• Sonuç bulunamadı

1.2. BĐLGĐ EKONOMĐSĐNĐN ORTAYA ÇIKMASINDA ETKĐLĐ OLAN

1.2.1. Toplumsal Değişim

1.2.1.3. Sanayi Ekonomisi

Toplumsal gelişimin üçüncü aşamasını, "sanayi toplumu" teşkil etmektedir. Tarımdan sanayi toplumuna geçiş sürecini hazırlayan başlıca iki temel faktör vardır. Bunlardan birincisi, tarımda verim artışı ve bunun sonucu daha az insanın bu sektörde çalışma imkanının ortaya çıkmasıdır (Bayraç, 2009). Đkincisi ise 18. yy Đngiltere’sindeki insanların yaşamlarını sürdürdükleri araçları etkileyen karmaşık bir teknolojik değişimler kümesinin kısa adı olan sanayi devrimidir (Kocacık, 2003: 2).

Sanayi Devrimi, bir seri teknolojik yeniliğin üretimde kullanılmasının ekonomik, sosyal, politik ve kültürel alanlara yansımasını kapsayan bir süreç olarak gerçekleşmiştir. James Watt'ın 1756'da buhar makinesini bulması ve bunun bir enerji kaynağı olarak kullanılması teknolojik açıdan, Adam Smith'in 1776'daki "Milletlerin Serveti" adlı eseri ekonomi bilimi açısından, 1789'daki Fransız Devrimi ise, politik gelişmeler açısından önemli bu devrim için dönüm noktaları olmuştur (Kutlu, 2000, 7).

Böylece sanayi devrimi, Đngiltere'de başlayan teknolojik ekonomik devrimle, Fransa'da gerçekleştirilen politik devrimin ortak bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Başka bir deyimle sanayi devrimi, bir ayağı teknolojik-ekonomik temele, diğer ayağı politik-ideolojik temele dayalı çifte devrim sonucunda tüm ekonomik, sosyal ve kültürel yapıyı sararak ve yeniden biçimlendirerek gerçekleşmiştir (Erkan, 1994; 3–4).

Sanayi alanında büyük ilerlemeler sağlanmasında etken faktör, makine ekipman anlamında sermaye olmuştur. Đngiltere’ de başlayıp oradan tüm Avrupa’ya yayılan sanayi üretimi ağırlıklı bu ekonomik yapıya “sanayi ekonomisi” adı verilir (Özsağır,

2007: 22). Sanayi ekonomisinde, toprağın yerine sermaye malları yani makineler ikame edilmiştir. Zenginlik ve refah artışının kaynağı sermaye mallarıdır (Erkan, 2000; 143).

Sanayi ekonomisinin ortaya çıkmasında etkili olan birden çok faktör vardır ama iki faktör öne çıkmaktadır. Birincisi, buhar gücünün ulaştırma, madencilik ve fabrika üretimi gibi farklı alanlarda kullanılmasıdır. Đkincisi ise elektrik enerjisinin kullanılmasıdır. Bu değişim ve dönüşümün temel özelliği, üretimde insan ve hayvan enerjisi yerine makine/elektrik enerjisinin kullanılmasıdır (Özsağır, 2007: 22). Bu iki faktörün üretimde kullanılmaya başlaması sonucunda temel üretim ve istihdam alanı da tarımdan sanayiye geçmiştir. Böylece bir tarım ekonomisinde evlerde, el tezgahlarında yapılan üretim fabrikalarda yapılır hale gelmiştir (Erkan, 1994: 4).

Sanayi ekonomisi maddi varlıklara dayalıdır. Bu dönemde toprağın yanına emek, sermaye ve girişimci üretim faktörleri de eklenmiştir. Üretim, fabrikada kol gücü ile tam zamanlı gerçekleştirilmektedir. Yenilik ve yaratıcılık yok denecek kadar azdır ve tekrarlanan rutin işler hakimdir. Üretim şekli kitle üretimi-seri üretimdir. Sanayi toplumunda makine üçüncü bir faktör olarak insan ile işin arasına girmiştir (Öztürk, 2005: 14).

Sanayi ekonomisinin temeli standart mal ve hizmetlerin kitlesel üretim ve dağıtımına dayanır. Şirketlerin temel amacı çeşitli mal ve hizmetleri rakiplerinden ucuza üretmek ve çok sayıda müşteriye satmaktır. Kitlesel üretim ve kitlesel dağıtımın temel dayanağı standartlaşmadır. Şirketler, “üret, depola, sat” mantığıyla hareket etmektedirler (Tonta ve Küçük, 2005: 4).

Sanayi ekonomisinde işgücü, örgütlenme sürecinde, standart çalışma kalıpları içinde dikey hiyerarşik olarak yapılanmıştır. Üretim sürecinde ast-üst ilişkisi son derede belirgindir. Üretim, ekip çalışmasına dayanmaz. Đşçilerin ve yöneticilerin yapacağı işler önceden belirlenmiş, kesin çizgilerle birbirinden ayrılmıştır. Ayrıca işçilerden yaratıcı olmaları değil, mekanik olarak o işi yapmaları beklenir. Örneğin; bir araba fabrikasının montaj bölümünde çalışan bir işçi, çalışma kalıplarının dışına çıkmadan yıllar boyunca arabalara parça monte edebilir. Akan bant sistemi içinde çalışan işçi, üretim süreci içinde herhangi bir yenilikçi yaklaşımda bulunamaz, aslında yaptığı iş yenilik üretmesine olanak tanımaz. Bu sistem basit de olsa uzmanlık alanları oluşturmaktadır;

ancak determinist bir üretim sistemidir, esneklik içermez. Özellikle imalat sanayinde çalışan, bir ürünü monte etmekten ya da taşımaktan sorumlu olan beden işçileri için durum böyledir (Çetinkaya, 2009).

Teknolojik değişim ve dönüşümün ortaya çıkardığı sanayi ekonomisi, ulusal sınırlar içinde büyük ölçüde üretim yapan fabrikalar, işbölümü, merkezileşme, üretim ile tüketimin birbirinden ayrılması, sermayenin önemi, daha çok fiziksel gücün hakim olduğu işgücü gibi özellikler karakterize etmektedir (Şentürk, 2002: 263).

Büyük yerleşim yerleri ve şehirleşme söz konusudur. Dönemin özellikleri işçi sınıfını doğurmuştur. Aile yapısı değişmiş, geniş aile tipinden çekirdek aileye geçilmiştir. Bu dönemin temel sermayesi, makineler ve hammadde kaynaklarıdır. Đnsanların ilgisi topraktan sanayiye yönelmiş ve bu dönemde savaşların en önemli nedeni sanayi makineleri ve sanayi girdisi olan hammadde (madenler, petrol, doğalgaz su vb.) kaynaklarına hakim olma isteği olmuştur (Uçkun, vd., 2002: 249).

Sanayi ekonomisinin özellikleri şu ortak noktalarda toplanabilmektedir (Ülker, 2002: 950):

• Sanayi ekonomisi her şeyden önce üretimin dev fabrikalarda yapıldığı ve teşebbüsün aileden ayrıldığı toplum biçimidir. Endüstrinin getirdiği şey disiplindir. Her şeyi zamanında yapmak, söz dinlemek, gösterileni öğrenmek önemlidir. Çünkü montaj düzenine göre kurulmuş fabrika hayatı, iş görenin işe zamanında gelip gitmesi, yöneticinin vereceği emirleri harfiyen yerine getirmesi, aynı işleri sıkılmadan tekrar etmesini gerektirmektedir.

• Đş bölümü, işi bantta küçük bölümlere ayırmıştır. Bu işlem basamaklarını yapacak işçinin uzman olmasına gerek yoktur. Birkaç saatlik eğitim başarmak için yeterli olacaktır.

• Rasyonellik tüm sanayi ekonomilerinde ön plandadır. Maliyet, kar, çalışma koşulları bu ilkeye göre düzenlenmektedir.

• Sanayi toplumlarında bürokratik örgütlenme artmaktadır. Üretim ölçeğinin büyümesi, ulaşım ve haberleşmenin artışı, endüstri toplumlarında, ulusal ekonomilerin ve merkezileşmiş iktidarların doğmasına yol açmıştır.

• Endüstrileşme sürecine paralel olarak liberal demokrasiye dayalı merkeziyetçi ulusal demokrasi esastır.

• Sermaye birikimi, kentleşme, aydınlanma gibi kavramlar gibi ortak özellikler toplumları birbirine benzer hale getirerek, modernite sürecini başlatmıştır.

• Özetle sanayi ekonomisi işbölümünün, uzmanlaşmanın, standartlaşmanın, kentleşmenin, rasyonelleşmenin, bürokratikleşmenin, sermaye birikiminin, modernleşmenin, benzeşmenin, teknolojik gelişmenin, vasıflı işgücünün, çoğulculuğun, formal ilişkilerin, bireyciliğin, para egemenliğinin ve çekirdek ailenin ön planda olduğu bir ekonomidir.

Bu yeni üretim aşamasıyla birlikte, toplumların hem çalışma hem de yaşam biçimleri eskisinden köklü biçimde farklılaşmıştır. Refaha giden yolun sanayi devriminden geçtiği, her neslin kendinden önce gelen nesillerden daha yüksek üretim ve tüketim seviyesine ulaşmasını sağlayan sürekli bir ekonomik büyüme süreci yalnızca saniyeleşmiş ülkelere, uluslara özgüdür. Yirminci yüzyılın ortalarının gelişmiş ya da ileri olarak adlandırılan ülkelerin insanlarının hayat standartları ile günümüzün gelişmemiş ya da geri ülkelerindeki standart arasındaki çarpıcı farklılık, esas olarak birincilerin sanayileşmiş, ikincilerin ise sanayileşmemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Sanayi devriminin ortaya çıktığı bütün ülkelerde aşağıda sıralanan belirli bazı değişmelerin ortaya çıktığı söylenebilmektedir (Özsağır, 2007: 23):

• Modern bilim ve deneysel bilginin pazar için üretim sürecinde geniş ve sistematik olarak uygulanması,

• Ekonomik faaliyetlerin aile içi veya mahalli kullanımlarından çok, ülke çapında ve uluslar arası pazar için üretime doğru bir ihtisaslaşmaya yönelmesi,

• Nüfusun kırsal kesimlerden şehirlere göç etmesi,

• Tipik üretim biriminin genişlemesi, şahsi olmaktan çıkması ve böylece aile ve akrabalık ilişkilerine daha az ortaklık ve kamu teşebbüslerine daha fazla dayalı hale gelmesi,

• Đşgücünün temel mallar üretiminden mamul mallar ve hizmetler üretimine kayması,

• Sermaye kaynaklarının insan çabası yerine veya onu tamamlayıcı olarak daha yaygın ve yoğun şekilde kullanılması,

• Toprak dışındaki üretim araçları -yani sermaye- sahipliğinin ya da bu araçlarla olan ilişkinin belirlediği yani sosyal ve mesleki sınıfların doğması.