• Sonuç bulunamadı

GULAMHÜSEY‹N KERBASÇ‹

REFORM HAREKETİNİN ÖNDERLERİ

GULAMHÜSEY‹N KERBASÇ‹

Teknokrat, liberal ve karizmatik

İran’daki reform hareketinin en renkli simalarından Gulamhü-seyin Kerbasçi, kendisini tanıtmaya şöyle başlıyor: “11 yaşında medreseye girdim. 14 yaşında Şah rejimi karşıtı faaliyetleri ne-deniyle iki kez gözaltına alındım, soruşturmadan sonra serbest bırakıldım. 1971-76 yılları arasında üç kez uzun süreli hapis yattım. Hapislik hayatımın 17 ayı hücrede geçti. Son olarak hapisten çıktıktan sonra Ayetullah Beheşti Kum’a dönmemi is-temedi ve Tahran’da kaldım.”

Sanılanın aksine din adamı kökenli olan Kerbasçi 1947’de İsfahan’da doğdu. Babası Ayetullah Muhammed Sadık Kerbas-çi Tehrani, Ayetullah Humeyni ve kardeşi Ayetullah Pesendi-de’ye yakın bir din adamıydı. Kum’daki meşhur Hakkaniye Okulu’nun daima en başarılı öğrencilerden biri olan Gulam-hüseyin, Abdullah Nuri ile birlikte Ayetullah Hüseyin Ali Montazeri’nin derslerine devam etti. Medrese’den ayrılınca 1972’de Tahran Üniversitesi Matematik Bölümü’ne girdi.

Öğrencilik yıllarında İslâmcı düşünür Ali Şeriati’nin tarafta-rıydı. Onun Tahran’daki meşhur Hüseyniye-yi İrşad’da verdiği derslere katıldı. 1979’da Hamaney’in Cumhuri İslâmî Parti-si’ndeki bürosunun başkanlığını yaptı. Devrim öncesi Şah reji-mine karşı birlikte çalıştığı İrşad Bakanı Hüccetülislâm Mo-adikhan tarafından bu bakanlıkta görevlendirildi.

Usta belediyeci

1982’de İsfahan Eyalet valiliğine, bir iddiaya göre, o zaman hâ-lâ etkili bir yönetici olan Montazeri’nin önerisi üzerine atandı.

Bu görevi sırasında şehircilikte gösterdiği başarı nedeniyle 1990’da Rafsancani tarafından Tahran Belediye Başkanlığı’na getirildi. Bu sırada, kötü yaşam koşulları, pisliği, kalabalığı ve aşırı trafiği nedeniyle, başkentin Tahran’dan başka bir yere ta-şınması ciddi ciddi tartışılıyordu.

Gulamhüseyin Kerbasçi.

Kerbasçi, kısa süre içinde kenti yeniden yaşanabilir, temiz, yeşil ve parklarla dolu bir kent haline getirmesiyle ünlendi. Bu ününü ve örgütçü kimliğini, 1996’da Rafsancani yanlısı siya-setçilerle birlikte Kargozaran-ı Sazendegi (G-6) grubunu kura-rak siyasete aktardı. Grubun 5. Meclis seçimlerindeki kısmi başarısını, daha sonra 1997’de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde o zamana kadar siyaset sahnesi kenarında kalan eski radikal, yeni reformcu din adamları ve siyasetçilerle birlikte Hatemi’yi destekleyip kazanmasını sağlayarak mutlak başarıya dönüştür-dü. Bir açıklamasında, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Hatemi lehine ülke çapında propaganda yapmaları için Kum’dan 3 bin genç mollayı seferber ettiklerini söylemişti.

Bu başarısının karşılığı, muhafazakârların kontrolündeki yargı erki tarafından hakkında açılan yolsuzluk davası oldu. 4 Nisan 1998’de tutuklandı. Hatemi’nin isteği ve Hamaney’in müdahalesi üzerine 10 gün sonra serbest bırakıldı. Dava so-nunda 5 yıl hapse ve 10 yıl devlet memuriyetinden men ceza-sına mahkûm oldu. Muhafazakârlar intikamlarını böylece al-mışlardı, ama yargılama sırasında Kerbasçi’nin cebine bir ku-ruş girdiği ispat edilemedi.

Ama Tahran’ı imar etmek için gerekli olan mali kaynakları sağlarken uyguladığı bazı yöntemler nedeniyle tepkilere ma-ruz kaldı. Bu bağlamda en çok, kentin kuzeyindeki zengin mahallelerde gökdelenlere izin vererek, şehircilik ilkelerini gö-zardı ettiği ve kentin siluetini bozduğu için eleştirildi. Bunun dışındaki finansman bulma yöntemleri, genellikle takdirle karşılandı.

Rafsancani’nin uç beyi

18 Şubat 2000 seçimleri öncesi, kendisi af istememesine rağ-men, Rafsancani, Kerbasçi’den “Suçsuz olmama rağmen hak-sızlığa uğradım. Bu haksızlığın giderilmesi için affedilmemi is-tiyorum” diye bir “af dileme” belgesi aldı. Bunun üzerine Ha-maney tarafından affedildi.

Mohacerani ile birlikte Rafsancani’nin iki “uç beyi”nden biri

olan Kerbasçi, hapisten çıktıktan sonra Hem Mihen (Vatandaş) gazetesini yayımlamaya başladı. Fakat Rafsancani’nin, seçim yenilgisinin intikamını almak için Berlin Konferansı’nı bahane ederek reformculara açıktan yüklenme tavrı nedeniyle Yeni-den Onarım Partisi içinde anlaşmazlık çıkınca Kerbasçi’nin gazetesi de kapatıldı.

Yeniden Onarım Partisi Genel Sekreteri Kerbasçi, “Haşimi Klanı” diye adlandırılan grubun iki önemli üyesi olan, Rafsan-cani’nin kardeşi Muhammed Haşimi ve Maraşi’nin açıklamala-rını “partiyi bağlamadığı” gerekçesiyle eleştirerek Rafsanca-ni’ye açıkça rest çekti.

Liderinin, kendisini hapse atıp özel ve siyasî hayatını mah-vetmeyi hedefleyen, bunu bir ölçüde de beceren muhafazakâr-larla işbirliği yapmasına karşı çıktı. Kendisini de aynı rotaya sokmasına da izin vermedi. O da Mohacerani gibi tercihini açıkça reformdan yana yaptı. Örneğin 18 Şubat seçimleri ön-cesinde Newsweek’e verdiği söyleşide Hatemi’yi eleştirip Raf-sancani’yi göklere çıkarmıştı. Artık bu tavrını da terk etti.

ATAULLAH MOHACERAN‹

Muhafazakârların yıkamadığı polemikçi

Derin bir dinî ve siyasî bilgiyle desteklediği polemikçi üslubu-nu asla terk etmeyen Kültür ve İrşad Bakanı Ataullah Mohace-rani reformcu kanadın en keskin dilli ve diş geçirilemez ismi olarak sivrildi. Muhafazakâr politikacı ve yazarlara karşı za-man zaza-man alaycı ve aşağılayıcı bir dil kullanmasına rağmen hem zekâsı ve mahareti, hem de hep haklı bir zeminde kalma-sı nedeniyle her türlü belayı savuşturmayı bildi.

Örneğin hakkında verilen en son gensorunun görüşülmesi sırasında muhafazakâr milletvekilleri, bakanlığın topladığı hac paralarının faizinin “Amerikan uşağı liberal basına

dağıtıldığı-nı” ileri sürerek, paraların nereye gittiğini açıklamasını istedi-ler. Mohacerani muhafazakâr milletvekillerine iki kere “bu pa-raların nereye gittiğini gerçekten açıklamamı istiyor musu-nuz?” diye sorup, taleplerinde ısrar etmeleri üzerine, oturumu yöneten ve gerçeği elbette bilen Meclis Başkanı (muhafazakâr) Natık Nuri’ye dönerek “Açıklamamı istiyorlar, ne dersiniz açıklayayım mı?” diye sordu. Nuri’nin “açıkla bari” demesi üzerine, bu paraların bankada kaldığı sürede elde edilen

geli-Ataullah Mohacerani.

rin Dinî Lider Hamaney’in hesabına aktarıldığını söyleyince, Meclis’te buz gibi bir sessizlik oluştuğu söylenir.

Rafsancani’nin sa¤ kolu

1954’de İran’ın Orta-batı kesimindeki sanayi kenti Arak’ta doğdu. Şiraz Üniversitesi’nden tarih master’ı aldı. Arapça, İn-gilizce ve Urduca biliyor. Devrimden önce lise öğretmeniydi.

Devrimden hemen sonraki seçimlerde Şiraz’dan milletvekili seçildi. 1985-89 arasında Başbakan Musavi’nin siyasî işler ile hukuk ve parlamento işleri yardımcılığını yaptı. Irak’la 1988’de Cenevre’de yapılan barış görüşmelerini yürüten he-yette yer aldı.

Hatemi’nin en gözde bakanlarından olmasına rağmen Mo-hacerani asıl olarak Haşimi Rafsancani’nin ekibinde yer alıyor.

hattâ uzun bir süre onun sağ kolu olduğu ileri sürüldü. Raf-sancani’nin cumhurbaşkanlığı döneminde, hukuki ve meclisle ilişkilerden sorumlu cumhurbaşkanı yardımcısı olan Mohace-rani Yeniden Onarım Partisi’nin öncülü olan Kargozaran-ı Sa-zendegi (G-6) grubunun ve partinin kurucu üyelerinden.

Muhafazakârların Mohacerani’yi Abdullah Nuri gibi düşü-rememelerinin ardında hâlâ Rafsancani’nin adamı olarak gö-rülmesinin ve Rafsancani’nin de o zamanlar önde gelen adamlarını korumayı tercih etmesinin rolü oldu. Fakat 18 Şu-bat 2000 seçimlerinden sonra bu iki politikacının yolları ay-rılmışa benziyor. Mohacerani daha seçim günü Rafsanca-ni’nin aldığı başarısız sonucu “yeniliklere ayak uyduramama-sına” bağlamıştı.

Öte yandan Rafsancani’nin, başkanı olduğu Düzenin Yararı-nı Teşhis Heyeti’nin Genel Sekreterliği’ne atadığı eski Devrim Muhafızları Komutanı Muhsin Rızai, bütün reformcu gazetele-rin kapatıldığı ve Mohacerani’ye saldırıların en üst noktaya çıktığı Nisan 2000’de, açıkça isim vererek, “Hamaney Hatemi hükümetini destekliyor ama Mohacerani’nin uygulamalarını benimsemiyor” dedi. Bu sözler Rafsancani’nin artık Mohacera-ni’ye sahip çıkmadığı şeklinde yorumlandı. Bütün bunlara,

aşırı liberal politikaları ve artan popülaritesi nedeniyle partisi içinde Mohacerani’ye karşı tepkiler oluştuğu ve bu politika farkının partiyi ikiye böldüğü, hattâ partinin kapatılacağı söy-lentileri eklendi.

Ailecek reformcu

1985’den bu yana İttilaat gazetesinde köşe yazarı olan Moha-cerani, ’90’lı yılların başında ABD ile doğrudan ilişki

kurma-ÇERÇEVE 4

ATAULLAH MOHACERAN‹

‹LE SÖYLEfi‹

İran’da muhafazakârların boy he-deflerinden olan Kültür ve İrşad Bakanı Ataullah Mohacerani ile 18 Şubat 2000 seçimleri öncesinde görüştüğümüzde sorularımızı şöy-le yanıtlamıştı:

Bas›n normal olarak sizin ba-kanl›¤›n›za ba¤l›. Ama mahkeme-ler size ra¤men sürekli olarak ga-zeteci yarg›l›yor. Bu daha ne ka-dar sürecek?

Gazeteler aslında ülkedeki mevcut siyasî rekabetin birer uzantısıdırlar. Diğer bir deyişle siyasî mücadelenin en önemli araçlarından biri gazetelerdir. Hal böyle olunca muhalif siyasetçiler başkalarının gazetelerde yazdıkla-rından şikayetçi olup mahkemeye başvuruyorlar.

Abdullah Nuri ve siz Hatemi taraf›ndan bakan atand›¤›n›zda muhafazakârlar çok tepki göster-miflti. Sonra onu azlettiler. Ard›n-dan gazetesini kapat›p kendisini tutuklad›lar. Ne hissediyorsunuz?

Abdullah Nuri hem benim ya-kın bir dostum, hem de iş arkada-şımdı. Kendisiyle en az yirmi yıllık çok iyi bir ilişkim vardır. Maruz kaldığı durumdan asla hoşnut ve mutlu değilim. Muhalifler, Mec-lis’te ona yaptıklarının aynısını ba-na karşı da yapmak istediler. Be-nim için de güvensizlik önergesi verdiler, ama başaramadılar. Eğer onlar emellerine ulaşsaydı, herhal-de ben herhal-de bir gazete çıkarıyor olurdum. Ondan sonra ne olurdu, bilemiyorum.

18 fiubat seçimlerini baz› çev-reler ‹ran için yeni bir dönüm nok-tas› olarak gösteriyorlar. Kat›l›yor musunuz?

Bu dönüm noktası sözünden neyi kastettiğinize bağlı. Ülke-mizde Meclis anayasaya göre çok önemli bir güçtür; İran’daki siyasî ve kültürel gelişmeyi doğrudan belirlemektedir. Örneğin yeni oluşacak olan Meclis belki basın özgürlüğünün ilerletilmesi konu-sunda katkıda bulunabilir; ki bence böyle olacak. Kim bilir bel-ki de basın özgürlüğünü daha da kısıtlayacak bir Meclis şekillenir.

Bir de unutmamak lazım ki bu se-çimlerden bir yıl sonra da cum-hurbaşkanlığı seçimleri olacak.

nın düşünülmesini önerince sert saldırılara uğradı. Hatemi hükümeti için 20 Ağustos 1997’de yapılan güvenoylamasın-da bütün kabine güvenoyu alırken, en az “evet” ve en fazla

“hayır” oyu, İçişleri Bakanı Abdullah Nuri ile beraber ona çıktı. Eşi gazeteci Cemile Kediver, önce 1999’da Tahran Bele-diye Meclis üyesi, 2000’de de Tahran milletvekili seçildi. İs-lâmcı reformizm hareketinin önde gelen ideologlarından olan kayınbiraderi Hüccetülislâm Muhsin Kediver ise 1998’de Ruhaniyet Özel Mahkemesi tarafından, İslâmî

ilkele-Yeni Meclis’te hangi grubun ço-ğunluğu elde edeceği bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimleri için de çok önemli bir gösterge ola-caktır. Sonuçta Meclis seçimleri-nin, İran’ın önümüzdeki beş yıllık kaderini belirleyeceğini söylersek hiç de yanılmış olmayız.

Yeni Meclis’le birlikte yasama ile yürütme aras›nda flu ana kadar olmayan uyumu sa¤lamay› umu-yor musunuz?

Evet, şu anda Meclis çoğunluğu varolan hükümete muhalif du-rumda. Zaten Meclis Başkanı Na-tık Nuri de Hatemi’nin rakibiydi.

Önümüzdeki seçimlerden sonra Meclis çoğunluğunun hükümetin yanında olacağını sanıyorum. Yeni Meclis Başkanı da seçim kaybetmiş bir rakip gibi davranmayacaktır.

Genel olarak yasama ile yürütme arasında işbirliği ortamının ağır basacağını düşünüyorum.

Haflimi Rafsancani’nin siyasete s›f›rdan dönmesini nas›l de¤erlen-diriyorsunuz?

Haşimi Rafsancani’nin sıfırdan başladığı görüşüne katılmam ke-sinlikle mümkün değil. Çünkü onun gibi siyasî kişilikler öyle bir ağırlık ve itibar sahibidirler ki hiçbir şey yapmasalar da siyasî

etkileri sürer. Eğer Rafsancani se-çilirse, Meclis Başkanı olma ihti-mali de hiç zayıf değildir; dolayı-sıyla istediği gibi etkide buluna-bilecektir. Fakat Rafsancani’nin ülkedeki siyasî ve kültürel geliş-melere ayak uydurmak zorunda olduğu da bir hakikattir ve bu da sanıldığı kadar kolay bir iş değil-dir. Belli bir geçmişe sahip olan politikacılar, 60-70 yaşına geldik-lerinde genellikle gelişmeleri ol-ması gerektiği gibi değerlendire-miyor; onları kendi arzularına göre yorumlamak istiyorlar. Kısa-cası Rafsancani, eğer gelişmeleri doğru bir şekilde yorumlayabilir-se ve gelişmelerin yanında yer alırsa önümüzdeki dönemde de etkili bir kişi olabilir.

Rafsancani’nin adayl›¤› 2 Hor-dad Cephesi’nde bir ayr›flma ola-rak de¤erlendirilebilir mi? Çünkü Hatemi yanl›lar› onun adayl›¤›n›

desteklemediler.

Bunu bir ayrılık veya çatlama olarak yorumlayamayız. Ama or-tada bir anlaşmazlık olduğu da aşikâr. Hatemi’nin bazı arkadaşla-rı, Rafsancani’nin Meclis Başkanı olması durumunda toplumsal ve siyasal gelişmelerin şu anki hızıy-la sürmeyeceğinden endişeleni-yorlar.

re ve rejime aykırı propaganda suçlamasıyla 1,5 yıl hapse mahkûm edildi.

Mohacerani, muhafazakâr şiddet ve kültür politikalarının en kıdemli, yetkili ve felsefi savunucularından olan Ayetullah Mesbah Yezdi ile birçok kez polemiğe girdi. Yezdi’yi, bakanlı-ğını suçlayan bir açıklamasından sonra, televizyonda açık tar-tışmaya davet etti. Mesbah Yezdi taraftarları, yayımladıkları bir bildiriyle Mohacerani ile “büyük bir alim ve Ayetullah” olan Mesbah Yezdi’nin “mevkilerinin” bir olmadığını ileri sürülerek bu teklife karşı çıktılar. Böylece Yezdi yan çizmiş oldu.

Muhafazakârların ipini bir türlü çekemediği Mohacera-ni’nin, tam da yakın gelecekte ülke yönetiminde çok daha et-kili rol oynayacağı yorumları yapılırken bakanlıktan istifa ede-ceğini, üstelik siyaseti de bırakıp öğretim üyeliğine döneceğini açıklaması bomba etkisi yaptı. Ama sonradan bunun da, şa-kayla karışık, muhafazakârlara oynadığı bir oyun olduğunu söyledi.

SEKİZİNCİ BÖLÜM