• Sonuç bulunamadı

Anahtar Kavramlar

EV VE ODALARIN KİRALANMASI

5. SARF, SELEM, İSTISNA VE VEDİA

PROF. DR. SERVET BAYINDIR

117

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

İslam hukukunda sarf, selem, istısna ve vedia akitleriyle ilgili hükümler öğrenilecektir.

118

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. Döviz alış-verişi İslam hukukunda hangi sözleşmenin kapsamına girmektedir?

2. Selem, İstısna ve Vedia kavramlarının İslam hukukundaki yeri nedir?

3. Hukukî sonuçları açısından çeşitli akidlerin günümüz moder uygulamalarla mukayesesi nedir?

119

Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde

edileceği veya geliştirileceği Sarf, selem,

istısna ve vedia sözleşmeleri

Sarf, selem, istısna ve vedia sözleşmelerinin nasıl kurulduğunu ve şartlarını öğrenir.

Metinler ve interaktif materyaller ile konuların daha

kolay anlaşılması

sağlanacaktır.

120

Anahtar Kavramlar

Sarf

Selem

İstısna

Vedia

121

GİRİŞ

Fıkıhta malî sözleşmelerin aslını mutlak bey‘ (alım satım) oluşturur. Bey‘ bir mal mübadelesi (değişimi) işlemidir. Bir varlığın (malın) para kabilinden başka bir varlık (mal) ile peşin olarak değiştirilmesi mutlak bey‘ olarak isimlendirilir. Bey‘ çok sayıda akdi barındıran şemsiye kavramdır. Muamelat hukukunda diğer akitlere ilişkin kurallar bey‘e kıyasla geliştirilmiştir. Sarf, Selem, İstısna‘, bey‘in alt türlerini oluşturan akitlerdendir. Bu akitlerin her biri genel unsur ve şartlar bakımından mutlak bey’le birleşir özel şartlar bakımından ise ondan ayrılırlar. Bir diğer mal mübadelesi işlemi de Vedia ve Ariyet’tir. Bey‘ bedelli (ivazlı) akit iken vedia ve ariyet bedelsiz akittir.

Önceki ünitelerde bey‘ genel hatlarıyla işlendi. Bu ünitede ise bey‘in alt türlerinden sarf, selem ve istısna‘ akitleri işlenecek, son olarak vedia ve ariyet akitlerine kısaca temas edilecektir.

122 5.1. Sarf

5.1.1. Tanımı ve Dayanağı

Sarf (فرصلا) sözlükte “fazlalık, bir şeyi -yer, şekil veya özünde değişiklikler yaparak- farklı kalıplara sokmak, geri çevirmek, uzaklaştırmak, engel olmak, bozmak, para bozdurmak, harcamak” gibi anlamlara gelir27. Kur’an’da sözlük anlamında, türevleriyle birlikte otuz yerde geçer28. Fıkıhta terim olarak sarf “altın, gümüş ve banknotlar gibi para cinsinden iki varlığın birbiri ile değiştirilmesi işlemi” şeklinde tanımlanır29.

Sarfın meşruiyeti “Allah alım-satımı helâl kılmıştır”30 ayeti ile bu konudaki hadislere dayandırılır. Zira alım-satım fıkıhta; “malın başka bir mal ile temlik kastıyla değiştirilmesi”

şeklinde tanımlanmıştır31. Mal ise hukukta çeşitli şekillerde tasnif edilir. Bunlardan biri de malın arz ve ayn şeklindeki tasnifidir. Arz (meta) para, hayvanlar, keylî ve veznî malların dışındaki emtia ve kumaş gibi bizzat kendilerinden yararlanılan şeylere denir32. Ayn ise muayyen (belirli) ve müşahhas (somut) olan mallar için kullanıldığı gibi33 nakit de denilen basılı madenî altın ve gümüş paralar için kullanılır. Arz kelimesine karşılık ayn kullanıldığında daha çok nakit para kastedilir34. Para dışındaki malların, birbirleri ile değiştirilmesi işlemi mukâyeda, (ةضياقم) para ile değiştirilmesi işlemi mübâyea‘ (ةعيابم), paranın para ile değiştirilmesi işlemi de sarf olarak adlandırılır.

Hz. Peygamber (s.a.v) döneminde Medine pazarında altın, gümüş gibi kıymetli maden ticareti yapan ve para bozan sarraflar vardı. Bunlar sarf işlemlerini çarşı ve pazarlarda kurdukları tezgâhlarda (tevâbît) yaparlardı. Bu işte daha çok Yahudiler uzmanlaşmıştı. Hz.

Peygamber (s.a.v) para alış verişinden ibaret olan sarfı yasaklamadı. Fakat dikkat edilmesi

27 İbn Manzur, el-Ifrikî, Ebu’l-Fadl Cemaluddin Muhammed b. Mükerrem (ö.711/1311), Lisânu’l-arab, I-XIV, 1. Basım, Beyrut: Dâr sadr, 1990, “s-r-f” md., IX, 189-193; el-Isfahânî, Râğıb (425/1033), Müfredâtü elfâzı’l-Kur’ân, thk. Safvân, Adnân Dâvûdî, 1. Basım, Beyrut: Dâru’l-kalem, 1996, “s-r-f” md., s.482.

28 Bkz., el-Bakara 2/ 164; Al-i İmrân 3/ 152; el-A’raf 7/ 146; et-Tevbe 9/ 127; Yûnus 10/ 32; Yûsuf 12/ 33, 34;

el-İsra 17/ 41, 89; el-Kehf 18/54; el-Furkân 25/ 50, 65; el-Ahkâf 46/ 29.

29 Bkz. Kâsânî, Bedâi‘, V, 215; Ebu’l-Bekâ Eyyûb b. Mûsa el-Huseynî el- Kefevî (ö.1094/1683), el-Külliyyât Mu’cemun fi’l-mustalahâti ve’l-furûku’l-luğaviyyeh, (Yay. haz. A. Dervîş-Muhammed el-Mısrî), 2. Basım, Beyrut: Müessesetü’r-risâle, 1993, s.562.

30 Bkz., el-Bakara 2/ 275.

31 el-Mûvsılî, Abdullah b. Mahmûd (ö. 599/1284), el-İhtiyâr li ta’lîli’l-Muhtâr, I-II, Beyrût: Dâru’l-kütübi’l-ılmıyye, t.y., II, 231.

32 Mecelle, md. 131.

33 Mecelle, md. 159.

34 el-Hasenî, s. 21.

123 gereken bir takım kurallar koydu. Sarfla ilgili kuralları barındıran ve sarfın cevazına işaret eden hadislerden bir kaçı şöyledir:

“Altına karşılık altın misli misline ve peşin olarak; gümüşe karşılık gümüş misli misline ve peşin olarak satılmalıdır”35. “Altın ve gümüşten peşin olmayanı peşin olan karşılığında satmayınız”36.

Sarfla ilgili olarak Abdullah b. Ömer şöyle demektedir: “Bakî‘ pazarında deve satardım.

Dînara karşılık satar yerine dirhem (veya varik) alırdım, dirheme karşılık satar yerine dînar alırdım. Allah’ın Elçisine geldim,

-Ey Allah’ın Elçisi, izninizle bir şey sormak istiyorum; ‘Ben Bakî‘ de deve satıyorum;

dînar karşılığında satıp yerine dirhem (veya varik) alıyorum. Dirheme karşılık satıp yerine dînar alıyorum. Ona karşılık onu alıyor buna karşılık bunu veriyorum’ Dedim.

Rasûlüllah dedi ki:

- ‘Günün kuruyla (fiyatıyla) almanda bir sakınca yoktur, yeter ki aranızda bir şey bırakarak ayrılmayın”37.

5.1.2. Sahih Olması İçin Gerekli Şartlar

Sarfta ribaya düşme tehlikesi yüksektir. Bu nedenle ilgili ayet ve hadislerden yola çıkılarak diğer alış veriş çeşitlerine oranla sarfta bir takım ek kurallar geliştirilmiştir. Bu kurallar şunlardır:

1) Bedeller peşin olmalı: Sarf akdinde taraflar birbirlerinden ayrılmadan önce bedellerin teslim ve tesellümü gerçekleşmiş olmalıdır. Aksi halde nesîe ribası (veresiye faizi)

35 el-Buhârî, Ebû Abdillah Muhammed b. İsmail(ö. 256/869), Sahihu’l-Buharî (el-Camiu’s-sahîh), I-VIII, Kahire: el-Mektebetü’s-selefiyye, 1400/1979, “Büyû‘” 78; Müslim b. el-Haccâc, Ebu’l-Hüseyn el-Kuşeyrî(ö.

261/874), Sahîhu’l-Müslim, I-X, nşr. Muhammed Fuad Abdulbâkî, 4. Basım, Beyrut: Dâru ihyâi’t-turâsi’l-arabî, 1991, “Müsâkât” 81,83,85,90; Ebû Dâvûd, Süleyman b. Eş‘as İbn İshak el-Ezdî es-Sicistanî(ö. 275/888), Sünen-i Ebî Dâvûd, I-IV, thk. Kemâl Yûsuf el-Hût, 1. Basım, Beyrut: Müessesetü’l-kutubi’s-sekâfiyye, 1400/1988,

“Büyû‘”, 12; ez-Zeylaî, Cemaluddîn Ebu Muhammed Abdullah İbn. Yûsuf(ö. 726/1325), Nasbu’r-râye li ehâdîsi’l-Hidâye, I-IV, Kâhire: Dâru’l-hadîs, t.y., IV, 4.

36 Buhârî, “Büyû’” 78; Müslim, “Müsâkât” 75, 76; et-Tirmizî, Ebû İsa Muhammed b. İsa(ö. 279/892), el-Camiu’s-sahih ve huve Sünenü’t-Tirmizî, I-V, Kahire: Dâru’l-fikr, y. ve t. yok., “Büyû’” 24; Şevkânî, Neylü’l-evtâr, V, 190.

37 Ebû Dâvûd, “Büyu”, 3354.

124 meydana gelir. Altın, gümüş veya para mübâdelelerinde taraflardan birisi veya her ikisi bedeli kabz etmeden akit meclisini terk etiği taktirde sarf akdi ortadan kalkar. Şayet taraflar akdi devam ettirmek isterlerse sarf işlemine yeniden başlamaları gerekir. Bedellerin peşin ödenmesinin şart koşulmasının temelinde yatan neden, zimmetteki borcun yine zimmette olan bir borç karşılığında satılarak faize düşülme tehlikesini önlemektir38.

2) Cinslerin bir olması durumunda bedeller eşit olmalı: Altının altınla, gümüşün gümüşle ve aynı cins paranın kendi cinsiyle değişiminde peşin ödemenin yanı sıra miktarların da eşit olması şarttır. Hayber’in fethi esnasında (7/629) ganimetlerden altın ve boncuk dizili bir gerdanlık, altın para/dînar karşılığında satılmak istenince, Hz. Peygamber; “altın altına karşılık tartı iledir”39 buyurarak gerdanlıktaki altınların ayrılıp ve altının aynı miktar altın para ile değiştirilmesini, geri kalan kısmına da değer biçilerek satılmasını emretmiştir.

3) Şart muhayyerliği bulunmamalı: Sarf akdinde iki tarafın veya taraflardan birinin şart muhayyerliği öne sürmesi caiz görülmez. Çünkü sarfta karşılıklı kabz şarttır. Taraflardan birine seçim hakkının tanınması mülkiyetin intikaline engel teşkil eder. Bu durumda akit fâsit olur. Ancak taraflar akit meclisinden ayrılmadan önce muhayyerlik hakkı ortadan kalkarsa işlem geçerli hale gelir40.

5.1.3. Sarf - Döviz Ticareti İlişkisi

Devletlerarasında ödeme aracı olarak kabul edilen her türlü çek, poliçe vs. ile yabancı ülkeye ait paraya döviz (Ar. umle:ةلمعلا; İng. foreing currency) denir41. Günümüzde döviz veya para denince artık kâğıt para akla gelir. Zira eski dînar ve dirhemler dolaşımdan kalkmış yerine kâğıt para geçmiştir. Bugün dolaşımda olan kâğıt para ile eski dînar ve dirhemler arasındaki ortak nokta para olma özelliğidir. Hz. Peygamber’in hadislerinde ve fıkıh kitaplarında sarfla ilgili hükümler belirlenirken daha çok, o dönemde geçerli olan ve itibarî değeri ile mal değeri birbirine eşit olan dînar ve dirhem gibi madenî paralar esas alınmıştır. Dînar ve dirhem gibi itibarî değeri yanında mal değeri de bulunmadığından kâğıt paranın değeri ile oynama ve haksız

38 Kâsânî, Bedâi’, V, 215; Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve edilletühü, IV, 638.

39 Müslim, “Müsâkât”, 17.

40Kâsânî, Bedâi’, V, 219; İbnu’l-Hümâm, Kemâleddin Muhammed b. Abdulvâhid(ö. 681/1282), Fethu’l-kadîr, I-X, 2. Basım, Beyrut: Dâru’l-fikr, t.y., VII, 138.

41 Şafak, Ali, Hukuk Terimleri Sözlüğü, Ankara: Rehber Yayıncılık, 1992, s.107; Doğan, D.Mehmet, Büyük Türkçe Sözlük, İstanbul: Vâdî Yayınları, 1994, s.303.

125 kazanç sağlama imkânı daha kolaydır. Bu nedenle sarfla ilgili kuralların kağıt para alım-satımında uygulanması kaçınılmazdır.

Bir ülkeye ait sayı ile işlem gören standart paralar kendi içerisinde bir cins, değişik ülkelere ait paralar ise farklı cins kabul edilir; Türk Lirası, ABD Doları gibi. Dolayısıyla, aynı ülkeye ait kâğıt parayı verip demir parayı alma, tümü verip bozuk para alma durumlarında olduğu gibi, aynı cins paraların değişiminde hem bedellerdeki eşitliğe hem de bedellerin peşin teslimine riayet edilmesi gerekir. Yabancı paraların alım-satımında ise -farklı cinslerde iki paranın değişimi söz konusu olduğundan- sadece bedellerin peşin olması gerekir; eşitlik şartı yoktur. Eğer vadeli satış yapılırsa nesîe (gecikme) faizi meydana gelir. Ashaptan Mâlik b. Evs (ö. 92/714), yüz dînar altın parayı, gümüş para dirhemle değiştirmek ister. Talha b. Ubeydullah (ö. 36/658) ile pazarlık yapıp anlaşırlar ve Mâlik dînarları ona teslim eder. Talha, yanında dirhem bulunmadığı için bedelini akşam verebileceğini bildirir. Durumdan haberdar olan Hz.

Ömer, tarafların birbirlerinden ayrılmadan önce bedellerin peşin verilmesi gerektiğini söyleyerek Hz. Peygamber’in “altın altınla, gümüş gümüşle ... peşin olarak ve misli misline (alınıp satılır)”42hadisini nakleder. Ayrıca Abdullah b. Ömer’den nakledilen dînar ve dirhemin

“günün fiyatıyla” alınıp satılması gerektiğine ilişkin hadis de43 sarfta belirli bir fark ilavesiyle vadeli satımın caiz olmayacağını gösterir. Günümüzde sarrafların, döviz alım-satımı yapan kişi veya kuruluşların-faizsiz bankalar dâhil- işlemleri bu çerçevede değerlendirilir.

5.2. Selem (Para Peşin Mal Veresiye Satış)

5.2.1. Tarifi ve Dayanağı44

Fıkıhta “selem” genelde “selef” kelimesiyle birlikte ele alınır. Selef, “ ف ل س” kökünden öncelik (tekaddüm) manasına gelir. Aynı kökten türeyen "teslîf" ise "takdim" anlamı taşır.

Selem ise sözlükte “م ل س” “kökünden türemiş bir kelime olup "selef" ile benzer anlamda teslim etmek anlamına gelir. Selem yalnızca “para peşin mal veresiye” şeklinde yapılan akdin özel adı iken selef daha kapsamlı olarak insanların öne aldığı bütün işler için kullanılır.

42Buhârî, “Büyu‘”, 53, 76.

43 Bkz., Ebû Dâvûd, “Büyu‘”, 3354.

44 Not: Selem ve İstısna başlığı altında işlenen konular ağırlıklı olarak Hamdi Döndüren, Ticaret İlmihali ve Hamza Aktan, “İstisna” DİA adlı eserlerden yararlanılarak hazırlanmıştır.

126 Selem terim olarak klasik kaynaklarda “لجاعب لِجآ عيب :vadeliyi, peşin karşılığında satmak" şeklinde tanımlanmıştır45. Selem günümüzde kısaca, “para peşin, mal veresiye olmak üzere yapılan alışveriş” şeklinde tanılanabilir. Parayı verip malı satın alana “Müslim” veya

“Rabbü’s-selem”, malın satıcısına “Müslemün ileyh”, satılan mala “Müslemün fih”, akdin başında önceden ödenen bedele ise “Re’sül-mal” (sermaye) denir.

Selem finansman özelliği taşıyan bir akittir. Çünkü selemde satıcı bedeli önceden teslim almakla bir anlamda, o malın üretimi için gerekli olan finansman ihtiyacını karşılamış olur.

Selem faizsiz bankacılıkta ziraî ve sınaî alanda kolayca başvurulabilecek bir yöntemdir.

Selem fıkıhta meşru kabul edilmiş akitlerdendir. Akde konu mal başlangıçta yok (madûm) olduğundan kıyasa aykırı olarak meşru kılındığı ileri sürülmüştür. Ancak kıyasa dayanak oluşturan kuralların fakihler tarafından daha sonra geliştirildiği göz önüne alındığında bu teoriye ihtiyatla yaklaşılmasının gerekliliği ortaya çıkar. Çünkü selemin meşruiyetine dair asıl deliller kitap ve sünnet kaynaklıdır. Kitap ve sünnet delili ise kıyastan önce gelir. Selem için kitaptan delil Bakara 282. ayettir.

Ayette şöyle denir: “Ey iman edenler! Belli bir vadeye kadar borç verdiğiniz zaman onu yazın.” İbn Abbas Selem’in delili olarak bu ayeti zikretmiştir. Sünnet’ten delile gelince, İbn Abbas’tan şöyle bir hadis nakledilir: “Resûlullah (s.a) Medine’ye hicret ettiği zaman, Medine’liler meyvelerde bir, iki hatta üç yıllığına selef (selem) akdi yapıyorlardı. Hz. Peygamber Selemin esaslarını şöyle belirledi: Bir şeyde selem yapacak olan kimse belirli ölçüde, belirli tartıda belirli zamana kadar yapsın.”46Selem’in mevcut olmayan şeyin (madûm) satışı yasağından47istisna olduğunu ileri sürenler bu istisnanın sebebi olarak ihtiyaç, ekonomik maslahat ve hadis temelli istihsanı gösterirler.

5.2.2. Şartları

Selem daha önce de ifade edildiği gibi bey’ akdinin bir alt türüdür. Bu nedenle bey’deki rükün ve şartlar genel itibariyle selemde de aranır. Ancak madûmun satışı söz konusu olduğundan selemde bey‘dekilere ek olarak bazı şartlar getirilmiştir. Bu şartlar anapara (sermaye) ve malda aranan şartlar olmak üzere genelde iki başlık altında toplanır.