• Sonuç bulunamadı

TDK Güncel Türkçe Sözlük’te (TDK, 2005) saygı, “1. Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram. 2. Başkalarını rahatsız

181 etmekten çekinme duygusu.” anlamlarıyla açıklanmıştır. Birey, bir yandan biyolojik varlığını sürdürürken bir yandan da kendini mutlu, huzurlu ve sağlıklı hissetmek ister. Kişinin kendini sağlıklı ve huzurlu hissetmesinin ilk şartı kendine değer vermesi ve saygı duymasıdır. Bunu yapabilmek için ise kendi benliğini ve kalbini kötü düşüncelerden uzaklaştırmalıdır.

Saygı değeri, kişiyi karşısındakine nezaket içerisinde davranmayı gerektirir. Pıghın (2005) saygıyı, “bir insanın karşısındakini, meziyetleriyle, zayıflıkları, yanlışları, hakları ve ihtiyaçları ile olduğu gibi kabul etmesi” olarak değerlendirmiştir. İslam felsefesi gereği, yaratılan her varlık yaratandan dolayı kıymetlidir ve saygıyı hak etmektedir. Bu bakımdan kişi inancı gereği yaratılan varlığa saygı göstermelidir.

Başkalarına saygı duymak ve saygılı davranmak onlardan da saygılı davranış görmenin başlıca şartıdır. İnsan ilişkilerinde her iki tarafın da memnun kalabilmesi için karşılıklı saygı duyulması gerekir. Saygıya dayanmayan ilişkiler insanları bir arada tutmaz, aksine onları birbirinden uzaklaştırır (Güngör, 2010).

Aile içi iletişimde de saygı en temel değerlerimizden olmalıdır. Birbirimizi sevdiğimiz kadar birbirimize de saygı duymalıyız. Eşler arasındaki saygılı ölçüler aile saadetinin en önemli belirleyicilerinden birisidir. Saygıya dayalı davranışlar, sevgiyi ve saygınlığı da beraberinde getirecektir. Çocuklarımızın da sevgi kadar saygıya da ihtiyaçları vardır. Çünkü kişilik ve karakterin sağlamlığı için bu duygu temel bir değerdir (Yaman, 2014).

Saygılı davranmak bir güneş gibi insanları birbirlerine yaklaştırır. İnsanlar arasındaki paylaşımı artırdığı gibi kişilerin değerli olmasını da sağlar. Bu bakımdan Türk toplumunda büyüklere saygıyla küçüklere sevgiyle yaklaşmak ilkesi temel pusulamız olmalıdır. Çünkü Türk toplumunda büyükler her ne koşulda olursa olsun saygıyı hak ederler.

Saygı, kimi zaman söz ile kimi zaman ise davranışlarla açığa çıkartılır. Toplumsal düzenin sağlanmasında insanların birbirlerine incitici sözler söylememesi gerekir.

182 Ortaya çıkan anlaşmazlık durumlarında bireyler problemlerini saygı çerçevesinde çözüme kavuşturmalıdır.

İnsanların birbirine karşı saygılı olması toplumsal huzur için gereklidir. Hayatın akışı içerisinde insan, başka insanlarla aynı mekânı paylaşır, aynı olaylara tanıklık eder. Bu süreç içerisinde insanlar karşısındaki insanlara değer verip, düşüncelerine saygılı olduğu takdirde yaşanabilecek olumsuz durumlar ortadan kaldırılabilir. Toplumsal düzenin düzgün bir şekilde işleyebilmesi için bir babanın eşine ve çocuklarına, öğrencinin öğretmenine, öğretmenin amirine, satıcının müşterisine saygı göstermesi gerekir (Kumbasar, 2011).

Saygı değeri, Akal’ın romanlarında kahramanların birbirlerine, ailelerine, içinde bulunduğu topluma, öğretmenlerine gösterdikleri saygıyı temel alarak gerçekleşir. Akal’ın romanlarında saygı değeri kendini belirgin şekilde gösterir.

Evren annesine olan saygısını sözleriyle dile getirir: “Tamam, geliyorum anneciğim, diyerek baskı tablasından kayıp sağa sola dağılan sayfaları toparladı ve çalışma masasının üstüne yığdı.” (SG1,2011: 29).

Öğrencilerin öğretmenlerine ve onun makamına gösterdikleri saygı şu şekilde yapılandırılmıştır:

“Sonunda tarihçi koridorun ucunda göründü. Gerçekten de yanında Altay Şen vardı. Sınıf gözcüsü heyecanla, İşte, geliyorlar, susun çocuklar! diye bağırarak yerine koştu. Osman Bey ile Altay Şen sınıfa girdiklerinde bütün sınıf sessizlik içinde bekliyordu.” (SG1,2011: 57).

Saygı arkadaşlar arasında kırıcı olmamak, gerektiğinde özür dilemek anlamına gelir. Saygı değeriyle insanlar birbirlerine ölçülü davranırlar, hürmet ve ihtiramda bulunurlar. Süper Gazeteciler sinirli oldukları bir anda saygı değerinin önemli olduğunu anlayarak sakinleşirler:

183 “…tamam, hepimiz çok sinirliyiz ama birbirimizle böyle kırıcı konuşmayalım.

- Yener arkadaşına hak verdi.

- Özür dilerim Selin. Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim.” (SG1,2011: 117).

Sınıfta gürültüye sebep olan Elif kendinden beklenen davranışı gösterir. Yerinden kalkıp utanarak “Özür dilerim. İsteyerek olmadı efendim.” (SG2,2012: 44). diyerek nezaketli ve saygılı bir davranışta bulunur. Elif, sınıfta böyle durumlarla karşı karşıya kalabilecek olan arkadaşlarına konuşmadaki saygı ve nezaket dilini kullanarak örnek olur.

Kişiler bulundukları konumlarına da uygun hareket ederek saygı ve nezaket dilini kullanırlar. Bu durum kişilerin birbirlerine saygılı bir şekilde davrandıkları anlamına gelir. Kişi karşısındakine saygıyı, dili ölçülü ve güzel kullanarak da ortaya koyabilir. “Süper Gazeteciler 2” romanında bu durum sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Saygı değeri dili nezaket ve saygı ölçüsünde kullanılarak verilmiştir:

“Araba okul kapısına yaklaşınca durdu. Şoför başını uzatarak, kapıda gruplar halinde bekleyen öğrenci kalabalığına doğru seslendi:

- Elif ve Selin! Aranızda mı?

- İki kız kalabalığın arasından sıyrılıp, arabaya koştular. Şoför kibar bir tavırla indi. Kızlara kapıyı açtı. “Buyrun, Başkan’ım sizi bekliyor.” (SG2, 2012: 55).

Elif Belediye Başkanı’nı karşısında görünce “Buyrun efendim. Ne istemiştiniz? dedi Elif terbiyeli bir tavırla.” (SG2, 2012: 71). Sözleriye kendinden büyüklere karşı saygılı bir şekilde davranılması gerektiğini ortaya koyar.

Saygı nezaketli davranmayı içinde barındırır. Kişi kendinden büyüklerine ve küçüklerine saygılı ve kibar davranmalıdır. Elif kendine karşı saygılı bir şekilde

184 davranan fabrika müdürüne bu davranışı için teşekkür etmektedir. Romanda verilen bu değer, insanların birbirlerini anlamalarına, samimiyet ortamının doğmasına, sorunlara açık ve net bir şekilde yaklaşılacağına olanak sağlamıştır. Saygı gibi insan ilişkilerinin olmazsa olmazı olan bu değer, romanda kıymetli bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır:

“…Müdür gülümümseyerek yerinden kalktı. Elif’in yanına gidip elini sıktı. Kendi kızıyla konuşuyor gibiydi. Sorunlar çözülebildiği sürece sorun değil, deneyimlerdir. Bunu sakın unutma.

- Elif’i kapıya kadar geçirdi. O sırada bir sekreter elindeki zarfı Elif’e uzattı. Buyrun efendim, taksi ücretleriniz.” (SG2, 2012: 138).

Evren ve Yener hatalarının farkına varabilen ve gerektiğinde özür dileyebilen kahramanlar olarak karşımıza çıkar. Bu iki kahraman büyüklere ve komşulara karşı saygıda kusur etmezler. Özellikle komşularına karşı saygılı davranmaya, onları rahatsız etmemeye ve gerektiğinde ise özür dilemeye özen gösterirler. Yedinci sınıfa giden bu iki kafadar, bu özellikleriyle saygı gibi temel insanî değerlere küçük yaşlardan itibaren önem verilmesi gerektiğine dikkat çekerler.

“Evet, biliyorum. Bu yüzden hala kendimi suçlu hissediyorum. Üstelik ailenin bir değil, iki çocuğu da felçliymiş. Çok üzücü bir durum. Belki de bir ara gidip özür dileriz diye düşünüyorum.” (SG3, 2015: 174).

Saygı, karşısındakine değer verme ve nezaket kurallarını kullanma olarak da adlandırılır. Süper Gazeteciler serinin tüm ciltlerinde saygıyı en önemli değer olarak görürler. Kendilerinden büyüklerine ve küçüklerine saygılı davranırlar. Tanımadıkları insanlarla nezaket içerisinde iletişim kurarlar. Nezaket kuralları saygılı bir dil kullanmayı gerektirir: özür dilemek, izin istemek, rica cümleleri kurmak, terbiyeli davranmak bunlardan bazılarıdır. Yedinci sınıfa giden ve kendi imkânlarıyla gazete çıkaran çocuklar bu dili sıklıkla kullanmaktadırlar:

185 “Adamın görüş alanının dışında kalan bir masa arandı. Yuka ağacının dalları ardına gizlenmiş uzak bir masaya otururken genç bir çift de yanına oturmak için izin istedi. Anlaşılan, onlarla da gözden uzak bu masayı hedeflemişlerdi.

- Oturabilir miyiz?

- Yener başıyla evet işareti etti.” (SG4, 2016: 90.

Saygı, karşısındakine değer vermeyi, karşısındakine alçakgönüllü, terbiyeli ve edepli davranmayı gerektirir. İnsanların fikirleri, tutumları farklı da olsa bunu saygı çerçevesinde hoşgörebilmelidir. Kendisini telefon ile sürekli rahatsız eden Furkan’ın telefonunu açmayan Selin’e halası adeta ders verir ve saygılı davranmanın gerekliliğinin ne olduğunu anlatır:

“Açsana kızım, her şey hemen anlatılacak dediysek telefon konuşmanı beklemeyecek kadar da sabırsız değiliz. Arayanın suratına kapatman çok kaba bir davranış.

- Konuşmak istemedim hala.

- O zaman açar, şimdi uygun değilim seni sonra ararım der, öyle kaparsın.” (SG4, 2016: 164).

“Biri Uzaylı mı Dedi” romanında Hexonya gezegenindeki uzaylılar Dünya’ya gelerek onlar hakkındaki yanlış algıları düzetltmek isterler. Hex, Dünya’ya birlikte geldiği başkanına saygıda kusur etmez. Çünkü başkan, Hex’ten büyüktür ve yaşı itibariyle saygılı davranılmayı hak ediyor. Bu durum metinde şu şekilde geçer:

“Siz Hexonya başkanısınız sayın başkanım, dedi Hex saygıyla.” (BUD, 2013: 57). Üç yakın arkadaşın kendi evlerinde gönüllerince oynayamaması ve müzik yapamaması üzerine üç yakın arkadaşın kiralık ev bulmak için yakınlarından yardım istemesiyle başlayan macerayı konu alan “Kiralık Evde İki Bir Gece” romanı, ilk gençliğin

186 heyecanını ve aksiyon dolu maceralarını taşıyan bir eserdir. Eserde ev tutmaya giden Kerem ve ablası Sinem’in evi kiralamak için ev sahibiyle konuşmaları üzerine ev sahibi saygılı bir şekilde evin daha önce tutulduğunu söylemesi saygı değerine örnektir. Romanda küçüklerin büyüklere saygılı olduğu kadar büyüklerin de küçüklere saygılı davrandığı görülür:

“Yaşlı kadın mahcup bir ifade takınmıştı. Sizden önce gelenler tuttular, kapora da verdiler, sizi boşuna bekletmiş oldum. Kusura bakmayın.” (Kiralık Evde İki Gün Bir Gece: 2016: 47).

Saygı, nezaket duygusunu da içinde barındırır. Kişinin karşısındakine kibar davranması, nezaket göstermesi toplumların önemli özellikleri arasındadır. Murat öğretmen, “Kiralık Evde İki Gün Bir Gece” romanında kendilerine yardım eden yaşlı teyzeye saygı ve nezaket ekseninde “Evet, verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.” (Kiralık Evde İki Gün Bir Gece: 2016: 26). Sözleriyle büyüklerine karşı saygılı davranılması gerektiğini ortaya koyar.

Saygı ve sevgi değeri öfkenin zıddıdır. “Zombili Mombili Roman”ın başkahramanı Özgür, uzun uğraşlar sonucunda yazdığı romanın yayınevi tarafından kabul edilmediğini görür. Yayınevi kendisinden korkulu bir çocuk romanı istemektedir. Bu durum karşısında çok sinirlenen Özgür, sinirlerini kontrol etmek için saygı değerine başvurur. Nazik bir şekilde editörle konuşmasını tamamlar. Özgür, her ne kadar romanın kahramanı olsa da böyle durumlarda okurlarının nasıl davranması gerektiğini uygulamalı bir şekilde göstermektedir:

“Az önce içimde kıpır kıpır dolanıp çıkacak bir delik arayan öfke canavarını güçlükle yatıştırmaya çalışırken, editörün sözlerini yanlış duymuş olabilirdim. İçimde umut kırıntıları, editörün masasına yaklaşıp nazikçe sordum?” (ZMR, 2016: 6).