• Sonuç bulunamadı

İRAN’DA SİYASÎ GRUPLAR VE ULEMANIN PARÇALI YAPISI

Mevcut İran siyasî rejimindeki akım ve grupların tanımlanma-sı konusunda en ciddi sorun İranlı siyasetçilerin “liberal”,

“muhafazakâr”, “radikal”, “solcu”, “sağcı” gibi terimlerle ta-nımlanmalarına kızmalarından kaynaklanıyor. İranlı yönetici ve politikacılar, kendilerine bu tür sıfatlar yakıştırıldığında ge-nellikle “bunlar Batı uydurması şeyler, bize ve İslâm’a uymaz”

diyorlar. Yine de bu terimlerin, isabetli kullanılmaları duru-munda, İran siyasî arenasını ve siyasetçilerini tanımlamada epey işlevsel oldukları kesin.

1906 Anayasa Devrimi’nden, hattâ 1891-92 Tütün Tekeli’ni boykot hareketinden itibaren1 bu yana İran siyasî hayatında ulema önemli bir rol oynadı. Ancak bu geleneksel örgütlenme, çağdaş siyasî ortama ayak uydurmada hep zorlandı. Özellikle 1952-53’te Musaddık liderliğindeki ulusal mücadele sırasında bu sıkıntı iyice açığa çıktı. Milliyetçiler Ulusal Cephe’de, ko-münistler Tudeh’de örgütlenirken, dinci politikanın tek adresi Navab Sahabi liderliğindeki Fedayin-i İslâm’dı. Fakat Sahabi

1 Bu konuda bakınız Mansur Muaddel, “İran’da Şii Ulema ve Devlet”, İran Devri-mi, Din, Anti-Emperyalizm ve Sol. Der. Dr. Serpil Üşür; Belge Yayınları, İstanbul (1992) içinde, ss.151-200. Bu derleme özellikle İran İslâm Devrimi ve devrim-de farklı siyasî akımların konumu ve ulemanın İran tarihindevrim-deki yeri ve etkisi ile ilgili tartışmalar için güzel ve aydınlatıcı bir kaynak olarak okunabilir.

ile geleneksel ulemanın lideri Ayetullah Kaşani arasında önemli görüş ayrılıkları vardı.

İslâm devrimi arefesi ve sonrasındaki kısa bir dönemde, İran’da geniş bir siyasî parti ve gruplar çoğulculuğu yaşandı.

Ne var ki Humeyni liderliğindeki ulemanın devrime damgası-nı vurması ve iktidarı kendi tekeline almasıyla birlikte bu ço-ğulculuk da sona erdi.

Ulemanın muhaliflerini birer birer tasfiye etme süreci, son ana kadar Humeyni’yi destekleyen Sovyet Birliği yanlısı komü-nist parti Tudeh’in de 1982’de yasaklanması ile tamamlandı.

Bu tarihten itibaren sahnede kalan tek legal siyasî parti, dev-rimden hemen sonra 18 Şubat 1979’da kurulan Humeyni yan-lılarının örgütü Cumhur-i İslâmi Partisi idi. 2 Haziran 1987’de Rafsancani ve Hamaney, Humeynici cephede ikilik yarattığı gerekçesiyle, Dinî Liderden partinin faaliyetlerine son verme izni isteyip aldılar ve kendilerinin de Merkez Konseyi üyesi ol-dukları partiyi kapattılar. Böylece İran’da politika siyasî parti-ler olmaksızın yapılır oldu.

Uleman›n bölünmesinin tarihi

Ancak Cumhur-i İslâmi Partisi’nin faaliyetlerine son vermesi, ulema içindeki bölünmeye çare olmadı. Humeyni’nin sahneye çıkmasıyla zaten kökten bölünmüş olan İran Şii uleması, onun sağlığında ve kendisinin izniyle bir kez daha, bu kez Humey-niciler arasında olmak üzere ikiye bölündü.

O zamana kadar ulemanın ana örgütü olan Came-ye Ruhani-yet-i Mübariz (CRM- Militan Din adamları Topluluğu) içinde çıkan anlaşmazlıklar, 3. dönem Meclis seçimleri öncesinde tam bir kopmayla sonuçlandı. Artık “sol kanat” diye anılan ra-dikal ulema, sağ kanadın siyaseti tekeline alma eğilimlerine karşı bir denge oluşturmak da isteyen Humeyni’nin kişisel iz-niyle 20 Mart 1988’de Mecme-yi Ruhaniyun-u Mübariz (MRM-Militan Din adamları Birliği) örgütünü kurdu. Böylelikle ilk kez ulema içinde sağ ve sol diye iki akım ortaya çıktı.

Ulema içindeki bu bölünme iki temel politika etrafında

şe-killenip pekişti: Birincisi, 1989’da Humeyni’nin ölümünün ar-dından Cumhurbaşkanı Ali Hamaney’in Dinî Liderliğe ve son-ra Rafsancani’nin cumhurbaşkanlığına seçilmesinden sonson-ra, Rafsancani’nin başlattığı “Onarım Cihadı” çerçevesinde uygu-lanacak ekonomi politikaları; ikincisi, yeni Meclis seçimlerine girecek listelerin belirlenmesi ve denetlenmesi.

Rafancani’nin Onarım Cihadı, aslında devrim ve Irak’la sa-vaşın yıktığı İran ekonomisini onarmak için büyük bir yatırım çabasına girişmek ve bunu uygulamak için özelleştirme de da-hil pazar ekonomisine ve yabancı yatırıma, dış ticarete yönel-meyi içeren istikrar programı politikalarını kapsıyordu. Bu po-litikalar, savaş döneminde uygulanan devletçi politikaların ay-nen sürdürülmesini isteyen, sübvansiyonları savunan ve dış ti-carete karşı olan kesimin tepkisini çekti. Ayrıca bu kesim se-çim listelerinin muhafazakâr ulema tarafından denetlenmesine de tepki gösterdiği için 3. Meclis seçimleri öncesinde ana ule-ma örgütünden ayrılarak kendi listesini çıkardı ve seçimleri kazandı. Bu kesim özellikle ekonomideki serbest piyasa politi-kalarına karşı devletçiliği savunması ve yabancı sermayeye karşı olması nedeniyle “sol” diye anılmaya başlandı.

Sağ ve sol diye bölünmüş ulemanın kendi içinde de, Hu-meyni’nin ölümünden sonra ayrışmalar oldu. Sonuçta her iki ana akım içinde ayrı ayrı “geleneksel sağ” ve “modern sağ” ile

“gelenekel sol” ve “modern sol” kanatlar ortaya çıktı.

SA⁄ KANAT

CRM: Muhafazakâr uleman›n örgütü

Bazı kaynaklara göre 1963’te kurulan CRM, Humeyni’nin Şah’a karşı mücadelesinde önemli bir örgütleyici rol oynadı.

CRM, geleneksel ticaret sermayesinin toplandığı Pazar’ın des-teğine sahipti ve onun çıkarlarını yansıtıyordu. CRM ile Pazar arasındaki bağı yine 1963’de kurulmuş olan Cemiyetha-yı Mu-telif-e İslâmi (İslâmi Dernekler Koalisyonu) sağlamaktaydı.

Söz konusu kuruluş, bu işlevini halen sürdürüyor.

Genellikle “sağ kanat” ya da “Pazar kanadı” diye bilinen

CRM, muhafazakâr dernek ve örgütlerin etrafında toplandığı bir ulema örgütü. Asıl örgütlenmesi başkent Tahran’da. Diğer büyük şehirlerde aynı adı taşıyan, ama zaman zaman merkez-den farklı, hattâ ona zıt politikalar izleyen yerel CRM’ler bu-lunmakta.

Liberal “modern” sağın lideri olduğu savunulan Rafsancani ve onun en önemli rakibi olan, eski Meclis Başkanı, son cum-hurbaşkanlığı seçimlerinin mağlubu, muhafazakâr sağın siyasî lideri Natık Nuri, CRM’nin Merkez Konseyi üyeliğinde hâlâ birarada bulunuyorlar. CRM’nin en önemli Dinî Lideri ise, uzun zamandır hükümet işlerinden elini çekmiş olan Ayetul-lah Mehdevi Keni. Mehdevi Keni Temmuz 1995’te CRM Genel Sekreterliği’nden istifa etmesine rağmen, 1997 seçimlerinden sonra tekrar bu görevi üstlendi.

Natık Nuri’nin siyasî liderliğini üstlendiği grubun önde ge-len üyeleri arasında, Anayasayı Koruyucular Konseyi Genel Sekreteri Ayetullah Ahmed Cenneti, Ayetullah Ali Meşkini, 5.

Meclis’in Başkan Yardımcısı Hüccetülislâm Hasan Ruhani, eski Anayasayı Koruyucular Konseyi üyesi ve Tahran Geçici Cuma İmamlarından Ayetullah Muhammed İmami Kaşani, Eski Yar-gı Erki Başkanı, şimdi Anayasayı Koruyucular Konseyi üyesi Ayetullah Muhammed Yezdi, grubun sözcüsü, 5. Meclis’te Tahran Milletvekili olan Hüccetülislâm Seyid Rıza Takavi, Es-ki İstihbarat Bakanı ve şimdinin Danıştay Başkanı Hüccetü-lislâm Gurbanali Dorri Necefabadi bulunuyor. Bir zamanların ünlü Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayeti de, bağımsız görün-meye çalışmasına rağmen bu grupla birlikte hareket ediyor.

CRM, geleneksel ticaret yapısına dayalı Pazar’la ilişkilerin-den dolayı sanayicilere karşı tüccarlardan yana, devletten izin ve lisans teminine bağlı ticari kazançları destekleyen bir politi-kanın savunucusu. Yabancı yatırımlara karşı paranoid bir kor-ku taşıyan ve her yabancı yatırımı ABD müdahalesi ile eş gör-me eğiliminde olan, ancak son dönemde bu korkusundan belli ölçülerde sıyrılan CRM, ekonomi ve kamu idaresinde önceliği liyakata değil sadakate, yani sistemle ve giderek kendi grup çı-karlarıyla uyumlu davranmaya veriyor. Bu nedenle, CRM,

bu-günkü İran siyasî rejimini tekelcileştirerek başkalarını iktidar-dan uzak tutmak için azami gayret ve şiddet gösteren muhafa-zakâr-tutucu bir örgüt olarak öne çıkıyor ve uluslararası dü-zeyde de evrensel İslâm’ın çıkarlarını “İran ulusal çıkarları”nın önüne koyuyor.

Günlük olarak yayımlanan akşam gazetesi Resalet, toplum-sal ve kültürel hayatta sıkı bir kontrolden ve kapalılıktan yana olan, “yabancı kültürlere” düşmanlıkla yaklaşan CRM’nin ya-yın organı niteliğinde. Son zamanlarda biraz İran müesses ni-zamında “aklın sesi” görünümüne bürünmeye çalışsa da meş-hur günlük gazete Cummeş-hur-i İslâmî de bu grubun görüşlerini dile getiriyor. Günlük Farsça ve İngilizce Kayhan gazeteleri.

Abrar gazetesi ve bol miktarda haftalık ve aylık dergi de bu grubun görüşlerini yansıtıyor.

İran’daki bütün diğer aktif siyasî grup ve ulema örgütlerinin aksine, CRM halen İçişleri Bakanlığı’nın herhangi bir resmi kayıt ve izni olmadan faaliyet gösteriyor.

CRM ile aynı yönde hareket eden ve seçimlerde muhafaza-kâr adayları destekleyen önemli diğer grupları ise genel sekre-terliğini Habibullah Asgerovladi’nin yaptığı İslâmi Dernekler Koalisyonu, muhafazakâr grupları finansal olarak besleyen Pa-zar ve Esnaf İslâmi Dernekler Topluluğu (Came-ye Encümen-ha-yı İslâmi-ye Bazar ve Esnaf), başkanlığını bir bombalı su-ikast sonucu ölen eski Başbakan Bahonar’ın kardeşi Mühendis Rıza Bahonar’ın yaptığı, 1988’de kurulan İslâmi Mühendisler Derneği’ni (Came-ye İslâmi-yi Mühendisin) sayabiliriz. Baho-nar’ın yanı sıra derneğin önde gelen üyeleri arasında, eski Enerji Bakanı ve 5. Mecliste Tahran milletvekili Hasan Gafuri-ferd ile Resalet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni, 5. Meclis’te Tahran Milletvekili Murtaza Nebevi’yi sayabiliriz. “Cem” hafta-lık dergisi grubun resmi yayın organı.

Bunun yanı sıra muhafazakâr kadın örgütlenmesi Zeynep Derneği (Came-ye Zeyneb) de CRM ile ortak hareket eden ör-gütlerin önemlilerinden biri.

G-6: Modern sa¤ ya da ›l›ml›lar

Önceleri, Rafsancani’nin 1989’da cumhurbaşkanı seçilmesiyle başlattığı ekonomik, toplumsal ve kültürel liberalizasyonu sa-vunan bürokrat ve devlet görevlilerinin oluşturduğu şekilsiz bir grup olan bu kesim, 5. Meclis seçimleri öncesi 18 Ocak 1996’da bakan, Cumhurbaşkanı yardımcısı ve üst düzey bü-rokratlardan oluşan 16 kişinin Onarımın Uygulayıcıları (Kar-gozaran-ı Sazendegi) ortak adıyla yayımladığı bildiriyle2 ilk kez bir grup olarak şekillendi.

Grubun adında “onarım” kelimesinin seçilmiş olması an-lamlıydı. Çünkü İran İslâm Cumhuriyeti, resmî retoriğe göre 1997’ye kadar üç dönem yaşamıştı: Devrim yılları, Irak’la sa-vaşı kapsayan “Kutsal Savunma” dönemi ve nihayet sasa-vaşın bitiminden sonra başlayan “Onarım Cihadı” (Cihadı Sazende-gi). Rafsancani’yi “Serdarı Sazendegi” (Onarımın Lideri) ola-rak anan taraftarları, kendilerini de onarımın uygulayıcıları di-ye anlandırarak hem Rafsancani’di-ye bağlı olduklarını, hem İran’ın şimdisini ve geleceğini temsil ettiklerini, hem de ülke-nin hizmetinde olduklarını bir çırpıda söylemiş oluyorlar.

İsim seçimindeki bu politik maharetlerini, 1996 ve 2000 Mec-lis seçimleri sırasında olmasa bile 1997’de Hatemi’nin seçim kampanyası sırasında da gösterdiler.

Önde gelen üyeleri arasında, sık sık açık sözlü ve aykırı çı-kışları ile tartışmalara neden olan Rafsancani dönemi Cum-hurbaşkanı Yardımcısı ve Hatemi’nin Kültür ve İrşad Bakanı Ataullah Mohacerani, Tahran eski Belediye Başkanı olan Gu-lamhüseyin Kerbasçi, Rafsancani’nin kardeşi ve aynı zamanda hem Rafsancani hem Hatemi’nin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Haşimi, Merkez Bankası Başkanı Muhsin Nur-bahş, eski Serbest Bölgeler Başkanı, Kerbasçi’den sonra Tah-ran Belediye Başkanı Murtaza Alviri ve Atom Enerjisi Kuru-mu Başkanı da dahil diğer birkaç önemli üst düzey bürokrat bulunuyor. Rafsancani zamanında Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı olan Hasan Habibi, Meclis Başkan Yardımcısı

Hüc-2 Bkz. Ek 1. Kargozaran Kuruluş bildirisi.

cetülislâm Hasan Ruhani ve Ayetullah Amini de bu gruptan sayılabilir.

Grubun en tanınmış lideri olan Kerbasçi, grubu kurma ne-denlerini, “5. Meclis seçimleri öncesinde hepimiz değişimden yanaydık ve daha farklılıklar taşıyan ve uzmanlığa dayalı bir parlamento istedik. Bu nedenle biz bir grup kendi işinde ‘uz-man’ kişi olarak biraraya geldik” diye açıklıyor.

Sanayileşme yanlısı, elektronik, bilgisayar ve hizmet endüst-rileri gibi görece “modern” kesimler tarafından desteklenen, ekonomide liberalizasyondan ve özel sektörün hâkim olduğu pazar ekonomisinden yana olan yeni sağ, geleneksel sağın ak-sine, toplumsal ve kültürel hayatta, sanatta açılımdan, dış dünya ile bağların artmasından yana ve kültürel izolasyona karşı.

Bu grubu destekleyen ya da bu gruba yakın gazeteler arasın-da Tahran Belediyesi’nin yayımladığı günlük Hemşehri gazete-sini, resmî İran haber ajansı tarafından yayınlanan günlük Farsça İran ve İngilizce Iran Daily gazetesini ve akşam gazetesi İttilaat’ı sayabiliriz.

İç politikada Anayasa ile gerçek siyasî hayat arasındaki aykı-rılıkların kaldırılmasını, anayasa ve yasalara uyulmasını, yete-rince özgürlük olduğunu savunan muhafazakâr kanadın aksi-ne özgürlüklerin göreli olarak genişletilmesi gerektiğini iste-yen modern sağ, geleneksel ulemanın siyasetteki etkisini azal-tacağını düşündüğü için siyasî partilerin yeniden kurulmasını da savundu.

Serbest pazar ekonomisine en yakın grup olan G-6 (ilk bil-dirideki 10 bakan ve yöneticinin ‘Anayasa’ya göre bu grup içinde yer alamayacağı’ itirazları üzerine sayıları altıya düştü-ğü için daha sonra G-6 -Altılar Grubu- diye anıldılar), CRM’nin aksine, ekonomi ve kamu idaresinde uzmanlığa daha çok vurgu yapıyor, ticarete karşı sanayileşmeyi ve dış yatırım-ları destekliyor. Hattâ yurtdışındaki İranlıyatırım-ların sermayesini ül-ke içindeki yatırımlara çekmek için “bazen dinî bakımdan İran’a bağlılık duymayan, ama milliyetçi duygularla ülkesine hizmet etmek isteyen İranlıların da yatırım yapabileceğini”

be-lirtip bunun teşvik edilmesini istiyorlar. Ama bizzat Rafsanca-ni’nin “onarım dönemi”ni başlattığında bizzat bütün İranlı sürgünleri, özellikle teknokrat ve kapitalistleri ülkeye geri ça-ğırması, bütün diğer grupların karşı çıkması nedeniyle başarılı olamamıştı.

Genel olarak geleneksel sağ meşrûiyetini ve varlık nedenini İslâm devriminde görürken, modern sağın meşrûiyet kaynağı-nın, daha 1906 Anayasa Devrimi’nden başlayan İran’ı sanayi-leştirme amacında vücut bulduğunu söylemek mümkün. Bu niteliği ile genel siyasî felsefesi bakımından “İran ulusal çıkar-ları”na öncelik verdiğini, dolayısıyla milliyetçi siyasî akımlara yaklaştığını söyleyebiliriz.

SOL

Sol kanat aslında, devrimden hemen sonra ortaya çıkan savaş koşullarının dayattığı “savaş ekonomisi”nden doğdu denebilir.

Bu koşullar sol kanadın ekonomik ve siyasî fikirlerinin belir-lenmesinin temel kaynağı olarak kabul edilebilir. Kadrolarının ve siyasî gücünün geldiği kaynak da, dinî medreselerde nispe-ten alt düzey mevkilere sahip olmakla beraber, daha 1963 yı-lından beri Şahlık rejimine karşı İslâm devrimi için mücadele-ye başlayan ve Humeyni’mücadele-ye yakın olan birçok din adamı ve si-villerin oluşturduğu kümeydi. Bu kümede yer alanlar, devrim-den sonra Humeyni’nin Bürosu’na hâkim olarak yönetimde ol-dukça etkili ve kilit konumlara geldiler. Devrimden sonra, or-du da dahil birçok kurumda, Sovyet siyasî komiserlerine denk işlevlere sahip olduğu rahatlıkla söylenebilecek “Rehberlik temsilcileri” ihdas edildi ve Humeyni buralara çoğunlukla bu kişiler arasından seçtiklerini atadı.

Grubun sivil kadrolarından çoğu, devrim sonrası ikinci cumhurbaşkanı seçilecek olan Recai ile Şah’ın hapishanele-rinde birlikte yatmış, ona yakın kişilerdi. Nitekim Recai, Be-nisadr’ın kaçmasından sonra 1981’de kısa ömürlü hükümeti-ni kurduğunda sol kanadın bu isimleriyle yakın işbirliğine girdi. Örneğin solun önemli örgütlerinden İran İslâm

Devri-minin Mücahitleri Örgütü’nün Genel Sekreteri Muhammed Selameti, Recai hükümetinde Tarım Bakanı, grubun önde ge-len üyelerinden Behzad Nebevi ise Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü oldu.

Daha sonra, Meclis sağcı politikacı Ali Ekber Velayeti’nin Başbakanlığını reddedip, Mir Hüseyin Musavi’nin başbakanlı-ğını onayladı. Musavi’nin kurduğu hükümet, özellikle Ağır Sa-nayi Bakanı Behzad Nebevi’nin etkisiyle, savaş ekonomisinin baskılarına ve ambargoya dayanabilmek için kupon sistemini ve merkezi kontrolü ekonomiye hâkim kıldı. Geleneksel tica-ret sınıfının kümelendiği Pazar esnafına dayanan politikacıla-rın oluşturduğu sağ muhafazakâr kanatsa bu politikalara “ku-pon eşittir komünizm” sloganıyla karşı çıktı. Sol kanat, muha-fazakârların “komünist tarzda hükümet etmek ve hata sabo-taj” suçlamalarını ancak Humeyni’nin açık desteği ile savuştu-rabildi.

Savaş yılları boyunca Başbakan Musavi’nin şahsında etkili ve karizmatik bir temsilci bulan sol, kendilerini destekleyen zamanın Yargı Erki Başkanı Ayetullah Musavi Erdebili ve Mec-lisin desteğini de arkasına aldı. Ekonomik sorunların ağırlaş-ması karşısında mecburen öne çıkan merkezi ve kontrollü ekonomiyi, Humeyni’nin hükümetin ekonomiye doğrudan müdahalesine destek veren, hattâ cezalandırmaları da onayla-yan fetvaları ile iyice pekiştirdi.

Savaş yılları boyunca muhalefetsiz devam eden bu politika-lar, özellikle 1987-89 yıllarında ekonominin daha da kötüleş-mesiyle başarısız kaldı. Bu sırada petrol fiyatlarının da gerile-mesiyle bunalım ağırlaşınca, sol, artan yoğun eleştiriler ve ekonominin zorlamaları sonucu istemeye istemeye piyasacı politikalarla iç ve dış borçlanmaya evet demek zorunda kaldı.

1989 Anayasa değişikliği ile Başbakanlık makamını kaldırıp, Cumhurbaşkanını doğrudan yürütmenin başı yapan Rafsanca-ni, böylece solun büyük bir mevzisini elinden aldı. Humey-ni’nin ölümünün ardından Dinî Lider olan Hamaney’in Yargı Erki başkanlığına muhafazakâr Ayetullah Muhammed Yezdi’yi atamasının ardından sol diğer bir güçlü mevzisini de kaybetti.

Sadece Meclis’teki grubu elinde tutan sol, savaşın sona er-mesinden sonra ortaya çıkan ağır ekonomik bunalımın mü-sebbibi olarak görülüyordu. Cumhurbaşkanlığına seçilen Raf-sancani de ekonomik yeniden onarımı sağlamak için gereksi-nim duyulan iktisat politikalarına kesin karşı çıkacağını bildi-ği sola karşı 4. Meclis seçimlerinde muhafazakârlarla tam itti-faka gitmişti. Bunların sonucunda, 1992’de yapılan seçimler-den sol büyük bir yenilgiyle çıktı. Bunda elbette, solun 80 ka-dar adayının, ki bunlardan 40 kaka-darı o anki mevcut 3. Mec-lis’te milletvekiliydi, muhafazakâr Anayasayı Koruyucular Konseyi tarafından veto edilmesinin de etkisi vardı. Ancak en önemlisi seçmenin desteğini kaybetmişlerdi ve bu yüzden adaylığı onaylanananlar da seçmenden destek bulamadılar.

Örneğin en önemli gösterge olan Tahran’da, seçime girmesine izin verilen sol kanat adaylardan hiçbiri ilk otuz içine gire-mez, yani milletvekili seçilemezken, en çok oy alan Muham-med Rıza Tevessüli 33., 3. Dönem Meclis Başkanı Mehdi Ker-rubi 37, Muhammed Selameti 40., Ali Ekber Muhteşemi 45., Abdülvahid Musavi Lari 53. sırada kaldı. Böylece sol kanat, 1996 milletvekili seçimleri öncesindeki kısmi kıpırdanışı ve 1997 cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki muzaffer dönüşüne kadar İran siyaset sahnesinden silindi ve meydan tamamen muhafazakârlara kaldı.

Sol ulema ve onlara yakın örgütlerin meşrûlukları, devrimin ABD aleyhtarı doğasından kaynaklanıyor. Ancak son yıllarda, muhafazakârların aksine, ABD ile ilişkilerin “ulusal çıkarlara zarar vermemesi ve karşılıklı eşitlik temelinde kurulması” fik-rine sıcak baktıklarını söylemek mümkün. Bunu bazen açık, bazen gizli savunuyorlar.

İç politikada, siyaset sahnesinden silindikten sonra diğer gruplarla diyalog vb. konularda daha demokratikleşmiş bir gö-rüntü veren Militan Din adamları Birliği MRM ve diğer sol grupların, iktidara gelmeleri halinde tekrar katı çizgilerine dö-neceklerinden korkuluyordu. Çünkü Batı kültürel saldırısının yarattığı tehlike konusunda muhafazakârlarla aynı görüşleri paylaşıyorlardı. Ancak Hatemi’nin seçilmesinden beri bu

ko-nuda ciddi bir sınav verdiler ve “en özgürlükçü” politikaları savunur oldular.

Ekonomide toplumsal adaleti büyümenin önüne koyan sol, genel olarak piyasa ekonomisine karşı ve devlet güdümünde karma ekonomiden yana. Özelleştirmeyi tamamen reddeden ve Rafsancani döneminde zaman içinde azaltılan yoksul ke-simlere yönelik sübvansiyonları destekleyen, ithal ikameci ekonomiyi savunan sol kanat, hükümetin denetiminde olma-ları kaydıyla yönetimde teknokratolma-ların istihdamına karşı çık-mıyor. Dış politikada ise gerekirse yalıtılmışlığı göze alarak, devrim ihracı ve ABD aleyhtarı bir politikayı tercih ediyorlar-dı. Ama daha önce de değindiğimiz gibi bu politikaları tama-men değişti ve Hatemi, göreve geldikten sonra başlattığı “ger-ginlikleri giderme, detant ve uygarlıklararası diyalog” politika-ları ile İran rejimine büyük bir uluslararası açılım ve prestij sağlamayı bildi. Hattâ bu açıdan bakıldığında, Hatemi hükü-metinin dış politikada iç politikadan daha başarılı olduğunu söylemek bile mümkün.

İran’da geleneksel olarak sol kanat denen parti ve gruplar, ayrı ayrı örgüt yapılarına sahip olmalarına rağmen genel ola-rak “İmamın Çizgisindekiler Koalisyonu” adı altında faaliyet gösteriyorlar ve kendilerini öyle tanıtıyorlar. Bu kaolisyonun

İran’da geleneksel olarak sol kanat denen parti ve gruplar, ayrı ayrı örgüt yapılarına sahip olmalarına rağmen genel ola-rak “İmamın Çizgisindekiler Koalisyonu” adı altında faaliyet gösteriyorlar ve kendilerini öyle tanıtıyorlar. Bu kaolisyonun