• Sonuç bulunamadı

XIX. YÜZYIL ORTALARINDA ANTALYA’NIN İDARÎ TAKSİMATI VE TEŞKİLAT

2.2. ANTALYA’NIN İDARÎ TEŞKİLAT

2.2.1. Sancak Yöneticisi Kaymakam

Sancak, Osmanlı devlet teşkilatının temel idare birimi olarak kabul edilmektedir. Sancağın dışında bazı aşiret ve oymaklar devlet tarafından birer idari birim olarak kabul edilmişlerse de bu etnik, sosyal ve siyasi şartların gereği olarak öyle görülmüştür. Oysa ülkenin ve devlet teşkilatının düzenlenmesinde ve taşra ordularının yetiştirilmesinde ayrı bir coğrafi bölgeyi kapsayan sancaklar, idari birimler olarak özel bir yere sahiptir. Şehzadelerin yönetici vasıflarını kazanmaları için sancaklara gönderilmeleri, sancakların bu önemini ortaya koymaktadır. Ayrıca tımar düzenini yerleştirmek, toprak tasarrufunu belirlemek ve vergileri tespit etmek gibi amaçlarla yapılan tahrirlerde sancak baz alınmaktaydı.112

Birkaç kazanın birleşmesinden meydana gelen sancak, bugünkü anlamda il olarak adlandırılmaktadır. Osmanlı Devleti’nde sancağın başında bulunan en üst düzey mülki ve askeri amire “sancakbeyi” denmekteydi. II. Mahmut zamanında yapılan reformlar dahilinde askeri ve mülki idarenin birbirinden ayrılmasıyla sancak beyleri “mutasarrıf” adını almışlardır.113

Antalya mutasarrıfları ile ilgili olarak, şer‘iyye sicillerinde ismi geçen ilk mutasarrıf, 1808-1817 yılarını kapsayan 1 Nolu Antalya Şer‘iyye Sicili Defteri’nde Antalya mutasarrıfı olarak ismi geçen ve 1813 yılında bu göreve atanan es-Seyyid Mehmed Emin Efendi’dir.114

Osmanlı Devleti’nde 1831 yılında yapılan idari taksimata göre devlet topraklarının bir haritası yapılmıştı. Bu haritada bütün sancak, kaza ve nahiyeler tespit edilmeye çalışılmış, ancak eyalet ve livaların sınırları gösterilirken, kazası bulunmayan livaların sadece isimleri yazılmıştır. Böylece yapılan çalışma ile sancaklar, kazalar ve nahiyelerin sınırları

112

Mehmet Ali Ünal, Osmanlı Müesseseleri Tarihi, 5. Bs., Fakülte Kitabevi Yay., Isparta 2002, s. 223-224.

113

Bülbül, a.g.e., s. 124.

114

belirlenmeye çalışılmıştır.115

Askeri ve idari anlamda temel birim olan sancaklarda, başlangıçta devletin fetih hareketleri nedeniyle askeri yön ağır basmış, ancak bu durum giderek değişmişti. İdari yönü önem kazanarak askeri yönle birlikte yürütülen idari birim olan sancaklar, eyaletleri meydana getirmekteydi. Beylerbeyinin ikamet ettiği sancak ise “paşa sancağı” adını almaktaydı. Ayrıca Osmanlı sancak taksimatı sürekli aynı kalmamış, zaman zaman değişmiştir. Bu değişiklikler genel olarak XVI. ve XIX.yüzyıllarda olmuştur. XVI. yüzyıl sonlarında Osmanlı Devleti 500 kadar sancağa sahipken XIX. yüzyıl başlarında bu sayı 290 olarak belirlenmiştir.116

Sancağın en büyük idarecisi olan Sancakbeylerinin idari ve askeri olmak üzere büyük yetki ve sorumlulukları vardı. Sancakbeyi, savaş sırasında kendi sancağında bulunan tımarlı sipahilerin başında, bağlı bulunduğu beylerbeyinin emri altında savaşa gitmek, asayiş ve emniyeti sağlamak, kalpazanlarla mücadele etmek ve sancağa gelen görevlilere yardımcı olarak onlara kolaylık sağlamak görevlerinden bazılarıdır. Sancaklarda suçluların cezalandırılma işine de bakan sancakbeyleri, buna karşılık olarak sancaklarında işlenen cürümlerin vergilerinin tamamına ya da yarısını alabilmekteydiler. Kimi sancaklarda sancakbeylerinin “çift resmi” ve “resm-i arûsane” (evlenme vergisi)den de pay alabilmekteydi. Eğer, Sancakbeyinin görev yaptığı sancak sınırda ise sancağa sınır olan devletlerle Osmanlı Devleti’nin ilişkilerinin anlaşmalara uygun bir şekilde sürdürmekle de sancakbeyinin göreviydi.117

Osmanlı şehirlerinin üst düzey yöneticileri sadece bulundukları şehrin değil sancağın da yönetiminden sorumlu kişiler olarak buralarda yönetimde kuvvetler ayrılığı prensibine göre adil bir yönetimi sağlamaktaydılar. Şöyle ki, idari ve yargı işlerinde sancakbeyi ve kadı birbirlerinin işlerine karışmazlar, ancak devlet işlerinin yürütülmesinde kurumlar arası uyumu sağlarlardı. Sancakbeyi, kadının hükmünden bağımsız hiçbir şekilde cezai işlem yapamadığı gibi, kadı da sancakbeyinin yönetici gücüne dayanmadan hükümleri uygulayamazdı.118

Osmanlı Devleti’nde idari bölünme denilince akla gelen ülkenin büyük vilayetlere, vilayetlerin sancaklara ve sancakların kazalara ayrılması akla gelmektedir. Ancak Akdağ’a göre durum böyle değildir. Uygulama ve kanuni şekil bakımından bu bölünme sistemine uyan bir yön bulunmamaktadır. Vilayet-sancak-kaza şeklinde kabul edilen idari bölünme

115

Akbal, a.g.m., s. 618.

116

İpşirli, “Klasik Dönem Osmanlı Devlet Teşkilatı”, s. 233.

117

Yusuf Halaçoğlu, Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı, 3. Bs., TTK Yay., Ankara 1996, s. 84.

118

tamamıyla askeri bir anlam ifade etmektedir.119 1864 yılında çıkarılan Vilayet Kanunnamesiyle Osmanlı idari yapısı, eyalet, liva/sancak, kaza, nahiye şeklindeki eski yapısını korumak kaydıyla yeniden düzenlenmiştir. Eyalet, merkezi yönetimin atadığı vali tarafından yönetilen “vilayet” olarak değiştirilmiştir. Vilayetler eski bölünme düzenindeki eyaletlere göre daha büyüktü ancak bu durum ilerde, yönetimin daha verimli sürdürülebilmesi için daha küçük birimlere bölünecektir.120

Eyalet, sancak ve kaza esasına göre oluşturulan Osmanlı Devleti’nin idari teşkilatına bakıldığında, bu birimlerin büyüklüklerine bakılmaksızın kent niteliğinde olduğu görülür. Çünkü bu birimlerin her birinde, onlara kent niteliği verecek, devlet tarafından görevlendirilmiş yürütme ve yargı kurumlarının temsilcileri bulunmaktaydı.121

Osmanlı Devleti’nin Anadolu Eyaleti toplam 14 sancaktan oluşmaktaydı. Anadolu eyaletinin merkezi Kütahya idi. Teke Sancağı, Anadolu Eyaleti’nin sınırları içindeydi ve sancak merkezi ise Antalya idi.

Teke Sancağı’nın idari olarak Konya’ya bağlı olduğunu yukarıda belirtmiştik. İncelediğimiz dönemde Antalya’nın Konya’ya bağlı olduğu XV Numaralı Antalya Şer‘iyye Sicili Defteri’nden çıkarılacak sonuçlar arasındadır. Moralı ‘yân Hüseyin Ağa oğlu Halil’in zevcesini yaralayarak öldürmesi üzerine, kalan malları için büyük oğlu mal dağıtımına yaklaşmamıştır. Henüz yaşı küçük olan oğlunun vasisinin tayin edilmesi için karşı dava açılması üzerine, davanın içinden çıkamayan Antalya Şer‘iyye Mahkemesi, Konya’ya yazı ile durumu bildirerek, merkezden çözüm ve konuyla ilgili fetva istemiştir. Olay, mahkemede görüşülerek, Antalya Şer‘iyye Mahkemesi tarafından Teke Sancağı Kaymakamlığı’na bildirilmiştir. Teke Sancağı Kaymakamlığı’ın dava ile ilgili 18 Cumâde’l-âhire 82 tarihli yazıyla Konya’ya gönderdiği belge, XV Numaralı Antalya Şer‘iyye Sicili Defteri’ne eklenmiştir.122

İncelediğimiz döneme ait XV Numaralı Antalya Şer‘iyye Sicili Defteri’ne göre el-Hâcc Hafız Rıdvan Paşa, Teke Sancâğı Kaymakamı olarak görev yapmaktadır. Teke Sancağı kaymakamlığına 1864 yılında atanan Rıdvan Paşa bu görevinde 10 yıl kalmış arkasından 1290 (1874) yılında Isparta’ya atanmıştır.123

119

Akdağ, Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, C. II, s. 59.

120

Karpat, a.g.e., s. 46.

121

Halime Doğru, VXIII. Yüzyıla Kadar Osmanlı Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Görüntüsü, Anadolu Üniv. Yay., Eskişehir 1995, s. 192.

122

AŞS., XV/57a.

123