• Sonuç bulunamadı

Anahtar Kavramlar

4. SATIM VE İCARE (KİRALAMA) AKİTLERİ

4.2. İcâre (Kiralama) Akdi

İslam hukukunda icâre, hem bir maldan hem de insanın emeğinden yararlanmayla ilgili hükümlerin ele alındığı yani bir anlamda modern hukuktaki iş hukukunu da içeren ve karşılıklı bedeli bulunan (muâvazalı) akitlerin en önemlilerinden biridir. Şartları ve detaydaki bazı hükümleri konusunda görüş ayrılığı olsa da, icarenin meşrûiyeti konusunda hiçbir ihtilaf bulunmamaktadır.

Kiralama, birçok hükmü bakımından satım akdi ile benzer veya aynı özelliktedir. İcap ve kabul ile rızaya dayalı olarak kurulduktan sonra tek taraflı irade beyanı ile bozulamaz, fıkıhtaki ifadesiyle “lazım” (bağlayıcı) bir akittir.

4.1.1. Tanımı Ve Kuruluşu

Arapça’da icâre sözcüğü ile ifade edilen kiralama, belli bir menfaati belirli bir bedel karşılığında temlik etmek olarak tarif edilir.

Kiralama akdi, tıpkı satım gibi icap ve kabul ile kurulur. Bu açıdan satımla ilgili şartlar genel olarak burada da geçerlidir. Fakat satım akdinin ileri bir tarihe bağlanması (izâfe) caiz olmadığı halde, kiralamada caizdir. Yani yürürlük tarihi olarak ileriki bir tarih belirlenebilir.

4.1.2. Şartları

Kiralamada tarafların eda ehliyetini haiz olması gerekir. Bunun yanında kiralanan şey, kira süresi ve ödenecek ücretle ilgili belli şartların bulunması gerekir.

1. Kiralama konusu menfaat dinen helal şeylerden olmalıdır. Örneğin İslam’ın haram kabul ettiği fiillerden olan cenazede ağlamak, başkasına haksızlık etmek veya onu öldürmek gibi fiileri gerçekleştirmek üzere bir kimseyi kiralamak batıl olur. Böyle bir durumda akit mün’akit olmaz.

2. Menfaat, akit sırasında ileride tarafları anlaşmazlığa götürmeyecek kadar belirlenmiş veya örfen biliniyor olmalıdır. Aslolan sözleşmede kira konusu menfaatin bütün nitelikleriyle birlikte belirlenmesidir. Ancak bazı durumlarda akitte menfaat tam olarak tayin edilmediği halde örf gereği biliniyor olabilir. Bu durumda da kiralama sahih olur. Zira örfen malum olan

26 Mecelle, md. 190-196.

109 şeyler şart koşulmuş gibi kabul edilir. Ancak bir yerdeki örf ile sözleşme hükümlerinin çelişmesi halinde örf değil, akitte karşılıklı rıza ile yapılan anlaşma esas alınır.

3. Kiralamada menfaatin ne olduğu kadar, nasıl kullanılacağı da önem taşır. Örneğin kiralanan bir dükkanın hangi iş için kullanılacağı, bir arsada hangi tarım ürününün ve yılda kaç kez ekileceği gibi hususlarda da anlaşma yapılmış olmalıdır.

4. Kiralama ile söz konusu maldan ne kadar istifade edileceği de belirlenmelidir. Bu durum mal kiralamaları için olduğu kadar bir kişinin emeğinin sadece bir tarafa tahsisini konu olan özel iş akitlerinde de (ecîr-i hâs) geçerlidir.

5. Kira akdinde malın kiracıya, yararlanması için teslim edilebilir olması şarttır. Bu sebeple fiziken teslimin mümkün olmadığı durumlarda akit sahih olmaz. Diğer yandan söz konusu malda başkasının hakkı var ve bu nedenle kiracı malın menfaatine erişemiyorsa akit, ilgili şahsın onayına bağlı “askıda bir işlem” olur (mevkuf).

6. Kira konusu mal, ondan yararlanmayı engelleyen bir arıza ve kusura sahip olmamalıdır. Örneğin araç kiralayan bir kimse, aküsünün çalışmaması nedeniyle maldan istifade edemiyorsa bu durumda akit kiracı açısından bağlayıcı olmaz, bu nedenle de sözleşmeyi feshedebilir.

4.2.3. Hizmet Kiralaması (İcâre-İ Âdemî)

Daha önce de temas edildiği gibi fıkıh ilminde hizmet kiralaması da icâre akdi kapsamında ele alınmıştır. Mal kiralaması “icaretü’l-â’yân”, hizmet kiralaması ise “icâratü’l-âdemi” olarak isimlendirilmiştir.

İslam hukukunda işçinin, emeğini sadece bir kişiye tahsis etmesi veya herkese iş gören bir işçi durumunda olması özel terimler ve kendine mahsus bir takım hükümler söz konusudur.

Birincisine “ecîr-i hâs” (özel işçi), ikincisine ise “ecîr-i müşterek” (genel işçi) denir. Aşağıda buna ilişkin bazı bilgiler yer almaktadır:

Ecîri hâs, diğer bir deyişle “özel işçi”, belirli bir süre için, belli hizmetleri ifa etmek üzere emeğini bir tarafa tahsis etmek üzere icare akdi yapmış olan kişiye verilen isimdir. Böyle bir işçi, belirlen süre içinde iş verenin izni olmaksızın başkasına iş yapamaz. Fakat bu sürede kendini iş için hazır halde tutması halinde, iş olmadığı için belli bir hizmet ifa edemese bile ücret almaya hak kazanır.

110 Örneğin sadece bir fabrikanın işçilerine yemek pişirmek üzere kiralanmış olan bir aşçı, orada bulunduğu halde, işverenden kaynaklanan nedenlerle yemek pişirememiş olsa yine de ücret alma hakkına sahip olur.

“Genel işçi” anlamındaki “ecîr-i müşterek” ise belli bir süre çalışarak bir eser meydana getirerek emek harcamakta ve emeğini de sadece bir tarafa tahsis etmemektedir. Dolayısıyla ücreti hak etmesi sadece kabul ettiği işi tamamlaması ile olur. Fakat akit sırasında anlaşma yapılmış ise ücretin peşin ödenmesinde de bir sakınca olmaz.

Günümüzde herkese ücreti karşılığında hizmet vermek üzere çalışan avukat, doktor, zanaatkâr vb. birçok meslek sahibi bu statüde çalışmakta ve aynı zamanda birçok kişiden iş kabul etmektedir.

İşçinin ürettiği şey üzerindeki emeği açıkça görülüyor (terzilik ve boyacılıkta olduğu gibi) ve ücretin de peşin ödenmesi şart koşulmuş ise işçi emeğinin karşılığını almadıkça işi teslim etmeme hakkına sahiptir. Bu hakka fıkıhta “hapis hakkı” denir. Fakat ücretin vadeli ödenmesi kararlaştırılmış ise bu durumda malı hapsetme, teslim etmeme hakkı bulunmaz.

Eğer işçinin emeği, taşımacılıkta olduğu gibi, ilgili mal üzerinde bariz olarak görülmüyor ise “hapis hakkı” yoktur. Eğer yine de malı teslim etmez de mal bu sırada telef olursa işçinin bunu tazmin borcu vardır.

Ecîr-i hâs ile ecîri müşterek arasındaki önemli bir fark telef olan malın tazmini konusundadır. Özel işçinin elindeki mal emanet hükmündedir. Yani kasıtlı olmadığı sürece telef ettiği malı tazmin etmek zorunda değildir. Fakat genel işçi, kasıtlı veya kusurlu olmasına bakılmaksızın kendi fiili sonucu meydana gelen hasar ve ziyandan sorumlu olur ve onu tazmin eder.

Diğer yandan özel işçi, hiçbir durumda, üzerine aldığı işi yapması için başkasını görevlendirme hakkına sahip değildir. Çünkü işveren bizzat onun iş yapması için onunla akit yapmıştır.

Buna karşın eğer işi bizzat yapması şart koşulmamış ise genel işçi, işi kendisi yapabileceği gibi başkasına da yaptırabilir. Fakat başkasına yaptırdığı sırada onun mala vereceği zarar ve hasardan sorumlu olur.

111 4.2.4. İcâre Akdinin Hükmü

Kira akdi yukarıda sayılan şartlara uygun gerçekleştirildiğinde sahih ve tarafları bağlayıcı bir nitelik kazanır. Bu yüzden taraflardan biri tek taraflı olarak akitten vaz geçme veya akdi feshetme hakkına sahip olmaz.

Kira sözleşmesi, konusunun mütekavvim olmaması gibi önemli bir eksiklik bulunması halinde batıl, akdin unsurları bulunmakla birlikte, kira süresinin bilinmemesi gibi sıhhat şartlarındaki bir eksiklik halinde fasit olur. Herhangi bir sebeple icare akdi fasit olduğu halde fiilen menfaatten yararlanma söz konusu ise ödenmesi gereken, tarafların anlaştığı kira ücreti (ecr-i müsemma) değil, rayiç kira (ecr-i misil) olur.

Kiracı, kira konusu maldan istifade ederken akitte zikredilen şartları ve sınırları aşmadığı ve normal kullanımda bulunduğu sürece söz konusu eşyadaki telef ve hasardan sorumlu olmaz. Çünkü mal, kiracının elinde emanet hükmündedir. Emanet hükmündeki mallar, kasıt, kusur ve ihmalin yanında şarta aykırılık söz konusu olmadığı zaman tazmin edilmez.

Kira akdinin önemli bir hükmü de kiralanan şeyin tamir ve bakım masrafları konusundadır:

Mal sahibi kiradaki malın yararlanmaya elverişli bir halde olması için gerekli tamir ve bakım masraflarını üstlenir. Ancak malın sağlam bir şekilde kalmasına yönelik değil de, kullanımına ilişkin masraflar ve bakımlar kiracı tarafından karşılanır. Örneğin kiralanan bir evdeki elektrik tesisatının ıslah ve bakımını malik öderken, evin temizlik giderlerini kiracı ödeyecektir.

Kiracı, mal sahibinin yapması gereken tamir ve bakımları onun haberi ve izni olmaksızın yaparsa kendiliğinden teberruda bulunmuş olur. Dolayısıyla bunları mal sahibinden isteme hakkını kaybeder.

4.2.5. İcâre Akdinin Sona Ermesi

Geçerli olarak kurulan bir kira (icâre) akdi süre sonuna kadar devam eder. Sürenin bitmesi ile yeni bir işleme gerek kalmadan sona erer. Ancak akdin devamını gerektiren bazı mazeret hallerinde devam eder.

Örneğin bir tarla kiralandığı zaman, kira süresi bittiği halde ekinler olgunlaşmamış ise olgunlaşma tamamlanana kadar akit emsal ücret karşılığında sürer. Yine aynı şekilde belirli bir süre için gemi kiralandığında sürenin denizin ortasında iken bitmesi halinde ilgili yere ulaşıncaya kadar sözleşmenin devam ettiği kabul edilir.

112 Diğer yandan Hanefilere göre kiracı ya da kiralayandan her hangi birinin ölmesiyle kira akdi sona erer. Ancak kira sözleşmesini asil (müvekkil) değil de vekil yapmış ise vekilin ölümü sözleşmenin sonlanmasını gerektirmez. Maliki, Şafii ve Hanbelilere göre kira akdi taraflardan birinin ölümü ile sona ermez.

Satım akdinde olduğu gibi kiralama da tarafların icap ve kabulü ile feshedilip ikâle yapılabilir.

Eğer kiralanan mal telef olmuş ya da tamamen yararlanılamaz hale gelmiş ise akit yine sonlanır.

Ancak akit eğer belli bir mal üzerine değil de, nitelikleri belirlenmiş bir mal ile belli bir hizmetin yerine getirilmesi üzerine yapılmış ise bu durumda zimmet borcu meydana gelir. Bu nedenle söz konusu işin, bir araçla ifa edilememesi halinde aynı vasıflara sahip başka bir vasıta ile mutlaka o işin yapılması gerekmektedir.

Kira süresinin dolmasıyla akit sona erdiği halde mal sahibinin kiralanan şeyi talep etmesine rağmen kiracı teslim etmez de mal da telef olursa kiracı tazminle yükümlü olur.