulmuştur. Köy Enstitülerinin eğitim programı da; insanı bilgiye kültüre boğan, öğrenmeyi merak, araştırma, eleştirme ve sorgulamayla gerçekleştiren, gerçek rehberin bilim olduğu eğitim anlayışını benimseyerek kurgulamakta.

Köy Enstitülerinde de, okullar arası farklılık değil, eşitlik ve dayanışma var. Köy Enstitülerinde de öğrenciyi kucaklayan, içine alan bir sistem var.

Köy Enstitülerinde de ast-üst ilişkisi yerine, birlikte iş başarma anlayışı, “hesap sorma” yerine “hesaplaşma” anlayışı var.

Köy Enstitülerinde de, eğitim ilkelerinin ustaca düzenlendiği ve tam anlamıyla bir kişilik eğitiminden yana olan bir eğitim anlayışı var.

Köy Enstitülerinde de din, dil, cins, ırk ayrımı gözetmeksizin insanın en yüce değer olarak kabul edildiği, herkesin gücüne göre bir ödevi ve görevi olduğu ilkesine dayalı olan, fonksiyonel bir örgütlenme üzerine kurulu bir sistem var.

Köy Enstitülerinde de, öğrencilerin deneyerek, yanılarak, araştırarak, sorgulayarak, düşünerek, yazarak, sunum yaparak, yaşayarak kendini her konuda değerli hissettiği, sade yalın istikrarlı bir eğitim anlayışı var.

95

ULEAD 2018 Annual Congress: ICRE

ULEAD 2018 Annual Congress: ICRE

Finlandiya Eğitim Sistemi ile geçmişimizin olağanüstü başarı hikayesi Köy Enstitüleri; kuruluşundan işleyişine dek birbirine bunca benziyorken, zamanın yabancı delegasyonları Köy Enstitülerinin olağanüstü başarısını incelemek araştırmak için onca çalışmalar yapmışken ve en önemlisi Köy Enstitülerine dair bilgi ve belge bolluğu bunca fazlayken çözümü dışarıda aramamak gerek.

Köy Enstitülerindeki derslere internet ortamında bakıldığında; Balıkçılık, arıcılık, kümes hayvancılığı, demircilik, el sanatları diye başlayıp yapıcılık, dikiş, örgü, marangozluk dersleri görülür.. Beş yılda okutulacak ders saatlerine bakıldığında; Tarih 322, Coğrafya 276 saat. Oysa Müzik dersine tam 460 saat ayrıldığı görülür.. Müzik dersi; tarih, coğrafya, fizik, kimya gibi derslerin saatlerinin neredeyse iki katına yakın. Makine, motor kullanma, dülgerlik, ipek böceği yetiştiriciliği, ziraat işletmeciliği, kooperatifçilik derslerinin yanı sıra Çocuk bakımı diye bir ders okutulduğu görülmekte.

Ancak bu uğraşların asıl amacı para kazanmaktan ziyade dünyayı, hatta kendinizi tanımanıza olanak sağlaması. Okul yaşamım boyunca çok ders aldım ancak yaşamımı gerçekten değiştiren tek ders çoğu kimse tarafından, ben dahil, okulun en önemsiz dersi gibi görünen müzik dersi oldu.

Köy Enstitüleri kayıktaki herkesi kürek çeker hale getirmek(Sartre) üzere kurulmuş ve kapatılana dek çok önemli başarılar elde edilmişti.

96

ULEAD 2018 Annual Congress: ICRE

ULEAD 2018 Annual Congress: ICRE