• Sonuç bulunamadı

Nimet YILDIRIM∗

VII/XIII. yüzyılda yaşamış bu büyük söz ustası, Sadi-yi Şîrâzî Fars edebiyatı tarihinin en büyük şairlerinden biri ve bir ahlak öğretmeni olarak tanınır. Moğollar döneminde İslam coğrafyasının büyük bir bölümünün içerisinde bulunduğu sıkıntıları, kederleri, halkın yaşamakta olduğu çok zor şartları bizzat müşahede etmişti.

Böyle sıkıntılarla dolu bir dönemde dünyaya gelen Sadî, ilköğrenimini dünyaya adım attığı Şiraz’da tamamladıktan sonra Bağdat Nizamiye Medreseleri’nde öğrenimini sürdürdü. O dönemlerde Bağdat, Abbasî Devleti’nin merkezi ve önemli bilim ve edebiyat çevrelerinin yaşadığı bir yapıdaydı. Bu yüzden öğrenciler, bilim adamları, edebiyatçılar ve araştır-macılar için bir cazibe merkeziydi.

Nizamiye’de öğrenimini tamamlayan, çağın önemsenen bilim dallarında derin ve zengin bir birikim edinen, kendi ifadeleriyle her bostandan bir demet gül deren, her biri alanında engin bilgi sahibi bilim adamları, edebiyatçılar, şairler, sufî önde gelenleriyle tanışıp görüşen ve çeşitli konularda tecrübe kazanan Sadî diğer arkadaşları gibi öğrenimini bitirip icazet alır almaz hemen memleketine dönmedi.

O, asıl ders kitabının, dünyada sürekli cereyan hâlinde bulunan, canlı

* Prof. Dr., Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi. yildirim2002@hotmail.com, İnternet Sitesi: nimetyildirim.comt.tr

HZ. MEVLÂNA’NIN 747. VUSLAT YIL DÖNÜMÜ ANISINA

olarak yaşanan olaylar olduğunu, kendisinin bu kitabı henüz okuma imkânı bulamadığı için alması gereken daha nice dersler bulunduğunu, dolayısıyla da eğitim dönemini tamamlamamış olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden asıl öğrenimine başlamak amacıyla büyük bir işe girişti. Hayatında kimse-nin cesaret edemeyeceği bir dönemi, anarşikimse-nin, kargaşanın egemen olduğu bölgelerde ömrünün önemli bir bölümünü içerisine alacak, sınırları oldukça geniş bir seyahat devresini başlattı.

Gezmeye ve görmeye şiddetli arzusu, onu çok uzak bölgelere, rengi, dili, ırkı, dini, sosyal yaşantısı birbirinden tamamen farklı insanlar arasına çekti götürdü. Eserlerinden ve kendisi hakkında yazılanlardan anlaşıldığına göre, güvenlik ve ulaşım probleminin yoğun olarak yaşandığı o klasik çağlarda başta İran olmak üzere Irak, Hicaz, Suriye, Lübnan, Anadolu, Orta Asya ve daha başka bölgeleri gezip gördü. Siyah, sarı, beyaz... her ırktan;

Hristiyan, Yahudi, Müslüman, Mecusî... her dinden insanlarla görüştü, konuştu, kısa ya da uzun süreli birliktelikler yaşadı. Kendi ifadesiyle dünya dershanesinde hayat dersini ve tecrübe eğitimini aldı.

Sadî, böylelikle tecrübe alanındaki eğitimini de tamamlamış oluyordu.

Uzun yıllar süren bu seyahatlerinde gördüklerini, duyduklarını, bizzat yaşadıklarını bir araya topladı ve kendisinden sonra gelecek olanlara çok değerli, ibret, öğüt ve hayat tecrübesi dolu veciz eserler bıraktı. Kalp gözlerini açarak gezmiş olan Sadî, bu yüzden olayları değişik bir açıdan izleme imkânı bulmuştu.

Her şeye ibret gözüyle bakan Sadî, her zerrenin hakikati gösteren bir ayna, her yaprağın marifet kitabının bir sayfası olduğunu gözlemledi. Yine aynı gözle bizzat içerisinde yaşadığı toplumu, o toplumu oluşturan bi-reyleri, yönetenleri ve yönetilenleri dikkat ve ibret dolu bakışlarla inceledi.

Çıkardığı sonuçları, çok değerli tecrübeleriyle harmanlayarak kendisinden sonra gelecek olanlara, kuracaklarını umduğu barış ve huzur toplumlarının oluşmasında belki faydalı olur amacıyla armağan etti. Bütün bunları şöyle dillendirir:

“Bütün bu bahçeleri gezip de, dostlara bir hediye götürmezsem yazık olur.”

Sadî’nin oluşmasını şiddetle arzuladığı ve bütün çabasını bu yolda sarf

HZ. MEVLÂNA’YA VEFA

ettiği mutluluk dolu dünya düzeni, diğer bir ifadeyle “Medîne-i Fâzılâ”sı, adalet ve hak temelleri üzerine yükselmektedir. Bu yüzden eserlerinde hep bu dünyanın hayallerini kurar, bu dünyayı uzun uzun betimler durur.

Fars Edebiyatı’nın en büyük şairlerinden Şirazlı Sadî’nin, hem didaktik şiir tarzının doruklarında yer alan Bustân ve Gülistân’ında ve hem de gazelleri başta olmak üzere, kasideleri, rubaileri, Nasîhatu’l-muluk: Krallara öğütler ve bütün eserlerinde son derece önemsediği, sosyal alanlarda, insanlar arası karşılıklı ilişkilerin kurulması ve sorunsuz olarak sürdürülmesinde çok özenle ele aldığı ve samimiyetle sık sık vurguladığı kavramdır vefa:

ار ﺎـﻣ ﺖـﺒﺤـــﺻ ﻦﮑﻣ شﻮﻣاﺮﻓ ﻮﺗ ﷲا ﷲا ار ﺎﻓو ﺪﻬﻋ دﻮﺒﻧ ﻦﺘــﺴﮑــﺷ ﻢــﺳر ﺎﻣ ﺶﯿﭘ ار ﺎﻔﺟ رﺎﺑ ﺪﻨﮑﻧ ﻞﻤﺤﺗ ﻪﮐ يﺪﻬﻋ ﺖـﺴـﺳ دراﺪـﻧ قﺪـــﺻ مﺪـﻗ ﺪـﻧاﺪـﻧ ﻖـــﺸﻋ ﺖـﻤﯿﻗ ار ﺎﻤـﺷ سودﺮﻓ ﺖﻤﻌﻧ ﻪﻤﻫ و ار ﺎﻣ ﺖـﺳود ﯽﻫاﻮﺧ ﻪـﭼ ﻪـﮐ ﺖـﻣﺎـﯿﻗ ﻪـﺑ مﺪـﻨﻨﮑﺑ ﺮﯿﺨﻣ ﺮﮔ ار ﺎﻓو دﺮﺑ ﺮـﺳ ﻪﺑ ﻪﮐ ﻦﻣ زا ﺲﭘ ﺪﻨﯾﻮﮕﺑ ﺎﺗ ﻢﭽﯿﭙﻧزﺎﺑ ﺮـﺳ ﻮﺗ ﺪﻬﻋ زا دور ﯽﻣ مﺮـﺳ ﺮﮔ

Sözünde durmamak yok bizim töremizde Sakın, sakın unutma bizim dostluğumuzu sen

Bilemez aşkın değerini, olamaz gerçek aşık Sevgilinin cefasına dayanamayan vefasız Bana bıraksalar kıyamet günü; ne istersin diye

“Dost bana, bütün nimetleri cennetin size”

Gitse de başım, çevirmem başımı sözünden senin

Benden sonra “sonuna kadar durdu sözünde desinler” diye 1

Bolluk ve refah içerisinde yaşayan, yoksulların ve yoksunların sorunlarını önemsemeyen, verdikleri sözleri unutanlara Sadî şu dizeleriyle uyarılarda bulunur:

بﺎـــﯾرد رﺎـــﮔزور ﻪـــﺘـــﻔـــﺧ يا باﻮــﺧ دﺮــﺑ ﯽــﻤــﻧ ﺐــــﺷ ﻪــﻤــﻫ ار ﺎــﻣ

1 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî (yay. Muhammed Alî-yi Furuğî), s. 364.

HZ. MEVLÂNA’NIN 747. VUSLAT YIL DÖNÜMÜ ANISINA

ﯽــﻣ ﻪــﻓﻮــﮐ ﻪــﺑ ﻪــﻠــﺣ زو

بآ دور ﺪــﻧدﺮــﻤــﺑ نﺎــﮕــﻨـــــﺸﺗ ﻪــﯾدﺎــﺑ رد

بﺎــﺤـــــﺻا ﺪــﻬــﻋ يﺎــﻓو دﻮــﺑ ﻦــﯾا نﺎــﻤﯿﭘ ﺖــــﺴـــﺳ نﺎــﻤﮐ ﺖــﺨـــﺳ يا بﺎــﺠــﻨــــﺳ هﺎــﮕــﺑاﻮــﺧ ﻮــﺗ يور ﯽــﺑ ﻢــﻧاﻮــﻠــﻬــﭘ ﺮــﯾز ﻪــﺑ ﺖـــــﺳا رﺎــﺧ

Geceleri uyuyamıyoruz biz

Ey gündüzleri uyuyan! Kendine gel!

Çöllerde susuzluktan ölüyorlar insanlar Her tarafta sular gürül gürül

Ey okçulukta usta, ancak sözünde durmayan Bu muydu senin ahde vefan?

Diken var böğürlerimin altında batıyor sanki Sensiz yumuşacık yatağımda 2

ﻪـﻧ

تﺪـﻨﺑ ز دﻮـــﺷ ﺎـﻫر ﻪـﮐ دراد ﺪـﯿﻣا ﺮﮔد تﺪﻨﻤﮐ زا ﺮﺳ ﺪﺸﮑﻧ يدﺮﮐ ﺪﯿﺻ ﻪﮐ ﺮﻫ لد ﻪﻧ

ﺎﺒـــﺻ يﺮﺑﻮﻨـــﺻ

تﺪﻨﻠﺑ ﺖﻣﺎﻗ ﻮﭼ ﺖﻓﺎﯾ ﺖﻧﺎﺘـﺴﻟد يور ﻮﭼ ﺖـﺳر ياﻪﻓﻮﮑـﺷ ﻦﻤﭼ ﻪﻧ

تﺪﻨﻔـﺳﻮﮔ ﻮﭼ ﺪﻬﻨﻧ ندﺮﮔ ﺮﯿـﺷ ﻪﮐ ﺪﻨﮐ ﻪﭼ يﺰﯾر ﻖﻠﺧ نﻮﺧ ﻪـﮐ ﺖـــﺴﻧآ يوزرآ تﺮﮔ

تﺪـﻨﻤﺘـــﺴﻣ ﺮﯿﻘﻓ ﻪـﺑ يدﻮﺑ تﺎـﻔﺘﻟا ﺮﮔا ﺎﻐﯾرد يا ﺖﻘﯿﻘﺣ ﻪﺑ ﯽﻨـﺴﺣ ﮏﻠﻣ ﺮﯿﻣا ﻮﺗ تﺪﻨﮑﻓرد يﺎﭘ ﻪﺑ و ﯽﺘﻓر ﺖﺳد ز ﻊﻤﻃ ﻪﺑ دراﺪﻧ ﺎ ﻓ و ﺮــﺳ ﻪﮐ لد يا ﻢﺘﻔﮕﺑ ار ﻮﺗ ﻪﻧ

Gönlünü avladığın kişi kurtaramaz başını kemendinden senin Artık umudu kalmaz bağlarından kurtulmaya senin

Ne bir gonca açtı çimenlikte yüzünün güzelliğinde senin Ne de meltem bir servi bulabildi boyunda senin

Bütün arzun insanların kanını dökmekse

Aslan koyun gibi boynunu uzatmaktan başka ne yapabilir Güzellik ülkesinin sultanısın sen gerçekte

Düşkün ve güçsüz yoksula da bir baksan ne olur?

2 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî, s. 374.

HZ. MEVLÂNA’YA VEFA

Demedim mi sana ey gönül, yok vefa sevgilide Vefa gösterir umuduyla gittin, o seni serdi yerlere! 3

ﺖـﺳﺎﻔﺟ ﯽﻟﺎﻨﺑ ﻮﺗ رو ﺖـﺴﯿﻧ رﻮﺟ ﺪﻨﮐ ﻪﭼ ﺮﻫ

لﻮﺒﻗ و در ﻢﮐﺎـﺣ دﻮﺟو ﮏـﻠﻣ ﮏـﻟﺎـﻣ

Varlık evreninin hükümdarı o; kabul eden, reddeden o

Ne yaparsa yapsın cefa etmez, buyruk kabul etmezsen cefadır o Çıkar kılıcı kınından, zehir dök kadehimize şarap yerine Kabul ederiz bunu, hoşnut oluruz bununla biz

Lütfunla okşasan da kahrınla yakıp eritsen de sen Buyruğun benim kabulüm, kovsan da yaraşır bana sen

Sevgilinin eziyetleriyle rakibin sitemleriyle

Ahdine vefa göstermezse vefasız bir lafazandır sadece 4

هرﺎﭼ

Sabırlı ol be gönül! Sabırlılık temiz yüreklilerin töresi Aşkın ilacı dayanmak ve ahde vefaya âşık olmaktır

Kabul etmek de reddetmek de onun buyruğunda, hükümdar o Dövüp kovsa da, sevip okşasa da sultan o

Dostların yüreklerindeki dert, sen beğenirsen yaraşır

3 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî, s. 377.

4 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî, s. 383.

HZ. MEVLÂNA’NIN 747. VUSLAT YIL DÖNÜMÜ ANISINA

Sizin muradınız olan bizim en kutlu arzumuz Kul ne iddia edebilir, karar hükümdarındır Basacaksan ayağın bas gözüm üstüne işte Kovma beni kapından, çünkü bu vefa yolu değil Her şehirde garipler, dilenciler var

Günahlarım çok, korkularım artık olsa da umutlarım var benim Paramız gümüş olsa, da lütfunuz kimyadır sizin 5

Bir ömür boyu çalışmak çabalamak, birisine gönül vermek, herkese dost olmak, iyilik yapmak ve karşılığında sadece vefasızlık, sözünden dönme, kıymet bilmeme, kendisine gönlünü açana kötülük yapma, onu yüzüstü bırakma yine Sadî’nin şiirlerinde yerdiği bir kötü davranış olarak karşımıza çıkmaktadır:

ﺖـــﺳا ناورﺎـــﺳ ﺖـــﺳد ﻪﺑ ﯽﻌﻤـــﺷ ﺮﮕﻣ ﺖﺳا ناورﺎﮐ ﺶﯿﭘ ﻪﮐ نآ ﺖﺳا يور ﻪﭼ ﺖــــﺳا ناور ﺶﺘﺨﺗ ﺎـﺒـــﺻ دﺎـﺑ ﺮﺑ ﻪـﮐ يرﺎــﻤـﻋ رد ﯽـﯾﻮـﮔ ﺖــــﺳا نﺎــﻤـﯿـﻠـــﺳ

ناﺪـﺑ

ﺖــــﺳا نﺎـﻤـــﺳآ هﺎـﻣ ﻪـﮐ ﺪـﻧﺎـﻣ يﺪــﻨــﻠــﺑ ﺮــﺑ ﺮــﮑــﯿــﭘ هﺎــﻣ لﺎــﻤــﺟ ﺖــــﺳا نﺎـﺑﺮﻬﻣﺎـﻧ لد ﻦﯿﮕﻨـــﺳ نآ ﻪـﮐ نﺎــﻤـﯿـﭘ ﺖــــﺴـــﺳ يﺎــﻓو كﺪــﻧا ﯽـﻫز ﺖــــﺳا نﺎــﻤـﻫ ﺎــﻣ ﺪــﻬـﻋ و ﺎــﻣ يﺎــﻓو دﻮـﺑ ﻦـﯿـﻤـﻫ ﺎــﻣ ﺎــﺑ ﯽـﺘـــﺳود ﺮـﮔ ار ﻮـﺗ ﺖــــﺳا نﺎـﻣزﺮﺧآ ار ﻞــــﺻو ﺪـﻬﻋ ﻪـﮐ ﯽــﻧﺎــﻣز ﺮــﺧآ نﺎــﺑرﺎـــــﺳ يا راﺪــﺑ ﺖـــﺳا نآ شادﺎـﭘ ﻦﯾا ﻪـﮐ يﺪـﻌـــﺳ وﺮﺑ ﺪــﻧدﺮــﮐ رﺪــﻏ ﺎــﻣ ﺎــﺑ و ﻢــﯾدﺮــﮐ ﺎــﻓو ﺖــــﺳا ناﻮﺟ ﺎـﺑ ندﺮﮐ ﻪـﺠﻨﭘ ﺖـﻗو ﻪـﻧ يﺮــﯿــﭘ نﺎــﯾﺎــﭘ رد ﻪــﮐ ﯽــﺘـــــﺴﻧاﺪــﻧ

Kervanın önündeki yüz nasıl bir yüz Kervancının elinde bir kandil mi var?!

Süleyman var sanki tahtırevanda Melteme binmiş tahtıyla gitmekte Yücelerde oturan ay yüzlü birinin cemali Sanki gökteki ay gibi ışıldamakta

5 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî, s. 384.

HZ. MEVLÂNA’YA VEFA

Ancak o taş kalpli ve sevgisiz sevgili Ne kadar vefasız, hiç sözünün eri değil Senin bizimle dostluğun işte buysa Bizim de vefamız ve dostluğumuz işte bu!

Bekle sonuna kadar be kervancı zamanın Vuslat zamanımız çünkü sonunda zamanın Vefa gösterdik, bize sevgili vefasızlık yaptı Git be Sadî, işte bu vefasızlık o vefanın ödülü!

Bilmedin sen yaşlılığın son zamanı Gençlere âşık olmanın zamanı değil! 6

Ayrılık ateşiyle sevgiliyi yakıp kavuran, sevilisine köle olan, ancak ölümün kendisini sevgilisinden ayıracağını söyleyen aşığa vefasızlık gösteren sevgiliye ahdinde vefalı ol, verdiğin sözleri sakın unutma diye yakarır:

ﺖــــﺳود يا ﺎـﯿﺑ ماﻮﺗ مﻼﻏ ﻪـﮐ ﺎـﯿﺑ ﺎـﯿﺑ ﺖﺳود يا ﺎﻣ نﺎﯿﻣ ﯽﯾاﺪﺟ ﺖـﺷﺬﮔ ﺪﺣ ز گﺮﻣ ﻎﯿﺗ ﻪﺑ

ﺖﺳود يا ﺎﻫر ﻦﻣ ﺖﺳد دﻮﺷ ﻮﺗ ﻦﻣاد ز دﻮــﺷ ﻦﻤــﺷد ﻪﻤﻫ نﺎﻬﺟ ﺮﮔا ﻪﻨـﺸﺗ ﺮﮔا ﻪﺘـﺴﺧ نﻮﺧ ﻪﺑ

ﺖـﺳود يا ﻼﻫ يا ﯽﻨﮐ باﺮﺧ نﺎــﻬﺟ ﯽﻣاﺮﺨﺑ ﺮﮔا زﺎــﻧ ﻪــﺑ

ﻖﺣ ﻪﺑ ﯽﺑ رﺎﯾ ﻢﯿﻧ ﻪﮐ نآ

ﺖــﺳود يا ﺎﻓو رﺬــﮕﺑ ﺎــﻔﺟ زا و راد ﻪــﮕﻧ ﺪــﻬﻋ يﺎــﻓو

ﺖﺳود يا ﺎﺒﺣﺮﻣ ﻪﮐ مرآﺮﺑ هﺮﻌﻧ كﺎﺧ ز ﯽﯾآزﺎﺑ ﻮﭼ ﻦﻣ گﺮﻣ زا ﺲﭘ لﺎـــﺳ راﺰﻫ

Aramızdaki ayrılık aştı haddini ey sevgili Gel, gel; kölenim senin ey sevgili

Bütün evren düşman olsa bana, eteğinden beni Keskin kılıç ölüm dışında kimse ayıramaz Salınırsan naz ile evreni yıkarsın

Susamışsan eğer yaralı aşığın kanına koş gel

6 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî, s. 399.

HZ. MEVLÂNA’NIN 747. VUSLAT YIL DÖNÜMÜ ANISINA

Ahdine vefalı ol, sitemden vazgeç

Ben vefasız ve sözünde durmayan biri değilim ya Ölümümden bin yıl sonra geldiğinde

Topraktan çığlık atarım “Merhaba ey sevgili” diye 7

ﺖـــﺴﯿﻧ ﺐـﯾﺮﻏ ﺪـﻟﺎـﻨﺑ ﻖـــﺸﻋ ﺪـﻨﻣدرد ﺮﮔ

ﺖـﺴﯿﻧ ﺐﯿﺒﻃ ﺶﭽﯿﻫ ﻪﮐ ﻖـﺸﻋ درد ﺖـﺴﯾدرد

ﺖـــﺴﯿﻧ ﺐـﯾدا ﺪـﻨﭘ و ﺢـــﺻﺎـﻧ لﻮﻗ ياوﺮﭘ ار ﻖـــﺸﻋ ﻦـﯿـﻧﺎــﺠـﻣ ﻪــﮐ نﻼـﻗﺎــﻋ ﺪــﻨـﻧاد ﺖـﺴﯿﻧ ﺐﯿـﺼﻧ ﺶﻧﺎﻬﺟ تﺎﯿﺣ ﺰﮐ ﺖـﺴﻧآ

درد درد و ﺖـﺳهدرﻮﺨﻧ ﻖـﺸﻋ باﺮـﺷ ﻮﮐ ﺮﻫ ﺖـﺴﯿﻧ ﺐﯿﻃ ﭻﯿﻫ ﺮﮔد ﺖـﺳود يﻮﺑ ز ﺮﺘـﺷﻮﺧ

تﺎـﺒﯿﻃ لﺎـﺜﻣا و ﺮﺒﻨﻋ و دﻮﻋ و ﮏـــﺸﻣ رد

ﺖـﺴﯿﻧ ﺐﯾﺮﻗ رد ﺎﻓو و ﺖـﺴﻫ ﺐﯾﺮﻏ زا ﻞـﻀﻓ

ﻦﻣ ﺚﯾﺪﺣ ﺮﺑ ﻦﻣ ﻦﻤـﺷد ﻢـﺸﭼ ﺖـﺴﯾﺮﮕﺑ

Aşk derdi, dermanı olan bir dert değil İniltilere düşerse aşk dertlisi şaşılır değil Bilirler akıllılar; aşkın delilerinden

Öğüt verenlerin, bilgelerin sözlerine kulak asan yok İçmeyen aşkın şarabını tortusuyla, çekmeyen derdini Almamıştır asla hayatın gerçek tadını

Misk, öd ağacı, amber ve diğer kokularda Dostun kokusundan daha güzel koku yok Ağladı düşmanın gözleri acıklı hikayeme benim;

Yabancılar değer verir bana, ancak yakınlarda vefa yok 8

ﺪـــــﺷﺎــﺒــﻧ ﺮــﻈــﻧ ﺖــﻨــﻣ رﺎــﮐ رد ﺪـــــﺷﺎــﺒــﻧ ﺮــﺒــﺧ ﺖــﻨــﻣ لﺎــﺣ ﺎــﺗ ﺪــــﺷﺎــﺒــﻧ ﺮــﮔا ﻢــﯿــﻨــﮐ ﻪــﭼ ﺮــﮕــﯾد ﻢــﯾدﺮــﮐ دﻮــﺑ ﺮــﺒـــــﺻ تﻮــﻗ ﺎــﺗ ﺪــــﺷﺎــﺒــﻧ ﺮــﮕــﻣ ﺎــﻤــــﺷ ﺮــﻬــــﺷ رد ﯽـــﻧﺎـــﺑﺮـــﻬـــﻣ و ﺎـــﻓو ﻦـــﯿـــﯾآ

Hâlimi bilmedikçe sen İşime bakmazsın sen

7 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî, s. 408-409.

8 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî, s. 413.

HZ. MEVLÂNA’YA VEFA

Sabır gücümüz oldukça sabrettik biz

Şimdi yoksa sabır gücümüz ne yaparız artık biz Yok mu şehrinizde yoksa sizin

Vefa ve sevgi töresi 9

ﺪــــﺷﺎـﺒﻧ رازﺎـﺑ ﺮـــﺳ شﺮﻤﻋ ﻪـﻤﻫ ﺮﮕﯾد ﯽﺠﻨﮔ ﻪـﺑ ﺖـﻓر وﺮﻓ ﻪـﻧﺎـﺧ رد ﻪـﮐ يﺎـﭘ ﺮﻫ ﺪــــﺷﺎـﺒﻧ راﺰﻠﮔ ﺮـــﺳ شرﺎـﻬﺑ ﺖـﻗو ﺮﮔ

ﺖـﺴﯿﻧ ﺐﺠﻋ ﺖـﺳا بﻼﮔ ﻦﯿﻋ رد ﻪﮐ رﺎﻄﻋ

ﺪـــﺷﺎـﺒﻧ رﺎـﻄﻋ ﻪـﺒﻠﮐ رد ﻪـﮐ ﺖـــﺴﯿﮑـــﺸﻣ يﺪـﻌـــﺳ ﻪـﻣﺎـﻧ رد ﻪـﮐ ﺪـﻨﻧاد ﻪـﻤﻫ مدﺮﻣ

رﺎـﯾ نﺎـﮐ

ﺪــــﺷﺎـﺒﻧ رادﺎـﻓو ﻪـﮐ ﺪــــﺷﺎـﺒﻧ

ﺖـﺴﯿﻧ ﻢﻏ و يﺪﻌـﺳ ﺪﻨﮐ ﻮﺗ رﺎﮐ ﺮـﺳ رد نﺎﺟ Evde hazineye dalan ayak

Bir ömür boyu pazara uğramaz

İşi gücü gül suyuyla uğraşmak olan aktar neden şaşırsın Bahar zamanı gül bahçesine gidemedim diye

Bilir herkes Sadî’nin sözlerinde misk gibi nice kokular var Hiçbir aktarın dükkânında bulunmaz onlar

Verir canını Sadî senin yolunda buna hiç de üzülmez Vefalı olmayan asla sevgili olamaz! 10

ﺪﻨـﺸﯾﺪﻨﯿﺑ وا زا ﺖﻗو ﺮﻫ ﻪﮐ ﺖـﺳا توﺮﻣ ﺪﻨـــﺸﯾورد ياﺮـــﺳ ﺐﻨﺟ ﻪﺑ ﻪﮐ ناﺮﮕﻧاﻮﺗ ﻪﺘـــﺴﺧ ﺮﮔا يراﺪﻧ ﺮﺒﺧ

ﺮﮔ و ﺪﻧا

ﺪﻨـــﺸﯾر نﺎــﺸﯾورد يﺎﻨﻏ زا ﻦــﺴﺣ ﺮﮕﻧاﻮﺗ يا ﻮﺗ

ﯽﻣ ﻪﮐ ناﺪﻨﭼ ﻮﺗ نﺎﺘـﺳود ﻪﮐ

ﺪﻨـﺸﯿﺑ ﯽـﺸﮐ

ﺪـﯾآ نﺎـﺟ ﻪـﺑ ﺖـﻤﻏ رد ﯽﮑﯾ ﻪـﮐ ﻢﻏ ﻪـﭼ ار ﻮﺗ

ﺪـﻨـــﺸﯾﻮﺧ زا ﺮﺘﻬﺑ رادﺎـﻓو نﺎـﺘـــﺳود ﻪـﮐ ناﺮﻣ ﺶﯾﻮﺧ ز ﯽﮕﻧﺎــﮕﯿﺑ ﺖــﻠﻋ ﻪــﺑ اﺮﻣ ﺪﻨــﺸﯿﭘ رد راو هﺪﻨﺑ ﺮــﺳ و ﺮــﺳ ﺮﺑ ﻎﯿﺗ ﻪﮐ دﻮـﺑ ﻦـﯿـﻤـﻫ ﺎــﻣ ﺎــﺑ ﯽـﺘـــﺳود ﺮـﮔ ار ﻮـﺗ

ﻪـﺘﻔﮔ نﺎـﻬﺟ ود ﺮﻫ كﺮﺗ ﻪﮐ

ﺪﻨـــﺸﯾورد و ﺪﻧا ﺖــﺳد ﻪﺗﻮﮐ ﺺﯾﺮﺣ ﻦﯿﮑــﺴﻣ ﻮﺗ و ﺪﻨﻨﻣ نﻮﭼ ﻪﻧ

9 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî, s. 449.

10 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî, s. 450.

HZ. MEVLÂNA’NIN 747. VUSLAT YIL DÖNÜMÜ ANISINA

Mürüvvettir yoksullara komşu olan zenginlerin Zaman zaman yoksul komşularını düşünmeleri Sen ey güzellik zengini, yoksulların sıkıntısından Yok haberin düşkünlüklerinden, hasatlıklarından Biri gamından can verse de sen üzülmezsin Ne kadar öldürsen de bitmez senin sevenlerin Sakın kovma seni yabancıyım diye kendi kapından Nice vefalı dostlar var, daha iyi onlar akrabalardan Görmemişsin gerçek aşıkları sen Sadî

Kılıç başları üzerinde, buyruklara boyun eğerlerdi Benim gibi, senin gibi yoksul, hırslı ve güçsüz değiller Dervişler gibi yaşarlar onlar, iki cihanı da terk etmişler11

ﯽــﺑ ﯽــﻣ ﯽــﯾاﺪــﺟ ﻦــﻣ زا هﺎــﻨــﮔ

ﺪــﻨــﮐ ﺪــﻨــﮐ ﯽــﻣ ﯽــﯾﺎــﻓو ﯽــﺑ ﺎــﻣ ﺎــﺑ رﺎــﯾ

ﯽــﯾﺎــﻨــــﺷور ﺮــﮕــﯾد يﺎــﺟ ﯽــﻣ

ﺪــﻨــﮐ ﺎــﻓو ﯽـﺑ نآ ﺖــــﺸﮑـﺑ ار ﻢـﻧﺎــﺟ ﻊـﻤـــﺷ

ﯽــﻣ ﯽــﯾﺎــﻨـــــﺷآ نﺎــﺒــﯾﺮــﻏ ﺎــﺑ

ﺪــﻨــﮐ ﯽـﮕـﻧﺎــﮕـﯿـﺑ دﻮـﺧ ﺶـﯾﻮـﺧ ﺎــﺑ ﺪــﻨـﮐ ﯽـﻣ

ﯽــﻣ ﯽــﯾﺎــﻤــﻧ مﺪــﻨــﮔ وا ﻦــﻣ ﺎــﺑ

ﺪــﻨــﮐ لﺪــﮕﻨـــﺳ رﺎــﮕﻧ نآ ﺖــــﺳا شوﺮﻓﻮﺟ

ﯽــﺑ ﯽــﻧﻼــﻓ نﺎــﮐ ﯽــﻣ ﯽــﯾﺎــﻓو

ﺪــﻨــﮐ ﺪــﯿــــﺳر مدﺎــﯾﺮـﻓ ﻪــﺑ نﺎــﻧﺎــﻤـﻠــــﺴﻣ يا

ﯽــﻣ ﯽــﯾاﺪــﺟ ﻦــﯿــﮑــــﺴﻣ ﻦــﻣ زا

ﺪــﻨــﮐ ﺶﻤﻏ زا ﺖـــﺳ ﻪﺘـــﺴﮑـــﺷ مﺮﻤﻋ ﯽﺘـــﺸﮐ

Vefasızlık yapıyor bize sevgili

Suçsuz yere bırakıp gidiyor bizi sevgili Söndürdü can mumumu o vefasız sevgili Başka yerleri ışıldatıyor o sevgili

Akrabasına yabancı gibi davranıyor Yabancılara akrabalık yapıyor

11 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî, s. 465.

HZ. MEVLÂNA’YA VEFA

O taş kalpli sevgili gerçekte arpa satıyor Bana buğday satıyor görünüyor

Yetişin ne olur imdadıma ey Müslümanlar O sözünde durmayan sevgili vefasızlık yapıyor

Üzüntü tufanında onun parçalandı gemim benim Yardım edeceğine uzaklaşıyor benden o 12

ﯽﻣ يﺎﭘ هر ﺮﮔد يﺎﻓو دﺪﻨﺑ

ﻢﺑﺎﺤــﺻا ﺪﻬﻋ

ﻢﻟﺎﻋ رد هﺪﯾرﻮـﺷ ﻢﻬﻧ ﻢﺘﻔﮔ ﯽﮔرﺎﭽﯿﺑ زا ﺮـﺳ

ﯽﻣ ﺖﺳد را ﻻا

ﻢﺑآ ﺖﺷﺬﮔ ﺮﺳ ﺰﮐ ﺎﯿﺑ يﺮﯿﮔ

ار ﺎـﻣ ﯽﻨﮐ يراﺪـﻟد ﻪـﮐ ارﺎـﯾ ﺎـﻓو ﯽﺑ ﯽﺘﻔﮕﻧ ﻢﺑﺎﺘﻬﻣ صﺮﻗ يا ﺎﯿﺑ ﯽﮑﯾرﺎﺗ و ﺖﺳا نﺎﺑﺎﯿﺑ

مزورﻮﻧ دﺎﺑ يا ﺎﯿﺑ ﯽﮔﺮﺑ ﯽﺑ و ﺖــﺳا نﺎﺘــﺴﻣز

ﯽﻤﻧ ﺮﮕﯾد يرد ﻦﯾا زا موﺮﺤﻣ ﻦﮑﻣ ﻢﻧاد

ﻢﺑﺎـﺑ دﺮﯿﻣ ترد كﺎﺧ ﺮﺑ ﻪﮐ ﺪــﺷﺎﺑ نآ يﺪﻌــﺳ تﺎﯿﺣ

Çaresizlikten “başımı çöllere salayım perişan” dedim Dostlarıma verdiğim sözler bağlıyor ayaklarımı bırakmıyor Be vefasız sevgili! Söylemedin geleceğini yardımıma

Zamanı, gel boğulmak üzereyim; şimdi koşacaksan yardımıma Şimdi kış ve yok hiçbir şeyim; gelsene nevruz yelim

Çöldeyim, gel mehtabım, aşkının karanlık çölündeyim Kapının toprağında ölmek hayat Sadî için

Bilmiyorum başka kapı, mahrum bırakma bu kapıdan 13

ﻢﺘـــﺳد زا يﺮﺒﺑ ﺮﮕﯾد ﻪـﻋﺮﺟ ﮏـﯾ ﻪـﺑ ﻮﺗ

ﻢﺘــﺴﻣ مراد ﻪﮐ قﻮــﺷ ﻦﯾا زا ﯽﻗﺎــﺳ يا دﻮﺧ ﻦﻣ

ﻢﺘـــﺴﻣ ﻞـﻣﺄـﺗ ز ﻦﻣ و ﻞـﻣ ز نﺎـﻔﯾﺮﺣ ﻪـﮐ يﺎـﻤﯿﭘ نﺎــــﺸﯾا ﺮﺑ ﺪـﻨﻧاﺮﻈﻧ ﻪـﺗﻮﮐ ﻪـﭼ ﺮﻫ ﻢﺘـﺳﻮﯿﭘ ﺲﮐ ﻪﺑ ﻪﻧ مﺪﯾﺮﺑ ﻮﺗ زا ﺮﻬﻣ ﻪﻧ ﻪﮐ ﺖﺳﻮﺗ و ﻦﻣ نﺎﯿﻣ ﻪﮐ ﯽﯾﺎﻓو و ﺮﻬﻣ ﻖﺣ ﻪﺑ ﻢﺘﺴﺑﺮﺑ دﻮﺧ ﻪﺑ ﻪﻧ ﺎﺟ نآ زا مدروآ دﻮﺧ ﺎﺑ

دﻮﺑ ﻮﺗ ﺮﻬﻣ ﻦﻣ لد رد ﻦﻣ ﻞﮔ و بآ زا ﺶﯿﭘ

ﻢﺘـﺴﻫ دﻮﺧ ﻦﻣ ﻪﮐ ﺖﻔﮔ ناﻮﺘﻧ تدﻮﺟو ﺎﺑ ﻦـﮑـﯿـﻟ ﺖــﻘـﯿـﻘـﺣ يور زا ماﻮـﺗ مﻼـﻏ ﻦـﻣ

12 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî, s. 468.

13 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî, s. 523.

HZ. MEVLÂNA’NIN 747. VUSLAT YIL DÖNÜMÜ ANISINA

Sarhoşum ben aşkımdan be saki, Bir kadeh daha verirsen yıkılırım ben Dar görüşlülere ver sen şarabı saki,

Onlar şaraptan sarhoş, ben derin düşünceden Aramızdaki sevgi ve vefa hatırına yemin;

Ne sevginden koptum ne başkasını yar ettim

Çamurumdan, suyumdan önce sevdan gönlümdeydi benim Beraberimde getirdim oradan, burada bulmadım ben Kölenim senin ben gerçekten, ancak

Varlığın karşısında ben diyemem ki varım diye 14

ﻦــــﮐ اود ﯽــــﺗدارا ﻪــــﺑ يدرد ﻦــﮐ ﺎــﻣ يﻮـــــﺳ ﻪــﺑ ﯽــﻬــﮕــﻧ ﺮــﺧآ ﻦــﮐ ﺎــﻓو ﯽــﮑــﯾ ﻂــﻠــﻏ ﻪــﺑ ﺮــﺧآ يدﺮـــﮐ ﺪـــﻬـــﻋ فﻼـــﺧ رﺎـــﯿـــــﺴﺑ ﻦــﮐ ﺎــﻣ دﺎــﯾ ﺰــﯿــﻧ ﻮــﺗ زور ﮏــﯾ زور ﻪــﻤــﻫ يﺮــﻃﺎــﺧ ﻪــﺑ ﻮــﺗ ار ﺎــﻣ

يﻮــﺧ ﻦــﯾو

ﻦــﮐ ﺎــﻫر تﺪــﻧﺎــﻌــﻣ راﺬـــﮕـــﺑ فﻼـــﺧ هﺪـــﻋﺎـــﻗ ﻦـــﯾا ﯽــﻣ ﻪــﮐ مﺎــﻨـــــﺷد

ﻦــﮐ ﺎــﻋد ﺪــﻫد شﺎــﺑ ﺮـﭙــــﺳ ﺪــﻧز ﯽـﻣ ﻪــﮐ ﺮـﯿــــﺸﻤــــﺷ ﻦــﮐ ﺎــﻔــﺟ ﻮــﮔ زور ﻪــﻤــﻫ ﺎــﺒــﯾز ﺖــــﺳود زا ﺖــﯾﺎــﮑــــﺷ دﻮــﺒــﻧ ﺎــﺒــﯾز

Artık dön bak bir de bize

Can dostluğunla derman ol derdimize Çok kez dönüverdin sözünden sen Artık bir kez yanlışlıkla sözüne dön sen Aklımızdasın, fikrimizdesin her gün sen Bir gün artık hatırla bizi de sen

Bu hep karşı çıkma töreni terk et Bu inatlaşma huyunu terk et Kılıç indirdiğinde ona kalkan ol Sövdüğünde ona dua eden ol

14 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî, s. 524.

HZ. MEVLÂNA’YA VEFA

Dosttan şikâyet güzel olmaz ki

Söyle sevgiliye durmasın her gün sitem etsin 15

ﻦﺘـــﺴﮑـــﺷ نﺎــﻤﯿﭘ ﯽﺘـــﺷاد لد رد ﻮﭼ ﻦــﺘــــﺴﺑ ﺮــﻬــﻣ لوا ﻢــﻫ ﯽــﺘــــﺴﯾﺎــﺒــﻧ ﻦـﺘــــﺴﺧ ﺮـﺠـﻫ ﻎـﯿـﺗ ﻪــﺑ يدﺮـﮐ ﺎــﻄـﺧ ار ﯽــﮑــﯾ ندروﺮــﭘ ﻞـــــﺻو زﺎــﻧ ﻪــﺑ

ﯽــﻤــﻧ

ﻦــﺘـــــﺴﺟ ﺪــﻬــﻋ يﺎــﻓو ﺪــﯾﺎــﺑ شﺎــﻤــﺟ نﺎــﯾور يﺮــﭘ زا رﺎــﺑﺮــﮔد

Sevmemek gerekirdi daha ilk baştan Gönlüne koyunca sözünden dönmek

Vuslat nazıyla büyütüp beslediğin birini Hata ettin yaralamakla ayrılık kılıcıyla sen Artık büyücü yüzlü peri yüzlülerle

Beklememen gerekir sözlerinde durmalarını asla 16

ﻢﯾوﺮﻧ ﺎـــﺷﺎـﻤﺗ ﻪـﺑ ﺶﯾور ﻪـﮔﺎـــﺷﺎـﻤﺗ ﯽﺑ

ﻢﯾوﺮﻧ اﺮﺤــﺻ ﻪﺑﺖــﺳود ﯽﺑ ﻪﮐ ﻢﯾدﺮﮐ ﺪﻬﻋ

ﻢﯾوﺮﻧ ﺎـﻤﻐﯾ ﻪـﺑ ﻢﯿـــﺻﺎـﺧ هﺮﻔـــﺳ ﺮﺑ ﻪـﮐ ﺎـﻣ

ﺪﻨﻨﮐ شﻮﻏآ رد ﺖــﺳد ﺲﮐ ﻪﻤﻫ ﺎﺑ ناﺮﮕﯾد

ﻢﯾوﺮﻧ ﺎــﺗ ﺎــﻣ ﺖــﻤﺣز ﺪــﻨﮑﻧ ﻞــﻤﺤﺗ رو ﺰـﯾﺰـﻋ رﺎــﯾ ﺮـﻈـﻧ رد ﺮـﮕـﻣ ﺖــﻓر ناﻮـﺘـﻧ ﻢﯾوﺮﻧ ﺎــﻫرد ﻪــﺑ و ﻢﯿﻨﯿـــﺸﻨﺑ شﺪــﯿﻣا ﻪــﺑ ار ﺎـﻣ ﺪـﻧاﺮﺑ ﺶﯾﻮﺧ رد ز يراﻮﺧ ﻪـﺑ ﺮﮔ

اﺪــﻋا ﻪــﻧﺎــﺧ رد ﻪــﺑ ﻢـﻠـﻈـﺗ ﻪــﺑ

ﻢـﯾوﺮـﻧ ﺪـﻨﻨﮐ هرﺎـﭘ ﺎـﻣ ﻦﺗ ﺎـﺒﺣا ﺮﯿـــﺸﻤـــﺷ ﻪـﺑ ﺮﮔ

ﻢﯾوﺮﻧ ﺎـﯾ تﺮﻈﻧ زا ﻢﯾوﺮﺑ ﻦﺘـــﺸﮐ ﻪـﺑ ﻪـﮐ ﺎـﻣ زا نادﺮﮕﻣ يور ﺎـﻔﺟ و ﯽﺘـــﺷرد ﻪـﺑ

Söz verdik dostsuz bağa bahçeye gitmeyeceğiz

Yüzünün hoş manzarası olmadan seyretmeğe gitmeyeceğiz Uzatırlar başkaları heves ellerini herkese

Sevgi sofranda oturan bizler, uzatmayız ellerimizi kimselere Değerli dostu görmeğe gidilir sadece

Gitmemiz ona bir zahmet verecekse ona da gitmeyiz

15 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî, s. 568.

16 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî, s. 565.

HZ. MEVLÂNA’NIN 747. VUSLAT YIL DÖNÜMÜ ANISINA

Aşağılayarak kovalasa da bizi kapısından

Umuduyla otururuz kapısında, başka kapılara gitmeyiz Parça parça etseler de dostlar tenimizi

Şikâyete biz düşmanın kapısına gitmeyiz Sertlikle, sitemle çevirme bizden yüzünü

Biz ölmeden gözlerinin önünden senin gitmeyiz 17

ﻢﯿﺘـــﺴﯿﻧ ﺪﺑ ﻢﻫ ﺰﯿﻧ ﺎﻣ ﯽﻬﺑ ﻢﻟﺎﻋ رد ﻪﮐ ﺮﻫ زو ﯽﻬﮔآ لﺎﺣ ترﻮـﺻ ﺰﮐ ﯽﻬـﺳ يﻻﺎﺑوﺮـﺳ يا ﻮﮑﻧ يرآ

ﻢﯿﺘـــﺴﯿﻧ ﺪـﺑ ﻢﻫ ﺰﯿﻧ ﺎـﻣ ﯽﻟو ﯽﺘﻔﮔ ﯽﻠﺒﻠﺑ ﺪـﻨﯿﺒﻧ ﺰﮔﺮﻫ ﯽﻠﮔ ﻦﻣ ﮓـﻧر ﻪـﺑ ﯽﺘﻔﮔ ﻢﯿﺘـﺴﯿﻧ ﺪﺑ ﻢﻫ ﺰﯿﻧ ﺎﻣ ﯽـﺴﺑ يراد نﺎﺘـﺳود ﺮﮔ ﯽـﺴﮐ ﺮﻫ نﺎﺟ مارآ و ﯽـﺴﻠﺠﻣ ﺮﻫ ﺪﻫﺎـﺷ يا ﻢﯿﺘــﺴﯿﻧ ﺪﺑ ﻢﻫ ﺰﯿﻧ ﺎﻣ ﯽﻣدﺮﻣ و ﻒﻄﻟ نﺎﺟ يا ﯽﻣدآ ﺪـــﺷﺎـﺒﻧ ﺮﮕﯾد ﯽﻣز رد ﻦﻣ نﻮﭼ ﻪـﮐ ﯽﺘﻔﮔ

ﺎﻣ ﯽﯾﻮﺗ ﻮﮑﯿﻧ نﺎﻬﺟ رد رو

ﻢﯿﺘــﺴﯿﻧ ﺪﺑ ﻢﻫ ﺰﯿﻧ ﯽﯾﻮﺗ ﻮﮕـﺷﻮﺧ ﻞﺒﻠﺑ رو ﯽﯾﻮﺗ ﻮﺑ شﻮﺧ ﻦـﺸﻠﮔ ﺮﮔ ﯽﺑ ﻮﮔ

ﻢﯿﺘـــﺴﯿﻧ ﺪـﺑ ﻢﻫ ﺰﯿﻧ ﺎـﻣ ﻦﮑﻣ ﺮﭘ ﯽﯾﺎـﻓو ﻦﺨـﺳ ﺪﯾﻮﮔﯽﻤﻧ ﺎﻣ ﺎﺑ ﻦﺑوﺮـﺳ نﺎﮐ ﺪـﺷ ﻪﭼ ﯽﯾﻮﮔ Ey edalı endamlı sevgili! Hâlimizi bilirsin sen

Evrenin en güzelisin sen, biz de kötü değiliz Benim rengimde bir gülü görmedi hiç bülbül dedin Doğru güzel söyledin, ancak biz de kötü değiliz Ey her meclisin güzeli, herkesin ruhunu dindiren Çok dostların olsa da biz de kötü değiliz

Yok benim gibisi başka yerlerde dedin

İnsanların canı olan sensin, biz de kötü değiliz

Koş kokulu gül bahçesi sen isen, şakıyan bülbül seni isen eğer Dünyada güzel sen isen eğer biz de kötü değiliz

17 Sadî-yi Şirazî, Külliyât-i Sadî, s. 557.

HZ. MEVLÂNA’YA VEFA

KAYNAKÇA

Halıkî, Muhammed Berzger- Akdayî, Turec, Şerh-i Ğazeliyyât-i Sadî, Tahran 1390 hş., I-II.

Niyazkâr, Farah, Şerh-i Ğazeliyyât-i Sadî, Tahran 1390 hş.

Rehber, Halîl Hatîb, Divân-i Ğazeliyyât-i Ustâd-i Sohen Sadi-yi Şîrâzî, Tahran 1389 hş., I-II.

Sadi-yi Şîrâzî, Külliyât-i Sadî (yay. Muhammed Alî-yi Furuğî), Tahran 1389 hş.

HZ. MEVLÂNA’YA VEFA/ s. 163 - 173

AHLAKİ BİR ERDEM OLARAK