• Sonuç bulunamadı

SAKINCALI AYETULLAH MONTAZERİ VE KONUMU

1997 cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Hatemi’nin oluş-turduğu yeni hükümetin ilk büyük krizi, hiç beklemediği bir yerden çıktı. Siyaseten yasaklı olmasına rağmen Kum’da dinî dersler vermesine ve seyahatlerine izin verilen muhalif Merce-i Taklit (Büyük Ayetullah) Hüseyin Ali Montazeri, Hz. Ali’nin doğum günü nedeniyle 14 Kasım 1997’de İsfahan yakınların-daki Necefabad kentinde bir camide taraftarlarına yaptığı ko-nuşmada, rejimi sert bir şekilde eleştirmiş ve Dinî Lider Aye-tullah Hamaney’in liderlik yeterliliğine sahip olmadığını açık-ça ifade etmişti.1Bu konuşmanın kasetleri, Montazeri’nin ta-raftar ağınca elden ele dolaştırılmaya ve dağıtılmaya başlandı.

Olayın basına yansıması ile eşanlı olarak Montazeri’nin Kum’daki evi ve namaz kıldırdığı cami fanatik muhafazakârla-rın saldırısına uğradı. Bu saldırılardan polis tarafından zor kurtarılan Montazeri, İran Ulusal Güvenlik Konseyi kararı ile yeniden Kum’da ev hapsine kondu.

1 Bilindiği gibi, İran İslâm Devrimi’nin lideri Ayetullah Humeyni, ölmeden bir-kaç ay önce, daha önce kendi halefliğine seçilen Montazeri’yi bu görevden az-letti ve muhafazakârların, reformcuların bazı kesimleri tarafından reddedilen iddialarına göre, siyasetle uğraşmasını yasakladı. O tarihten 90’lı yılların ortala-rına kadar tamamen yalıtılmış ve sıkı kontrol altında tutulan Montazeri, eğer azledilmeseydi, Hamaney’in yerine İran Dinî Lideri olacaktı.

Fakat artık rejimin neredeyse en büyük tabularından biri olan Montazeri’nin ağzından, başka bir büyük tabu, Hama-ney’in liderlik yetenek ve yeterliliklerine sahip olup olmadığı sorunu tartışma konusu edilmişti bir kez. Bundan sonra da Montazeri’nin fikir ve demeçleri reformcu basının sadakatle takip ettiği bir haber ve yorum konusu haline geldi. Montazeri fiziki olarak yalıtılmak istenmişti, ama Pandora’nın kutusu bir kez açılmıştı. Artık demeçleri, bazıları zaten kendi taraftarı

ol-Büyük Ayetullah Hüseyin Ali Montazeri.

duğu bilinen dergi ve diğer gazetelerde yayımlanır oldu; hattâ uluslararası basının sorularını da yanıtlamaya başladı.

Sonuçta saygın ve eskisinden de güçlü bir siyasî-dinî figür ve muhalefet merkezi haline geldi. Yani Montazeri’nin itibarı sessizce iade edilmiş oldu. Reformcular ona, bazen örtük, ba-zen açık, ama hep saygıyla atıfta bulunuyorlardı.

Muhafazakârlar, Veliyi Fakih’in, yani Dinî Liderin, mutlak ve sınırsız yetkilere sahip olduğunu, toplumun ve devletin her alanında son sözü söyleyeceğini, bu kişiyi din adamlarının (bugünkü durumda üye sayısı 86 olan Uzmanlar Meclisi’nin) seçebileceğini, liderin seçiminin halka bırakılamayacağını, halkın liderlik için istenen niteliklerin kimde olduğunu bile-meyeceğini savunurken, reformcular Veliyi Fakih’in mutlak yetkileri olmadığını, yetkilerinin Anayasa’da belirtildiğini, her şeye karışmaması gerektiğini, hattâ mümkün olması duru-munda halk tarafından seçilmesi gerektiğini savunuyorlar.

EK 4

MONTAZER‹’N‹N OLAY YARATAN KONUfiMASI2

“Halk›n örgütlenmesi gerekiyor. Hizb (parti) kelimesinden korkmay›n (...) Kimilerinin k›flk›rtt›¤› flah›slar Hizbullah de¤ildir. Kendilerine yan-l›fl bir slogan belletilmifl, onlar da gidip slogan at›yor, ortal›¤› kar›flt›r›-yor, kargafla yarat›yorlar. Bu Hizbullah de¤ildir. Hizbullah ilkelere gö-re örgütlenmeli, toplanmal›, birleflmeli ve toplumu denetim alt›na al-mal›d›r.

(...) Zor egemenli¤i (iktidarı) art›k dünyada yürümüyor. Halk uyan-m›flt›r. Herkes kitap okuyor, herkes uyan›kt›r. Dünyay› böyle yöneti-yorlar. ‹ktidar halk›n elindedir. Biz de ‹slâm cumhuriyeti dedik. Hükü-metin kendisi ülkeyi yönetmelidir. Halk ve hükümet bütünleflmeli, iyi güçler oluflturmal› ve iyi programlara sahip olmal›. Bir gün cumhur-baflkanl›¤›, bir gün Meclis seçimleri, bir gün Uzmanlar Meclisi seçimle-ri yap›l›yor (...) halk›n kendisi donan›ml› olmal›, teflkilatlanmal›, güç

2 Konuşmanın tam metni, Erzeşha (Değerler) dergisinin Bahman 1376 (Ocak-Şubat 1998) tarihli sayısında (ss.44-48) yayımlandı.

ve kadro biriktirmeli. Güçlü bir parti olmal›; öyle bir parti ki, seçimleri kazan›rsa hem iyi bakanlar› olsun, hem iyi milletvekilleri olsun hem iyi eyalet valileri olsun (...) Teflkilat sahibi oldu¤u zaman zorunlu olarak gazetesi de olmal›. Ellerinde radyo televizyon olmal›. (...) 2-3 kiflinin oturup, ülke için karar vermesi flimdiki dünyada yürümez. Cumhuri-yet, halk›n hükümet etmesi (iktidarı) demektir.

(...) Bir de Anayasam›zda bir “Velayet-i Fakih” var. Ama bu “Veliyi Fakih her ifli yapar” anlam›na gelmez. Öyle olursa art›k cumhuriyetin hiçbir anlam› kalmaz. Veliyi Fakih için Anayasa’da baz› görevler belir-lenmifltir. En önemli görevi ‹slâm ve halk ölçülerinden sapmas›n diye toplumdaki geliflmeleri gözetlemektir.

(...) Elbette hükümeti iflbafl›na getiren halkt›r. Hükümet sistemin bafl›ndaki organ demektir. Cumhurbaflkan›n›, milletvekilleri gerçek-ten de halk seçmelidir. Kimsenin müdahale etme hakk› olmamal›d›r.

E¤er kimileri, -Anayasay› Koruyucular Konseyi bile- kay›rmac›l›k ya-parsa halka zulüm etmifl olur. (...) E¤er (Hz.) Ali ve Masum ‹mam yok-sa Veliyi Fakih bafltad›r. Bu kiflinin iflbafl›na gelmesinin amac› Anaya-sada belirlenmifl görevleri ve haklar› d›fl›nda, bir de hükümetin yap-t›klar›n› denetlemesidir, yoksa halktan kopuk bir teflkilata sahip ol-mas› de¤il.

(...) Velayeti Fakih fiahl›k teflkilat›na (sahip -ç.n.), milyarl›k yolculuk-lar ve bu gibi fleyler yapan birisi anlam›na gelmez. Bunyolculuk-lar Velayeti Fa-kih’le ba¤daflmaz. Beyler herhangi bir fley olunca bize “Velayeti Fakih düflman›” diyorlar. Allah babana rahmet etsin! Velayeti Fakih’i ilk ola-rak zaten biz söylemifliz. Biz ileri sürdük; Velayeti Fakih hakk›nda biz kitap yazd›k. fiimdi ne oldu da biz Velayeti Fakih düflman› olduk? Biz bu iflleri yaparken daha topuma düflmemifl bir sürü çocuk kalk›p bize Velayeti Fakih düflman› diyor. ‹nsanda utanma olur. Bu nas›l bir ifl? Ve-layeti Fakih, t›pk› Emir-ül Mümimin’in (Hz. Ali -ç.n.) VeVe-layeti gibi, ül-keyi denetlemeli, partileri denetlemeli, hükümeti denetlemeli. Ama her yere müdahale etmemeli. ‹slâm cumhuriyetinde hükümet ba¤›m-s›z olmal›. Benim Cumhurbaflkan› Hatemi’ye elefltirilerimden birisi gerçekte budur. Ben kendisine mesaj gönderdim, bilmiyorum kendisi-ne söylediler mi? Bu flekilde ifllerinizi yürütemezsiniz diye kendisikendisi-ne sözlü mesaj gönderdim. Bir hükümet baflkan›, e¤er bakanlar› ve eya-let valileri kendisi ile ayn› yönde olmazsa, bir ad›m bile atamaz. Ben sizin yerinizde olsayd›m lidere (Hamaney -ç.n.) giderim ve ona “Sizin makam›n›z mafhuz, sayg›m›z da mahfuz. Fakat 22 milyon kifli bana oy verdi. Bana oy veren 22 milyon kiflinin hepsi, liderin baflka bir kifliyi tercih etti¤ini biliyordu” derdim. Bürosu, kendisi (Hamaney) hepsi bir baflka aday› destekliyorlard› ama 22 milyon kalkt› o adaya oy verme-di. Bunun anlam›, “biz bu teflkilat› kabul etmiyoruz” demektir.

(...) Liderli¤in anlam›, ülkede fleriata ayk›r› ifl yap›lmas›n diye dene-tim yapmakt›r. E¤er bir gün, olur da Cumhurbaflkan› veya Bakanlar fleriat kurallar›ndan sapmak isterlerse, Lider (Veliyi Fakih. ç.n.) onlar›

engellemelidir. Yoksa dünya padiflahlar›ndan daha fazla flahl›k teflki-lat› ve muhaf›zlara sahip olup, kendisi ve çevresindekiler de Bakanl›k-lara müdahale etmemeli (...) Birkaç egemen organ› olan devlet ilerle-mez. Hükümet, Düzeninin Yarar›n› Teflhis Heyeti, Liderlik Bürosu, bü-tün bunlar ayr› ayr› kendi iktidarlar›n› uygulamak isterlerse ülke

yö-netilemez. Ve bugünkü dünyada halk›n müdahalesi olmadan ülkenin kaderini 2-3 kiflinin belirlemesi rejim için yenilgi demektir.

(...) Bu halk ‹slâm› sevdi¤i için geldi devrim yapt›. Halk› din adam›n-dan nefret ettiren memurlar ve yetkililerin zulümleridir. Böylesine durmaks›z›n Velayeti Fakih’ten söz etmek halk› daha da b›kt›r›r. (...) Bir fleyi çok övmek onu kötü tan›tmak olur. Halk da kalk›p ‘Velayeti Fakih de neymifl’ diye soruyor.

(...) fiimdi liderlik sorununu bir yana b›rakal›m, neden mercilikle oynuyorsunuz. Siz ki (Hamaney- ç.n) mercilik düzeyinde de¤ilsiniz.

Ben daha önce kendisini (Hamaney- ç.n) uyard›m. (...) Birkaç fleyle ilgi-li kendisine mesaj gönderdim. (Mesaj) kendisine de ulaflt›. 7. paragra-f›n› okuyorum:

‘fiii mercili¤i her zaman ba¤›ms›z, manevi bir güçtü. Bu ba¤›ms›zl›k sizin elinizle k›r›lmas›n, (kaybedilmesin). Medreseler düzenin ufla¤› ol-mas›n. Bu ‹slâm’›n ve fiiili¤in gelece¤i için zararl›d›r. Sizin adamlar›n›z ne kadar çal›flsalar da, siz rahmetli ‹mam’›n (Humeyni) bilimsel konu-munu elde edemezsiniz. Medreselerin kutsall›¤› ve manevili¤inin, (devlet) organlar›n›n diplomatik iflleriyle (birbirine) kar›flmas›na izin vermeyin. E¤er büronuz, ifllerinizin çoklu¤u ve ülke yönetimini yük-lenmek zorunda oldu¤unuz gibi gerekçelerle sizin fleri sorular› cevap-lamaktan özürlü oldu¤unuzu (mazaretli olduğunuzu, dolayısıyla ce-vaplayamayacağınızı -ç.n.) resmen bildirirse, bu ‹slâm’›n, medreseleri-nin ve Yüce Hazretiniz’in yarar›na olacakt›r. Mesaj›n tarihi de 18.3.1373’tür (18 Haziran 1994)’

(...) Kendisi mercilik ve fetva seviyesinde de¤ildir. Dolay›s›yla fiii mercili¤ini rezil ettiler. Çocuk oyunu haline getirdiler. Bir sürü istihba-ratç› çocukla. Bunlar bizim bu ülkede çekti¤imiz s›k›nt›lard›r.”

YEDİNCİ BÖLÜM